Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/486 E. 2023/477 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/486
KARAR NO: 2023/477
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 11.01.2023 tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2022/531 E.
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
Taraflar arasında görülen genel kurul kararlarının iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında davacı vekili tarafından talep edilen ihtiyati tedbirin, kararda yazılı nedenlerle kabulüne dair ara karara karşı davalı vekilinin itirazının kabulüne ilişkin ara kararın davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin dört ortağı bulunun davalı şirketin hissedarı ve yönetim kurulu üyesi olduklarını, şirketin … Tıp Merkezi işlettiğini ve çoğunluğu doktor olan 50 kişiyi istihdam ettiğini, müvekkili …’ın, yaklaşık 20 yıldır şirketin yönetim kurulu başkanlığını yaptığını, personel maaşlarının ödenmesi için 27.07.2022 tarihinde bankaya gidildiğinde, şirketin yetkilisi olmadığının, şirketin diğer ortağı …’ın yönetim kurulu başkanı, …’ın ve …’ın yönetim kurulu üyesi olduğuna ilişkin belgelerin gösterildiğini, diğer ortakların müvekkilinden habersiz şekilde düzmece bir şekilde genel kurul yapılarak …’ın yönetim kurulu başkanlığına getirildiğinin öğrenildiğini, şirket muhasebecisinden de şirketin ticari defterlerinin yeni seçilen yönetim kurulu başkanına teslim edildiğinin öğrenildiğini, mali müşavirce 21.06.2022 tarihine kadar genel kurula ilişkin herhangi bir işlem yapılmadığına ilişkin bilgi verildiğini, yapılan araştırmada 05.06.2022 tarihli bir genel kurul toplantısı yapıldığının öğrenildiğini, ancak bu tarihte şirket merkezinin kapalı olduğunu, müvekkilinin bu tarihte şehir dışında olduğunu, genel kurul çağrısına ilişkin karardaki imzanın müvekkiline ait olmadığını, geçerli bir yönetim kurulu kararı olmadan toplanan genel kurulla şirketin ele geçirildiğini, şirkete zarar verebilmek için şirketle bağlantısı olmayan …’ın yönetim kurulu üyesi seçildiğini, toplantının müvekkilinin başkanlığında yapıldığının belirtilmesine rağmen tutanaklarda müvekkilinin imzasının bulunmadığını, sicil gazetesinde ilan yapılmadığını, toplantıda yönetim kurulu üyeliği sona erdirilen …’ın yönetim kurulu üyeliği sona ermesine rağmen yöneticilerin seçimine ilişkin maddede oy kullanmasının hatalı olduğunu, şirkete ait mal varlığının geçersiz genel kurul sonucu oluşan yönetim kurulu tarafından kullanılmasının şirketin zararına neden olacağını ileri sürerek, 05.06.2022 tarihli genel kurul kararlarının iptaline, genel kurulda alınan kararların yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; genel kurulun yönetim kurulunun kararıyla toplantıya çağrıldığını, tüm ortakların yapılan genel kurulda yer aldığından, davacının genel kurulun habersiz yapıldığı iddiasının yerinde olmadığını, imza incelemesi yapılması halinde genel kurul tutanağındaki imzanın davacılara ait olacağının anlaşılacağını, genel kurulun TTK’daki usullere uygun şekilde yapıldığını, yönetim kurulu üyesi seçilen …’ın yıllarca yöneticilik yaptığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 23.09.2022 tarihli ara kararında; “…Yukarıda anlatılan yasal düzenlemeler ve açıklamalara göre tüm dosya kapsamı ve taraflar arasındaki hak ve menfaat dengesi gözetilerek yapılan değerlendirmeye göre; … A.Ş şirketinin 05.06.2022 tarihli olağan genel kurul toplantısına ait hazirun cetvelinde davacıların imzasının bulunmasına karşın genel kurul toplantı tutanağında davacılar … ve …’ın imzalarının bulunmadığı, toplantının davacı … tarafından açıldığı ve gündeme geçildiği yazılsa da gündemin 1.maddesinde toplantı başkanlığına …’ın oy toplayıcılığına da …’ın oy birliği ile seçildiğine yer verildiği ve aynı zamanda bu kişilere toplantıya katıldığı halde toplantı tutanağını imzalamaları için davacılar tarafından yetki verildiği, gündemin 5.maddesinde şirketin yönetim yapısının esaslı şekilde değiştirilmesine rağmen olumlu ve olumsuz oy nisap ve sahiplerine yer verilmediği , toplantının ticari hayatını olağan akışına aykırı olarak şirketin muhasebecisinin bilgisi dışında ve yokluğunda icra edildiği gibi tutanağın da yaklaşık on beş gün sonra 22.06.2022 günü noter onayının yaptırıldığı, toplantıdan bir gün sonra 06.06.2022 günü bir gün önce genel kurulda yönetim kurulu üyesi seçildiği yazılan davacı …’ın yönetim kurulu toplantısına katılmadığının sabit olduğu, alınan yönetim kurulu kararının 3.maddesinde temsilin üç kişiden oluşturulup çift imzaya bağlanmak suretiyle aslında olayların gerçekleşma biçimine, şirket ortakları arasındaki sosyal ilişki ve çekişmeye göre davacılardan önceki yönetim kurulu başkanı …’ın temsil yetkisinin fiilen ortadan kaldırıldığı, şirket unvanı ortaklık ve yönetim yapısı, davanın TTK’nin 447. maddesine göre doğrudan genel kurul kararlarının butlanına yönelik olması, davaya konu genel kurul kararlarının çelişkili ve toplantıya katılan kişilerin yekdiğerlerine imza yetkisi vermesi gibi hukuken ve mantıken açıklanması imkansız kararlardan oluştuğu, eldeki davaya konu genel kurul ve bağlı işlemlere karşı sahteciliğe dayalı suç isnadı ve savcılık şikayeti bulunması gibi nesnel hususlar ışığında eldeki uyuşmazlıkta ihtiyati tedbir sebebinin tereddütsüz bulunduğu ve işbu sebeplere göre davacıların ve hattı zatında şirketin korumasız kalmasının gerek davacıların gerekse şirketin ekonomik ve sosyal varlığına ve geleceğine ilişkin ciddi sakınca ve zarar doğurma ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğu ve yaklaşık ispat ölçüsünün dosyaya açıkça yansıdığı, davacıların davalarında kötü niyetli olduklarının anlaşılması halinde TTK’nin 451. maddesi mucibince şirketin uğradığı zararlardan müteselsilen sorumlu olacaklarına yönelik yasal düzenlemeye ve işin niteliğine göre teminat alınmasına da gerek bulunmadığı sonuç ve kanaatiyle; … A.Ş’ nin 05.06.2022 tarihli genel kurul kararlarının yürütülmesinin durdurulmak suretiyle geri bırakılmasına..” gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile davalı şirketin 05.06.2022 tarihli genel kurul kararlarının yürütülmesinin durdurulmasına karar vermiştir.İhtiyati tedbire itiraz eden davalı şirket vekili ve şirketin temsilcisi …, itiraz dilekçesinde özetle; Oy çokluğuyla alınan kararda üye hakimlerin ihsası reyde bulunduklarını, davacının müvekkili şirkette % 30 oranında pay sahibi olduğunu, mahkemenin tedbir kararından sonra davacı müdürün diğer yönetim kurulu üyelerini zarara uğratacağını beyan ettiğini, tedbir kararından sonra önceki yönetim kurulunun göreve devam ettiğini ancak davacı …’ın sahip olduğu münferit temsil yetkisini kötüye kullanarak, şirket avukatını azlettiğini, tedbir kararıyla şirketin işlemez hale getirildiğini, tedbir kararı verilmesini gerektirir bir neden bulunmadığını, genel kurulda tek imzayla temsil yetkisinin kaldırılarak çift imzayla şirketin temsiline karar verilmesinin şirket hakları açısından daha korunaklı olduğunu, davacının olumsuz oyunun sonuca bir etkisinin bulunmadığını belirterek, ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmesini, talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ; İlk derece mahkemesi itirazı değerlendiği 11.01.2023 tarihli ara kararında “… Dava, Genel Kurul Kararının İptaline yönelik olup, ileri sürülen tedbir talebi yönünden TTK. madde 449′ da özel düzenleme yer almaktadır. Bu davalarda ihtiyati tedbire ilişkin genel kurul ve kuralların dışına çıkılarak kanunda özel düzenleme ön görülmek suretiyle tedbir talebi karara bağlanmadan önce yönetim kurulu üyelerinin bu konuda beyanlarını sunabilme imkanı tanınması zorunluluğu getirilmiştir. Bu düzenlemeye bağlı olarak yönetim kurulu üyelerine yapılan tebligata bağlı olarak müştereken sunulan dilekçede gerekli ayrıntılı açıklamalar yapılmak suretiyle sonuçta genel kurul kararının yürütmesinin durdurulması talebinin reddine karar verilmesi istenmiştir. Cevap dilekçesi ile birlikte sunulan dava konusu genel kurula ilişkin hazirun cetveline göre toplantıya tüm ortaklar iştirak etmiş olup bu konuda davacılar vekili tarafından sunulan 09/09/2022 tarihli dilekçede de davacıların hazirun cetvelinde imzalarının yer alması şirketin işleyişine ilişkin güvene dair iç teamüle ve bu yönden güvenin kötüye kullanılmış olmasına dayandırılmış olup hazirun cetvelindeki imzalara itiraz edilmemiştir. Dava konusu genel kurul yapılmadan önceki yönetim kurulunda yer aldığı halde genel kurul sonrası yönetim kurulunda yer almayan üyenin payı 100/1000 olup bu farklılıktan başka diğer fark ise öncesinde Başkanın … olmasına rağmen genel kuruldan sonra Başkanın … olmasıdır. Hem davacılar ve hem de davacılar vekilinin duruşmadaki imzalı beyanlarına göre imza yönünden bir itiraz bulunmamaktadır. Yukarıdaki tespitler, TTK. madde 449 düzenlemesi, imzalarına itiraz edilmeyen ve davada ileri sürülen sair iddiaların yargılama sonucuna göre aydınlanacak olması, hazirun cetveli, şirketin pay yapısı, dava konusu genel kuruldan önceki ve sonraki genel kurula yansıyan pay oranları, yönetim kurulu üyelerinin söz konusu yazılı görüşleri, duruşmada alınan beyanlar; davanın niteliği, şirketlerin kendi kendine yönetiminin asıl olması, müdahalenin çok istisnai kriterlere bağlı olarak düşünülmesi gereği, bu aşamada yakın ispat kuralları ile muhtemel etkisi birlikte değerlendirildiğinde ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için gerekli yasal ve maddi şartların somut olayda gerçekleşmediği ve itirazın kabul edilmesi gerektiği sonucuna varıldığından ve önce ki kararda tedbir yönünde görüşü benimseyen üye hakimin duruşmada imzaya itirazın olmadığının açıkça belirgin hale gelmesi ile duruşmada alınan beyanlar karşısında vicdani kanaati de itirazın kabulü yönünde oluştuğundan…” gerekçesiyle ihtiyati tedbire yönelik itirazın kabulü ile 23.09.2022 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde; Mahkemenin 23.09.2022 tarihli ara kararıyla şirket genel kurulunun yürütmesinin tedbiren durdurulmasına karar verildiğini, ancak davalının itirazı üzerine 11.01.2023 tarihli oturumda ihtiyati tedbir kararının kaldırıldığını, HMK’nın 394.maddesinde, itiraz şeklinin düzenlendiğini, mahkemece TTK’nın 449. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyeleri dinlenerek ve 07.09.2022 tarihli davacı beyanları esas alınarak tedbir kararı verilmesine rağmen, bu tarihten sonra durumun değişmemesine rağmen tedbirin kaldırılması hatalı olduğunu, müvekkillerin hazirun cetvelinde imzasının bulunmasının tedbirin kaldırılması için gerekçe yapıldığını, oysa 23.09.2022 tarihli tedbir kararı ihdas edildiğinde de hazirun cetvelinde müvekkillerinin imzasının bulunduğunu, durumda değişiklik bulunmamasına rağmen tedbir kararının kaldırılması ile tedbire ilişkin yasa maddelerinin işlevsiz hale getirildiğini, yönetimde köklü değişiklikler yapan toplantıda hükumet komiseri bulunmamasının başlı başına iptal sebebi olduğunu, müvekkilinin şirket yönetiminden uzaklaştırılması ile diğer ortaklarca şirketin içinin boşaltılacağını, …’ın yönetim kurulu üyesi olduktan sonra yöneticiler … ve … tarafından yapılan bir kısım işlemlerle şirketin zarara uğratıldığını, bu kapsamda şirketle ilgisiz kişinin yönetime getirilerek huzur hakkı ödendiğini, bir şirkete ödenmesi gerekenden fazla ödeme yapıldığını, müvekkili …’ın şirket yönetimle personel ilişkisinin yürütüldüğü 6 adet Whatsapp gurubundan çıkarıldığını, kredi kartlarının iptal edildiğini, şirket çalışanlarına daha pahalı yemek alındığını, SGK kaydı bulunmayan personele muhasebenin teslim edilerek şirketin muhasebe sisteminin değiştirildiğini, şirketin bir kısım harcamalarının hesabının verilemediğini, şirketle bağlantısı bulunmayan kişiye hastanenin anahtarının verildiğini, genel kurulun yapılmasına ilişkin süreç hakkında sorulan sorulara şirket yöneticilerinin cevap vermediğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve ihtiyati tedbire yönelik itirazın reddi ile tedbirin devamına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı şirketin 05.06.2022 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kararların TTK’nın 445 ve devamı maddeleri uyarınca iptali istemine ilişkindir. İptal davası içinde TTK’nın 449. maddesi gereğince, dava konusu genel kurul kararının yürütülmesinin dava sonuna kadar durdurulması talep edilmiş, ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbir kararı kabul edilerek genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiş; davalı şirket ve temsilcilerinin itirazı üzerine, ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında ihtiyati tedbire yönelik itirazın kabulüne ilişkin verilen karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 449. maddesine göre genel kurul kararlarının iptali ve butlanı davası açıldığı taktirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra dava konusu kararların yürütmesinin geri bırakılmasına karar verebilir. Mahkemenin bu konudaki takdir hakkının nasıl kullanacağı konusunda, tamamlayıcı hukuk kuralı olarak HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde yer verilen ihtiyati tedbirlere ilişkin hükümlerinden yararlanılmalıdır. İlk derece mahkemesince, TTK’nın 449. maddesi gereğince yönetim kurulu üyelerinin görüşü sorulmuş ve ibraz edilen görüş sonrasında ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmiştir. HMK’nın 389.maddesi “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir.” hükmünü, aynı Kanun’un 390/3.maddesi ise “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Buna göre genel kurul kararlarının iptali davalarında TTK’nın 445. maddesi gereğince, alınan kararların yasaya, anasözleşmeye veya objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun da yaklaşık olarak ispat edilmesi gerekmektedir. Dava dilekçesinde, 05.06.2022 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısının geçerli bir yönetim kurulu kararına dayanmadığını, çağrı kararında davacı yönetici …’ın imzasının bulunmadığını, müvekkilinin toplantıya katılmadığını ve belirtilen tarihte davacının şehir dışında olduğunu, şirketin diğer ortak ve yöneticilerinin düzmece belgelerle genel kurul toplantısı yaparak şirketi ele geçirmeye çalıştıklarını, toplantıya ilişkin çağrının ilan edilmediğini belirtilerek genel kurul toplantısının iptali ile alınan kararların yürütülmesinin durdurulması istenmiştir. Davalı ise, genel kurul toplantısının usulüne uygun yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesinin 23.09.2022 tarihli ara kararı ile hazirun cetvelinde imza bulunmasına rağmen toplantı tutanağında davacıların imzasının bulunmadığı, oy toplama ve toplantının nizamına ilişkin genel kurul tutanağındaki açıklamaların fiili durumla ölçüşmediği, gerekçesiyle genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir. Davalının itirazı duruşmalı olarak incelenmiş ve yargılama sırasında davacıların tutanaktaki imzalar yönünden bir itirazlarının bulunmadığı belirtilmiştir. İstinaf başvurusunda belirtilen ve genel kurul toplantısından sonra yönetim kurulu üyeliğine seçilen kişilerce şirket ve ortaklar zararına yapıldığı ileri sürülen eylemden genel kurul kararlarının iptali nedeni değildir. Esasen genel kurul kararlarından sonra yönetim kurulu üyelerince yapılan iş ve işlemler yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu kapsamında değerlendirilebilecektir. İlk derece mahkemesince şirket genel kurul toplantı tutanağındaki bir kısım ibareler nedeniyle yürütmenin durdurulmasına karar verilmiş olup, mahkemenin takdirine göre henüz davalı tarafın cevapları değerlendirilmeden verilen bu ara karardan sonra, toplanan delillere göre itirazın kabulüne karar verilmesi başlı başına bir çelişki veya istinafa konu kararın kaldırılması nedeni değildir. Dosya kapsamındaki mevcut belgelerden, şirket genel kurulunun yönetim kurulu kararıyla toplanarak, şirketin temsil ve yönetimi konusunda bir kısım kararlar aldığı, önceki yöneticinin görevininin sona erdirildiği, şirketin temsilimin müşterek temsil şekline çevrildiği, uzun süre yönetim görevini sürdüren ortağın yeniden yönetici seçilmemesinin başlı başına genel kurul toplantısında alınan kararların yürütmesinin durdurulması nedeni olarak değerlendirilemez. İlk derece mahkemesi itiraz sonucu verilen kararın gerekçesi, dosyadaki delillerin ihtiyati tedbirin kaldırılması yönündeki takdiri dosya kapsamındaki delillere uygun olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kaldırılmasına yönelik istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1 ve 394/5. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve 394/5. maddeleri uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 394/5. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 23.03.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 394/5. maddeleri uyarınca karar kesindir.