Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/433 E. 2023/528 K. 29.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/433
KARAR NO: 2023/528
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 15/02/2018
NUMARASI: 2015/53 Esas – 2018/201 Karar
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen hükme karşı her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan istinaf incelemesi sonucunda verilen kararın Yargıtay 11. HD tarafından bozulması üzerine Dairemize gönderilen dava dosyasının duruşmalı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı … Hizmetleri A.Ş.’de genel müdür pozisyonunda çalıştığını, aynı zamanda davalı şirketin %40 oranında hissedarı olduğunu, genel müdürlük görevini sürdürmekteyken, davalı şirket Beyoğlu … Noterliğinin 18.09.2014 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesiyle, yönetim kurulunun 05.09.2014 tarih ve 2014/14 sayılı kararı nedeniyle genel müdürlük görevine son verildiğinin bildirildiğini, haksız ve hukuka aykırı olarak işten çıkarıldığını, müvekkilinin genel müdürlük görevindeyken mesai mefhumu olmadan çalıştığını, bu nedenle çalışma süresi 4857 sayılı İş Kanunu’nda belirtilen haftalık 45 saatlik çalışma süresinin çok üzerinde olduğunu belirterek, 21.01.2014 – 05.09.2014 tarihleri arasında işlemiş aylık ücretler ve belirli süreli iş akdinin sona erdiği tarihe kadar olan aylık ücret alacağı toplamının 900.000 TL ve müvekkilinin milli ve dini bayram, hafta sonu tatil günleri, yıllık izinler ücreti 1.000 TL olmak üzere toplam 901.000 TL’nin davalı şirketten alınarak ödenmesini talep etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; davacının, müvekkili şirketin hali hazırda %40 oranında hisselerinin sahibi olduğunu, davacı … ve …’nın, hisselerinin tamamına sahibi oldukları … Hizmetleri A.Ş. hisselerinin %60’ını 24 Aralık 2013 tarihinde dava dışı … Yatırımları A.Ş. (…)’ye devrettiklerini, akabinde müvekkili şirketin ticaret unvanının “… Anonim Şirketi” (… veya Şirket) olarak değiştirildiğini, müvekkili şirketin halihazırda hisselerinin %40’ı davacıya, %55’i dava dışı …, %5’lik kısmı ise Hollanda menşeli … Şirketine ait olduğunu, hisse devri aşamasında davacının, hisseleri devralan …’e Şirket’in malvarlığı ve mali durumu hakkında verdiği taahhütlerin gerçeğe uymadığının ve ayrıca davacının genel müdürlük ve yönetim kurulu üyeliğinden doğan yetkilerini kötüye kullandığının tespit edildiğini, davacı ile müvekkili şirket ve yine davacı ile diğer hissedarlar arasındaki çok sayıda ihtilaf bulunduğunu, davacının işbu davaya konu ettiği haksız ve mesnetsiz taleplerinin davacının, şirket’in faaliyetlerini sekteye uğratma çabasının bir uzantısı olduğunu, davacının, davalı şirkette 30.04.2014 ile 05.09.2014 tarihleri arasında genel müdürlük yaptığını, davacının 22.01.2014 tarihinden itibaren müvekkil şirkette genel müdürlük görevini ifa ettiğini belirtmesinin yanlış olup mahkemeyi yanıltmaya çalıştığını, davacı …’nın, müvekkili şirket yönetim kurulunun 2014/4 sayılı ve 30.04.2014 tarihli kararı ile şirket yönetim kurulunun 2014/4 sayılı ve 30.04.2014 tarihli kararı ile genel müdürlüğe seçildiğini, davacının genel müdürlükten doğan yetkilerini kötüye kullanarak müvekkili şirkete ve pay sahiplerine zarar verdiğinin tespiti üzerine de genel müdürlük görevine son verildiğini, davacının üç yıllık ücret talep ettiğini, davacının ücret talebini dayandırdığı Hissedarlar Sözleşmesine davalı şirketin taraf olmadığını, davacıya genel müdür olarak görev yaptığı 4 ay 5 günlük süre içinde ücrete mukabil yapılan ödemeler, müvekkili şirketin ticari kayıtlarının ve davacının avans ve borç hesaplarının incelenmesi sonucu tespit edilebileceğini, davacının azilden sonraki dönemi de kapsayacak şekilde 36 aylık ücret talebinin ise hiçbir hukuk kuralı ve teamül ile örtüşmeyen mesnetsiz bir talep olduğunu ve reddedilmesi gerektiğini, davacının önce şirketin feshini talep etmesi, ardından ise azilden sonraki dönem için ileriye dönük olarak 3 yıllık ücret alacağı talep etmesinin kötü niyetli olduğunu gösterdiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı, davalı iddiaları, ticaret sicil kayıtarı, davacının dosyaya sunmuş olduğu hissedarlık sözleşmesi, dosya içeriğine uygun ve hüküm kurmaya yeterli bulunan bilirkişi kurulu raporu ve tüm dosya kapsamından; Davalı şirketin, süre ve ücretin belirlendiği iddia olunan 22/01/2014 tarihli sözleşmede taraf olmadığı bu nedenle sözleşmenin ücret alacağına esas alınamayacağı Mahkememizce kabul edilmekle davacının 30/04/2014 tarihli yönetim kurulu kararı ile davacının genel müdür olarak seçildiği, ücret kararlaştırılmadığı, 15/09/2014 tarihinde yönetim kurulu kararı ile görevine son verildiği, davacının toplam olarak 4 ay 5 gün davalı şirkette görevde bulunduğu, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere kıyaslanmaya emsal ücret bulunmadığı ancak genel müdür ücretlerinin 15.000 TL – 50.000 TL arasında değişken ücretler ödendiği ve 25.000 TL ücretin dosya kapsamı itibariyle uygun olduğu kabul edilerek … ” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 104.166,70 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin ve sair istemlerin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Davacının, müvekkili şirketin hali hazırda %35 oranında hisselerinin sahibi olduğunu, usulüne uygun olarak alınan kararlarla genel müdürlük ve yönetim kurulu üyeliği görevinden azledilmiş olup hiç bir hak ve alacağı olmadığını, Davacı … ve …, hisselerinin tamamına sahibi oldukları … Anonim Şirketi hisselerinin %60’ını 24 Aralık 2013 tarihinde dava dışı … A.Ş.’ye devrettiğini, davacının genel müdürlük ve yönetim kurulu üyeliğinden doğan yetkilerini kötüye kullandığının tespit edildiğini, buna istinaden dava dışı … tarafından davacı aleyhine İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1566 Esas sayılı dosyası ile 900.000 TL lik alacak davası açılmış ve bu dosyada mahkemece 01.02.2018 tarihli kararla 890.000 TL nin …’dan tahsiline karar verildiğini, dava dışı … şirketi tarafından bu davanın açılmasının akabinde davacı tarafından, müvekkili … şirketi aleyhine belirli süreli iş sözleşmesinden kaynaklanan alacak iddiası ile 901.000 TL lik dava ikame edilmiş olup ilk derece mahkemesinin kısmen kabule dair hükmünün yerinde olmadığını, Davacının hisssedarlar sözleşmesine istinaden görev yapmadığı süreleri de kapsayacak şekilde ileriye dönük üç yıllık ücretlerini müvekkili şirketten talep ettiğini, müvekkili şirketin, davacının ücret talebini dayandırdığı hissedarlar sözleşmesine taraf olmadığını ve yerel mahkemenin reddedilen kısım yönünden yasal gerekçelerinin yerinde olduğunu, alacağın kısmen kabulüne dair kararının hukuka aykırı olduğunu, davacının dilekçesinde alıntı yaptığı ve aylık 25.000 TL ücret talebini dayandırdığı 22.01.2014 tarihli hissedarlar sözleşmesinin, müvekkili şirketin hissedarlarından dava dışı … (hisseleri devralan) ile davacı ve eşi … arasında imzalandığını, dolayısıyla işbu sözleşmenin, şirketin hissedarları arasında akdedilmiş olup müvekkili şirketin bu sözleşmeden doğan herhangi bir yükümlülüğü bulunmadığını, davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin kendilerince anlaşılamadığını, TTK’nın 375. maddesi uyarınca davacı usulsüz işlemleri nedeniyle azledildiğini, alınan kararların hukuka uygun olduğunu ve anonim şirkette genel müdürün azli her zaman mümkün olduğunu, nitekim, Yargıtay 11. HD.’nin 02.07.2014 tarih ve 2014/6772 E. 2014/12693 K. sayılı emsal kararında genel müdürlerin azlinin her zaman mümkün olduğunun belirtildiğini, Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Müvekkilin genel müdürlük görevine son verilmesine ilişkin yönetim kurulu kararının usule aykırı olduğunu, sözleşmenin 4.1. maddesinde aynı sözleşmenin 3.2. maddesine atıf yaparak, kararların (önemli kararlar) oy birliği ile alınacağını hükme bağladığını, bu maddeye rağmen yönetim kurulunun, sadece iki üyenin imzası ile karar alıp müvekkili …’nın genel müdürlük görevine son verdiğini, sözleşme gereği usulsüz olan bu kararın hukuka aykırı olduğunu, Bilirkişi kurulunun yaptığı inceleme sonucunda oluşturduğu 22/04/2016 tarihli raporda, davalı şirketin 22/01/2014 tarihli hissedarlar sözleşmesine taraf olmadığına yönelik tespitinin ilk hata olarak bu şekilde tezahür ettiğini, şirketin 22/01/2014 tarihli sözleşmeye taraf olmadığından dolayı bu davada yer almayacağı iddiası tümüyle kabul edilemez nitelikte olduğunu, dava dosyasında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere davada adı geçen tüm şirketlerin … içerisinde yer almakta ve birbirleriyle bütünüyle organik ilişki içerisinde olduklarını, davalı şirketin sözleşmede imzası bulunmadığı gerekçesi ile davaya taraf olamayacağı iddiasını kabul anlamına gelmemek üzere, bir an için bu savunma kabul edilse bile müvekkili …’nın genel müdürlük görevini davalı şirkette ifa etmiş olmasından dolayı, davalı olarak gösterilmesinin doğal olduğunu, bu nedenle bilirkişinin bu noktada yanıldığını, 22/04/2016 tarihli bilirkişi raporunda davalı şirket ile müvekkili … arasında genel müdürlük görevine ilişkin sözleşme olmadığını belirtilerek davalı şirketin sorumlu olamayacağı tespitlerini yaptıklarını, bu tespitin tümüyle gerçeğe aykırı ve kabul edilemez olduğunu, bu noktada TSG’nin15/05/2014 tarihli 8570 sayılı nüshasında yayınlanan yönetim kurulu kararının açıklayıcı ve kesin nitelikte olduğunu, İstanbul 44. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/605 esas sayılı dosyası ile İstanbul 16.Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/6 esas sayılı dosyalarında yargılamaların sürdüğünü, bu dosyalarda yaptıkları savunmalar ile müvekkiline yüklenen tüm suçlamaların asılsız olduğunu ve müvekkili şirketten çıkartılarak şirketin tamamen büyük ortağın eline geçmesine yönelik bir işlemin parçası olduğunun ifade edildiğini ve ispatlandığını, bütün bu olaylara ilişkin yargılamalar her iki ceza mahkemesinde devam etmekte olup, müvekkilinin beraat edeceğine inançlarının tam olduğunu, İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesi yukarıda esas numarası verilen yargılamaların sona ermesini beklemediğini ve karar tesis ettiğini, o davaların bekletici mesele sayılması gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen reddine dair istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek; ilk derece mahkemesi kararının lehte olan kısımlar hariç olmak üzere kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne, davalı tarafın istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının davalı şirket nezdinde genel müdür olarak çalışmasından dolayı aylık ücret vb. alacaklarının tahsili istemiyle açılmış bir alacak davasıdır. Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanını kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstinaf incelemesi için Dairemize gelen dava dosyası Dairemizin 2019/127 Esas sırasına kaydedilmiştir. Bu dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, 2019/127 E- 2021/62 K sayılı, 21.01.2021 tarihli kararla, gerekçede gösterilen nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun süre yönünden reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 3653/1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esas hakkında yeniden hüküm verilmesine ve neticede davanın reddine karar verilmiştir.Dairemizce verilen bu hükme karşı, yasal süresi içinde davacı vekilince temyiz yoluna başvurulmuştur. Temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 29.11.2022 tarih ve 2021/3181 Esas- 2022/8502 Karar sayılı, 30.11.2022 tarihli ilamıyla, Dairemizin anılan hükmü bozulmuştur.Bozma kararı üzerine dava dosyası Dairemizin 2023/433 Esasına kaydedilmiş, HMK’nın 373. maddesi uyarınca duruşma açılarak taraflar davet edilmiştir.Davacı vekili 22.03.2023 tarihli dilekçesiyle davadan feragat ettiğini beyan etmiştir.Davacı vekilinin vekaletnamesinde davadan feragat yetkisinin bulunduğu, dilekçenin elektronik imzayla imzalandığı belirlenmiştir. Söz konusu feragat dilekçesinde tarafların karşılıklı olarak birbirlerinden yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığı dilekçenin davacı ve davalı vekilleri tarafından elektronik imza ile imzalandığı anlaşılmıştır. HMK’nın 307. maddesi uyarınca feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamemen vazgeçmesidir. Aynı Kanun’un 310. maddesi uyarınca feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Bu nedenle, istinaf aşamasında da davadan feragat mümkündür. Davacının davadan feragat beyanı hakkında karar verilmek üzere ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, feragat beyanı doğrultusunda dava hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, neticede davanın feragat nedeniyle reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davacının davadan feragat beyanı hakkında karar verilmek üzere ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, feragat beyanı doğrultusunda dava hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın feragat nedeniyle REDDİNE, 2-Alınması gerekli 179,90 TL harcın, dava açılırken peşin yatırılmış olan 15.386,85 TL’den mahsubu ile artan 15.206,95 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, 3-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin kendilerinin üzerinde bırakılmasına, 4-Taraflar karşılıklı olarak yargılama gideri ve avukatlık ücreti talep etmediklerini beyan ettiklerinden, davalı yararına avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Taraflarca yatırılan gider avansınlarından artan kısımlarının, karar kesinleştikten sonra, yatıran taraflara iadesine, 6-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a)Taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, b)Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin kendilerinin üzerinde bırakılmasına, 7-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; Tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle verilen karar açıkça okundu. 29/03/2023
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.