Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/429 E. 2023/697 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/429
KARAR NO: 2023/697
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 15.12.2022
NUMARASI: 2022/616 Esas – 2022/820 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararı İptali
Taraflar arasındaki Genel Kurul Karar iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı , dava dilekçesinde özetle; bankanın sermaye artırımı imkanı varken ve maliye bakanlığının her yıl değerlendirme fonu değerlendirilmesine rağmen yeniden değerlendirmede sermaye artırımında oluşacak bedelsiz payları vermemesinin dava konusu olduğunu, banka ile arabuluculu müessesine başvurulduğunu, arabuluculukta anlaşma olmadığını, davacı olarak muhalefet şerhinin olduğunu, karara muhalif kaldığını, ret oyu verdiğini, yedek akçelerin esas sermayeyi aşan net val varlığı olduğunu, bir diğer söylemle şirketin karından oluşan mal varlığı olduğunu, yedek akçenin bilançoda yer alan belirli bir mal varlığı demek olduğunu, yedek akçenin çeşitli amaçlar için şirketin net karından ayrılmış ortaklara dağıtılmamış birikmiş karlar olduğunu, yedek akçelerin öz sermayenin itibari sermaye ile dönem karı toplamının aşan kısmı olduğunu, öz varlığın esas sermaye ve yedek akçeler olduğunu, yedek akçenin tek kaynağının kar değil değer artışları olduğunu, yedek akçelerin beklenilmeyen kayıp ve masrafları için ayrılabileceğini ama bankada 20 yıldır böyle beklenilmeyen kayıp ve masraf olmadığını, bilanço karının aktiflerin pasifleri aşan kısmı olduğunu, net dönem karının önceki dönemden elde edilen karlardan dağıtılmayan kısımlar olduğunu, kar dağıtımı için ayrılan özel yedek akçelerin belli bir amaca tahsis edilmeyen yedek akçeleri ihtiyari yedek akçelerin dağıtılmasının mümkün olanlar olduğunu ve net dönem karı olduğunu, dağıtılabilir karın net dönem karı, serbest yedek akçeler olduğunu, TTK madde 509/2’nin paylaşılabilecek karın net dönem karı, serbest yedek akçelerden oluşacağını, yani karın TTK m 472’ye göre safi kar artı bu gaye için ayrılan yedek akçelerden oluşacağını, şirketin serbest yedek akçelerinin genel kanuni yedek akçelerin sermayenin veya çıkarılmış sermayenin yarınını aşan kısmının TTK m.519/3’e göre belirli bir amaca tahsis edilmemişse artan kısmının sermayeye eklenebileceğini, kayıtlı sermayeyi çıkartılmış sermayenin yönetim kurulu kararıyla ana sözleşme de belirtilmesinin zorunlu kayıtlı sermaye rakamına kadar ana sözleşmenin değiştirilebileceğini ve sermayenin artırılabileceğini, bunu bankanın yıllardır yapmadığını, banka tarafından sermaye artırımı yapılmaması kararının iptalini, ortaklığın belli bir amaca özgülenmiş açık yedek akçeler ve kanuni yedek akçelerin serbestçe kullanılmasına engel olan yeniden değerlendirme veya satış sonucu açık yedek akçeye dönüşen gizli yedek akçelerin ertesi yıla aktarılmış karın, mevzuatın bilançoya konulması ve sermayeye eklenmesi izin verdiği fonların veya daha dağıtılmasına karar verilmemiş son yıl safi karının esas sermayeye eklenmemesi suretiyle sermaye artırılmama kararının iptaline karar verilmesini, neden sermaye yedeğinin 79 Milyar kadar fazla tutulduğunun sorulmasını, bilirkişi incelemesi sonucunda fazla olağanüstü yedek akçelerin olmaması gerektiği kararına varılmasını, hakim ortağın yıllardır neden gündeme sermaye arttırımı kararı alınmasını engel olduğunun sorulmasını ve bu kararın batıl olduğuna karar verilmesini, mahkeme masraflarının karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı tarafın 31.03.2022 tarihli genel kurul kararında sermaye artırımı yapılmaması karar verildiğini, kendisinin karara muhalefet şerhi koyduğunu belirterek kararın iptaline karar verilmesi talebiyle huzurdaki davayı ikame ettiğini, müvekkili bankanın 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’na göre kurulmuş finansal ürün ve hizmetler alanında faaliyet gösteren bir anonim şirket olduğunu, anonim şirket genel kurul kararları aleyhine karar tarihinden itibaren üç ay içinde iptal davası açılması gerektiğini, bu sürenin hak düşürücü süre olup hakim tarafından resen dikkate alınması gerektiğini, üç aylık bu sürenin mutlak emredici hüküm niteliğinde olduğundan esas sözleşme ile değiştirilebilmesinin dahi mümkün olmadığını, huzurdaki davanın konusunun 31.03.2022 tarihli genel kurul kararının iptali olmakla davanın en geç 30.06.2022 tarihinde ikame edilmesi gerektiğinin tartışmasız olduğunu, oysa ki davacının bu tarihi aşarak 14.09.2022 tarihinde yani 3 aylık hak düşürücü sürenin oldukça geçtikten sonra davayı ikame ettiğini, bu nedenle hak düşürücü süreden sonra açıldığı gözetilerek davanın usulden reddine karar verilmesini, haksız ve hukuka aykırı davanın reddi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olay yönünden dava zorunlu arabuluculuğa tabi olmayıp kaldı ki; davacı tarafça 30/06/2022 tarihinde arabuluculuğa başvurulduğu, 03/08/2022 tarihinde son tutanak düzenlendiği, bu tarihten sonra sürelerin kaldığı yerden işlemeye devam edeceği, davacının 30/06/2022 tarihi itibariyle 1 günlük süresi kaldığı, bununda 04/08/2022 tarihinde sona erdiği, adli tatile rastlayan bu süre yönünden de HKK 104.madde gereğince sürenin adli tatilin bittiği günden itibaren 1 hafta uzatılmış kabul edilmesi halinde dahi sürenin 08/09/2022 tarihinde sona erdiği, eldeki davanın 14/09/2022 tarihinde hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı anlaşıldığı…” gerekçesiyle, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı , istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davanın genel kurul kararı iptal davası olmadığını, bu davanın yönetim kurulu sorumlulu davası olduğunu, ticaret hukukuna göre sermaye artımı yapılmamasının butlan nedeni olduğunu, askıda hükümsüzlüğün hukuken tam geçerli olması için pay sahiplerinin bu konuda olur vermesine genel kurulda pay sahiplerinden onay alması gerektiğini, yönetim kurulunun sermaye artırımını iç kaynaklarından yapmaması ve genel kurul gündemine almamasının çoğunluğun yetkilerini kullanarak azınlığın veya münferit pay sahiplerinin hakkını ihlal eden bir durum olduğunu ve ortakların hakkına tecavüz olduğunu, bu davada hakimin askıda hükümsüzlüğü resen göz önünde bulundurmak zorunda olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına, davanın butlan ve askıda hükümsüzlük nedeniyle yeniden esastan görülmesinin sağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı bankanın 31.03.2022 tarihli yapılan olağan genel kurul toplantısında sermaye arttırımı yapılmamasına dair verilen karar ile kâr payı dağıtımına ilişkin kararların iptali istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı asil tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı istinaf dilekçesinde davanın genel kurul iptali davası olmadığını, yönetici sorumluluk davası olduğunu ileri sürerek, davanın üç aylık hak düşürücü süre nedeniyle reddinin yerinde olmadığını ileri sürmüştür. Bir davada iddia ve vakıaları ileri sürmek taraflara, bunların hukuki vasıflandırması ise mahkemeye aittir. Kaldı ki davacı gerek ön inceleme duruşmasındaki beyanında gerekse istinaf dilekçesinde açtığı davanın yönetici sorumluluk davası olarak kabul edilmesi gerektiğini ileri sürmekte ise de davada davalı olarak banka tüzel kişiliğinin gösterildiği, davalı banka yöneticilerinin hasım gösterilerek dava açılmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim davacının dava dilekçesi içeriği ve iddiaları kapsamında mahkemece davanın genel kurul karar iptali davası olarak benimsenmesinde yasa ve usule aykırılık görülmemiştir. Davaya konu genel kurul tarihinin 31.03.2022 tarihli olduğu, davanın ise 14.09.2022 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesi karar gerekçesinde işaret edildiği üzere, genel kurul iptal davası, genel kurul kararının alındığı tarihten itibaren üç ay içinde açılabilir. Bu süre hak düşürücü niteliktedir. Davacı tarafça davaya konu edilen 31/03/2022 tarihli genel kurul kararı sonrası davacının, dava zorunlu arabuluculuğa tabi olmamasına rağmen 30/06/2022 tarihinde arabulucuya başvurulduğu, 03/08/2022 tarihinde son tutanak düzenlendiği, bu tarihten sonra sürelerin kaldığı yerden işlemeye devam edeceği, davacının 30/06/2022 tarihi itibariyle 1 günlük süresi kaldığı, bununda 04/08/2022 tarihinde sona erdiği, adli tatile rastlayan bu süre yönünden de HMK 104.madde gereğince sürenin adli tatilin bittiği günden itibaren 1 hafta uzatılmış kabul edilmesi halinde dahi sürenin 08/09/2022 tarihinde sona erdiği, eldeki davanın 14/09/2022 tarihinde hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı anlaşılmakla davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi de isabetli olup ayrıca yokluk ve butlanı gerektiren somut olgu ve delil ileri sürülmediğinden iptal davası kapsamında hak düşürücü süre yönünden ret kararı verilmesi isabetli olup, aksi yöndeki davacı istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.İlk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 13.04.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.