Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/420 E. 2023/728 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/420
KARAR NO: 2023/728
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: TEKİRDAĞ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/03/2022
NUMARASI: 2022/10 E. – 2022/311 K.
DAVANIN KONUSU: Ticaret sicil müdürlüğünün işlemine itiraz- Fon Kurulu kararının İptali
Taraflar arasındaki ticaret sicil memurluğu kararına itiraz davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davacılar tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; … Ticaret Limited Şirketinin paylarının müvekkillerine devrine ilişkin devir işlemlerinin muvazaalı olması nedeniyle iptali ile eski hale getirilmesine ilişkin 12.08.2020 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayımlanan 2142 sayılı ilanın dayanağı kararın iptali gerektiğini, analın karar ile Tekirdağ Sulh Ceza Mahkemesinin çeşitli kararları ile yönetimi TMSF’ye devredilen şirketin pay devirlerinin ilgili KHK ve Fon Kurulunun 09.04.2020 tarihli kararı uyarınca iptal edildiğini, davaya konu şirketin devri ile ilgili olarak davacılar hakkında silahlı terör örgütü hiyerarşisine dâhil olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek örgüte yardım etme suçlaması ile Tekirdağ 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/424 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda beraat kararı verildiğini, istinaf talebinin reddedilerek kararın kesinleştiğini, 7086 sayılı Yasa’nın muvazaalı işlemler başlıklı 4. maddesinde yapılan düzenlemeye göre, muvazaalı devirlerin iptal edilebileceğini, davalı … Sicil Müdürlüğünün 04.12.2015 tarih ve … numaralı ilanında, … ve …’un davaya konu şirketteki … ve …’den aldıkları hisseleri Çorlu … Noterliğinin … yevmiye numaralı ve 13.11.2015 tarihli pay devir sözleşmesi ile satın aldığını, buna göre …’in 60, …’in ise 140 hissesini … ve …’a devrettiğini, müvekkilleri hakkındaki ceza kovuşturmasının asılsız bir ihbarla başladığını, pay devrinin her iki taraf hakkında başlatılan soruşturmadan önce yapıldığını ve muvazaalı olmadığı, dayanak yasa maddesinin açıkça Anayasaya aykırı olduğunu, müvekkiline tebligat yapılmaması nedeniyle davanın TTK’nın 34. maddesine göre süresinde açıldığını ileri sürerek, Ticaret Sicil Gazetesi’nin 12.08.2020 tarih ve … sayılı … sayfasında bulunan … ilan numaralı ilanın ve dayanağı Çorlu Sanayi ve Ticaret Odası Ticaret Sicil Müdürlüğü kararlarının ve Gayrimenkuller Daire Başkanlığı Fon Kurulunun 09.04.2020 tarih ve … sayılı ve 03.07.2020 tarih ve … sayılı kararlarının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sicil Müdürlüğü vekili, savunmasında özetle; dava konusu edilen 05.08.2020 tarihli müvekkili sicil müdürlüğü tescil ve ilan işleminin, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin … sayılı …sayfasında 12.08.2020 tarihinde ilan olunduğunu, davacı …’un 16.11.2021 tarihinde müvekkiline verdiği dilekçede, şirket hisselerinin başkalarına devir edildiğine ilişkin duyumlar alındığını buldurduğunu, 18.11.2021 tarihli yazı ile cevap verildiğini, davacının dava tarihinden uzun süre önce haberdar olduğu işlem hakkında 8 günlük süre içerisinde dava açmadığını, davaya konu işleme dayanak olan TMSF kararlarının iptal edilmeden sicil müdürlüğüne karşı dava açılamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle;; 674 sayılı KHK’nın 19/1. maddesinde, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce terör örgütlerine aidiyeti, illisakı veya irtihatı nedeniyle CMK’nın 133. maddesi uyarınca kayyım atanmasına karar verilen şirketlerde görev yapan kayyımların yetkilerinin hâkim veya mahkeme tarafından müvekkil kuruma devredileceği, ikinci fıkrasında ise maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra ve olağanüslü hâlin devamı süresince terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle CMK’nın 133. maddesi uyarıncı şirketlere ve bu KHK’nın 13. maddesi uyarınca varlıklara kayyım atanmasına karar verildiği taktirde kayyım olarak müvekkili kurumun atanacağının hüküm altına alındığını, TMSF’nin almış olduğu kararların yerindeliğinin idari yargıda açılacak davada tartışılabileceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 24. ve devamı maddelerinde düzenlenen ticaret sicili hükümlerine göre ticaret sicilinde tescilin kural olarak talep üzerine ve istisnai olarak da belirtilen hallerde tescil işleminin yapılacağı açıklanmıştır. Yapılan her tescil işleminde tescilin yapılabilmesi, tescilde değişiklik ve silinme talepleri hakkında ise ticaret sicil müdürlüğüne başvuru yapılması gerektiği açıktır. Dava konusu uyuşmazlıkta davacı taraf davalı şirketin hisse devirlerine yönelik yapılan tescil işleminin iptalini mahkememizden talep etmiştir. Dosyaya celpedilen davalı şirketin ticaret sicil kayıtları kapsamında davacı tarafın hisse devirlerine yönelik tescil işleminin iptali yönünde ticaret sicil müdürlüğüne başvurmadığı sabittir. Mahkememizin ticaret sicil işlemlerindeki tescil, değişiklik, iptal/silinme işlemlerini resen yapamayacağı, öncelikle bu konuda ticaret sicil memurluğuna başvuru yapılarak ticaret sicil memurluğunun kararlarına karşı yapılacak olan itirazlarda görevli olduğu Türk Ticaret Kanunu’nun 34. maddesi gereğince sabittir. Bu kapsamda davacı taraf davalı şirkette şirket hisse devirlerine yönelik ticaret sicil tescil işleminin iptalini mahkememizden talep etmiş ise de öncelikle ticaret sicil memurluğuna başvurulması gerektiği, yapılacak olan başvuru kapsamında verilecek olan kararın itiraz merciinin mahkememiz olduğu, tescil işleminin iptalinde ticaret sicil memurluğuna başvurunun Türk Ticaret Kanunu’nun 34. maddesi kapsamında dava şartı olduğu anlaşıldığından davacının davaya konu etmiş olduğu tescil ilan işleminin iptaline yönelik ticaret sicil memurluğuna talebinin bulunmadığı ve bu hususun da dava şartı olduğu anlaşıldığından ticaret sicilindeki işlemin iptaline yönelik davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.Davacı taraf ticaret sicil işlemine dayanak olan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun 09/04/2020 tarih 81514179-100 E.7670 sayılı kararı ile 03/07/2020 tarih 81514179-100 E.10879 sayılı kararlarının iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Söz konusu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun bu kararları 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 7. maddesi kapsamında alındığı, bu nedenle de Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından verilmiş olan bu kararların inceleme yerinin Yüksek Yargıtay Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatları, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nin 2021/226 Esas 2021/198 Karar sayılı ilamı ve 6758 sayılı Kanun’un 19. maddesi uyarınca idari yargı yolu olduğu, bu uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğundan davacının ticaret sicilinde tescile dayanak olan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kararlarının iptaline yönelik davasının usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece TMSF’nin davaya konu kararlarının 667 sayılı KHK’nın 7. maddesi kapsamında alınması nedeniyle idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, davanın kamu gücü kullanan davalı kurumun bir kamu işlemine karşı iptali davası niteliğinde görülse de, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/5989 Esas ve 2021/3373 Karar sayılı kararında da görüleceği üzere, hem idare mahkemeleri hem de Yargıtay tarafından adli yargı koluna ilişkin ticaret mahkemesi tarafından bakılması gereken bir dava olarak belirlendiğini, aynı konuda açılmış davaların ticaret mahkemesince görüleceğinin Yargıtay ilamıyla da belirlendiğini, TMSF’nin kayyım olarak atanmasından önce şirketin % 90 payının müvekkili …’a ait olduğunu, müvekkilleri hakkında terör örgütüne yardım suçunda açılan davada beraat kararı verildiğini, 7086 sayılı Kanun’un anayasa aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’nin 24.06.2021 tarih ve 2018/81 Esas – 2021/45 Karar sayılı ilamıyla iptal edildiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TMSF Gayrimenkuller Daire Başkanlığı Fon Kurulunun 09.04.2020 tarih ve E. 7670 sayılı kararı ile 03.07.2020 tarih E. 10879 nolu kararlarının ve bu kararların davalı Sicil Müdürlüğünce ilanına ilişkin sicil memurluğu kararının iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda alıntı yapılan gerekçede, davalı … Sicil Müdürlüğü aleyhindeki dava bakımından TTK’nın 34. maddesindeki özel dava şatının mevcut olmadığı; davalı TMSF bakımından ise yargı yoluna dair dava şartının bulunmadığı gerekçeleriyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği belirtildiği hâlde, kararın hüküm bölümünde sadece davanın usulden reddine karar verildiği belirtilmekle yetinilmiş, her bir davalı bakımından ret sebeplerine de değinilerek ayrı ayrı hüküm kurulmamıştır. Davacıların her bir davalı bakımından talepleri farklıdır. Mahkemece her bir davalı hakkındaki talebin farklı sebeplere dayanmasına ve her bir davalı hakkında verilen ret sebeplerinin farklı olmasına göre, her bir davalı hakkında ayrı ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirdi. HMK’nın 297. maddesi uyarınca hüküm sonucunun, tereddüte yer vermeyecek şekilde kararda gösterilmesi bir zorunluluk olup ilk derece mahkemesinin farklı ret sebeplerine dayalı olarak iki davalı hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmaması usul ve yasaya aykırı bulunduğundan, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılması gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yukarıdaki açıklamalar ışığından yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacılar tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, 4-Davacılar tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 27.04.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.