Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/402 E. 2023/1089 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/402
KARAR NO: 2023/1089
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/11/2022
NUMARASI: 2022/114 E. – 2022/732 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalının Almanyada … şirketinin (anonim şirket) ortağı ve kurucusu olduğunu, davalının, şirkete yatırım yapmak isteyenlere, şirketin amacının ve hedefinin yenilenen enerjiye ve solar enerjisine yatırım yapmak olduğunu ifade ettiğini, davalının, enerji alanında yatırım yapması gereken şirket için aralarında davacının da bulunduğu çok sayıda kişiden 45 milyon Euro’ya yakın para topladığını, ancak şirkete ait olan bu paraların davalı tarafından sanat eserleri alımı gibi göstermelik işlemlerle davalının nezdinde şirket hesabından yok edildiğini, adı geçen şirkete amacı doğrultusunda yatırım yapan davacı ve daha birçok kişinin davalı tarafından dolandırıldığını, davalının bu eylemleri nedeni ile Hamburg Asliye Ceza Mahkemesinin 09.04.2013 tarihli ve… ve … sayılı kararı ile borçlu … aleyhine dolandırıcılık suçundan 5 yıllık mahkumiyet kararı verildiğini, davalının şirkete yatırılan paraları amaç dışı kullandığı ve yatırımcıları bu şekilde dolandırdığının ceza mahkumiyeti kararı ile sabit olduğunu, şirkete para yatıranlar arasında davacının da bulunduğunu, davalı hakkında Almanya Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesinin 15.07.2008 tarihli kararı ile 15.07.2008 tarihinde saat 12.40’ta tüketici iflasının açıldığını, akabinde aralarında davacının bulunduğu alacaklıların bahsi geçen alacaklarını kasten işlenmiş haksız fiilden doğan alacak sebebi ile iflas masasına yazdırdıklarını, davacının da kasten işlenmiş haksız fiilden doğan iflas alacağını zamanında 22.09.2008 tarihinde iflas masasına yazdırdığını, müflis ve iflas idaresinin söz konusu alacağa itiraz etmişse de müflisin itirazının 02.09.2010 tarihinde Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesinin kararı ile kaldırıldığını, İflas İdaresinin itirazının da 04.02.2010 tarihinde bertaraf edildiğinin mahkemenin 02.09.2010 tarihli kararı ile tespit edildiğini, buna göre davacının davalıdan 255.106,25-Euro alacağı bulunduğunu ileri sürerek, öncelikle ihtiyati veya ihtiyati haciz kararı verilmesine, davanın kabulü ile davalının 255.106,25 Euronun iflas kayıt tarihi olan 22.09.2008 tarihinden itibaren 3095 sayı1ı Kanunun 4/a maddesi uyarınca faizı ile birlikte davacıya ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının Türkiye’de hukuken hiçbir değeri olmayan iflas tablosuna dayanarak işbu davayı açtığını, davacının, davalı ile ilgisi bulunmayan Hamburg Asliye hukuk Mahkemesi kararını ve temyiz ile bozulmuş Hamburg Asliye Ceza Mahkemesi kararlarını delil olarak göstermekte olduğunu, ancak bu kararların kesinleşmiş şerhlerini sunmadığını, davanın haksız fiil sorumluluğu ile çözülmesinin hukuken mümkün olmadığını, konu ile ilgili olarak bir kısım Asliye Ticaret Mahkemelerinde dosyalarında davanın reddi kararı verildiğini, Alman Hukukunda İflas Mahkemelerinin iflas cetveline kayıt talepleri hakkında yargılama yapılmadığını, iflas cetveli ile alacağının varlığının tartışmasız bir şekilde karara bağlanmadığı, yapılan alacak kaydının da Alman Hukukuna göre adli yada resmi makamlarca onaylanmış ve varlığı kesinleşmiş bir alacağın varlığını ortaya koyamadığını, bu nedenle iflas tablosunun İİK 68 maddesi anlamında bir belge olarak kabul edilemeyeceğini, dava konusu uyuşmazlıkların İflas Hukukunu ilgilendirdiğini ve davanın İflas Hukuk hükümleri gereğince çözümlenmesi gerektiğini, bunun için de iflas kararının tanınması ve tenfiz edilmesi gerektiğini, işbu davaya bakma görevinin Hamburg/Almanya Mahkemeleri olduğundan mahkememizin görevsiz olduğunu, davalının kişisel iflası ve mal varlığı ile sorumluluk iddiasının Türk Hukuk Sisteminde yeri bulunmadığını ve davalının mutad meskeninin Türkiye’de bulunmadığını, davaya konu iddia edilen alacağın zaman aşımına uğradığını, ayrıca davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini, ayrıca başka hukuki başvuru hakkı varken Türkiye’de yeniden dava açılmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu, işbu davanın tanıma ve tenfiz kararı olmadan hukuken devam edemeyeceğini, İstanbul 15ATM’nin 2021/500 Esas sayılı dosyası ile davacıya tanıma davası açmak için süre verdiğini, davacı tarafından İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/749 Esas sayılı dosyası ile tanıma davası açıldığını, ayrıca davacının dava konusu belgenin İİK’nın 68.maddesi bağlamında belge olduğunu iddia etmiş ise de, taraflar arası devam edip sonuçlanan İstanbul 5.İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/495 Esas 2018/715 Karar sayılı mahkeme kararında davaya konu belgenin İİK’nın 68.madde bağlamında bir belge olmadığının sabit olduğunu, davacının dava dışı şirkete yatırdığını iddia ettiği bedeli gerçekten de yatırdığını ispat edecek belge sunamadığını, davaya konu iflas tablosunun ülkemizde ve Milletlerarası hukuk kurallarında hiçbir geçerliliği bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, yöneticinin sorumluluğu ve haksız fiile dayalı tazminat davasıdır.Yapılan yargılama, davacı tarafın iddiaları, davalının savunması ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davalının Almanya’da yöneticisi olduğu … Şirketinin yöneticisi olması sebebiyle bu şirketi aracı kılmak suretiyle davacının da aralarında bulunduğu bir kısım şahıslara dolandırılması sebebiyle Hamburg Asliye Ceza Mahkemesi tarafından mahkum olması ayrıca söz konusu şirketin iflas etmesi sebebiyle davacı yöneticinin sorumluluğu ve haksız fiiline dayalı tazminat istemi noktasında toplandığı, davacı tarafın delil olarak temelde Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesinin iflas mahkemesi sıfatıyla verdiği iflas tablosu/sıra cetveline ve Hamburg Asliye Ceza Mahkemesinin dosyasına dayandığı tespit edilmiştir. Hamburg Asliye Ceza Mahkemesinin 09.04.2013 tarihli ve … ve… sayılı kararı ile borçlu … aleyhine dolandırıcılık suçundan 5 yıllık mahkumiyet kararı verildiği, kararın hangi müştekinin ne kadar zarara uğrayarak suçun mağduru olduğunun belli olmadığı gerekçesiyle kanun yolu aşamasında bozulduğu görülmüştür. Alman Asliye Ceza Mahkemesinin ibraz edilen kararının kesinleşmemiş olduğu için esas alınacak bir delil niteliğinde olması mümkün değildir. Davacı tarafından bir delil olarak da, Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesinin iflas mahkemesi sıfatıyla verdiği iflas tablosu/sıra cetveli kalmakta olup, söz konusu belgenin ilam niteliğinde bir belge olmayıp ancak olsa olsa İİK 68.madde kapsamında belge sayılıp sayılmayacağının tartışılması gerektiği, davacı tarafından dava dilekçesinin ekinde ibraz ettiği hukuki görüşe göre iflas tablosunun İİK 68.maddesi kapsamında belge olduğunun kabulü halinde bile bu belgenin icra mahkemesinde itirazın İİKnun 68.maddesi gereğince kesin kaldırılması için kullanılabileceği, ancak davamızın genel mahkeme sıfatıyla bakılan tazminat davası olup, zarar, zarar miktarı ve sorumluluğun ispatı gerektiği, buna göre bu belgenin alacağın varlığını ispatlamaya yeterli olmadığı, Hamburg Asliye Ceza Mahkemesinin 09.04.2013 tarihli ve… ve … sayılı kararının kesinleşmesi halinde delil niteliği taşıyabileceği, mahkememizdeki davanın da ceza mahkemesi kararının kesinleşmesi beklenmeden açıldığı anlaşıldığından, davacının davasının erken açılan dava niteliğinde bulunduğundan usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.” gerekçesiyle, davacının davası erken açılan dava niteliğinde bulunduğundan davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yargıtayın 18.02.2022 tarih, 2019/5 Esas ve 2022/1 Karar sayılı İBK’nda belirtildiği gibi, ifa zamanı gelmemiş bir alacak için açılmış davanın erken açılmış dava olduğunu, TTK’nın 553.maddesi uyarınca sorumluluk davasının (tazminat davasının) açılabilmesi (zararının karşılanmasının istenebilir duruma gelmesi) ya da sorunluluğun ispatı için ceza mahkemesinde dava açılması, mahkum olması gerektiğine yönelik hiçbir kanun maddesi ve hiçbir Yargıtay kararı bulunmadığını, tam aksine, böyle bir açılmış ve beraatle sonuçlanmış olması ihtimalinde dahi hukuk mahkemesinin beraat hükmü ile bağlı olmadığını, anılan kararda ilk derece mahkemesince de bir hukuk yaratılmadığını, uyuşmazlık, dava şartları ve delilleri tamamen yanlış yorumlandığını, dosyaya konu uyuşmazlıkta, davalı için Almanya’da açılan ceza davası kararının kesinleşmesi beklenmesinin bir dava şartı olarak kabul edilmesi, alacağın ifa zamanının verilecek ceza davasının sonucuna bağlanmasının mahkemenin yaptığı fahiş hata olduğunu, müvekkilinin alacak hakkı ve miktarının da Alman İflas Mahkemesi tarafından verilmiş karar ile hüküm altına alındığını, söz konusu kararın usulünce mahkeme dosyasına kesin delil olarak sunulduğunu, davalı tarafından alacak hakkına da miktarına da herhangi bir itirazda bulunulmadığını, davalı için Almanyada açılan nitelikli dolandırıcılık davasının neticesinin huzurdaki dava için olmazsa olmaz olduğu düşünülme ihtimalinde dahi, dava erken dava olarak nitelendirilemeyip olsa olsa ceza davası bekletici mesele yapılabileceğini, ancak buna gerek dahi bulunmadığını, Alman ceza mahkemesi tarafından davalı borçlu ersin yoleri hakkında nitelikli dolandırıcılıktan mahkumiyet hükmü kurulmuş ve davalı üzerine bir kısım sorumluluklar da yüklendiğini, davalı hakkında beraat kararı verilmediğini, bilakis kaldırma kararın da dolandırıcılık suçunu işlediği sabit olduğu ancak dolandırıcılık suçunun nitelikle halinden sorumlu olup olmayacağının da incelenmesi gerektiğinin belirtildiğini, İİK’nın 68.maddesi kapsamında kesin delil niteliğinde olmasına rağmen Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından verilmiş apostille şerhini haiz iflas kararının hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesi (İflas Mahkemesi) tarafından düzenlenen …Esas no.lu iflas tablosunun uluslararası geçerli, İİK’nın 68.maddesi kapsamında resmi bir belge olduğunu, elinde İİK’nın 68.maddesi kapsamında belgenin bulunması zorunlu olmayıp her türlü delil ile alacaklı alacağını ispatlayabileceğini, elinde bu belgelerden biri olan alacaklının, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren altı ay içerisinde itirazın kaldırılması yoluna başvurabileceğini, alacaklının itirazın kaldırılması yoluna başvurmasının itirazın iptali davası açmasına engel olmadığını, itirazın iptali davasında ise, alacaklının İİK’nın.68.maddesinde sayılan belgelerle bağlı olmayıp, alacağını her türlü delille ispatlayabileceğini, işbu dosya ile benzer nitelikte yalnızca davacıları farklı davalısı ve konusu aynı olan 40’tan fazla seri dosya olduğunu, bu dosyalarda İstanbul 18.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/328Esas, 2021/156 Karar, İstanbul 21.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/239 Esas, 2020/256 Esas, 2020/240Esas, İstanbul 20.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/225 Esas ve 2021/673Karar sayılı kararları ile haklı davaların kabulüne karar verildiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, yatırım amacıyla alınan paranın geri verilmemesi sebebiyle şirket yöneticisinin sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 552.maddesi “SPK hükümleri saklı kalmak kaydıyla bir şirket kurmak veya şirketin sermayesini artırmak amacıyla yahut vaadiyle halka her türlü yoldan çağrıda bulunularak para toplanması yasaktır.” hükmünü, 553/1 maddesi ise “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludur.” hükmünü içermektedir. Davacı, Almanyada bulunan yabancı menşeli şirketin yöneticisi ve ortağı olduğu anlaşılan davalının şirket adına ihraç ettiği tahvilleri ve senetleri yatırım amaçlı aldığını, davalının yatırım amacıyla aldığı paraları öngörülen yatırıma yönlendirmediğini, parasını geri ödemediği öne sürmüş oduğundan dava, TTK’nın 553.maddesi anlamında şirket yöneticisinin sorumluluğu davasıdır. Davacı, Hamburg Asliye Ceza Mahkemesinin 09.04.2013 tarihli ve … ve … sayılı kararını ve Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesinin 15.07.2008 tarihli iflas kararını sunmuştur. Mahkemece, sunulan ceza mahkemesi kararının kesinleşmemesi sebebiyle eldeki davanın erken açılan dava olduğu, iflas cetveline ilişkin kararın ise alacağı ispata yeterli olmadığı gerekçeleri ile davanın usulden reddine karar verilmiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, mahkemece gerekçede uyuşmazlığın esasına ilişkin olarak tespitte bulunulmuş, ardından da eldeki davanın Hamburg Asliye Ceza Mahkemesinin kararı kesinleşmeden açıldığından erken açılan dava olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilerek, gerekçede çelişki oluşturulmuş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Öte yandan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 18.02.2022 tarihli ve 2019/5 Esas, 2022/1 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, ifa zamanı gelmemiş (vadesi gelmemiş, muaccel olmayan, müeccel) bir alacak için açılmış dava, erken açılmış dava niteliğinde olduğundan ve dolayısıyla bu davanın açılmasında henüz hukukî yarar bulunmadığından davanın HMK’nın 115/2. maddesi gereği usulden reddine karar verilmesi gerekir. Bu bilgilere göre somut olay değerlendirildiğinde; her ne kadar mahkemece davacı tarafından delil olarak sunulan ve davalı hakkında verildiği anlaşılan Hamburg Asliye Ceza Mahkemesinin 09.04.2013 tarihli ve … ve … sayılı kararının kesinleşmesi beklenmeden açılan davanın erken açılan dava niteliğinde olduğu belirtilmiş ise de, az yukarıda yer verilen İBK’da da belirtildiği üzere, eldeki davada ifa zamanı gelmemiş bir alacak bulunmadığı, zira davacının davalıya yatırım amacıyla verdiği paranın amacı dışında kullanılarak kendisine iade edilmediğini iddia ettiği görülmektedir. Bir diğer deyişle davalının haksız fiili nedeniyle zarara uğradığını ileri sürmektedir. Bu durumda delil olarak sunulan ceza mahkemesi kararının kesinleşmesi beklenmeden açılan davanın erken açılan dava niteliğinde olduğu yönünündeki mahkeme kararı hatalı aykırı olmuştur. Mahkemece, sunulan deliller ve dosya kapsamına göre inceleme yapılarak, gerekirse ceza mahkemesi kararı bekletici mesele yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşıldığından, HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,3-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, HMK’nın 353/1a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 15.06.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.