Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/297 E. 2023/598 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/297
KARAR NO: 2023/598
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 24/11/2022
NUMARASI: 2022/923 E. – 2022/878 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili kurumun uzun yıllardır davalının bayilerinden akaryakıt alındığını, 15.05.2021 tarihine kadar, taşıt tanıma sistemi ile akaryakıt alımı ihalesi kapsamında yapılan sözleşmelerle müvekkilinin akaryakıt aldığını, bu tarihe kadar akaryakıttan kaynaklı sorunlar nedeniyle kurum araçlarında zarar meydana geldiğini, zararın akaryakıttan kaynaklandığının bağımsız laboratuvarlarca tespit edildiğini, uzun yıllardır davalının bayilerinden akaryakıt alınması nedeniyle yakıt sisteminde oluşan hasarlardan davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek, 303.575,36 TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı Et Ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından … Anonim Şirketine karşı bozuk akaryakıttan kaynaklı uğranılan zararın tazmini için dava açılmıştır. Davalı tacir olsa da davacı kamu kurumudur. 26/06/2012 tarihinde kabul edilen ve 30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 6335 sayılı yasanın 2.maddesinde, 6102 sayılı Kanun’un 5.maddesinin başlığı 2. ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler şeklinde, 1. fıkrasında yer alan davalara ibaresi ise davalar ve ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine şeklinde 3.ve 4. fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. şeklinde düzenlenmiştir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan, taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden dosya üzerinden de görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır. Uyuşmazlığın çözümünde Ticaret Mahkemeleri görevli değildir.” gerekçesiyle, HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince göreve ilişkin dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili kurumun 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında faaliyet gösteren iktisadi devlet teşekkülü olduğunu, 233 sayılı KHK’de KİT’lerin, iktisadî devlet teşekkülleri ve kamu iktisadî kuruluşları olarak ikili bir ayrıma tabi tutulduğunu, iktisadî devlet teşekkülünün, sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadî alanda ticarî esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadî teşebbüsü olarak tanımlandığını, müvekkilinin sermayesinin tamamı devlete ait olan, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan ve özel sektörle rekabet halinde faaliyet gösteren KİT olduğunu, müvekkilinin özel hukuk hükümlerine tabi ve tüzel kişiliğe sahip olduğunu, Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü Ana Statüsü’nün ”Amaç ve Kapsam” başlıklı 1. maddesinde de bu hususun belirtildiği gibi 5.maddede de faaliyet esaslarının belirlendiğini, bu düzenlemeler ile TTK’nın 16. maddesi ve 5174 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları Hakkındaki Kanunun 9/5 fıkrası dikkate alındığında müvekkilinin tacir olduğunu ve davaya ticaret mahkemesince bakılması gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve dosyanın görevli ticaret mahkemesine gönderilmesine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım sözleşmesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın usulden reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekili, taraflar arasında uzun süreli yakıt alım sözleşmesi bulunduğunu ve bu kapsamda davacı kuruma ait araçların davalının bayilerinden taşıt tanıma sistemi ile akaryakıt aldıklarını, sözleşme süresince sürekli davalıdan akaryakıt alınmasına rağmen müvekkiline ait bir kısım araçlarda akaryakıttan kaynaklı hasarlar oluştuğunu belirterek, bu hasarların tazminini talep etmiştir. Mahkemece, dava dilekçesi tebliğ edilmeden davacının kamu kurumu olması nedeniyle tacir sayılamayacağı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 12.02.2019 tarih ve 2016/9368 Esas, 2019/419 Karar sayılı ilamında ilkeleri belirlendiği üzere davacı kurumun hukuki yapılanmasının incelenmesi gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.2001 tarihli ve 4-661 Esas 1074 Karar, 22.03.2006 tarihli ve 4-12 Esas, 95 Karar, Dairemizin 03.02.2015 tarihli ve 2014/5176 Esas, 2015/545 Karar, 10.06.2015 tarihli ve 2014/7403 Esas, 2015/4452 Karar sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere; Resmi Gazete’nin 14.12.1984 gün ve 18435 sayılı mükerrer sayısında yayınlanan ve ceza hükümleri hariç yayınlandığı tarihte yürürlüğe giren Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında 233 Sayılı KHK’nın 2/1. maddesi uyarınca Kamu İktisadi Teşebbüsleri terimi, İktisadi Devlet Teşekkülü ile Kamu İktisadi Kuruluşlarını ifade eder. Bu yasal düzenlemeye göre İktisadi Devlet Teşekkülü, sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan kamu iktisadi teşebbüsleridir. Kamu iktisadi kuruluşu ise sermayesinin tamamı devlete ait olup, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu hizmet dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan Kamu İktisadi Teşebbüssüdür. TTK’nın 16/1. maddesinde, “Ticaret şirketleriyle amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler, kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılır” hükmüne yer verilmiştir. Bu madde hükmünde sözü edilen kurum ve kuruluşların yukarıda anılan kamu iktisadi kuruluşu ve kamu iktisadi teşebbüsü olduğu kabul edilmektedir. 233 Sayılı KHK’nın 2/1. maddesinde, kamu iktisadi teşebbüsleri deyiminin, yukarıda anıldığı gibi iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşunun ortak adı olduğu ifade edilmiştir. Tüzel kişiliğe sahip olarak kurulan (KHK’nın 233 md. 4/1) bu teşebbüsler 233 Sayılı KHK ile saklı tutulan konular dışında özel hukuk hükümlerine tabidir (KHK’nın 233 md. 4/2). Bunlar belli ölçüde de olsa da mali açıdan özerk kuruluşlar olup, Genel Muhasebe Kanunu, Devlet İhale Kanunu ve Sayıştay’ın denetimine bağlı değildir (KHK’nın 233 m.4/3). Kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sıfatını kazanması için iki şarttan birinin yerine getirilmesi yeterlidir. Buna göre; 1-Kuruluş kanunları uyarınca özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya 2-Ticari şekilde işletilmek üzere kurulmak gerekir. 233 Sayılı KHK, TTK’nın 16/1. maddesine uygun düzenlemeler getirmiştir. 233 Sayılı KHK’nın 4/2. maddesine göre kamu iktisadi teşebbüsleri, 233 Sayılı KHK’de belirtilen konular dışında özel hukuk hükümlerine bağlıdır. 233 sayılı KHK’nın 5. maddesi uyarınca çıkarılan iktisadi devlet teşebbüsleri ve kamu iktisadi kuruluşlarının ana statülerinde bunların özel hukuk hükümlerine göre işletilmek üzere kuruldukları belirtilmektedir. Her ne kadar TTK’nın 16/1. maddesinde “Kuruluş kanunlarından” söz edilmekte ise de bugün için kamu iktisadi teşebbüslerinin kendi kuruluş kanunları bulunmadığı ve onlar yerine Yüksek Planlama Kurulu tarafından ana statüler hazırlanıp bunlar Resmi Gazete’de ilan edildikleri için TTK’nın 16/1. maddesindeki hükmü, “Ana statüleri gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek üzere kurulmak” şeklinde anlamak gerekecektir. Bir kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sayılabilmesi için ticari şekilde işletilmek üzere kurulması da yeterlidir. Zira, TTK’nın 16/1. maddesi iki şartı birlikte aramamakta kendi kuruluş kanunları (ana statüleri) gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek cümlesinden sonra “Veya” eki getirilerek “Ticari şekilde işletilmek üzere kurulan” kurum ve kuruluşların da tacir sayılacağını belirtmektedir. Öğretide baskın görüş de bu doğrultudadır. (Bkz. Ali Bozer “Sosyal Sigortalar Kurumunun Tacir Sıfatı” Batıder, 1962, c.l, s.4 sh:576, Karayalçın, Ticari İşletme sh:209, Naci Kınacıoğlu-Necdet Özdemir Türk Ticaret 2014-10255 E. Hukuku Başlangıç Hükümleri 5. baskı Ank.1984, Öcal, Akar, TTK.18/l maddesinin uygulanması hakkında bazı düşünceler, Esader, 1975 s.l sh:238, Prof. Dr. Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku 4. baskı sh:118 vd. Yrd. Doç. Dr. H. Ercüment Erdem, KİT’lerin Tacir Sıfatı 1992 sh. 49-53 vd.) Ticari işletme, 6102 Sayılı TTK’nın 11/1. maddesinde de tanımlanmıştır. Buna göre, “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.” 233 Sayılı KHK’nın 2/3. maddesinde kamu iktisadi kuruluşları tarif edilirken kendilerine verilen görev ve kamu hizmetlerini, ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak verimlilik ilkesi doğrultusunda yürütecekleri açıklanmıştır. Kamu iktisadi kuruluşları, tekel mahiyetinde hizmet üretmek ve pazarlamak amacıyla (KHK’nın md. 2/3) kuruldukları için üretim ve pazarlama faaliyetleri sırasında kâr elde edecekleri açıktır. Nitekim, 233 Sayılı KHK’nın 35/3. maddesinde, “Bakanlar Kurulu’nca tespit olunan fiyatlar maliyetlerin altında bulunduğu takdirde, zarar ile birlikte, mahrum kalınan kâr ait olduğu veya ait olduğu yılı izleyen yılın genel bütçesine konulacak ödenekle karşılanır. Mahrum kalınan kâr miktarı, mal ve hizmetin satış maliyeti üzerinden % … kâr payı tahakkuk ettirilerek belirlenir” hükmüne yer verilmiştir. Bu kamu iktisadi kuruluşlarının hususi hukuk hükümlerine tabi olacakları hükmü yanında, bunların iktisadi devlet teşebbüsleri gibi mal ve hizmet pazarlarken sosyal amaç yanında verimlilik ilkesi doğrultusunda kâr amaçladıkları açıktır. Bu durumda hizmet ve faaliyet sırasında ticari şirketlerin amacı olan verimlilik ilkesi doğrultusunda çalışan, işlerinin hacim ve mahiyeti itibariyle ticari muhasebe tutan, ticari müessese şeklinde çalışan kamu iktisadi kuruluşlarının bu faaliyetleri nedeniyle tacir sayılmaları gerekir. Nitekim Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 26.09.1983 tarihli ve 7696 Esas, 7552 Karar sayılı kararında bu teşebbüsler tacir sayılmıştır. Somut olayda, davalı Kurumun 24.09.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Ana Statüsünün 1. maddesi, “Bu Ana Statünün amacı; 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak ve 27/4/2013 tarihli ve 28630 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25/3/2013 tarihli ve 2013-4553 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile devletin genel hayvancılık politikası çerçevesinde, hayvancılık sektöründe düzenleyici ve destekleyici bir rol üstlenmesini temin etmek, piyasa ekonomisi kuralları içerisinde sektörde tam rekabet koşullarının tesisine katkıda bulunarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda kamu yararını da gözeterek faaliyetlerini sürdürmek amacıyla, Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan İktisadi Devlet Teşekkülünün hukuki bünye, amaç ve faaliyet konuları, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki ilişkileri ve ilgili diğer hususları düzenlemektir.” hükmüne yer verilmiştir. Et ve Süt Kurumu adı altında teşkil olunan İktisadi Devlet Teşekkülü’nün hukuki bünye, amaç ve faaliyet konuları, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı İktisadi Devlet Teşekkülleri 233 Sayılı KHK’de saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabidirler ( 233 Sayılı KHK’nın md. 4/2 ). Ana statünün 5.maddesinde de davacının özel hukuk hükümlerine tabi olduğu belirlenmiştir. Şu durumda davacı tacir olup, davalı da anonim şirket niteliğinde özel hukuk tüzel kişisidir. TTK’nın 4. maddesi uyarınca her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklı olan satım sözleşmesinden kaynaklanan davanın nispi ticari dava niteliğinde olması nedeniyle, nispi ticari dava olduğu ve mahkemece uyuşmazlığın esasına bakılması gerekirken görevsizlik kararı verilmesinin hatalı olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Görevsizlik kararı veren ilk derece mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından, HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyasının, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 06.04.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.