Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO 2023/2452
KARAR NO: 2023/2055
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13.10.2023 tarihli ara karar
NUMARASI: 2023/657 E.
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
Taraflar arasındaki genel kurul ve yönetim kurulu kararlarının butlanının tespiti tapu iptali ve tescil ile pay devrinin iptali ve tescili davasında davacı tarafından talep edilen ihtiyati tedbirin ilk derece mahkemesince reddine dair verilen ara kararına karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı …n 13.01.1980 tarihinde kurulduğunu ve çeşitli tarihlerde unvan değişikliği yaparak günümüze kadar geldiğini, 08.12.2004 tarihinde yapılan 1997 ile 2003 faaliyet dönemlerine ilişkin genel kurul toplantılarında şirket paylarının tamamına yakın kısmının davacıya ait olduğunu, ancak bu tarihte yürürlükte bulunan mevzuat gereğince şirketin bir kaç payının davacının çocukları ile dışarıdan alınan iki ortağa verildiğini, 26.12.2014 tarihinde yapılan 2004-2013 yıllarına ilişkin genel kurulda davacının tek yönetim kurulu üyesi olarak seçildiğini ve şirketin tek paydaşı haline geldiğini, usulsüz işlemlerle üçüncü kişilere devir edilen taşınmazlarından başka şirketin bir faaliyeti ve mal varlığı bulunmaması nedeniyle uzun yıllar genel kurul toplantılarının yapılmadığını, ihtiyaç duyuldukça bazı yıllarda genel kurul toplantısı yapıldığını, bu kapsamda 1997 yılından 2014 yılına kadar 2 kez olağan genel kurul toplantısı yapıldığını, şirketin Kadıköy … Mahallesinde bulunan … ada … parsel ile … parselde … adet bağımsız bölümü bulunduğunu, bu taşınmazların, davalıların suç oluşturan faaliyetleri ile gerçekleştirilen sahte işlemlerle bir kısım davalılara devir edildiğini, şirketin muamele merkezi itibariyle genel kurul ve yönetim kurulu kararlarının iptali ile pay devrinin iptali yönünden mahkemenin yetkili olduğunu, tapu iptali yönünden taşınmaza ilişkin kesin yetki kuralının gündeme gelebileceğini, ancak devre ilişkin genel kurul ve yönetim kurulu kararlarının yokluğunun tespiti istenmesi ve asıl talebin bu olması nedeniyle bu yönden de mahkemenin yetkili olduğunu, müvekkilinin davalı şirkette sahibi olduğu 40.000,00 TL sermayeye tekabül eden (şirketin toplam hissesinin %80’i) payının sahte işlemlerle davalı …’a devir edildiğini, şirketin tüm kayıt ve belgelerinin davalı …’un elinde bulunması nedeniyle pay devri için ne gibi bir işlemler yapıldığının tam olarak bilinemediğini, pay devrine ilişkin bedelin ödenmediğini, ancak şirketteki payın %10’unun bu davalının ortağı ve yetkilisi olduğu dava dışı … Ltd.Şti.’ne 11 adet taşınmazın 35.000.000,00 USD bedelle satılması koşulu ile aracılık bedeli olarak verilmesinin kararlaştırıldığını, bu miktarda bononun alıcı şirket tarafından müvekkiline teslim edilmesine rağmen bono bedelinin ödenmediğini, sonradan yapılan incelemede davalı …’un 2017 yılında alıcı şirketin paylarını dava dışı …’dan satın aldığını ve şirketin paylarının, davacı ile davalı şirketin dolandırılmasında kullanılmak üzere devir alındığının anlaşıldığını, 13.10.2017 ve 17.06.2020 tarihinde yapılmış gözüken genel kurul toplantılarında müvekkilinin % 90 oranında paydaş olmasına karşın katılmadığını, müvekkilinin 18.08.2022 tarihinde yapılmış gözüken batıl genel kurul toplantısı hazır bulunanlar listesinde ise %10 oranında paydaş göründüğünü, devrin suç teşkil eden eylemlerle yapıldığını, davalıların birlikte hareket ederek geçersiz şekilde davacının paylarını davalı …’a devir ettiklerinden, yapılan usulsüz işlemin iptali ile payların davacı adına tescili gerektiğini, davalı … tarafından davacıya yönelik dolandırıcılık eylemlerinin gerçekleştirildiğinin anlaşılması üzerine yapılan incelemede 13.10.2017,17.06.2020 ve 18.08.2022 tarihlerinde yapılmış olan genel kurullarda sahte imzalar atıldığının belirlenmesi nedeniyle bu genel kurulların yok hükmünde olduğunu, ayrıca bu genel kurullarda alınan kararlarla oluşturulan yönetim kurulunun ve yönetim kurulunca alınan kararların da yok hükmünde olduğunun tespiti gerektiğini, şirketin taşınmazları dışında mal varlığının bulunmaması nedeniyle uzun süre genel kurul toplantısı yapmadığını, davalı …’un davacının imzalarını taklit ederek genel kurul toplantıları yaparak pay devirlerini yaptığını, alınan usulsüz genel kurul kararları ile oluşan yönetimin de sahte ve dolandırıcılık oluşturan eylemlerle şirkete ait Kadıköy ilçesi … ada … parsellde bulunan …, …, …, …, … ve … nolu bağımsız bölümler ile … parselde bulunan …, …, …, …, … ve … nolu bağımsız bölümlerin diğer davalılara devir edildiğini, devir bedeli alınmadığını, usulsüzlüğün fark edilmesi üzerine sonradan … tarafından şirket kayıtlarında fiktif işlemler yapılarak düzeltme yapılmaya çalışıldığını, taşınmaz satışının geçersiz ve bedelsiz yapıldığının yapılacak bilirkişi incelemesinde anlaşılacağını, satım konusunda şirket genel kuruluca usulüne uygun şekilde alınmış bir karar bulunmadığını, suç oluşturan eylemlerin gizlenmesi amacıyla sonradan yapılan işlemlerin hukuki kılıfa uydurulmaya çalışıldığını, yapılan işlemlerin düzeltilmesi için şirketin genel kurulunun gerçek ortaklarla toplanması gerektiğini, ancak bu durumun sahte işlemlerle şirketi ele geçiren yönetim kurulunca yapılamayacağından mahkemece şirketi belirlenen gündemle toplantıya çağırması için tedbiren kayyım atanması gerektiğini, sahte şekilde yapılan ve yokluğunun tespiti istenen genel kurullarda seçilen yöneticilerin şirketi zarara uğratmaları nedeniyle şirkete tedbiren yönetim kayyımı atanması gerektiğini, davalı … tarafından hileli ve sahte işlemlerle elde edilen payın iptali istendiğinden, dava sonucunda verilecek hükmün infazı için pay devrinin tedbiren önlenmesi gerektiğini, şirkete ait olup sahte şekilde devir edilen taşınmazların tapusunun iptali ile tescili istendiğinden bu taşınmazların tapu kayıtlarına da tedbir konulması gerektiğini ileri sürerek, davacıya ait olup sahte işlemlerle davalı …’a devir edilen şirket paylarının iptali ile davacı adına tesciline, payların üçüncü kişilere devrinin tedbiren durdurulmasına, şirketin 13.10.2017,17.06.2020 ve 18.08.2022 tarihlerinde yapılmış olan genel kurullarının sahte şekilde yapılması nedeniyle yok hükmünde olduğunun tespitine, bu genel kurulda alınan kararla oluşturulan yönetim kurulunun aldığı tüm kararlarının batıl olduğunun tespitine, şirkete ait olup davalılara satılan taşınmazların tapu kaydının iptali ile davalı şirket adına tesciline, payların dava sonuna kadar üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesine, şirketin 13.10.2017, 17.06.2020 ve 18.08.2022 tarihlerinde yapılan genel kurullarının sahte olması nedeniyle şirketin yönetimsiz kaldığından tedbiren yönetim kayımı atanmasına, seçilmiş bir yönetim kurulu bulunmadığından dilekçede belirtilen gündem ile şirketin genel kurul toplantısına çağrılması için kayyım atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, itirazı değerlendirdiği 13.10.2023 tarihli ara kararında; “..Dava, genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir.Davacı vekili dava dilekçesi ile şirkete ait gayrimenkullerin tapu kayıtlarına, üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi ve Şirket Sermayesinin %90’ına isabet eden payın; üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir konulmasını istemiştir.HMK madde 389’da ‘Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Birinci fıkra hükmü niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde de uygulanır.’ denilmiştir.Huzurdaki davada davacının muaaccel olmuş alacağının varlığını gösterir belge ibraz edilmemiştir. Dosya kapsamı belgeler ile HMK 389 md gereğince aranan yaklaşık ispatın gerçekleşmediği’ gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermiştir.Bu ara karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Dava dilekçesinde ileri sürülen hususlar aynen tekrar edilerek, şirketteki pay devrinin usulsüz olduğunu, buna bağlı olarak sahte belgelerle yapılan pay devri ile yapılan genel kurul kararlarının ve bu genel kurullarda oluşan yönetim kurulunun aldığı tüm kararların yoklukla malul olduğu, hileli ve suç teşkil eden eylemlerle şirkete ait taşınmazların davalılara satıldığı ve bu satım nedeniyle şirket kasasına bir para girmediği, usulsüzlüğün fark edilmesi üzerine şirket kayıtlarında bir kısım fiktif işlemlerin yapıldığı, bu nedenle talep edilen ihtiyati tedbir kararlarının yaklaşık ispat ölçüsünde kanıtlandığının kabul edilerek tedbir kararı verilmesi gerektiği, genel kurul tutanaklarındaki imzanın davacının eli ürünü olmadığına ilişkin raporun yaklaşık ispat için yeterli olduğu, şirket paylarının devri ile şirkete ait taşınmazların davalılara satışının yolsuz olduğu, mahkemece tüm tedbir talepleri yönünden değerlendirme yapılmadığı, sadece %90 paydaş davalı … adına kayıtlı hissenin üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi açısından tedbir talebinin reddine karar verildiği ve eksik inceleme yapıldığı, mahkemece eksik inceleme yapılması nedeniyle diğer hususlarda karar oluşturulması gerekirken bu konulardaki talebin değerlendirilmemesinin hatalı olduğu, pay devrinin engellenmemesinin hatalı olduğun, zira anonim şirkette pay devrinin adi yazılı sözleşme ile gerçekleştirilebileceği, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve talebin reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı şirketin bir kısım genel kurullarının sahte imzalarla yapılması nedeniyle yoklukla malul olduğunun tespitine, bu genel kurul kararlarına göre oluşan yönetim kurulunun aldığı kararların batıl olduğunun tespitine, sahte ve usulsüz işlemlerle devir edilen şirkete ait taşınmazların tapu kaydının iptali ile şirket adına tesciline, davacı adına kayıtlı şirket paylarının usulsüz şekilde davalı …’a devir edilmesi nedeniyle pay devrinin iptali ile payların davacı adına tescili istemine ilişkindir. Davacı vekili dava içinde genel kurul toplantısının yapılması için şirkete kayyım atanmasını, devre konu paylar ile taşınmazların üçüncü kişilere devrinin tedbiren durdurulmasını istemiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş; bu ara karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin tüm paylarına sahip ortağı olduğunu, şirketin dava konusu edilen taşınmazlar dışında mal varlığının bulunmaması nedeniyle uzun süre genel kurul toplantısı yapmadığını, ihtiyaç duyuldukça bir kaç yıllık genel kurulların bir kerede yapıldığını, 2014 yılında yapılan genel kurul toplantı tutanağında davacının şirketin tüm paylarına sahip olduğunu, ancak davalı …’un hileli ve sahte işlemlerle davacının paylarının büyük kısmını ele geçirdiğini, bu devirle oluşan sahte ortaklık yapısı ile müvekkilinin imzası taklit edilerek sahte şekilde düzenlenen genel kurullarla yeni yönetim oluşturulduğu ileri sürmektedir. Bu şekilde oluşturulan yönetimin gerçek bir ticari ilişki olmaksızın hileli ve sahte işlemlerle şirkete ait dava dilekçesinde belirtilen taşınmazları diğer davalılara devir ettiği, yapılan devir işleminin fiktif olduğu, şirket kasasına para girmediği, hileli işlemlerin anlaşılması üzerine şirket kayıtlarında sonradan düzeltme yapılmaya çalışıldığı belirterek pay devri ile taşınmaz devrinin iptaline, sahte şekilde düzenlenen genel kurul kararları ile genel kurullara göre oluşturulan yönetim kurulu kararlarının yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmesi istenmiştir. Dava dilekçesinde ayrıca taşınmazların üçüncü kişilere devrinin tedbiren önlenmesi, sahte işlemle yapıldığı ileri sürülen pay devri nedeniyle dava süresince payların üçüncü kişilere devrinin önlenmesi, sahte genel kurullarla oluşturulan ortaklık yapısı nedeniyle şirketin yönetimsiz olması nedeniyle şirkete yönetim kayyımı atanması, dilekçede yazılan gündemle gerçek ortaklarla genel kurulun toplanması için çağrı yapmak üzere kayyım atanmasına karar verilmesi istenmiştir. Mahkemece dava tarihi itibariyle tapu kayıtları ile şirket paylarına ilişkin ihtiyati tedbir talebi değerlendirilerek tedbir talebi reddedilmiştir. Ara kararda kayyım atanmasına ilişkin tedbir talebi yönünden bir açıklama yapılmamakla birlikte ihtiyati tedbirin tümden reddi nedeniyle bu taleplerin de reddedilmiş olduğu kabul edilmelidir. Esasen mahkeme talep üzerine ihtiyati tedbir talebini her zaman, durum ve koşulların değişmesine göre değerlendirilebilecektir. İstinaf konusu ara kararla tedbir talebinin ayrı ayrı değerlendirilmemiş olması bu yönüyle bir eksiklik olarak değerlendirilemez. Talep halinde mahkemece yargılamanın her aşamasında ihtiyati tedbir talebi değerlendirilebilir veya verilen tedbirler değiştirilebilir. İlk derece mahkemesince açıkça değerlendirilmeyen bir tedbir talebinin ise istinaf aşamasında doğrudan Dairemizce değerlendirilmesine imkan bulunmamaktadır. HMK’nın 389/1.maddesi ”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmünü, 390/3.maddesi “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” hükmünü, 391/1.maddesi ise ”Mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir” hükmünü içermektedir.Mahkemece tedbir talebi, dava tarihi itibariyle değerlendirilmiş olup, dava aşamasında taraflarca sunulan delillerin toplanıp incelenmesinden sonra mahkemece her zaman ihtiyati tedbirin yeniden değerlendirilebileceği açıktır. Davanın açıldığı tarihte dava dilekçesinin incelenmesi ile yapılan değerlendirmede, ihtiyati tedbir kararı verilmemesi hâlinde hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı veya imkânsız hale geleceği veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağına ilişki yaklaşık ispat şartının gerçekleşmediğine ilişkin ilk derece mahkemesi ara kararında bir isabetsizlik bulunmadığından, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvuru nedenlerinin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin ilk derece mahkemesinin 13.10.2023 tarihli ara kararına yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3 maddeleri uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendilerinin üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 14.12.2023 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.