Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/2273
KARAR NO: 2023/1938
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28.09.2023 tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2023/466
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
Taraflar arasında görülen anonim şirketin feshi davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında talep edilen ihtiyati tedbirin kararda yazılı nedenlerle kabulüne dair ara karara karşı davalı tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin ara karara karşı, davalı arafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 2.140.00.000/10.700.000 payına sahip olan davacıların murisi …, 14.06.2022 tarihinde vefatı sonrası murisin payının TTK’nın 494/2. maddesi uyarınca yönetim kurulunun 26.12.2022 tarihli kararı ile müvekkillerine intikal ettiğini, yönetim kurulu üyesi olan murisin ölümü ile şirketin organsız kaldığından TTK’nın 530. maddesi uyarınca davalı şirketin feshi gerektiğini, uzun süredir şirketin ticari faaliyetinin bulunmadığını, bir çok genel kurulun süresinde toplanmadığını, şirketin gelir getirici bir faaliyetinin bulunmaması nedeniyle sürekli şekilde öz sermayesinin harcandığını, şirketin ana sözleşmesinde belirlenen inşaat faaliyetleri için gereken teçhizat ve personele sahip olmadığını, şirketi tek başına yöneten ortak … pay sahiplerine bilgi vermediğini, davacıların şirket yönetiminden dışlandığını, şirketin tek mal varlığı olan İstanbul … … mahallemsindeki … parsel sayılı taşınmazın yönetici olan … tarafından genel kurul kararı alınmaksızın satılacağının tesadüfen emlakçının araması ile öğrenildiğini, bu vakıaların dikkate alınması halinde şirketin amacının ortadan kalktığını ve şirketin varlığını devam ettirmesinin imkanı kalmadığını, TTK’nın 530/2. maddesi gereğince davanın açılması ile mahkemece şirketin temsilinin sağlanması ve şirketi le pay sahiplerinin ile alacaklıların menfaatini koruyucu önlemler alınabileceğini, şirketi temsile yetkili kimsenin bulunmaması nedeniyle şirketi işbu davada temsili için temsil kayyımı ve şirketin denetimi için denetim kayyımı atanması gerektiğini, ayrıca şirket adına kayıtlı taşınmazın üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini ileri sürerek, şirketin feshi ile şirkete yönetim ve denetim kayyımı atanmasına ve şirkete ait taşınmazın devrinin tedbiren önlenmesine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 01.08.2023 tarihli ara kararıyla; “…Yapılan incelemede, ortaklar arasında ciddi çekişmeler olduğu, yönetim kurulu başkanı olan davacılar murisi …’in vefat ettiği, diğer yönetim kurulu üyesi … şirketi temsile münferiden yetkili olduğu, şirketi mal varlığını azaltıcı işlem yapıp şirketi ve dolayısıyla davacıları zarara uğratma ihtimalinin bulunduğu, bu durumda hakkın muhafazası için şirketin adına kayıtlı aşınmaza ihtiyati tedbir uygulanmasının yerinde olacağı…” gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile şirkete ait … ilçesi … mahallesi … parseldeki taşınmaz ve üzerindeki bağımsız bölümlerin devir ve temlikinin takdiren teminatsız olarak önlenmesine, karar vermiştir.Davalı vekili, HMK’nın 394. maddesi uyarınca bu karara itiraz etmiştir. İhtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili, itiraz dilekçesinde özetle; mahkemece teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verildiğini, ihtiyati tedbirin HMK’nın 389.maddesu uyarınca ancak uyumazlık konusu hakkında verilebileceğini, şirket ait taşınmazın ise uyuşmazlık konusu olmadığını, diğer yandan ihtiyati tedbir talep eden davacının HMK’nın 390.maddesi gereğince davanın esası yönünden de haklılığını yaklaşık ispat ölçüsünde kanıtlaması gerektiğini, süresinde sunulacak cevap dilekçesinde davacının haklı olmadığının ortaya konacağını, dava dilekçesinde TTK’nın 530. maddesine olmadığı takdirde ise 531. maddesine dayanıldığını, TTK’nın 530.maddesine göre şirketin feshine karar verilebilmesi için uzun süreden beri şirketin organlarının bulunmaması gerektiğini, oysa şirketin organlarının bulunduğunu ve şirketin işleyen bir şirket olduğu, 2019, 2020 ve 2021 yıllarına ilişkin genel kurulun 21.03.2021 tarihinde yapıldığını, davacıların murisinin 14.06.2022 tarihinde ölmesi ile şirketin yönetim kurulunun çağrı yapamayacak hale gelmesi nedeniyle 2022 yılı genel kurul toplantısının henüz yapılamadığını, şirket genel kurulunun toplanması için İstanbul 8.ATM’nin 2023/522 Esas sayılı dosyasında çağrı için talepte bulunulduğunu, şirketin 2018 yılı genel kurulunun yapılmadığının belirtilmesine karşın 2017 ve 2018 yılı genel kurullarının 06.03.2019 tarihinde yapıldığını, TTK’nın 531. maddesinde haklı nedenlerle feshin düzenlendiğini, oysa davalı şirketin 1964 yılından bu yana yaklaşık 64 yıldır aralıksız faaliyette bulunduğunu, şirketin şimdiye kadar çok önemli inşaat projelerini gerçekleştirdiğini, son olarak Beyoğlu ilçesi … mahallesi … ada … parselde kalıtlı taşınmazda inşaat yapılarak yapı kullanım izin belgesi alındığını, genel ekonomik durumdan kaynaklanan nedenlerle şirketin faaliyetlerini azaltmasının fesih için yeterli olmadığını, davanın kötü niyetle açıldığını, davadaki iddiaların aksine şirket ortakların karşılıklı muvafakati ile bir kaç yılda bir genel kurul toplantılarının bir kerede yapıldığını, davacılar dışında mirasçılar bulunduğunu ve bu mirasçıların davaya muvafakat etmediklerini, muristen intikal eden paylar üzerine tüm mirasçıların el birliği ile paydaşlık hükümlerine göre birlikte tasarrufta bulunabileceklerini, şirketin faaliyet konusu ile ilgili taşınmaza tedbir konulmasının şirket faaliyetlerini engelleyici nitelikte olduğunu, tedbirin teminatsız olarak verilmesinin hatalı olduğunu belirterek, ihtiyati tedbirin kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, itirazı değerlendirdiği 28.09.2023 tarihli ara kararıyla; “…Pay defteri mahkememiz kasasına alınmış ve fotokopisi dosyaya takılmış, incelenmiş, davacıların miras payları oranında pay defterine kaydedildiği ve tereke taksimine ilişkin dosyamıza yansıyan bir ihtilaf olmadığı, davacıların tek başına fesih davası açmakta taraf ve hak ehliyetine sahip olduğu anlaşılmış, usuli itiraz kabul edilmemiştir.Mahkememizce yapılan değerlendirmede; davacıların pay sahibi olduğu şirketin sahip olduğu dört adet taşınmaz üzerine tedbir konulduğu, şirketin sadece bir çalışanının olduğu beyan edildiği, davacıların haklı nedenle fesih talebinin kabul edilmesi halinde fesih veya alternatif bir çözüme karar verildiğinden davacıların paydan kaynaklanan haklarının korunması ve şirketin mevcudunun korunmasının gerekli olduğu, tedbir nedeniyle davalı şirketin ağır bir zarar görme ihtimalinin bulunmadığı, deliller toplandıktan sonra talep halinde tedbir kararının gözden geçirilmesinin mümkün olduğu anlaşılmış ve davalının itirazı red edilmiştir.Davacı taraf davasında, davalı şirkete yönetim veya denetim kayyımı atanmasını da talep etmiş ise de, davacı iddiasına göre şirketin pasif olduğu, kayyım atanarak gereksiz masrafa neden olunacağı, şirketin kalan yönetim kurulu üyesinin genel kurul çağrısı için mahkemeye müracaat ettiği ve İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/522 esas sayılı dosyasında 30/11/2023 tarihinde karar verilmesi beklendiği, bu durumda kayyım tayini için şartlar oluşmadığı…” gerekçesiyle ihtiyati tedbire yönelik davalı itirazının reddine, karar verilmiştir.Bu ara karara karşı, ihtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Mahkemece, fesih ve tasfiye davasında teminatsız olarak davalı şirketin yönetim kurulu üyesi … davalı şirketi münferiden temsile yetkili olduğu, şirketin mal varlığını azaltıcı işlem yaparak şirketi ve davacıları zarara uğratma ihtimali olduğu gerekçesiyle şirkete ait … İlçesi, … Mahallesi … parselde kayıtlı taşınmazdaki bağımsız bölümlere ihtiyati tedbir konulduğunu, müvekkilince tedbire yönelik itirazın yazılı gerekçe ile reddedildiğini, öncelikle HMK’nın 389/1.maddesinde belirtilen tedbir koşullarının oluşmadığını, tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verilebileceğini, oysa tedbir konulan şirkete ati taşınmazın dava konusu olmadığını, davacıların HMK’nın 390/3. maddesine göre davanın esası yönünden yaklaşık ispat ölçüsünde haklılığını kanıtlamadığını, talibin TTK’nın 530 olmadığı takdirde 531. maddesine dayandırıldığını, TTK’nın 530. maddesinde şirket organlarının uzun süredir oluşmamasının fesih nedeni olarak düzenlendiğini, oysa şirketin 21.03.2022 tarihinde 2019, 2020 ve 2021 yılları olağan genel kurulunun yapıldığını, bu toplantıda … ve …’in yönetim kurulu üyeliklerine seçildiğini, 2022 yılı olağan genel kurulu hariç önceki tüm genel kurulların eksiksiz yapıldığını, bu genel kurulun ise davacıların murisi ve yöneticinin vefatı nedeniyle yönetim kurulunun toplantı yeter sayısını kaybetmesi ve genel kurulu toplantıya çağıramaması nedeniyle yapılamadığını, şirketin genel kurulunun toplanması için İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2023/522 Esas sayılı dosyası ile yetki istenildiğini, toplantının haklı nedenle yapılamadığını, bu nedenle şirketin organsız kaldığından söz edilemeyeceğini, dava dilekçesinin aksine 06.03.2019 tarihinde 2017 ve 2018 yılları genel kurulunun birlikte yapıldığını; TTK’nın 531. maddesinde ise, “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” hükmü bulunduğunu, maddede belirtilen haklı nedenlerin oluşmadığını, şirketin yaklaşık 60 yıldır önemli inşaat projeleri yaptığını, dünya ekonomilerini olumsuz etkileyen uzun süreli pandemi, ülkemizdeki ekonomik kriz, inşaat sektöründeki belirsizlikler sebebiyle şirketin çalışanlarını ve yatırımlarını azalmasının, davalı şirketin faaliyetlerinin sona erdiği anlamına gelmediğini, şirketin aktifinde birçok mal varlığının bulunduğu, son olarak Beyoğlu ilçesinde inşaat yapılarak tamamlandığını, bu nedenle esas yönünden de haklılığın yaklaşık olarak ispat edilmediğini; Davanın kötü niyetle açıldığını, şirketin bir kaç yıl genel kurulunu toplamasının organsızlık olarak tanımlandığını, oysa davalı şirketin uzun süredir, birkaç yılda bir genel kurulunun toplandığı, bu durumun davalı şirket için olağan hale geldiği, bu duruma karşılık ortakların hiçbirisinin itirazının bulunmadığını, TTK’nın 411.maddesine göre azınlığın çağrı yetkisi bulunduğunu ve bu hüküm uyarınca genel kurulun toplantıya çağrılarak şirketin tasfiyesi konusunda karar alınmasının talep edilebileceğini;TTK’nın 530. ve 531.maddeleri uyarınca feshin talep edilmesi için şirkette pay sahibi olunması gerektiğini, davacıların paylarının miras yoluyla intikal ettiğinden el birliği ile mülkiyet bulunduğunu, HMK’nın 59. maddesi uyarınca tüm mirasçıların birlikte dava açması gerektiğini, Üsküdar …. Noterliğince düzenlenen 04.07.2022 tarihli mirasçılık belgesinde mirasçı olarak bulunan …’in bu davada davacı olarak yer almadığını ve tüm mirasçıların mecburi dava arkadaşı olması gerektiğini, mahkemece incelenen pay defterine göre miras paylarının pay defterine yazıldığının belirlenmesine karşın, yönetim kurulu üyelerinden birisi vefat ettiğinden, yönetim kurulu toplantı ve karar sayısı sağlanamadığından, pay defterine yapılan kayıtın yok hükmünde olduğunu;Davalı şirketin faaliyet konusu ile ilgili bir taşınmaza ihtiyati tedbir konulmasının, davalı şirketin faaliyetlerini engelleyici nitelikte olduğunu, şirketin faaliyetine devam edebilmesi içinde, yaptığı inşaatları satarak gelir elde etmesi ve elde ettiği geliri yeni inşaatlarda kullanması gerektiğini, tebdir konulan taşınmazın şirketin son olarak yapımını tamamladığı taşınmaz olduğunu ve bu taşınmaza tedbir konulması ile şirketin taşınmazları satarak gelir elde etme ve yeni inşaatlar yapmasının engellendiğini, kararla şirketin faaliyetlerinin aksayacağını, ihtiyati tedbirin teminatsız verilmesinin hatalı olduğunu, küçük çocuklara temsil kayımı atanmadan davada temsilinin hatalı olduğunu, benzer ortaklık yapısına sahip …Ticaret A.Ş. aleyhine aynı iddialarla açılan davada mahkemece talep edilen tedbirin reddine karar verildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ihtiyati tedbire itirazın reddine dair ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ara kararın kaldırılmasına ve ihtiyati tedbire itirazın kabulü ile ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, anonim şirketin feshi davası içinde ihtiyati tedbir yoluyla şirkete temsilci atanması, denetim kayyımı atanması ve şirkete ait taşınmazın üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında davacıların ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü ile şirkete ait taşınmazın devrinin tedbiren önlenmesine dair ara karar verilmiş; bu ara karara karşı davalı vekilinin itirazı istinaf konusu ara kararla reddedilmiştir. Bu son ara karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Limited şirketler yönünden TTK’nın 636 ve 638. maddelerinde özel geçici hukuki koruma düzenlemesi getirildiği halde, anonim şirketler yönünden geçici hukuki korumaya ilişkin özel düzenleme yapılmadığından, dava dilekçesindeki tedbir talepleri bakımından genel hüküm olan HMK’nın 389 vd. maddelerinin uygulanması gerekir.HMK’nın 389. maddesi uyarınca; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir “.Aynı Yasa’nın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir.Davamızdaki uyuşmazlığın konusu, davalı şirketin yönetim kurulu üyesi ve davacıların murisi … 14.06.2022 tarihinde vefat etmesiyle şirketin organsız kalması nedeniyle TTK’nın 530 vd maddelerine göre fesih koşullarının oluşup oluşmadığının tespiti noktasındadır. TTK’nın 530. maddesinde uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından birinin olmaması halinde veya genel kurul toplanamıyorsa şirketin ne şekilde feshedileceği düzenlenmiştir. Mahkemece temsil ve ilzama yetkili iki yöneticinin münferiden temsil yetkisinin bulunduğu, … sağ olması nedeniyle şirketi münferiden temsil ettiği tespit edilmiştir. Belirtilen maddede düzenlenen uzun süreden beri organının bulunması veya genel kurulun toplanamadığına ilişkin fesih nedenleri esaslı yargılamayı gerektirdiği gibi, cevap dilekçesinde İstanbul 8.ATM’nin 2023/522 Esas sayılı dosyasında genel kurulun çağrılması için izin talep edildiği belirtilerek şirketin geçmiş dönemlerde genel kurullarının toplanmasına ilişkin genel açıklamalar yapılmıştır. Eldeki davada, şirketin sağ olan yöneticisi tarafından murisin paylarının TTK’nın 394. maddeye göre mirasçılara intikal ettirildiği ve eldeki davada da şirketin aynı yönetici tarafından temsil edildiği anlaşılmıştır. Mahkemece yargılamanın ilerleyen aşamasında iddia ve savunma kapsamında gerekli değerlendirmeler yapılacaktır. Diğer yandan, davacı olan küçüklere velayetten anneleri tarafından dava açılması nedeniyle davada küçüklerin temsili için ayrıca temsil kayımı atanmasına bu aşamada gerek bulunmamaktadır. Şirkete ait mal varlığının tasfiye davasında doğrudan davanın konusu olmamakla birlikte, dolaylı olarak dava konusu olması nedeniyle mahkemece ilke olarak şirketin mal varlığının korunması için ihtiyati tedbir kararı verebileceği kabul edilmelidir.Ancak ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yukarıda sözü edilen HMK’nın 389 ve 390. maddelerindeki unsurların gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekir. Soyut olarak şirketin mal varlığı üzerinde fiktif ve muvazaalı işlemler yapılarak şirket ortaklar ve alacaklıların zarara uğratılacağı ve şirkete ait tek taşınmazın satılacağı belirtilerek ihtiyati tedbir talep edilmiştir. Mahkemece 01.08.2023 tarihli ara kararla, şirket ortakları arasında ciddi çekişmeler bulunması nedeniyle temsile yetkili ortağın şirketin mal varlığını azaltıcı işlemler yaparak şirketi zarar uğratacağı kabul edilerek taşınmazın üzerine ihtiyati tedbir konulmuştur. Davalı vekili itirazında, inşaat işleri ile uğraşan şirketin yapımını tamamladığı bağımsız bölümleri satarak gelir elde edeceğini ve bu gelirin yeni işlerde kullanılacağını, tedbir kararı verilmesi halinde şirketin mali dengesinin bozulacağını belirtmiştir. Mahkemece, bu konuda bir inceleme yapılmadığı gibi, davalının bu yöne ilişkin itirazları da incelenerek bir gerekçe oluşturulmamıştır. Diğer yandan, davacıların davasındaki haklılığını yaklaşık ispat ölçüsünde kanıtlayıp kanıtlamadıkları da HMK’nın 389.maddesi kapsamında değerlendirilmemiştir. Dairemizce dosya kapsamı üzerinde yapılan incelemede ve özellikle davacılar tarafından benzer ortaklık yapısı bulunan … San.ve Tic. AŞ aleyhine İstanbul 15.ATM’nin 2023/506 Esas sayılı dosyasında açılan fesih davasındaki ihtiyati tedbir kararının reddine ilişkin Dairemizin 2023/950 Esas sayılı dosyasındaki tespitler dikkate alındığında, TTK’nın 530 ve 531.maddesi kapsamında mevcut durumda fesih koşullarının oluştuğu yaklaşık ispat ölçüsünde ispatlanmamıştır. Diğer yandan somut olarak şirket yöneticisinin şirketin mal varlığını, şirketin ticari amaçları dışında azaltıcı faaliyetlerde bulunduğu da HMK’nın 390.maddesi kapsamında yaklaşık ispat ölçüsünde kanıtlanmamıştır. Aile şirketi olan davalı şirket ortakları arasında bir takım ihtilafların bulunması inşaat faaliyeti sürdüren şirketin ticari emtiasına tedbir konulması için yeterli değildir. Davadaki ve ihtiyati tedbir sebebindeki haklılığın da yaklaşık ispat ölçüsünde kanıtlanması gerekir. Mevcut delillerle bu hususların yaklaşık ispat ölçüsünde kanıtlanmadığı, yargılamanın ilerleyen aşamalarında delillerin toplanmasından sonra mahkemece gerekçesi oluşturularak her zaman tedbir kararı verilebileceği açıktır. Mevcut durum itibariyle tedbir koşulları oluşmadığından ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbire yönelik itirazın reddine ilişkin 27.09.2023 tarihli ara kararın kaldırılmasına, davalı şirketin 01.08.2023 tarihli ihtiyati tedbire yönelik itirazının Dairemizce değerlendirilmesine, davalının itirazının kabulüne 01.08.2023 tarihli ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2.ve 394/son maddeleri uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile davalının ihtiyati tedbire itirazının reddine dair ara kararının kaldırılmasına, itiraz hakkında Dairemizce karar verilmesine ve itirazın kabulü ile ihtiyati tedbirin kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; HMK’nın 353/1.b.2 ve 394/son maddeleri uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İlk Derece Mahkemesinin ihtiyati tedbire itirazın reddine dair verdiği 28.09.2023 tarihli ara kararın kaldırılmasına, ihtiyati tedbire itiraz hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda;1-HMK’nın 394/4. maddesi uyarınca, davalı vekilinin ihtiyati tedbire vaki itirazları haklı görüldüğünden ihtiyati tedbire itirazın kabulüne, ilk derece mahkemesinin 01.08.2023 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, davacıların, davalı şirkete ait taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulmasına ilişkin talebinin bu aşamada reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan 269,85 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 738,00 TL istinaf peşin karar harcının talep hâlinde davalı tarafa iadesine,3-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.2.ve 394/son maddeleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 30.11.2023 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.