Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/226 E. 2023/250 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/226
KARAR NO: 2023/250
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 14.12.2022
NUMARASI: 2022/866 Esas
DAVA: Yönetici Sorumluluğuna Dayalı Tazminat- Şirket Müdürünün Azli
Taraflar arasındaki yönetici sorumluluğuna dayalı tazminat ve şirket yöneticisinin azli davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında verilen ihtiyati tedbire yönelik itirazın reddine reddine dair ara karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; yaklaşık ispat koşullarının yerine getirildiği ve davalının usulsüz/ yolsuz/ kusurlu ve kötü yönetimi nedeniyle hem İstanbul hem de Bursa’da şubeleri bulunan şirketin ve şirket ortağı olan müvekkilinin hukuki menfaatinin geriye dönülmez şekilde zarar gördüğü ve şirket yönetimini hala davalının üstlenmesi halinde hakkın elde edilmesinin tehlikeye gireceği, şirketin iflas aşamasına geleceği, şirketin, şirket ortaklarının ve çalışanlarının kül halinde zarara gireceği dikkate alınarak şirkete kayyım atanması taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 08.10.2022 tarihli ara kararla; aralarında uyuşmazlık bulunan iki şirket ortağından birisinin, davanın devamı sırasında temsil ve ilzam yetkisini tek başına kullanması, davacı açısından önemli zararlara sebebiyet verebileceği endişesi yaratabileceği, davacı tarafça davalının yönetim ve temsil yetkisinin tamamen kaldırılması istenilmiş ise de, bu yönde verilecek bir tedbir kararının şirket yönetimindeki sürekliliği aksatacağı, dolayısı ile şirketin menfaatlerinin tam anlamıyla sağlanamayacağı, davalının temsil ve ilzam yetkisi muhafaza edilmekle birlikte, bu yetkinin kullanılmasının mahkememizce atanacak bir denetim ve onay kayyımının onayına bağlanması suretiyle gerekli geçici hukuki korumanın sağlanacağı anlaşılmakla talebin kısmen kabulü ile … TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ’ne onay ve denetim kayyımı olarak Dr. …’in atanmasına karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, HMK’nın 394.maddesi uyarınca, davalı vekili tarafından itiraz edilmiştir. İhtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili, itiraz dilekçesinde özetle; davacının TTK ve şirketler hukukuna aykırı olarak ortaklar kurulu kararını tanımayarak, şirkette yönetici olma hırsıyla soyut iddialarla işbu davayı açtığını, davalının şirket müdürü olarak seçildi toplantıya davacının da katıldığını ve olumlu oy kullanarak oybirliği ile karar alındığını, zarar gördüğünü iddia eden davacının bu zararı somut delillerle ispatlamasının gerektiğini, zararın var olup olmadığının şirket defterlerinin incelenmesi neticesinde uzman bilirkişiler tarafından tespit edileceğini, Bursa 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/199 değişik iş dosyasındaki tespitin yetkili olmayan mahkeme tarafından yapıldığını, mahkemenin delil tespitini şirketin genel merkezi dışında resmi defterlerini görmeden şirketle ilgisi olmayan kayıtlar üzerinden ve davacının kendisinin yıllarca kullanmış olduğu bilgisayardan bizzat kendi eliyle yüklenen sözde veriler üzerinde yapıldığını, müvekkilinin müdürü olduğu şirketin tüm defter ve belgelerinin yasal mevzuata uygun muhasebe standartlarına göre tutulduğunu, şirketin Kamu Gözetim Kurulu tarafından yasal olarak yetkilendirilmiş bağımsız denetim firması tarafından denetlendiğini ve raporlandığını, davacının da katılarak olumlu oy vererek yetkilendirdiği bağımsız denetim şirketi tarafından hazırlanan raporda şirketin hesap tutma düzeninin, finansal tabloların kanun ve esas sözleşmenin finansal raporlamaya ilişkin hükümlerine uygun olmadığına dair bir hususa rastlanmadığının rapor edildiğini, dava dışı şirketin ihracatçı firmalara da mal satması nedeniyle sıklıkla vergi inceleme usulünde karşıt inceleme adı verilen incelemelere ya da tam inceleme adı verilen kendisi hakkındaki vergi incelemelerine muhatap olduğunu, gerek şirketin bağlı bulunduğu vergi dairesinden gerekse Vergi Denetim Kurulundan sormak suretiyle şirketin sadece son 2 yılında değil, takdire göre 10 veya 20 yılında şirket hakkındaki tüm incelemelerin sonucunun öğrenilebileceğini, şirketin ne geçmişte ne de son 20 yılda faturasız, sevk irsaliyesiz tek bir satışının bulunmadığını, davacının ortaklıktan kaynaklanan haklarının engellenmediğini, davalının davacının da katıldığı ortaklar kurulunda oybirliği ile seçildiğini davalının şirket müdürlüğü döneminde şirketin zarara uğratılmadığını, şirkete denetim ve onay kayyımı atanmasının şirketin sektörde ayakta kalmasını zora sokacağını, davacının şirketten ayrılmak için fahiş rakamlar talep ettiğini, kabul edilmeyince işbu davayı açtığını, davalının şirketin giderlerini şahsi harcamaları için kullandığı iddiasının doğru olmadığını, müvekkilinin şirketten alacaklı durumda olduğunu, giderlerin en ufak rakamlara kadar kayıt altına alınmasının şirketin doğru yönetildiğinin kanıtı olduğunu, değişik iş dosyasına sunulan bilirkişi raporunun fahiş hatalarla dolu olduğunu, resmi bilirkişi raporunun kötüniyetli ve maddi olguları tahrif eden uzman görüşünün etkisinde hazırlandığını, şirketin tüm demirbaşları, makine ve stoklarının yerinde olduğunu, şirketin tam tasdik ve bağımsız denetim incelemelerinde de stokların sayılının yapıldığını, kayyımın işe başlama tutanağının tutulmasının ardından şirket merkezinde olan kumaşların hem kayyıma hem de davacı vekillerine gösterildiğini, müvekkilinin müdür olduktan sonra müdürlük ücreti dahi istemediğini, taraflı bilirkişi raporunda çifte defter olduğu iddia edilen kayıtlara atıf bulunmadığını, rapora geçirilen hususların varsayıma dayalı olarak hazırlandığını, kayyım ücretinin şirkete yüklenmesinin doğru olmadığını, kayyım ücretinin davacı tarafından karşılanmasının gerektiğini belirterek şirkete atanan kayyım kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, ihtiyati tedbire itirazı değerlendirdiği ve murafaa sonucu verdiği 04.12.2022 tarihli ara kararla, ihtiyati tedbire yönelik davalı itirazının reddine karar verilmiştir. Bu son ara karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 13.10.2022 tarihli dilekçe ile tekrardan gerekçeli ara kararın tarafımıza tebliği istendiğini, mahkemenin de 18.10.2022 tarihinde ara karar şeklinde hazırlamış olduğu ihtiyati tedbir kararını elektronik tebligat yoluyla 23.10.2021 tarihinde tebliği gerçekleştirdiğini, taraflarınca yasal süresi içerisinde 31.10.2022(30.10.2022 pazara denk gelmesi sebebiyle) cevap dilekçesi ile birlikte itiraz olunduğunu, mahkeme tarafından 14.12.2022 tarihinde yapılan duruşmada cevap dilekçesi ile itirazları hatalı olarak her ne kadar değerlendirilmemişse de mahkemenin tarafından ilgili duruşmayı itiraz duruşması olarak değerlendirip istinaf dilekçemizin esastan incelenmesi talep ettiklerini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 06.04.2009 tarihli 2007/15194 esas, 2009/4144 karar sayılı, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi, 29.11.2021 tarih, 2021/647 esas, 2021/1409 karar sayılı, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 16.06.2021 tarih, 2021/875 esas, 2021/794 karar sayılı, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 08.07.2021 tarih, 2021/1051 esas, 2021/956 karar sayılı, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 02.02.2022 tarih, 2022/126 esas, 2022/52 karar sayılı benzer kararlarının ekli olduğunu, Şirket ortağının bireysel çıkarını ön plana çıkartıp şirketi yönetilemez hale getirecek şekilde atanan kayyım özellikle kabul edilemez olduğunu, Ankara İstinaf Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin kararlarında istikrarlı bir şekilde TTK 630 kaynaklı açılan şirket müdürünün sorumluluğu davalarında ihtiyati tedbir mahiyetinde kayyım atanamayacağının belirtildiğini, ilgili istinaf kararlarında son derece açık olan bu durumun değerlendirilmesi gerektiğini, yetkisiz mahkemeden alınan delil tespiti niteliğinde olan ve aksi tarafımızca daha kuvvetli bir şekilde ispatlanan bilirkişi raporundan başka dosyada delil de olmadığını, sadece ilgili bilirkişi raporundan yola çıkarak taraflarının da dinlenmeden verilen ihtiyati tedbir kararı hukuka aykırıı olduğunu, Cevap dilekçelerinde de gerek hukuki gerekse teknik anlamda bilirkişi raporunun hukuki delilden yoksun ve bir olguyu kanıtlamaya yetmeyeceğini delilleri ile birlikte kanıtladıklarını, iş bu sebeple yaklaşık ispatın gerçekleşmediğini, ilgili davalarda yargı kararlarında da anlaşılacağı üzere yaklaşık ispat içinde tabiri caize mahkemeyi yani uyuşmazlığı çözüme kavuşturacak deliller arandığını, mevcuttaki bilirkişi raporunun delil vasfı da olmadığını, hukuki tabirle ancak delil başlangıcı olabileceğini, bundan ötürüdür ki mevcut durumda kayyım tedbiri hukuka açıkça aykırı olmakla beraber telafisi güç ve imkansız zararlar meydana getirdiğini, ayrıca kayyım ücretlerinin 20.000 TL bulması ve yargılamanın da hatırı sayılır bir süreye tekabül edeceği aşikarken bu külfetin bu durgun ekonomide müvekkili şirkete yüklenmesinin kabul edilebilir olmadığını, Müvekkilinin davalının şirket müdürü olduğu süre içerisinde … Sanayi Dış Ticaret Şirketinin menkul ve gayrimenkul mal varlığında azalma olmadığını, borçlarında ve borçlanmalarında artış olmadığını, davamızda gelinen aşamada, özellikle mahkemece atanan kayyımlar tarafından hazırlanan raporlarla, dava başında, davacı beyanları ve delillerine istinaden var olduğu kabul edilen ihtiyati tedbir koşullarının gerçekte mevcut olmadığının tartışmaya yer vermeyecek bir biçimde ortaya çıktığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, itirazın reddine dair ara kararın kaldırılmasına, itirazın kabulüne ve ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, şirket yöneticisinin sorumluluğu ve davalı müdürün TTK’nın 630/2. maddesi uyarınca müdürlük yetkisinin kaldırılması ve kayyım atanması istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında davacının tedbir talebinin kısmen kabulü ile şirkete denetim kayyımı atanması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmiş; davalı vekilince tedbire yöneltilen itirazın reddine karar verilmiş, bu son ara karara karşı, yasal süresi içinde, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İhtiyati tedbir kararı verilebilmesinin en önemli şartı bir ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır(m. 389/1). Kanun, burada “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi halinde, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hale gelmesi, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir. Hâkim kararında somut sebep gösteremiyor, bunu en azından açıklayacak veya asgari ölçüde ikna edecek delil değerlendirmesi yapamıyor, yaklaşık ispat ölçüsünü yakalayamıyorsa tedbire karar vermemelidir. Ancak bu da hiçbir zaman tam bir ispat seviyesinde ispat şartına dönüşmemelidir.Kural olarak bir davada tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmaların ispatı için tahkikat yapılması ve delillerin toplanması gerekir. Hakim tüm delilleri inceleyip değerlendikten ve tam bir karara ulaştıktan sonra nihai kararını verir. Bu husus asıl davanın kabulü için geçerli olup, bu nedenle tam ispat aranır. İhtiyati tedbirlerde ise tam değil yaklaşık ispat yeterli olacağı HMK’nın 390/3. maddesinde düzenlenmiştir. Değişik ifadeyle, ihtiyati tedbire karar verebilmek için iddia olunan vakıanın subutu yönünde gerçeğe yakın bir ispatın başarılması yeterlidir.TTK’nın 630. maddesinin II. fıkrasında; “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.” Aynı maddenin III. Fıkrasında ise; “Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.” denilmektedir. Davacı şirkette müteveffa babasının miras payı nedeniyle ortağı haline gelmiş, müdür davalının şirketi kötü yönettiğini, şirket ve ortakların zarar görme tehlikesi bulunduğunu, taraflar arasında ihtilaflar yaşandığını, bu konuda mahkemelerde davalar bulunduğunu, Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/199 Diş tespit dosyasında alınan rapor nedeniyle davalı müdürün azlini talep etmiş ve derdest dava içerisinde şirket müdürünün yönetim yetkisinin kısıtlanarak şirkete kayyım atanmasını talep etmiştir. İlk derce mahkemesince talebin kısmen kabulü ile denetim ve onay kayyımı atanması yönünden ihtiyati tedbir kararı verilmiş, davalının tedbire yönelik itirazı reddedilmiştir. Somut olayda dosyaya sunulu deliller ile özellikle Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/199 D. iş tespit dosyasında alınan rapor içeriği dikkate alındığında, ihtiyati tedbir için yaklaşık ispat şartının gerçekleştiği, istinaf inceleme tarihi itibariyle yargılamanın bilirkişi raporu alınması aşamasında bulunduğu gözetildiğinde, ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir ve ihtiyati tedbire yöneltilen itirazın reddi kararında yasa ve usule aykırılık görülmemiştir.İlk derce mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 ve 394/son maddeleri uyarınca reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR; Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1 ve 394/5. maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbire itiraz eden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-İhtiyati tedbire itiraz eden davalı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına,3-İhtiyati tedbire itiraz eden davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. ve 394/5. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oy çokluğuyla ve kesin olarak karar verildi. 16.02.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 362/1.f ve 394/5. maddeleri gereğince karar kesindir.
KARŞI OY: Somut uyuşmazlıkta, davalı müdürün davacının da katılımı ile yapılan genel kurulda münferit yetkili müdür olarak seçildiği, davacının vefat eden babasından dolayı miras yoluyla şirket hissedarı haline geldiği, davalının ise müteveffanın resmi nikahlı eşi olup, müteveffa ile evliliğinden olan çocukları ile şirkette hissedar olduğu, müdür davalının ayrıca şirket kuruluşundan beri hissedar olup, görev yaptığı anlaşılmaktadır. Yargılamanın safahatında mahkemece denetim kayyımı olarak atanan kayyımların dava dosyasına rapor ibraz ettikleri de anlaşılmaktadır. Kayyım raporu içeriklerinden delil olarak dayanılan Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/199 D.iş tespit dosyasında alınan raporun, şirketin Bursa şube tesislerinde ve davacının sunduğu deliller kapsamında delil tespiti amacıyla düzenlendiği, dava dışı şirketin tüm ticari defter ve kayıtları incelenmeksizin raporun düzenlendiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında bir kısım ihtilaflar kapsamında davaların bulunması, davalının da katılımı ile seçilen müdürün TTK’nın 630. maddesi uyarınca azli için haklı neden olarak kabul edilemez. Tüzel kişilerin seçilmiş organları eliyle yönetilmesi asıl olup, TTK’nın 630/2. maddesinde ancak haklı sebeplerin varlığı halinde yöneticilerin yönetim hakkını veya temsil yetkisinin kaldırılmasını isteyebilir. Eldeki davada, davalının yönetim hakkını kötüye kullandığı, şirketi zarara uğrattığı veya şirketi kötü yönettiğine ilişkin somut bir delil bulunmadığından yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiğinden söz edilemez. Esasen ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir kararında da dosyada bulunan herhangi bir delil değerlendirilerek sonuca ulaşılmamış, soyut beyanlarla yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği kabul edilmiştir. Yargılamanın ilerleyen aşamalarında delillerin toplanmasından sonra ihtiyati tedbir karar verilmesi gerektiren bir durum olması halinde, talep üzerine mahkemece her zaman yeniden değerlendirme yapılabileceğinden, davalının ihtiyati tedbire itirazının değerlendirildiği tarihte dosyadaki delil durumuna göre ihtiyati tedbir şartlarının bulunmadığı anlaşıldığından, davalı yanın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin denetim ve onay kayyımı atanmasına ilişkin 18.10.2022 tarihli ara kararına yöneltilen itirazın reddine dair 14.12.2022 tarihli ara kararın kaldırılarak, ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği düşünüldüğünden, saygın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.