Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/2259
KARAR NO: 2023/1946
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/01/2023
NUMARASI: 2021/470 E. – 2023/29 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın açılmamış sayılmasına dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı … San. ve Tic. Ltd. Şti’nin ortağı ve müdürü olduğunu, 2010 yılında davalının yurt dışındaki … (ABD) ve Tükiye distribütörü olan … ile sorun yaşamamak için müvekkilinin sözleşmelerini feshettiğini, müvekkilinin borcunun bulunmamasına rağmen, teminat senetleri ile takip başlatılarak hacizler uyguladığını, haksız hacizler ve sözleşmenin feshi nedeniyle İstanbul 44.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/214 Esas sayılı dosyasında dava açıldığını ve mahkemece alınan raporlarda müvekkilinin borcu bulunmadığının tespit edildiğini, davanın sürdüğü sırada davalı şirket yetkililerinin müvekkili üzerinde baskı kurarak ve zararların karşılanacağını taahhüt ederek anlaşma teklif ettiklerini, kurulan baskı ve tehdit sonucu müvekkilinin davalı ile anlaştığını, müvekkilinin ticari faaliyetine başlarken davalıya güvenerek yaklaşık bir buçuk milyon USD değerindeki evini satarak mağaza açtığını, davalının verdiği zararlar nedeniyle piyasaya olan borçların ödenmek zorunda kalındığını, davalının yönlendirmesi ile müvekkilinin kurduğu şirket adına 6 adet mağaza açıldığını, davalının hacizleri sonucu mağazalardaki malların haczedildiğini, müvekkilinin bu ticaret nedeniyle vergi ve bezeri ödemeler yaptığını, davalının bu süreçte pek çok taahhütte bulunmasına rağmen bu taahhütlerin hiç birinin yerine getirmediğini, davalı şirket yetkilileri aleyhine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/208848 sayılı dosyasında şikayetçi olunduğunu, soruşturmada görevli kolluk kuvvetlerinin usulsüz talepleri nedeniyle bu kişiler hakkında da suç duyurusunda bulunulduğunu, müvekkilinin ticarete başlarken evini sattığını, davalının baskısı ile işini ve tüm mal varlığını kaybettiğini, çeklerinin karşılıksız kaldığını, boşanmak zorunda kaldığını, kamu borçları nedeniyle takiplere maruz kaldığını, zararların tazmini için yapılan başvuruların sonuçsuz kalması nedeniyle dava açıldığını ileri sürerek, şimdilik 1.000.00 TL zararın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; zorunlu arabuluculuk dava şartının sağlanmadan açılan davanın usulden reddi gerektiğini, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, dava dilekçesinde ispata yarar hiç bir somut delil gösterilmediğini, talebin somutlaştırılmadığını, davanın belirsiz alacak davası mı kısmi alacak davası olduğunun açıklanmadığını, talep sonucunun açık olmadığını, eksik harcın tamamlanması gerektiğini, dava dilekçesinde … Limited Şirketinin zarar gördüğünün belirtilmesine karşın, davanın … tarafından açılması nedeniyle aktif dava ehliyeti bulunmadığını, dava dilekçesindeki açıklamalarda da şirketin bayilik sözleşmelerinin haksız feshi nedeniyle zarar görüldüğünün belirtilmesi nedeniyle davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığını, talep edilen alacak üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçtiğini, dava dilekçesindeki asılsız anlatımlara ilişkin hiçbir kanıt bulunmadığını, İstanbul 44.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/214 Esas sayılı dosyasının takipsiz bırakılması nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verildiğini, müvekkili şirket yetkilileri ile kamu görevlilerinin davacıya baskı yapması gibi bir durum bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Davacı vekili 18.02.2022 tarihli talep dilekçesi ile davadaki talebini 1.776.000 TL’sine yükselttiğini belirterek, adli yardım talebinde bulunmuştur. İlk derece mahkemesince adli yardım talebi 20.01.2022 tarihli ara kararla reddedilmiş bu red kararına yönelik itiraz başvurusu da İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.02.2022 tarihli ara kararıyla reddedilmiştir. Red kararı üzerine mahkemece harcın tamamlanması için 24.05.2022 tarihli oturumda gelecek celseye kadar süre verilmiş, harcın tamamlanmaması halinde dosyanın işlemden kaldırılacağı ihtar edilmiştir. Duruşmanın bırakıldığı18.10.2022 tarihine kadar harcın yatırılmaması nedeniyle dosya işlemden kaldırılmış ve üç aylık yasal sürenin sonunda 19.01.2023 tarihinde harç yatırılarak yenilenmeyen davanın HMK’nın 150.maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilinin adli yardım talebinin bulunmasına rağmen mahkemece adli yardım talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin mali durumuna ilşikin belgelerin sunulmamasının redde gerekçe yapıldığını, oysa müvekkilinin TC kimlik numarasının bulunduğunu ve UYAP sistemi üzerinden yapılacak inceleme ile müvekkilinin mal varlığının ve hacizlerin görülebileceğini, oysa bu şekilde bir araştırma yapılmadığını, mahkemenin UYAP üzerinden tüm bunlara ulaşılması mümkün iken talebin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin davalılar yüzünden tüm mal varlığını satmak zorunda kaldığını, sadece emekli maaşı ile geçimini sağladığını, bakmakla yükümlü olduğu bir kız çocuğu bulunduğunu, emekli maaşının dahi hacizli olduğunu, müvekkilinin kalacak yeri bulunmadığını ve geçici bir yerde barındığını, buna rağmen talebin reddine karra verilmesinin hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının ortağı olduğu şirket ile davalı şirket arasındaki bayilik ilişkisinin haksız şekilde sona erdirilmesi ve bu süreçte davalı tarafından uygulandığı ileri sürülen hukuk dışı uygulamalarla davacının uyguladığı zararların tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, HMK’nın 150. madesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava dilekçesindeki anlatımlar açık olmamakla birlikte, dava dilekçesi, ıslah dilekçesi ve istinaf başvurusundan, davacının dava dışı … San ve Tic. Ltd. Şti’nin ortağı olduğu, bu şirketin … markasının sahibi olan davalı veya grup şirketleri ile bayilik sözleşmesi imzaladığı, bu sözleşme kapsamında mal varlığına dahil bazı taşınmazları satarak altı adet mağaza açtığı, ancak davalının eylemleri nedeniyle sözleşmelerin ifasının imkansız hale geldiği ve aleyhine takipler başlatılarak zarara uğratıldığını ileri sürerek tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmıştır. Dava kısmi dava şeklinde açıldıktan sonra 21.11.2021 tarihli dilekçe ile dava, ıslah edilmiş ve talep 1.776.000 TL’ye yükseltilmiştir. Mahkemece harcın tamamlanması için süre verilmiş ve davacı ıslah dilekçesi ile birlikte adli yardım talebinde bulunmuştur. Kısmi dava açılması mümkün olmakla birlikte davalı ıslah dilekçesi ile dava değerini belirlemiş olmakla kural olarak bu miktar üzerinden harç yatırılmalıdır. Mahkemece verilen kesin sürede harcın yatırılmaması nedeniyle dava dilekçesinin içeriği, husumet ve zaman aşımı gibi usulü itirazlar değerlendirilmemiştir. HMK’nın 336/2. maddesine göre, talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte iddiasını dayandırdığı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır. Adli yardım talebinde bulunanın ödeme gücünden yoksun olup olmadığı bu belgeler incelenerek belirlenir. Somut olayda davalı vekilinin, müvekkilinin mali durumları hakkında kanaat uyandırmaya yeterli belgeleri sunmadığı, sadece hakkında icra takipleri bulunduğunu belirttiği, bu takiplere ilişkin de hiç bir bilgi ve belge sunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemenin, adli yardım talep edenin mali durumlarını araştırması söz konusu olmayıp, bu konudaki belgelerin talepte bulunan tarafından mahkemeye ibrazı zorunludur. Mahkemeden bu konuda bir araştırma yapması beklenemez (HGK’nun 29.09.2020 tarihli, 2020/12-471 E- 2020/679 K sayılı kararı). Davacı vekilince, yasal zorunluluğa rağmen, müvekkilinin sosyal ve ekonomik durumu hakkında kanaat oluşturacak belgeleri sunmamıştır. Banka mevduatları olup olmadığı, menkul değer kaydının bulunup bulunmadığı, taşınır malvarlığının bulunup bulunmadığı konularında yeterli belge sunulmamıştır. Bu nedenle mahkemece, hukuk davasının taraflarca hazırlanması ilkesine göre ve HMK’nın 336.maddesi hükmüne uygun şekilde değerlendirme yapılarak adli yardım talebinin reddine karar verilerek, ıslahla artırılan dava değeri üzerinden Harçlar Kanunu’nun 28 ve 32. maddesine uygun şekilde süre verilerek harcın tamamlanmasının istenmesi ve tamamlanmaması üzerine yasada belirtilen şekilde işlem yapılması doğru görüldüğünden, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; alınması gerekli 269,85 TL istinaf karar harcının, istinaf başvurusu sırasında yatırılan 1.000,00 TL’den mahsubu ile artan 730,15 TL’nin talep hâlinde davacıya iadesine,3-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 ve 352. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 30.11.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.