Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/2231 E. 2023/1962 K. 30.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/2231
KARAR NO: 2023/1962
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27.09.2023 tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2023/20 E.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasında ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen ara karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin boru ve boru bağlantı parçalarının üretimi ve tedariği işini yaptığını, taraflar arasında, davalı şirketin bir projesinde kullanılmak üzere toplam 317.449,00 Euro bedelli ve ürünlerin 26.07.2022 tarihine kadar teslimi hususunda anlaşma yapıldığını, müvekkilinin 31.05.2022 tarihli sipariş emri ile işe başlandığını, sipariş emrine uygun olarak ürünlerin hazırlanmasına rağmen ürünlerin ürünlerin teslim alınmadığını, asıl işverenin işi iptal etmesi nedeniyle davalı tarafından keşide edilen İstanbul … Noterliğinin 19.08.2022 tarihli ihtarıyla sözleşmenin feshedildiğini, ihtarnamede keşideci olarak görünen …’nin davalı şirketin alt şirketi olarak örgütlenen departmanlarından birisi olduğunu, e-posta yazışmalarının davalı şirket personelleri ile gerçekleştirildiğini, müvekkilince keşide edilen Ankara … Noterliğinin 29.08.2022 tarihli ihtarıyla ürünlerin revizelere uygun şekilde üretildiği belirtilerek tebliğinden itibaren iki iş günü içerisinde teslim alınmasının ihtar edildiğini, davalının cevap vermemesi üzerine keşide edilen Ankara … Noterliğinin 04.10.2022 tarihli ihtarıyla bağımsız denetim şirketinden alınan raporla emtianın teslime hazır olduğunun bildirildiğini, zamanında üretilerek teslime hazır bekletilen ürünlerin alınmaması nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, davalı şirketin sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, müvekkili şirket tarafından davalı şirkete, … lehine düzenlenmiş, bir adet 31.749,90 USD bedelli olan teminat mektubu verildiğini, haksız feshe rağmen teminat mektubunun da iade edilmediğini, mektubun ibrazı halinde telafisi imkansız zararlar oluştuğunu ileri sürerek, şimdilik 100,0 TL depolama bedeli, 100,0 TL ihtarname gideri, 100,0 TL denetleme raporu masrafı ve 100,0 TL tedarikçiye ödenen bedelin faiziyle birlikte tahsiline, … Bankasınca … lehine düzenlenmiş 31.749,90 USD bedelli bir adet teminat mektubunun ödenmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince 15.02.2023 tarihinde ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş olup, bu karara yönelik istinaf başvurusu dairemizin … ve 23.03.2023 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Davacı vekili, 25.09.2023 tarihli talep dilekçesi ile, talep edilen ihtiyati tedbirin daha önce reddedildiğini, ancak 19.09.2023 tarihli celsede dinlenen davalı tanığı …’ın “… tarafından davacı şirkete sipariş verilmiştir… sipariş davalı şirket tarafından verilmiştir” şeklinde beyanda bulunarak davalının husumet yönündeki itirazını mesnetsizliğini ortaya koyduğunu, tanık …’ın ise “teminat mektubu davalı şirketten … Bey’e teslim edilmişti” şeklinde beyanda bulunduğunu, bu kapsamda davalı şirketin sözleşmeyi haksız feshetmesine rağmen teminat mektubunu uhdesinde tutmasının müvekkili şirket yönünden telafisi güç ve imkânsız zararlar ortaya çıkaracağını belirterek, … lehine düzenlenen Türkiye Cumhuriyeti … Bankasının 31.749,00 USD bedelli teminat mektubunun ödenmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi ihtiyati haciz talebini değerlendirdiği 27.09.2023 tarihli ara kararında; “…6100 sayılı yasanın 389 ve devam maddeleri gereğince, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme nedeniyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’nın 389. maddesinin açık düzenlemesi uyarınca uyuşmazlık konusu hakkında tedbir verilebilir. Hakkında tedbir kararı verilecek şeyin davanın konusu olması yasanın emredici düzenlemesidir. Bu nedenle, bir davada uyuşmazlık konusu olmayan hak ve borçlar yönünden tedbir kararı verilemeyeceği kabul edilmelidir. Somut uyuşmazlıkta, tedbir talebine konu teminat mektubunun davanın konusu olmadığı, talep sonucunda teminat mektubuna ilişkin bir açıklamanın bulunmadığı açıktır. Davada, sözleşmenin davalı tarafından haksız feshi nedeniyle uğranılan zararların tahsili talep edilmiştir. Davada teminat mektubuna ilişkin bir talep ve uyuşmazlık konusu olmadığından…” gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine, karar vermiştir. Bu ara karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Davalı şirketin hukuka aykırı bir şekilde taraflar arasında akdedilen sözleşmeyi feshetmesinden dolayı uğranılan zararların tazmini istemiyle dava açıldığını, dava dilekçesiyle birlikte … lehine düzenlenen teminat mektubunun ödenmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesinin talep edildiğini, yargılama sırasında yeni gelişen vakıalar doğrultusunda ihtiyati tedbir talebinin yenilenebileceğini, mahkemece müvekkilinin talebinin 27.09.2023 tarihli ara karar ile reddedildiğini ve kararın hatalı olduğunu, dinlenen tanık beyanlarından teminat mektubunun uyuşmazlık konusu iş için davalı şirket personeli tarafından alındığının anlaşıldığını, sözleşmeyi haksız fesheden davalının hâlen teminat mektubunu iade etmemesinin müvekkil şirket için telafisi imkansız zararlar doğurduğunu, duruşmada dinlenen davalı tanığı …’ın davalı şirketçe sipariş verildiğini belirtmesi ile davalının husumet itirazının haksızlığının kanıtlandığını, tanık …’ın da teminat mektubunun davalıya teslim edildiğini beyan ettiğini, davalı şirketin sözleşmeyi haksız feshetmesine karşın, teminat mektubunu iade etmemesi ile müvekkilinin telafisi güç zararlara uğradığını, bir sözleşme için verilen teminat mektubu hakkına sözleşmeden kaynaklı taleplerde ihtiyati tedbir kararı verilebilmesinin mümkün olduğunu, teminat mektubunun uyuşmazlık konusu olmadığı yönünde değerlendirmenin hatalı olduğunu, müvekkilince … lehine düzenlenen teminat mektubunun, davalı şirket ile müvekkili şirket arasında ekte sunulu … doğrultusunda yürürlüğe giren sözleşme kapsamında verildiğini, davalı şirketin … Projesi kapsamında müvekkili ile anlaştığını ve teminat mektubunun bu kapsamda verildiğini, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 04.02.2013 tarih ve 2013/462 E. 2013/708 K. Sayılı ilamında da benzer şekilde ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinin düzenlendiğini, davalı şirketin sözleşmeyi haksız olarak feshettiği ve teminat mektubunun yapılan iş kapsamında verildiği hususunda yaklaşık ispatın gerçekleştiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve talebin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arsındaki satım sözleşmesinin davalı tarafından haksız şekilde feshi nedeniyle davacının uğradığı zararların tahsili ve bu sözleşme kapsamında verildiği ileri sürülen teminat mektubunun ödemesinin tedbiren durdurulması taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda ihtiyati tedbir talebinin reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekili, taraflar arasındaki sözleme uyarınca müvekkilinin edimini yerine getirerek sözleşme konusu emtiaları teslime hazır ettiğini ve bu hususu davalıya ihtarla bildirdiğini, ancak davalının akidi ile yaptığı sözleşmenin feshini gerekçe göstererek sözleşme konusu emtiayı teslim almadığı, müvekkilinin sözleşmenin ifa edileceği inancıyla gider yaptığını ve alıcının temerrüdü nedeniyle zarara uğradığını savunarak, alacakların tahsili için eda davası açmıştır. Eldeki davada, teminat mektubunun bedelsizliği veya mektup nedeniyle davacının borçlu olmadığına ilişkin bir talebin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davalı ise öncelikle husumet itirazında bulunarak, sözleşmenin farklı bir şirketle yapılması ve davalı ile birlikte bu şirkete ihtarda bulunulması nedeniyle davalıdan talepte bulunulamayacağını savunmaktadır. Mahkemece 15.02.2023 tarihli ara karar ile ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş ve bu karara yönelik istinaf başvurusu Dairemizce incelenerek reddedilmiştir. 19.09.2023 tarihinde dinlenen bir kısım tanıkların, sözleşmenin davalı ile yapıldığı ve teminat mektubunun davalıya verildiğinin belirtilmesi üzerine, davalının husumet itirazının temelsiz kaldığı belirtilerek yeniden ihtiyati tedbir talep edilmiş ve mahkemece istinaf konusu 27.09.2023 tarihli ara karar ile istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. HMK’nın 389. maddesi uyarınca; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir “. Aynı Yasa’nın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. HMK’nın 389. maddesinin açık düzenlemesi uyarınca uyuşmazlık konusu hakkında tedbir verilebilir. Hakkında tedbir kararı verilecek şeyin davanın konusu olması yasanın emredici düzenlemesidir. Bu nedenle, bir davada uyuşmazlık konusu olmayan hak ve borçlar yönünden tedbir kararı verilemeyeceği kabul edilmelidir. Somut uyuşmazlıkta, tedbir talebine konu teminat mektubunun davanın konusu olmadığı, talep sonucunda teminat mektubuna ilişkin bir açıklamanın bulunmadığı açıktır. Davada, sözleşmenin davalı tarafından haksız feshi nedeniyle uğranılan zararların tahsili talep edilmiştir. Yasadaki tedbirin konusuna ilişkin düzenleme yorum gerektirmeyecek derecede açık olup teminat mektubuna ilişkin bir talep ve uyuşmazlık konusu olmadığından ihtiyati tedbir kararı verilmemesi isabetlidir. Dosyaya kazandırılan deliller ve özellikte talep dilekçesinde dayanılan tanık beyanları bu ilkeden ayrılmayı gerektirecek nitelikte değildir. Kaldı ki banka teminat mektubu, bizzat lehtarın veya üçüncü bir kişinin verdiği kontrgaranti karşılığında bankanın muhataba karşı, belli bir paranın, muhatabın ilk yazılı talebi üzerine ödemesi hakkındaki taahhüdüdür. Buna göre, lehtarın muhataba olan borçlarının yerine getirilmemesi hâlinde bankanın bağımsız olarak yüklendiği bir borçtur. Bankanın bu borcu, üçüncü kişinin fiilini taahhüt niteliğinde olup üçüncü kişinin (lehtarın) borcunu yerine getirmemesi hâlinde, hatta yerine getirilmediğinin muhatap tarafından beyan edilmesi hâlinde, salt bu soyut beyan üzerine mektup bedelinin ödenmesi yükümlülüğünü doğurur. Bu nedenle de bankanın borcunun, lehtarın muhatap ile olan borç ilişkisinden bağımsız ve asli bir niteliğinin olduğu kabul edilmektedir. Bununla birlikte, muhatapla lehtar arasındaki uyuşmazlıkta, teminat mektubunun banka tarafından ödenmesinin durdurulması konusunda ihtiyati tedbir talep edilebilir. Böyle bir talep hâlinde mahkemece, HMK’nın 391/3. maddesi uyarınca yaklaşık ispatın aranması gerekir. Ancak teminat mektubunun yukarıda açıklanan özelliği nedeniyle, burada aranacak yaklaşık ispat, seviyesi yükseltilmiş bir yaklaşık ispat olmalıdır (Müjgan TUNÇ YÜCEL, “Banka Teminat Mektuplarının İhtiyati Tedbire Konu Olması Üzerine Medeni Usul Hukuku Bakış Açısından Bir İnceleme”, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C:8, S: 107-108, Temmuz- Ağustos 2013, s.9-18). Eldeki uyuşmazlıkta belirtilen şekilde de bir ispat olgusunun bulunduğundan söz edilemeyeceğinden davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1, 391/3. maddesi uyarınca, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1, 391/3.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 30.11.2023 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 362/1.f , 391/3.maddesi uyarınca karar kesindir.