Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/2207 E. 2023/1929 K. 30.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/2207
KARAR NO: 2023/1929
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19.07.2023 tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2023/510 Esas
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında davacı vekilinin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz isteminin reddine dair verilen ara karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili talep dilekçesinde özetle; müvekkilinin davaya konu sözleşmenin başlangıç tarihinden sona erme tarihine kadar davalı şirkete toplam 16.125.000,00 TL tutarında 12 adet teminat mektubu teslim ettiğini, sözleşme sona erdikten sonra bu mektupların hiçbiri müvekkiline iade edilmediğini, müvekkilinin bu teminat mektupları için komisyon bedeli ödediğini, ödenen bu tutarlarından haksız fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsilini talep ettiğini, ihtiyati haciz talebi bakımından ise, müvekkilinin alacaklarının teminata bağlanmamış olduğunun açık olduğunu ve diğer taraftan müvekkilinin alacaklarının muaccel olduğunu, bu sebeple sözleşmenin haksız ve usulsüz feshi sebebiyle müvekkilinin uğradığı zararlar da fesih tarihinde muaccel hale gelmesi sebebiyle ihtiyati haciz şartlarının oluştuğunu bu sebeple ihtiyati haciz ve tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk derece mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 19.07.2023 tarihli ara kararında; ” …Kanun koyucu, ihtiyati tedbir hakkında karar verecek olan Hakime geniş bir taktir alanı bırakmış ise de, Hakim her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemeli ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre, ihtiyati tedbir kararı verdiğinin kararında belirtilmelidir, ihtiyatı tedbir şartları mevcut değilse kanunun ön gördüğü ölçüde ıspat edilememişse, veya yaklaşıkda olsa ıspatı yargılamayı gerekiyorsa ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir. Bu itibarla ileri sürülen, davacı tarafından verilen davalı şirkete tüm teminatlarının iadesi ve teminat mektuplarının paraya çevrilmesini önleyecek şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesinin yargılamayı gerektirdiği, bundan başka henüz bir delil toplanmadan, mevcut delil durumu itibariyle davacının iddiaları ile bağlı kalınarak tedbir kararı verilemeyeceği, bu kapsamda mevcut delil ve koşul durumu ile davacı yan iddiasının yaklaşık dahi olsa ispatlanmadığı ve HMK 389 ve devamı madde hükümleri ile İİK 257. Maddesinde yazılı koşullar gerçekleşmediğinden ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir istemine konu taleplerin bu aşamada yargılamayı gerektirmesi sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır… ” gerekçesiyle davacı vekilinin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddine, karar vermiştir. Bu ara karara karşı, ihtiyati tedbir ve haciz talep eden davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde; mahkemenin 19.07.2023 tarihli ara kararında ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz istemlerinin reddedildiğini, müvekkili şirketin davalı şirkete vermiş olduğu teminat mektupları üzerine ihtiyati tedbir konulmaması durumunda hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağını, taraflar arasındaki yetkili bayilik sözleşmesinin başlangıç tarihinden sonuna kadar davalı şirkete toplam 16.125.000,00 TL tutarında 12 adet teminat mektubunun teslim edildiğini, sözleşmenin haksız ve usulsüz şekilde sona erdirildikten sonra bu mektupların hiçbirinin müvekkiline iade edilmediğini davanın devamı sürecinde davalı şirketin ilgili mektupları bankaya ibraz ederek bu bedellere tahsil alma riski olduğunu ve müvekkilinin hakkını elde etmesinin imkansızlaşacağını zarara uğrayacağını, mahkeme tarafından yargılamayı gerektirdiği henüz delil toplanmadığı belirtilmiş ise de davacı iddiaları ile bağlı kalınarak içtihatlar gereğince mektubun paraya çevrilmesi riski olan durumlarda tedbir kararı verilebildiğini, ilk derece mahkemesinin ihtiyati haciz talebinin yargılama gerektirmesi sebebiyle ret kararı vermesinin anlaşılır olmak birlikte yargılamanın ilerleyen aşamalarında yeniden ihtiyati haciz talep edeceklerini ve ihtiyati haciz talep etme hakkını saklı tuttuklarını belirterek, kararın kaldırılmasını, tüm teminatların iadesine ve teminat mektuplarının paraya çevrilmesini önleyecek şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve İİK 257 maddesi gereğince davalı hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, yetkili bayilik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle kar mahrumiyeti, denkleştirme tazminatı, teminat mektuplarının iade edilmemesinden dolayı uğranılan komisyon zararı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiş; reddine dair verilen ara karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamından, davacı ve davalı şirket arasında yetkili bayilik sözleşmesinin mevcut olduğu sözleşmenin 08.01.2021 tarihi itibariyle 12.12.2020 tarihinde tebliğ edilen ihtarname gereğince davalı şirket tarafından feshedildiği, sözleşme kapsamında davacı şirketin davalı şirkete birden fazla teminat mektubunu teslim etmiş olduğu anlaşılmıştır. Davacı şirket tarafından sözleşmenin haksız feshedildiği iddiası ile haksız fesihten doğan maddi ve manevi tazminat istemli dava dilekçesiyle birlikte teminat mektuplarının paraya çevrilmemesine ilişkin olarak HMK 389 vd maddeleri gereğince ihtiyati tedbir kararı verilmesini, alacak iddialarına ilişkin talepleri yönünden ise İİK 257 maddesi gereğince ihtiyati haciz talebinde bulunmuştur. HMK’nın 389.maddesi “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir ” hükmünü, aynı Yasa’nın 390/3 maddesi ise ”Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. İhtiyati tedbir geçici hukuki korumalardandır. Taraflar arasındaki taşıma sözleşmesi kapsamında karşı taraf lehine verildiği ileri sürülen talebe konu teminat mektubunun kesin teminat mektubu olduğu anlaşılmaktadır. Banka teminat mektubu, bizzat lehtarın veya üçüncü bir kişinin verdiği kontrgaranti karşılığında bankanın muhataba karşı, belli bir paranın, muhatabın ilk yazılı talebi üzerine ödemesi hakkındaki taahhüdüdür. Buna göre, lehtarın muhataba olan borçlarının yerine getirilmemesi halinde bankanın bağımsız olarak yüklendiği bir borçtur. Bankanın bu borcu, üçüncü kişinin fiilini taahhüt niteliğinde olup üçüncü kişinin (lehtarın) borcunu yerine getirmemesi halinde, hatta yerine getirilmediğinin muhatap tarafından beyan edilmesi halinde, salt bu soyut beyan üzerine mektup bedelinin ödenmesi yükümlülüğünü doğurur. Bu nedenle de bankanın borcunun, lehtarın muhatap ile olan borç ilişkisinden bağımsız ve asli bir niteliğinin olduğu kabul edilmektedir. Bununla birlikte, somut olayda olduğu gibi muhatapla lehtar arasındaki uyuşmazlıkta, teminat mektubunun banka tarafından ödenmesinin durdurulması konusunda ihtiyati tedbir talep edilebilir. Böyle bir talep halinde mahkemece, HMK’nın 391/3. maddesi uyarınca yaklaşık ispatın aranması gerekir. Ancak, teminat mektubunun açıklanan bu özelliği nedeniyle, burada aranacak yaklaşık ispat, seviyesi yükseltilmiş bir yaklaşık ispat olmalıdır (Müjgan TUNÇ YÜCEL, “Banka Teminat Mektuplarının İhtiyati Tedbire Konu Olması Üzerine Medeni Usul Hukuku Bakış Açısından Bir İnceleme”, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C:8, S: 107-108, Temmuz- Ağustos 2013, s.9-18). Bu bilgilere göre somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında bulunduğu belirtilen bayilik sözleşmesi kapsamında davacının borcu bulunup bulunmadığı, teminat mektubunun nakte çevrilme şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda ileri sürülen iddia bakımından mevcut deliller gözetildiğinde, yaklaşık ispat olgusunun gerçekleşmediği, yaklaşık ispat ölçüsünde bir kanıt sunulamadığı, aleyhine tedbir talep edilen davalının sözleşmeye aykırı davrandığı ve bu surette teminat mektubunun karşılıksız kalıp kalmadığının bu aşamada yaklaşık olarak kanıtlanmadığı anlaşıldığından, teminat mektubunun niteliği de gözetildiğinde, mahkemece tedbir isteminin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacının bir diğer talebi ise ihtiyati haciz istemine ilişkindir. İİK’nın 257. maddesinde ihtiyati haciz şartları düzenlenmiş olup maddede, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısının, borçlunun yedinde veya üçüncü şahıstan olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceği belirtilmiş, maddenin 2. fıkrasında ise, iki bent halinde, vadesi gelmemiş borçlardan dolayı, borçlunun muayyen yerleşim yerinin olmaması, borçlunun taahhütlerinden kurtulmak maksadı ile mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa ihtiyati haciz istenebileceği düzenlenmiştir.İİK’nın 258. hükmüne göre, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması yeterlidir. Mahkemenin alacağın varlığına kanaat getirmesinden anlaşılması gereken alacağın usul kurallarına göre kesin bir şekilde ispat edilmesi değildir. Bu hükme göre alacaklının, alacağının varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesi aranmamakta, bu konuda mahkemeye kanaat verecek delilleri göstermesi yeterli kabul edilmektedir. İİK’nın 257. maddesi uyarınca ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın muaccel ve rehinle temin edilmemiş olması gerekmektedir. Dosya kapsamındaki belgelerden; taraflar arasında bayilik sözleşmesinin düzenlendiği, sözleşmenin davalı tarafça feshedildiği belirlenmiştir.Somut olayda dava, tazminat ve alacak istemine ilişkindir. Davacı vekili, davalının üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları ile taşınır taşınmaz malları üzerine ihtiyati haciz konulmasını istemiştir. Bu tür bir talebin esaslı bir yargılamayı gerektirdiği açıktır. İİK’nın 258/1. maddesinde, alacaklının alacağını ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecbur olduğu düzenlenmiştir. Yasal düzenleme emredici niteliktedir. Kanaat getirecek delillerden kastedilen hiç şüphesiz ki kesin delil değildir. Talep konusu alacağa yaklaşık ispat ölçüsünde delil sunulması gerekir. Davanın tek yanlı anlatımı ile oluşturulan olay örgüsü delil niteliğinde olmayıp, anlatılan olay örgüsünün maddi ve hukuka uygun delillere kanıtlanması gerekir. Ara karar tarihi itibariyle yaklaşık ispat bulunmadığına ilişkin mahkeme kabul ve gerekçesi yerinde olup, yargılamanın ilerleyen aşamalarında değişen delil durumuna göre talep edilmesi ve şartların oluşması halinde her zaman ihtiyati haciz ve tedbir kararı verilmesinin mümkün olduğu da nazara alındığında, bu aşamada şartları oluşmayan ihtiyati haciz ve tedbir taleplerinin ilk derece mahkemesince reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş ve davacı vekilinin istinaf isteminin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1, 391/3 ve İİK’nın 258/3 maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiğinden aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan bu gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1, 391/3. ve 258/3 maddeleri uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına,3-Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1, 391/3. ve 258/3 maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.30.11.2023