Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/214 E. 2023/616 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/214
KARAR NO: 2023/616
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/11/2022
NUMARASI: 2021/262 E. – 2022/938 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Şirket Ortaklık Payı Devir Bedeli ve Kâr Payı Alacağının Tahsili Talebi)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın husumet ve dava şartı yokluğundan reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı şirketteki %49 oranındaki payını Gaziosmanpaşa … Noterliğinin 28/09/2018 tarihli pay devri işlemi ve 2018/01 sayılı genel kurul kararı ile şirketin diğer ortağı …’e devrettiğini, devirle şirketi tek ortaklı hale geldiğini ve bu durum 08.10.2018 tarihli sicil gazetesinde ilan edildiğini, pay devrine rağmen müvekkiline herhangi bir çıkma payı ödenmediğini, müvekkilinin çıkma payı dahil her türlü alacağının tahsili için arabuluculuk yoluna başvurmasına rağmen tarafların uzlaşamadığını, müvekkili ile diğer ortağın kardeş olmaları nedeniyle duyulan güven sonucu payların devir edildiğini, davalının bir kısım ödemeler yaptığını iddia etmesine rağmen bu ödemelerin şirket pay devri ile ilgisinin bulunmadığını, pay devrinden sonra çıkma payı ve hisse devir bedelinin tamamının ödenmediğinin şirketin gerçek değerinin belirlenmesinden sonra anlaşılacağını ileri sürerek, bilirkişice tespit edilecek şirket hisse payı devir bedeli, ödenmemiş temettüler ve her türlü alacağının belirlenerek ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; hisse payının devrinden kaynaklanan bedelin talep edildiğini ve bu bedelin ortakların hisse payları oranında hesaplanabilir nitelikte olduğundan belirsiz alacak davası açılamayacağını, eski ortak olan davacının şirketin pay değerini bilmesi gerektiğini, Bakırköy … Noterliğinin 28.09.2018 tarihli devir sözleşmesinde 50.000 TL bedelin alındığının belirtilerek, payın aktif ve pasifiyle birlikte devir edildiğinin yazıldığını, şirketin kar edememesi ve borçlu olması nedeniyle davacının ortaklıktan ayrılmak istediğini, davacının ortaklıktan ayrılmasından sonra müvekkilinin kamu borçları dahil tüm borçları ödediğini ve bu ödemeler için davacıya rücu edilmediğini, pay devrinin noterden yapılarak genel kurulca onaylandığını, tarafların anlaştığı bedelin nakden ödenmesi nedeniyle davacının alacağının kalmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı vekili,davalı şirketin ortağına hissesini devretmesine rağmen devir bedelini alamadığını ileri sürmüş, dava dilekçesinin talep sonucu kısmında davalı şirketten ayrıca temettü alacağını talep etmiştir. Dosyaya celp edilen şirket ana sözleşmesinde hisse devrine engel bir hüküm olmadığı, davacının hisse devrinin noterden yapıldığı, hisse devir sözleşmesinin şirket karar defterine işlenerek ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği, bu haliyle davacının davasının çıkma payının tahsiline ilişkin değil, devredilip tescil edilen hissenin bedelinin tahsili davası olduğu, bu durumda, davacının şirket hisse devir bedelini davalı şirketten değil devrettiği dava dışı gerçek kişiden talep edebileceği, hisse devir bedeli yönünden davalı şirkete husumet yöneltilemeyeceği Mahkememizce kabul edilmiştir. Davacının temettü talebi yönünden ise, dosya içerisine alınan ara buluculuk tutanağında açıkça bir temettü alacak talebinden bahsedilmediği ara buluculuk tutanağında yer alan “her türlü alacak” ibaresinin temettü alacağı talebi için yeterli olmadığı, bu haliyle temettü alacağına ilişkin davacı tarafından zorunlu ara buluculuk başvurusunun usulüne uygun olarak yapılmadan işbu davada temettü alacağının da talep edildiği, bu talep yönünden de davacının dava şartını yerine getirmediği anlaşılmış…” gerekçesiyle, davacının hisse devir bedeline ilişkin davasının pasif husumet yokluğundan; temettü alacağına ilişkin davasının zorunlu arabuluculuğa ilişkin dava şartının yerine getirilmemesi nedeniyle reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece dava dilekçesinde belirtilen hususlarda araştırma yapmaksızın eksik inceleme ile karar verildiğini, yapılan usul işlemlerinin hatalı olduğunu, dayanılan yemin delilinin önce kabul ederek yeminin edası için davalıya tebligat yapılmasına rağmen, yeminin eda ettirilmeden önceki oturumda verilen karardan dönülerek karar verilmesinin hatalı olduğunu, mahkemece verilen ara karar doğrultusunda ile yapılması ve yargılamanın yürütülmesinin esas olduğunu, kazanılmış hak doğuran ara kararlardan dönülemeyeceğini; TTK’nın 260. maddesi uyarınca ayrılan ortağın payının ödenmesi gerektiğini, müvekkiline ise ödeme yapılmadığını, TTK’nın 262. maddesinde ödeme zamanının belirlendiğini, buna rağmen ödeme yapılmadığını, müvekkilinin aralarında ticari ilişki bulunan kardeşine güvenerek payını devir etmesine rağmen, paya ilişkin alacağının ödenmediğini, yapıldığı belirtilen ödemelerin çıkma payına ilişkin olmadığını, müvekkilinin şirketten ayrılış tarihindeki şirket malvarlığının gerçek değeri tespit edildikten sonra çıkma payının hesap edilerek ilk bilanço tarihinde ödenmesi gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, şirket ortaklığı devir bedelinin ve kâr payının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda çıkma payı alacağının davanın pasif husumet, temettü alacağının dava şartı bulunmaması nedeniyle reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı limited şirket olup TTK’nın 638. maddesi gereğince haklı sebeplerin varlığı halinde her ortak şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. TTK’nın 641. maddesinde ise ortak şirketten ayrıldığı takdirde, esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesini isteme hakkına sahip olduğu belirlenmiştir. Ancak somut olayda davacının talebi, hisse devir bedelinin tahsiline ilişkindir. Davacı ve dava dışı ortak … davalı şirketin ortaklarıdır. Davacı, şirketteki ortaklık payının tamamını Gaziosmanpaşa … Noterliğinin 28.09.2018 tarih ve … yevmiye numaralı pay devir sözleşmesi ile diğer ortağa devir etmiş ve bu devir şirketin ortaklar kurulunca kabul edilerek şirketin ticaret siciline tescil ve ilan edilmiştir. Pay devrinden sonra şirketin tek ortaklı şirket olarak devam ettiği anlaşılmaktadır. Pay devir sözleşmesinde davacının devir bedelini peşin aldığı yazılıdır. Davacı, buna rağmen devir bedelinin ödenmediğini ileri sürerek çıkma payı alacağının tahsilini istemiştir. Bu davadaki talep, devir bedelinin tahsili istemi olduğuna göre, husumetin payı devir alan ortağa yöneltilmesi gerekmektedir. Davacının, pay satışından kaynaklanan alacağını başka bir şekilde adlandırılmış olması, pay devir bedelinin davalı şirketten istenebileceği anlamına gelmez. Bu nedenle, davalı şirkete yönelik davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi isabetli olmuştur. Davacı, pay devir bedelinin yanı sıra başka bir açıklama yapmaksızın dava dilekçesinin talep sonucunda ödenmemiş temettülleri ve diğer alacaklarının da tahsilini istemiştir. İstinaf başvurusunda bu kalemlere yönelik açık bir istinaf başvurusu bulunmamakla birlikte, temettüye ilişkin talebin zorunlu arabuluculuk dava şartı nedeniyle reddine karar verilmiş olması karşısında, kamu düzenine ilişkin olan dava şartının gerçekleşip gerçekleşmediği Dairemizce resen denetlenmiştir. Dava dilekçesindeki temettü talebinin ödenmeyen kâr paylarına ilişkin olduğu değerlendirilmiştir. Bu tür bir alacak talebinin TTK’nın 5/A maddesi gereğince zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu açıktır. Ancak davacı, zorunlu arabuluculuğa başvuru dilekçesinde çıkma payını talep etmiş olup kâr payı alacağına ilişkin bir talepte bulunmamıştır. 01.03.2021 tarihli arabuluculuğa başvurma formunda ortaklıktan çıkma payı istenmiş ve buna ilişkin açıklamalar yapılmıştır. Devam eden kısımda ise çıkma payı dahil her türlü alacağın tahsili için başvurulduğu belirtilmiştir. Zorunlu arabuluculuk son tutanağında, çıkma payına ilişkin alacağın talep edildiği ve tarafların uzlaşamadığı belirlenmiştir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2022/18142 E. 2023/515 K. sayılı ilamında belirtildiği üzere, 02.06.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 23/3.maddesinde, başvurunun dilekçe ile veya bürolarda bulunan formların doldurulması suretiyle yahut elektronik ortamda yapılabileceği belirtilmiştir. Yönetmeliğin 20. maddesinde arabuluculuğun sona ermesi düzenlenmiş olup bu maddenin 3. bendinde arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen son tutanağa, faaliyetin sonuçlanması dışında hangi hususların yazılacağına tarafların karar vereceği; ancak arabulucunun bu tutanak ve sonuçları konusunda taraflara gerekli açıklamaları yapacağı belirtilmiştir. Şu hâle göre son tutanağın tarafların beyanına göre oluşturulması asıl ise de arabulucunun tutanağın içeriği ve düzenlenme şekli konusunda tarafları bilgilendirmesi de gerekir. Yönetmeliğin 20/3.maddesinde, “Arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen son tutanağa, faaliyetin sonuçlanması dışında hangi hususların yazılacağına taraflar karar verir. Arabulucu, bu tutanak ve sonuçları konusunda taraflara gerekli açıklamaları yapar.” düzenlemesi bulunmaktadır. Dava şartı olarak arabuluculuğun, sürecinin başından sonuna kadar detaylı kurallara bağlanması, yaşanması muhtemel hak kayıplarının önüne geçilmesi açısından gereklidir. Şüphesiz arabulucuğun en önemli aşamalarından biri başvurunun yapılması, diğeri ise arabuluculuk tutanağı düzenlenmesidir. Anlaşmazlıklara ve tereddütlere meydan verilmemesi için arabuluculuk tutanağında tarafların anlaştıkları ya da anlaşamadıkları alacak kalemleri tek tek belirtilmelidir. Dava şartı arabuluculuk uygulamalarında başlangıçta hem talepte bulunanlar ve hem de arabulucular tarafından yapılan hatalar tarafların mağduriyetlerine sebebiyet verdiği gibi arabuluculuk uygulamasının amaçlandığı gibi uygulanmasına engel olduğundan, 6325 sayılı Kanun’a dayanılarak çıkartılan ve 02.06.2018 tarihinde yürürlüğe giren Yönetmeliğin ve aksaklıkları gidermek amacı ile uygulamaya sokulan arabuluculuğa hangi konularda başvurulduğuna ilişkin başvuru formu uygulamasının başladığı 02.06.2018 tarihinden sonraki başvurularda, hangi alacak veya tazminat kalemleri konusunda anlaşma sağlandığı veya sağlanamadığını açıkça belirtmeyen son tutanağa göre dava şartının gerçekleştiği kabul edilemeyeceğinden, temettü alacağı yönünden dava şartı olan zorunlu arabuluculuğa başvurulmadığı açıktır.İlk derece mahkemesince, çıkma alacağı olarak tanımlanan pay devir bedelinin ödenip ödenmediği konusunda yemin delili için davacıya süre verilmiş, sonraki oturumda bu ara karardan dönülmüştür. Anılan karar bir ara karar olup, mahkemece her zaman bu ara karardan dönülmesi mümkündür. İlk derece mahkemesince yapılan değerlendirme ve Dairemizce yukarıda yapılan tespitlere göre, pay devir bedelinin davalı şirketten istenemeyeceğinin kabulü karşısında, yargılamanın devam ettirilerek yemin deliline başvurulmasının yargılamaya bir etkisi bulunmamaktadır. Dairemizce bu kapsamda yapılan incelemede, ilk derece mahkemesince verilen kararda eksik inceleme bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırı bir durum da tespit edilmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 99,20 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 06.04.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.