Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/2056 E. 2023/1713 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/2056
KARAR NO: 2023/1713
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2023/487 Esas
TARİHİ: 03.08.2023 tarihli ara karar
DAVA: ihtiyati haciz
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında istenen ihtiyati tedbir- ihtiyati haciz talebinin reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka tarafından kurumsal, ticari ve bireysel segmentlerde yer alan tüm müşterileri için bir ödeme ve tahsilat yöntemi olarak “Kesin Ödeme” isimli bir ürün geliştirildiğini, bu ürün ile, müşterilerin ileri vadeli ödeme ve tahsilatlarının müvekkili banka garantisi altında gerçekleştirilmesine yönelik çözüm sunulmakta olduğunu ve müşterilerin vadeli alım-satımdan kaynaklanan işlemlerini kesin ödeme yöntemiyle kolay ve güvenli şekilde gerçekleştirebilmesinin sağlanmakta olduğunu, kesin ödeme yönteminin, ticari ve bireysel müşterilerin alacakları ve borçları için banka garantisi sağlayan, 7/24 ve hızlı bir şekilde ulaşılabilen, esnek taksitle ödeme kolaylığı sağlayan, kısmen veya tamamen devredebilme imkanı sunan ve çek, senet veya DBS ürünleri yerine kullanılabilecek bir ödeme yöntemi olduğunu, kesin ödeme ürününün kredili ve kredisiz seçenekleriyle sunulabilmekte olduğunu, kredisiz olarak vadesiz mevduat bakiyelerini kullanmak suretiyle tüm müşterilerinin, kredili olarak ise müvekkili bankanın mevzuatı/uygulamaları çerçevesinde kredilendirilmesinde idari/yasal engel bulunmayan müşterilerinin kendilerine sağlanan kredi limitinin yettiği kadar bahsi geçen üründen yararlanabilmekte olduğunu, bu ürünün müşterilerine yalnızca internet bankacılığı ile mobil bankacılık olan dijital kanallarından sunulmakta olduğunu, müşterilerin kendilerine sağlanan kredi limiti veya vadesiz mevduat hesabında bulunan bakiyesi kadar ileri tarihli bir talimat oluşturarak başka bir müşteriye gönderebilmekte olduğunu, talimatı alan müşterilerinin, almış oldukları talimat tutarını dilerse vade günü tam tutar üzerinden; dilerse vadesine kalan süre üzerinden faiz/komisyon ödeyerek vadesinden önce alabilmekte olduğunu, ürünün kullanımına açılmasının ardından mobil uygulamalarında oluşan sistem açığından yararlanmak suretiyle 12.04.2023 ve 13.04.2023 tarihlerinde belirtildiği şekilde kredi limiti veya hesap bakiyesi için oluşturulan kontrolün çalışmadığını ve bunun sonucunda; talimat vermek için yeterli mevduat hesap bakiyesi veya kredi limiti bulunmayan müşteri olan davalıların kötü niyetli olarak talimat verdiğini, bazı müşterilerinin hatayı fark ederek akrabalık ilişkisi veya iş ilişkisi bulunan ve durumdan haberdar ettiği ve/veya haberdar olan kişilere yüksek tutarlarda talimat oluşturarak gönderim yaptığını, talimat kaydını alan müşterilerin ise yine sistem kaynaklı sorunu bilmelerinin de etkisiyle erken alma seçeneğini kullanarak gelen talimat tutarını hesaplarına aktardığını, erken alınarak hesaba aktarılan tutarların müşterileri tarafından başka bankalardaki hesaplarına veya akrabalık/iş ilişkisi bulunan ve durumdan haberdar olan 3. kişilere EFT ile aktarıldığını, yapılan işlem sonucunda müvekkili bankanın geçici hesaplarında borç bakiyesi oluştuğunu ve gerek talimat veren; gerekse erken alma imkanını kullanan müşterileri tarafından açıktan yararlanmış olmasa kullanamayacağı miktarlarda karşılığı olmayan tutarların kullanıldığını ve müvekkili bankanın zarara uğratıldığını, somut olayda davalı …’in, diğer davalı … lehine hesabında yeterli bakiye ve yeterli kredi limiti olmamasına rağmen 500.000,00-TL kesin ödeme talimatı verdiğini, talimat tutarının, … tarafından erken alma seçeneğiyle alındığını ve hemen ardından davalı …’e gönderildiğini, davalı …’in ise bu parayı davalı …’a gönderdiğini; davalı …’un, diğer davalı … lehine hesabında yeterli bakiye ve yeterli kredi limiti olmamasına rağmen 990.000,00-TL kesin ödeme talimatı verdiğini, talimat tutarının, davalı … tarafından erken alma seçeneğiyle alındığını ve hemen ardından davalı …’a gönderildiğini; davalı …’un, davalı … lehine hesabında yeterli bakiye ve yeterli kredi limiti olmamasına rağmen 999.000,00-TL kesin ödeme talimatı verdiğini, talimat tutarının, davalı … tarafından erken alma seçeneğiyle alındığını ve hemen ardından davalı …’a gönderildiğini; davalı …’ın, davalı … lehine hesabında yeterli bakiye ve yeterli kredi limiti olmamasına rağmen 500.000,00-TL kesin ödeme talimatı verdiğini, talimat tutarının, davalı … tarafından erken alma seçeneğiyle alındığını ve hemen ardından 200.000,00-TL’lik kısmının davalı …’a ve 300.000,00-TL’lik kısmının ise davalı …’a gönderildiğini; davalı …’un, davalı … lehine hesabında yeterli bakiye ve yeterli kredi limiti olmamasına rağmen 995.000,00-TL kesin ödeme talimatı verdiğini, talimat tutarının, davalı … tarafından erken alma seçeneğiyle alındığını ve hemen ardından davalı …’a gönderildiğini; davalı …’ın, davalı … lehine hesabında yeterli bakiye ve yeterli kredi limiti olmamasına rağmen 900.000,00-TL kesin ödeme talimatı verdiğini, talimat tutarının, davalı … tarafından erken alma seçeneğiyle alındığını ve hemen ardından …’a gönderildiğini, talimatların, aradaki faizi/komisyonu az ödeyebilmek amacıyla ertesi gün vadeli gerkçeleştirildiğini ve lehine talimat verilen ve durumdan haberdar olan müşterilerin, talimat anından 1-2 dakika içerisinde erken alma seçeneğinden faydalanmak suretiyle talimatı kabul ederek parayı hesaplarına aldıklarını, neticeten tespit edilebilen bahsi geçen müşterilerin bu işlemlerinden davalı …’ın diğer bankalarda yer alan hesaplarına para aktarımları yapıldığını, müvekkili banka nezdinde yapılan incelemede taleplerinin konusu paraların davalı … hesaplarında toplandığını, söz konusu tüm işlemlerdeki tutarların tamamından davalı … evleviyetle sorumlu olduğunu, diğer davalı müşterilerin ise, ürünü kullandıkları ve/veya aktarım yaptıkları tutarlar kadar davalı … ile beraber müteselsilen sorumlu olduklarını, davalıların dürüstlük kuralına aykırı hareket ettiklerini, tüm bu nedenlerle öncelikle tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla bahsedilen tutarlardaki alacak miktarıyla sınırlı olarak adı geçenlerin menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacakları üzerine teminat aranmaksızın ihtiyati haciz kararı verilmesini ve davalıların tüm bankalardaki hesaplarına; özellikle … Bankası Anonim Şirketi ve … Bankası Anonim Şirketi nezdinde bulunan tüm hesaplarına teminat aranmaksızın ihtiyati tedbiren bloke konulmasını, neticeten müvekkili bankanın 4.884.000,00-TL zarar tutarının, aralarındaki hukuki ve fiili irtibat ile organik bağ sebebiyle tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla 4.884.000,00-TL’sinden …; 900.000,00-TL’sinden …; 1.890.000,00-TL’sinden …; 1.994.000,00-TL’sinden …; 995.000,00-TL’sinden …; 500.000,00-TL’sinden …; 999.000,00-TL’sinden …; 990.000,00-TL’sinen …; 500.000,00-TL’sinden …; 500.000,00-TL’sinden ise … müteselsilen sorumlu tutularak dava tarihinden itibaren işleyecek yıllık %26,52 ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından değiştirildiği takdirde nakit çekim veya kullanım işlemlerinde uygulanacak azami gecikme faiz oranı ile BSMV ve diğer fer’ileriyle birlikte ödenmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince ihtiyati haciz ve tedbir taleplerinin değerlendirildiği 03.08.2023 tarihli ara kararla; “…Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir: 1–Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa; 2–Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa;Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder.” hükmünü içermektedir. Bu hüküm dikkate alınarak ihtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için mahkeme kararı ile, borçlunun mallarına geçici olarak el konulması olarak tanımlanmaktadır.Aynı Kanun’un devam eden 258. maddesi de; “Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebebi hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur.” hükmünü içermekte olup, yapılan düzenleme ile alacaklının ihtiyati haciz talep edebilmesi ve ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için, alacağın varlığı ve istenebilir olduğunun tam ve kesin olarak ispat edilmesi gerekliliği aranmamış, bu konuda mahkemeye kanaat getirecek delillerin sunulması yeterli kabul edilmiştir.Maddi hukuka göre kimin haklı veya haksız olduğu İİK’nun 264. maddesi kapsamında yapılacak inceleme veya açılacak menfi tesbit, itirazın iptali ya da istirdat davasında araştırılacak ve değerlendirilecektir.Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde dava, davacı banka tarafından geliştirilen ve dijital kanallarda sunulan ödeme ve tahsilat yöntemi olan kesin ödeme ürününün, davalılar tarafından mobil uygulamalarında oluşan sistem açığından faydalanılarak kullanıldığı ve kredi limitlerinin üzerinde tahsilat yapıldığından bahisle, davalıların sorumlu oldukları tutarların tahsili istemine ilişkin bulunmaktadır. İhtiyati haciz ve ihtiyati tedbir talep eden tarafından sunulan belgeler (müşteri hesap esktreleri, KKB detay bilgileri, dekontlar, gönderim kayıtları vs.) incelendiğinde, alacağın varlığı, miktarı ve muaccel olduğu hususunda kanaat uyandırıcı nitelikte olmadığı, bu haliyle de 2004 sayılı İİK’nın 257/1. maddesindeki şartların mevcut olmadığı ve İİK’nın 258. maddesi ile 6100 sayılı HMK’nın 390. maddesinin 3. bendi gereğince davanın esası yönünden haklılığın bu aşamada yaklaşık olarak ispat edilememiş olması ve haklılık durumunun yapılacak yargılama sonunda belli olacak olması hususları göz önünde bulundurularak…” gerekçesiyle, davacının ihtiyati haciz ve tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki talep ve beyanlarını aynen tekrarla; sonuç olarak davalıların müvekkili bankaya borçlu olduklarını, kesin vade geçmesine rağmen bu borcu ödemedikleri, ödeme gününde kesin vade olduğundan ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düştükleri, banka alacağının muaccel olduğu, ortada hiçbir ödeme veya ödeme gayreti bulunmadığı hatta arabulucu tarafından dahi taraflara ulaşılamadığının da kesin olduğunu, özellikle bahsi geçen bankadaki IBAN hesabına ihtiyati tedbir konulmaması halinde payları kamuya ait olan bankaları dolayısıyla tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tamamı zarara uğrayacağının açık olduğunu, ancak ilk derece mahkemesince taleplerinin reddedildiğini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (Bundan sonra: HMK) m. 389/1 hükmü, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklinde düzenlendiğini, müvekkili tarafından tespit edilebildiği kadarıyla davalı müşterilerin, bahsi geçen tutarları, takibinin zorlaştırılması ve paraların kaçırılması amacıyla çeşitli diğer bankalardaki hesaplarına gönderdiklerini, herhangi bir bir ihtiyati tedbir kararı (Hesaplar üzerine bloke konulması) verilmemesi durumunda müşterilerin, diğer bankalardaki hesaplarında yer alan bu paraların izini, paraları çekmek veya çeşitli mecralara dağıtmak suretiyle yok edecekler ve kamu bankası niteliğinde olan müvekkili bankanın geri dönülemez bir şekilde zarara uğramasına sebebiyet vereceğini, HMK m. 390/2 hükmü ise “Talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk bulunan hâllerde, hâkim karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebilir.” şeklinde düzenlenmiş olup davalılara herhangi bir şekilde haber verilmesi halinde bir kamu bankası olan müvekkili bankanın çok yüksek miktarlarda zarara uğrayacağından işbu ihtiyati tedbir kararı önem arz ettiğini, davalı müşteriler tarafından kendileri dışındaki banka hesaplarına gönderildiği tespit edilen tutarlara ilişkin tablonun dilekçede sunulduğunu, bahsi geçen bankalara (Özellikle …’ın … Bankası hesabındaki tutar üzerine bloke konulabilmesi amacıyla) müzekkere yazılarak davalılar paraları kaçırmadan evvel bahsi geçen hesaplar üzerine bloke konulması gerektiğini ve 2004 sayılı İİK’nun 257. maddesi gereğince tedbir talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Somut olayda kullandırılan ürünün kredili mevduat hesabı niteliğinde bir ürün olup, istinaf dilekçesinde gösterilen tablodan da anlaşılacağı üzere kesin vade belirlenmesine rağmen davalılar tarafından bankaya ödeme yapılmadığını, dolayısıyla borun muaccel olup ve rehinle de temin edilmediğini, bu durumda dosyaya sunulan bilgi ve belgelerde incelendiğinde yaklaşık ispat koşulunun sağlandığını, somut olayda ihtiyati haciz şartları mevcut olduğundan mahkemenin talebin reddine ilişkin kararının hatalı olduğunu, Müvekkil Banka, 6741 sayılı … Anonim Şirketinin Kurulması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 8. maddesinin 2. fıkrası gereğince Müvekkil Banka her türlü dava ve icra işlemlerinde teminat yatırma mükellefiyetinden muaf bir kamu bankası olduğunu, ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbirin kabulüne karar vermesi gerekirken reddine karar vermesinin kanuna ve hukuka aykırı olduğunu,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu 03.08.2023 tarihli ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ara kararın kaldırılmasına ve talebin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, genel kredi sözleşmesinden doğan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali istemine, istinaf ise dava sırasında reddedilen ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir isteminin reddi ara kararına ilişkindir. İlk derece mahkemesince, ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiş; bu ara karara karşı, ihtiyati haciz talep eden davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır. Uyuşmazlık, davacının ihtiyati tedbir- ihtiyati haciz talebinin reddine dair ara kararın yerinde olup olmadığı, somut olayda ihtiyati haczin ve ihtiyati tedbir şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır. Talep, sözleşme ve haksız eylemden kaynaklanan alacağın tahsili davası içinde HMK’nın 390 vd maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir ve İİK’nın 257 vd maddeleri uyarınca ihtiyati ihtiyati haciz talebine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz isteminin reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İİK’nın 257. maddesinde, ihtiyati haciz üst başlığı altında ihtiyati haciz şartları düzenlenmiştir. Maddede, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısının, borçlunun yedinde veya üçüncü şahıstan olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceği belirtilmiş, maddenin 2. fıkrasında ise iki bent hâlinde, vadesi gelmemiş borçlardan dolayı, borçlunun muayyen yerleşim yerinin olmaması, borçlunun taahhütlerinden kurtulmak maksadı ile mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa ihtiyati haciz istenebileceği düzenlenmiştir.İİK’nın 258. maddesi hükmüne göre, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin alacağın varlığı ve miktarı hakkında kanaat edinmiş olması yeterlidir. Mahkemenin alacağın varlığına kanaat getirmesinden anlaşılması gereken, alacağın usul kurallarına göre kesin bir şekilde ispat edilmesi değildir. Bu hükme göre alacaklının, alacağının varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesi aranmamakta, bu konuda mahkemeye kanaat verecek delilleri göstermesi yeterli kabul edilmektedir.İhtiyati tedbir ise HMK’nın 389 ve devamı hükümlerinde düzenlenmiş olup, buna göre mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için tedbir talep eden tarafın, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmesi ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi gereklidir. İspat kuralları dahilinde hakim, durumun koşullarına göre olumsuz veya sakıncalı bir olasılığın varlığına kanaat getirirse ihtiyati tedbir kararı verebilecektir.Kanun hükmü, tedbirin sadece dava konusu olan şey hakkında verilebileceğini düzenlemiştir. Davanın konusu olmayan şeyler hakkında tedbir kararı verilemez. İhtiyati tedbirde, hakkında tedbir kararı alınan şey, esasen asıl davanın konusudur. Konusu para alacağı olan bir davada, davalının bankalardaki hesaplarına ihtiyati tedbir konulamaz. Para alacağına ilişkin davalarda, İİK’nın 257 vd. maddelerinde ki koşullar varsa, talep halinde ihtiyati haciz kararı verilebilir. Bu nedenle mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin verilen karar usul ve yasaya uygun görülmüştür. Yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olayın incelenmesinde; talep eden davacının talep ettiği alacak sözleşme ve haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Dava dilekçesi ile istinaf başvurusunda, kesin ödeme isimli ürünün dijital kanallarla müşterilerin kullanımına açılmasından sonra mobil uygulamada oluşan sistem açığından yararlanılmak suretiyle 12.04.2023 ve 13.04.2023 tarihlerinde kredi limiti veya hesap bakiyesi için oluşturulan kontrol çalışmadığından, talimat vermek için yeterli bakiye olmamasına rağmen müşteri olan davalıların kötü niyetli olarak talimat verdiği ve akrabalık ilişkisi veya iş ilişkisi olan ve durumdan haberdar ettikleri/ haberdar olan kişilere yüksek tutarlarda talimat oluşturup gönderim yaparak davacı bankanın zarara uğramasına neden oldukları iddia edilerek talepte bulunulmuştur. Bu tür bir talebin esaslı bir yargılamayı gerektirdiği açıktır. İİK’nın 258/1. maddesinde, alacaklının alacağını ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecbur olduğu düzenlenmiştir. Yasal düzenleme emredici niteliktedir. Kanaat getirecek delillerden kastedilen hiç şüphesiz ki kesin delil değildir. Talep konusu alacağa yaklaşık ispat ölçüsünde delil sunulması gerekir. Davanın tek yanlı anlatımı ile oluşturulan olay örgüsü delil niteliğinde olmayıp, anlatılan olay örgüsünün maddi ve hukuka uygun delillere kanıtlanması gerekir. Ara karar tarihi itibariyle yaklaşık ispat bulunmadığına ilişkin mahkeme kabul ve gerekçesi erinde olup, yargılama aşamasında yaklaşık ispat koşullarının oluşması ve talep halinde ihtiyati haciz talebi her zaman ileri sürülerek değerlendirilebileceğinden davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.Açıklanan nedenlerle, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebinin reddine dair ilk derece mahkemesince verilen ara kararda bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin ara karara ilişkin istinaf başvurusunun, HMK’nın 353/1.b.1, 391/3 ve İİK’nın 258/3. maddeleri uyarınca reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1, 391/3 ve İİK 258/3. maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir- ihtiyati haciz talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1, 391/3 ve İİK’nın 258/3 maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 26.10.2023 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.