Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/202 E. 2023/917 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/202
KARAR NO: 2023/917
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 12.10.2022
NUMARASI: 2020/200 Esas – 2022/667 Karar
DAVA: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl ve birleşen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili birleşen dava dava dilekçesinde ve asıl dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, 2018 yılında davalılar arasında yer alan … Tic. A.Ş.’nin (…, …) sermaye piyasasında işlem gören paylarından satın aldığını, 2018 yılının Temmuz ayında ulusal basın yayın organlarında çeşitli tarihlerde …’ın … ile ilgilendiği ve …yı satın almak için görüşmelere başladığını, …’nın %75 payını 90 Milyon Avro (lot başına 1,09 Avro) teklif ettiğini, davalı şirketin söz konusu haberlerle ilgili kamuyu aydınlatma platformu üzerinden (KAP) açıklama yaptığını, 2018 Ağustos ayının sonunda ise yine ulusal basın yayın organlarında çıkan haberlerde …’ın …’yı satın alma görüşmelerini askıya aldığı görüşmelerin zora girdiği haberlerinin çıktığını ancak bu haberlerle ilgili KAP açıklaması yapılmadığını, bahis olan satış görüşmelerinin başladığına dair haberlerin yapıldığı gün olan 04.07.2018 tarihinde … payları (günün en yüksek değeri ) 5,48 TL den işlem gördüğünü, Satın alma görüşmelerinin askıya alındığına dair haberlerin yapıldığı 29.08.2018 tarihinde ise … paylarının (günün en düşük değeri) 3,81 TL den işlem gördüğünü, 2018 yılında ise 2,95 TL seviyesine kadar gerilediğini, süreçle ilgili çıkan haberlere herhangi bir yalanlama yapılmamış olması sebebi ile müvekkilinin tüm diğer makul yatırımcılar gibi satış işlemi ile ilgili haberlerin doğru olduğuna güvenerek ya yeni pay alımı gerçekleştirdiğini ya da payların fiyatı hâlihazırda yüksek iken elinde bulunan payların satışını yapmayarak tutmaya devamettiğini, Sermaye Piyasasının güven, açıklık ve kararlılık içinde çalışmasını tasarruf sahiplerinin hak ve yararlarının korunmasını düzenlemek ve denetlemek amacıyla kurulan Sermaye Piyasası Kurulu, 30.05.2019 tarihli Sermaye Piyasası Kurulu Bültenin de C.Suç Duyurusu, İdari Para Cezası ve Diğer Yaptırım ve Tedbirler başlıklı bölümünde Ta. başlığında “Şirketin (…’nın) satışına ilişkin 04.07.2018, 18.07.2018 ve 29.08.2018 tarihlerinde basında çıkan haberler hakkında gerekli özel durum açıklamalarının yapılmaması ve bu eylemlerin 11-15.1 sayılı Özel Durumlar Tebliğinin 6. maddesinin 3. fıkrası ile 9. maddesinin ikinci fıkrasına aykırılık teşkil etmesi sebebi ile …’ya 92.883 TL tutarında idari para cezası verildiğini, yine aynı başlık altında SPK, Şirketin yapılacak ilk genel kurul toplantısında idari para cezalarının uygulanmasını gerektiren fiillerde sorumluluğu bulunan yönetim kurulu üyelerine söz konusu idari para cezalarının rücu edilip edilmeyeceği konusunda karar alınması ve söz konusu kararda yönetim kurulu üyeleri ile bunlarla ilişkili olan gerçek veya tüzel kişilerin oy kullanmaması gerektiği hususlarında bilgilendirilmesine, idari para cezası konu eylem nedeniyle varsa zarara uğrayan yatırımcıların, yasal koşulların oluşması halinde genel hukuk hükümleri çerçevesinde, bu işlemde sorumluluğu bulunan Şirket yönetim kurulu üyelerine dava açabilecekleri hususunun kamuya duyurulmasına karar verildiğini, müvekkilinin idari para cezasına konu eylemler nedeni ile uğradığı gerçek zararın bilirkişi marifeti ile tespiti ve hesaplanması gerektiğini, … şirketi ve yönetim kurulu üyelerinin gerekli özel durum açıklamalarını yapmamaları sebebi ile uğradığı zararın tazminine ilişkin belirsiz alacak davası açmak zorunluluğu doğduğunu beyanla, Sermaye Piyasası Kurulu’nun 30.05.2019 tarihli 2019 /29 sayılı Haftalık Bültenin de yayımlanan kararı, bu karara dayanak olan müzekkere, inceleme raporu ve ekleri ile diğer tüm belgelerin davanın temelini oluşturması nedeniyle Sermaye Piyasası Kurulundan istenilmesine, belirsiz alacak davasının kabulü ile, bilirkişi raporu ile belirlenecek zarar miktarından sonra talebi artırmak kaydıyla, 5.000,00 TL tazminatın, haksız fiile ilişkin bilgi sahibi olunduğu 30.05.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faiz oranı üzerinden faizi ile tahsiline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle;Dava dilekçesindeki iddiaların varsayımlardan ibaret olduğu hem hukuki anlamda temelsiz hem de gerçeklikten uzak afaki beyanlar olduğunu, öncelikle zamanaşımı ve yetki itirazları, davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edilmiş olması, davacının ispat yükünü yerine getirmemiş olması sebepleri ile davanın usulden reddini talep ettikleri, davanın usulden reddinin uygun bulunmaması halinde davacı vekili tarafından aynı konuda üç farklı mahkemede ikame edilmiş olan davaların HMK m. 166 uyarınca birleştirilmesini, Sermaye piyasalarının doğası gereği risk unsurunun her işlem bakımından söz konusu olduğu ve buna ilişkin kusur ve sorumluluğun herhangi bir şekilde davalılara atfedilemeyeceğini, Davacının davalıların hukuka aykırı davranışı nedeni ile doğrudan zarara uğradığını ispat etmesi gerektiğini, ancak davacının zararın varlığını ispat eden herhangi bir delil sunamadığı gibi sözde zarar ile davalıların iddia edilen eylemleri ve veya eylemde bulunmamaları arasında illiyet bağı olduğunu da ortaya koyamadığını, Davacının söz konusu tasarruflarda bulunma motivasyonunu kamuyu aydınlatma belgeleri veya KAP nezdindeki açıklamalar olmadığını, basında yayınlanan haberler uyarınca payları bu haberlere güvenerek ya yeni pay alımı gerçekleştirdiği ya da payların fiyatı hâlihazırda yüksek iken payları elinde tutmaya devam ettiğini ikrar ettiğini bu sebeple tazminat taleplerinin reddi gerektiğini beyanla davacının dava dilekçesinde iddiasında somutlaştırma ve delil ü yerine getirmediğinden, davayı belirsiz alacak davası olarak ikame ettiğinden ve zamanaşımına uğramış olmasından dolayı davanın usul yönünden reddine, Aksi takdirde dosyanın İstanbul Anadolu Mahkemelerine gönderilmesine ve aynı konuda açılmış diğer iki dava ile birleştirilmesine, usule ilişkin itirazların kabul edilmemesi halinde davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen dosya davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’ın saygıdeğer bir iş insanı olduğunu ve borsada yatırım yaptığını, müvekkilinin davalılar arasında yer alan … Ticaret A.Ş.’yi (“…”) borsada yakından takip ettiğini ve …’nın sermaye piyasasında işlem gören paylarına yatırım yapmakta olduğunu, basında çıkan … satış haberleri ile birlikte yüklü miktarda (75.000 lot) … payı satın aldığını, 2018 yılının Temmuz ayında, ulusal basın-yayın organlarında çeşitli tarihlerde …’ın … ile ilgilendiği ve …’yı satın almak için görüşmelerin başladığı, …’ın …’nın %75 payını satın almak için 90 milyon Avro (lot başına 1,09 Avro) teklif ettiğinin ileri sürüldüğünü ancak davalı şirketin yukarıda bahsi geçen söz konusu haber ve devamı haberlerle ilgili kamuyu aydınlatma platformu (KAP) üzerinden açıklama yapmadığını, sermaye piyasasının güven, açıklık ve kararlılık içinde çalışmasını, tasarruf sahiplerinin hak ve yararlarının korunmasını düzenlemek ve denetlemek amacıyla kurulan Sermaye Piyasası Kurulu kararlarına aykırı davrandığını, SPK’nın “…Şirket’in yapılacak ilk genel kurul toplantısında idari para cezalarının uygulanmasını gerektiren fiillerde sorumluluğu bulunan yönetim kurulu üyelerine söz konusu idari para cezalarının rücu edilip edilmeyeceği hususunda karar alınması ve söz konusu kararda yönetim kurulu üyeleri ile bunlarla ilişkili olan gerçek ve/veya tüzel kişilerin oy kullanmaması gerektiği hususlarında bilgilendirilmesine, idari para cezasına konu eylem nedeniyle varsa zarara uğrayan yatırımcıların, yasal koşulların oluşması halinde genel hukuk hükümleri çerçevesinde, bu işlemde sorumluluğu bulunan Şirket yönetim kurulu üyeleri aleyhine dava açabilecekleri hususunun kamuya duyurulmasına karar verilmiştir.” şeklinde açıklamada bulunmaya dair kararının bulunduğunu ancak davalıların … şirketinin ve ilgili dönemdeki yönetim kurulu üyelerinin hem içsel bilginin gizliliğini sağlayamamak suretiyle yatırımcılar arası eşitsizlik yarattığını hem de içsel bilgilerin kamuya açıklanmasının ertelenme sebepleri ortadan kalkmasına rağmen bunları açıklamayarak hangi bilginin doğru olup olmadığı noktasında yatırımcıların bilgi almalarını ve yine borsada işlem gören … pay fiyatını çok yakından ilgilendiren bir konu ile ilgili yatırımcıların içsel bilgiye eşit ve aynı zamanda ulaşmasını engellediklerini, davalıların … hisselerinin düşmesine ve müvekkilinin zarara uğramasına sebebiyet verdiklerini, davalıların müvekkilinin zararlarını tazminle yükümlü olduklarını ileri sürerek bilirkişi raporuyla belirlenecek zarar miktarından sonra talebi arttırmak kaydıyla, 5.000,00-TL tazminatın, haksız fiile ilişkin bilgi sahibi olunduğu 30.05.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsiline ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Birleşen davada davalılar vekili dilekçesinde, Davacı tarafın iddialarının yerinde olmadığını, ayrıca davacı vekilinin aynı konuya ilişkin farklı mahkemelerde huzurdaki dava dışında aynı konu ve taleplere ilişkin olarak İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2020/209 E numarası ile, İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2020/213 E ve İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2020/200 E numarası ile üç farklı dava ikame etmiş bulunduğunu beyan ederek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) “Davaların birleştirilmesi” başlıklı 166. maddesi gereğince davaların birleştirilmelerine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Her ne kadar mahkememizce zaman aşımı defi daha önce red edilmiş ise de, 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 15/1. maddesinde, sermaye piyasası araçlarının değerini, fiyatını veya yatırımcıların yatırım kararlarını etkileyebilecek nitelikteki bilgi, olay ve gelişmelerin, ihraççılarca veya ilgili taraflarca kamuya açıklanacağı; yine aynı kanunun 32/6. maddesinde kamuyu aydınlatma belgelerinden doğan tazminat talebinin dördüncü fıkradaki zararın meydana geldiği tarihten itibaren altı ay içinde zaman aşımına uğrayacağı düzenlenmiştir.Davacının davalı şirket hisselerini satın aldığı tarih, davacının dayandığı SPK karar tarihi olan 30/05/2019 tarihi ve dava tarihine göre, SPK 32. maddesindeki “Kamuyu aydınlatma belgelerinden doğan tazminat talebi, dördüncü fıkradaki zararın meydana geldiği tarihten itibaren altı ay içinde zamanaşımına uğrayacağına” ilişkin düzenleme göz önünde bulundurulduğunda, davanın zararın gerçekleştiği tarihten itibaren 6 aylık hak zaman aşımı süresi içerisinde açılmadığı, daha önce zaman aşımı definin red edilmesinin usuli kazanılmış hak doğurmayacağı…” gerekçesiyle, asıl ve birleşen davaların zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, asıl ve birleşen davalarda davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Asıl ve birleşen davalarda davacılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin kararının dayanağını oluşturan SerPK md 32/6’nın atıfı ile bakılan SerPK md. 32/4’ün okunması halinde de rahatlıkla anlaşılacağı üzere; MD.32/4’den kaynaklı bir zarardan söz edilebilmesi için yatırımcılarını aydınlatma amacıyla çıkarılmış, halihazırda bir kamuyu aydınlatma belgesi olması, ek olarak bu belgenin yanıltıcı, yanlış ya da eksik olması, son olarak yatırımcının, yanlış, yanıltıcı ve eksik belgeye dayanarak işlem yapması gerektiğini, Somut uyuşmazlığın ise tamamen farklı olduğunu, zira taraflarınca sunulan dilekçelerde defalarca kez tüm detayları ile açıklandığını, hatta Sermaye Piyasası tarafından davalı … aleyhine kesilen idari para cezasında da belirtildiği gibi davalıların, içsel bilginin kamuya açıklanmasının ertelenmesine yönelik bir kararı olmamasının yanı sıra hiç özel durum açıklaması yapmadığını, kamuya yansıyan haberlere ilişkin de doğrulama yükümlülüğünü dahi yerine getirmediğini, zararın oluştuğu dönem aralığında herhangi bir kamuyu aydınlatma belgesinin oluşturulmadığını, basında çıkan haberlere ilişkin olmak üzere SerPK md.15, Ⅱ-15.1 sayılı Özel Durumlar Tebliğ md.6/2-md. 6/3,c- md.9 kapsamında ihraççıya getirilen özel durum açıklaması yapma yükümlülüğü ile haber ve söylentilerin doğrulanması yükümlülüğünün kusurlu olarak ihlal edilmesi neticesinde zararın oluştuğunun farkına varılması gerektiğini, buna rağmen ilk derece mahkeme heyetinin davayı md.32/6’ya dayanarak reddetmesinin hukuki açıdan konunun hiç anlaşılamadığının göstergesi olduğunu, dolayısıyla, SerPK md.32/6’da hükme konu olan zamanaşımı süresinin uygulama alanı bulmayacağı için ve bu konuda da özel bir düzenleme olmadığı için genel hükümler çerçevesinde öngörülen iki yıllık zamanaşımın uygulanması gerektiğinin kabulü gerektiğini (KESKİN, Mustafa: Halka Açık Anonim Ortaklıkların Kamuyu Aydınlatma Yükümlülüğü, İstanbul 2018, s.116), 30.05.2019 tarihli ve 2019/29 sayılı Sermaye Piyasası Kurulu Bülteni’nde … Ticaret A.Ş. hakkında uygulanan idari para cezasının açıklandığı kısımda yer alan ifadeye göre; görüldüğü üzere Kurul’un da ifadelerine paralel olarak özel düzenlemelerle getirilen yükümlülüklerin kusurlu bir biçimde hukuka aykırı olarak ihlal edilmesi neticesinde oluşan zararın tazmini talebi genel kanun niteliğindeki Türk Borçlar Kanunu’nun “Haksız Fiil” başlıklı md.49 vd. hükümlerine göre istenebilecek ve yine buna göre iki yıllık zamanaşımı (TBK md.72) uygulama alanı bulacağını, nitekim Türk Ticaret Kanunu md. 560 hükmü uyarınca yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğundan doğan tazminat taleplerine ilişkin olarak iki yıllık zamanaşımı süresi öngörüldüğünü, zira alacaklıların doğrudan doğruya zararlarının tazmini için kendilerine ödenmek üzere açacakları davaların temelini haksız fiil oluşturduğunu (POROY, Reha/ TEKİNALP, Ünal/ ÇAMOĞLU, Ersin: Ortaklıklar Hukuku Ⅰ, 14.Bası, İstanbul 2019, s.433), Yukarıdaki açıklamaların ışığında asıl dosya ile ilgili yapılan 11/09/2020 tarihli celseye ait ön inceleme tutanağından görüleceği üzere davalı tarafından ileri sürülen zamanaşımı definin isabetli bir şekilde reddedildiğini, hal böyle iken heyete gönderilen birleştirilmiş dosyanın asıl ve birleşen dava yönünden, bir anda tam aksi yönde karara bağlanarak zamanaşımından reddedilmesi hususu taraflarınca asla anlaşılamadığını, bütünüyle hukuka aykırı ve mesnetsiz olduğunu, her ne kadar dava genel hükümler çerçevesinde açılmış olsa da söz konusu zararı meydana getiren hukuka aykırılıkların özel nitelikli düzenlemelerin kusurlu olarak ihlal edilmesi neticesinde oluştuğunu, dolayısıyla bu özel düzenlemelerin incelenmesi gerektiğini, SerPK md. 15’e bakıldığında maddenin birinci fıkrası uyarınca, kanun koyucu ihraççılar bakımından emredici nitelikte bir hüküm öngördüğünü, buna göre, sermaye piyasası araçlarının değerini, fiyatını veya yatırımcıların yatırım kararlarını etkileyebilecek nitelikteki bilgi, olay ve gelişmelerin ihraççılar tarafından kamuya açıklanması gerektiğini, kanun koyucu bilinçli olarak “veya” ifadesini kullandığını, bilgi, olay ve gelişmenin kamuya açıklanması için sermaye piyasası araçlarının değerinde, fiyatında değişikliğe sebebiyet vermesinin zaruri olmadığı yatırımcının yatırım kararına etki edecek nitelikte olmasının da yeterli olduğunu hükme bağladığını, Gerek … gerekse … Holding tarafından hiçbir açıklama yapılmaması ile SERPK 15.madde çerçevesinde yatırımcının yatırım yapma kararı alma ihtimaline rağmen bilinçli olarak sessiz kalındığını, Özel Durumlar Tebliğ’nin 6 VE 9. MADDELERİ KUSURLU OLARAK İHLAL EDİLdiğini, Yukarıda izahı yapılan açıklamalar doğrultusunda, asıl ve birleşen dosya bakımından zamanaşımının hiçbir suretle söz konusu olmadığını, Özel Durumlar Tebliği’nin ilgili maddelerine aykırılıktan kaynaklanan zarardan sorumluluğa ilişkin özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden dolayı genel hukuk kuralına göre iki yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği, dolayısıyla süresi içerisinde açılmış olan işbu birleştirilmiş dosya bakımından halihazırda verilen kararın kaldırılarak, esasa yönelik inceleme yapılması ve davamızın kabulü yönünde bir karar verilmesi gerektiğini, Hiç bir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte, yukarıda yer alan açıklamalarımızı bir an için bir kenara bıraksak dahi ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın davacı müvekkili … açısından yine de hukuki gerekçelerden yoksun nitelikte olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılmasına, asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl ve birleşen davalar, davalı … ve davalı şirket yöneticilerinin davalı …’nın satışına ilişkin görüşmelerin basına sızması üzerine ilgili tarihlerde yapılması gerekli özel durum açıklamalarını yapmamaları nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın davalılardan tahsili taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile asıl ve birleşen davaların zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; bu karara karşı, asıl ve birleşen davalarda davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacılar, davalıların kamuyu aydınlatma yükümlülüğünü ihlal ettikleri iddiasıyla zarara uğradıklarını ileri sürerek, zararın tazminini talep etmişlerdir. Asıl ve birleşen davalarda davacılar, SPK kanunu ve bu kanuna ilişkin Özel Durumlar Tebliği hükümlerine dayalı olarak davalıların kamuyu aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmemeleri nedeniyle, davalı şirket hisselerinin alım- satımı nedeniyle zarara uğradığını ileri sürmüştür. Davacının zarar iddiasına dayanak gösterdiği yasal düzenlemeler SPK kanunu ve bu kanuna ilişkin Özel Durumlar Tebliği hükümleridir. Buna göre davalıların kamuyu aydınlatma ( aydınlatmama) nedeniyle doğan zarardan sorumlulukları SPK 32 maddesi kapsamında tazmini talep edilebilecek zarardır. Buna göre mahkemece zarar tarihi ile dava tarihi arasında SPK 32/6 maddesi uyarınca 6 aylık zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kurduğu hüküm isabetli olup, davacı vekilinin somut olayda SPK 32/6 maddesinin uygulanamayacağı, davalıların bildirim, açıklama ve aydınlatma yapmamaları nedeniyle SPK 15 ve bu maddeye dayanılarak yayımlanan Özel Durumlar Tebliğine aykırılık nedeniyle TBK 72 maddesindeki haksız fiile dayalı talep nedeniyle 2 yıllık zaman aşımı süresinin uygulanması gerektiği yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davacı vekilince asıl dava davacısı … yönünden yapılan yargılama sırasında, davalıların zaman aşıma definin 11.09.2020 tarihli otumunda önce reddedildiğini, bu durumun davacı … yönünden usulü kazanılmış hak olduğunu, bu nedenle bu davacı yönünden sonradan zaman aşımı nedeniyle davanın reddedilemeyeceği ileri sürülmüştür. Mahkemece ara karardan her zaman dönülebilir. Daha önceki aşamada davacı … yönünden mahkemece ara kararı ile zaman aşımı definin reddedilmesi davacı bakımından usulü kazanılmış hak oluşturmaz. Bu nedenle davacı vekilinin bu yöndeki istinafı da yerinde değildir.Yukarıdaki açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, asıl ve birleşen davada davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki hküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin asıl ve birleşen davalarda verilen kararlara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacılar tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendilerinin üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 18.05.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.