Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/1950 E. 2023/1788 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1950
KARAR NO: 2023/1788
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31.07.2023 tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2023/506 E.
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
Taraflar arasında görülen anonim şirketin feshi davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında davacı vekili tarafından talep edilen ihtiyati tedbir talebinin kararda yazılı nedenlerle reddine dair ara kararının davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 98.000/490.000 payına sahip olan davacıların murisi …’in, 14.06.2022 tarihinde vefatı sonrası murisin payının TTK’nın 494/2. maddesi uyarınca yönetim kurulunun 28.11.2022 tarihli kararı ile müvekkillerine intikal ettiğini, yönetim kurulu üyesi olan murisin ölümü ile şirketin organsız kaldığından TTK’nın 530. maddesi uyarınca davalı şirketin feshi gerektiğini, TTK’nın 530/2. maddesi gereğince davanın açılması ile mahkemece şirketin temsilinin sağlanması ve şirketi le pay sahiplerinin ile alacaklıların menfaatini koruyucu önlemler alınabileceğini, şirketi temsile yetkili kimsenin bulunmaması nedeniyle şirketi işbu davada temsili için temsil kayyımı ve şirketin denetimi için denetim kayyımı atanması gerektiğini, ayrıca şirket adına kayıtlı taşınmazın üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini ileri sürerek, şirketin feshi ile şirkete yönetim ve denetim kayyımı atanmasına ve şirkete ait taşınmazın devrinin tedbiren önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 31.07.2023 tarihli ara kararında; “…Yönetim kurulu üyesi ve paydaş muris …’in 14.06.2022 tarihinde ölümüyle birlikte yapılan intikal sonucu davacılar şirkette hissedar olmuştur.Davacılar fesih davası açılması ve şirketin yönetim organının bulunmaması gerekçesiyle, davalı şirkete davada temsil için temsil kayyımı, davalı şirketin denetimi için denetim kayyımı atanması tedbir kararı verilerek uygulanması, ayrıca davalı şirkete ait Kocaeli İli, İzmit İlçesi, … Köyü (Mahallesi), … numaralı parsel üzerinde kayıtlı taşınmazın 3. kişilere devrinin önlenmesi amacıyla HMK’nın 389 maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir.Davalı şirketin yönetim kurulu ile temsilini, ortaklarını gösterir ticaret sicil kayıt örneği dosya içine alınmış, yönetim kurulunun … ve …’den oluştuğu, her bir temsilcinin münferiden temsile yetkili oldukları, temsil ve yönetim için süre belirlenmediği anlaşılmıştır.Davalı şirketin temsilinin ve yönetiminin münferiden yetkili müdür … tarafından yapıldığı anlaşılmış olmakla davacıların tedbiren temsil kayyımı ve tedbiren denetim kayyımı atanması taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir. Ayrıca davalı şirkete ait taşınmazın devrinin önlenmesi için HMK 389 gereğince ihtiyati tedbir uygulanması isteminin de mahkememiz dosyasında tedbir uygulanması istenen taşınmaz dava konusu olmadığından…” gerekçesiyle davacılar vekilinin temsil kayyımı ve denetim kayyımı atanması talepleri ile taşınmaz kaydına tedbir konulmasına ilişkin talebinin reddine, karar vermiştir. Bu ara karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Müvekkillerince organsızlık nedeniyle şirketin feshi, bu talebin uygun görülmemesi halinde ise TTK’nın 531. maddesi uyarınca haklı nedenle fesihinin istenildiğini, dava içinde şirketin davada temsili için temsil kayyımı ve dava süresince denetim kayyımı atanması ile şirketin asli mal varlığı olan taşınmazın kaydına ihtiyati tedbir konulmasının istenildiğini, mahkemece tensip zaptı ile verilen ret kararlarının hatalı olduğunu, kayyım atanmasına ilişkin reddin, şirket ana sözleşmesinin, yönetim kurulu üye sayısını “en az 1” olarak ifade eden hükmünün kanuna aykırı şekilde kaleme alınması nedeniyle geçersiz olduğunu, ilk yönetim kurulu üyelerinin anasözleşme ile atandığını, kuruluş haricinde anonim şirketlerde yönetim kurulunun seçimine ilişkin yetkinin genel kurulun devredilemez yetkileri arasında olduğundan yöneticilerin genel kurul tarafından seçilmesi gerektiğini, TTK’nın 359/1. maddesi gereğince yönetim kurulunun tek kişiden oluşabileceğini, ancak TTK’nın 339/1-g’ye göre, yönetim kurulu üyelerinin “sayılarının” anasözleşmede mutlaka gösterilmesi gerektiğini, anonim şirketlerin ana sözleşmelerinde alt ve üst sınır bulunmak kaydıyla yönetim kurulu üye sayısının esnek şekilde belirlenmesi yöntemine ilişkin bir açıklık taşımasa da uygulama ve öğretide de kabul edildiği üzere anasözleşmede yönetim kurulu üye sayısına ilişkin bir alt ve üst sınır belirlemesi yapılmasının mümkün olduğunu, bu durumda genel kurluca ana sözleşmedeki sayıya göre yönetici seçileceğini, üst sınır belirlenmeksizin sadece alt sınır göstererek, üye sayısını belirleme yetkisinin genel kurula bırakılmasına artık imkan bulunmadığını, yönetim kurulu üye sayısına bir üst sınır getirilmeyip salt alt sınırın belirlenmesi halinde TTK’nın 339/2 (g)’ye uygun bir hükümden söz edilemeyeceğini, ana sözleşmenin bu madde hükmüne aykırı düzenlemesinin geçersiz olduğunu; Şirketin yönetim kurulu açısından gerçek anlamda bir organ boşluğu bulunduğunu, üye sayısının kanun, anasözleşme ya da genel kurulun seçim kararında belirlenen sayının altına düşmesi, görev süresinin dolması veya organın seçimine ilişkin genel kurul kararının geçersizliğinin tespiti durumlarında gerçek bir organ boşluğundan söz edileceğini, şirketin yönetim kurulunun iki üyeye düştüğünü ve sayısal nisapların bu sayı üzerinden belirlenmesi gerektiğini, …’in münferiden şirketi temsile yetkili olmasının 21.03.2022 tarihli toplantıda seçilen iki kişilik yönetim kurulunun kendi içinde temsil yetkisini bölmesinden ibaret olduğunu, bu kişinin şirketi münferiden temsil yetkisi ancak yönetim kurulunun geçerli bir şekilde mevcudiyeti halinde söz konusu olan bir yetki dağılımından ibaret olduğunu, yönetim kurulunun, genel kurulun devredilemez yetkisini üstlenmesinin usulsüz olduğunu, yönetim kurulu üyesi …’in vefatından sonra iki kişilik yönetim kurulundan geriye yalnızca tek üyenin kaldığını ve iki üyeli bir yönetim kurulunun toplantı ve karar yetersayısının, yine her iki üyenin de katılımıyla gerçekleşebileceği dikkate alındığında, karar yeter sayısının bulunmadığının anlaşılacağını, bu durumda da organsızlık nedeniyle şirketin temsili için temsilci ve denetim kayyımı atanması gerektiğini, yönetim kurulunun iki üyeli olması halinde herhangi bir sebeple bir üyelik boşalırsa, yönetim kurulu kurul organ olarak toplanıp karar alma yeteneğini yitireceğinden, boşalan üyeliğe bir üye seçmesinin mümkün olamayacağını, iki üyeli yönetim kurulunda üyeliğin herhangi bir nedenle boşalması halinde, organsızlık sonucunun ortaya çıkacağının öğretide kabul edildiğini, murisin ölümün ile iki kişilik yönetim kurulundan geriye tek üye kaldığını, kalan üye …’in TTK’nın 363/f.1 uyarınca, geçici yönetim kurulu üyesi olarak bir kişiyi seçerek, genel kurulun onayına sunma yetkisi bulunup bulunmama yetkisinin de bulunmadığını, bu halde boşalan üyelik dışında kalan üyelerin, yönetim kurulunun toplantı ve karar yetersayısını sağlıyor olması gerektiğini, yönetim kurulunun yeterli sayıyı sağlamaması nedeniyle TTK’nın 363.maddesine göre boşluğun doldurulamayacağını, fesih davasının temel olarak şirketin oransız kalmasına dayandırıldığını, yönetim kurulunun yokluğunun belirlenmesi halinde TMK’nın 426. maddesinin kıyasen uygulanarak şirketin davada temsili için temsilci atanması gerektiğini; Denetim kayyımı atanmasına ilişkin talebin reddi hakkında gerekçe yazılmadığını, mahkemenin ara kararının gerekçeli olmasının adil yargılama hakkının bir unsuru olduğunu, şirketin yönetiminin bulunmaması, haklarının ihlal ediliyor olması ve bu koşullar altında malvarlığının azalma ve zarara uğrama riskinin bulunması nedeniyle şirketin mal varlığınını korunması gerektiğini, yönetici …’in tek başına yönetim kurulu görevini yürütmesine devamı konusunda karar alabileceği kabul edilse dahi şirketin mal varlığının korunması ve muvazaalı işlemlerle pay sahipleri ve alacaklılar zararına şlemlerin önlenmesi için denetim kayımı atandığını, şirketin fesih ve tasfiyesi talep edilmekle, şirketin tüm mal varlığı dolaylı olarak davanın konusunu oluşturması nedeniyle taşınmaza ilişkin gerekçenin de hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve talebin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, anonim şirketin feshi davası içinde şirkete temsilci atanması, denetim kayyımı atanması ve şirkete ait taşınmazın üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Limited şirketler yönünden TTK’nın 636 ve 638. maddelerinde özel geçici hukuki koruma düzenlemesi getirildiği halde, anonim şirketler yönünden geçici hukuki korumaya ilişkin özel düzenleme yapılmadığından, tedbiren denetim kayyımı atanması ve şirket taşınmazlarının devrinin önlenmesi talebi hakkında genel hüküm olan HMK’nın 389 vd. maddelerinin uygulanması gerekir. HMK’nın 389. maddesi uyarınca; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir “. Aynı Yasa’nın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir.Davamızdaki uyuşmazlığın konusu, davalı şirketin yönetim kurulu üyesi ve davacıların murisi …’in 14.06.2022 tarihinde vefat etmesiyle şirketin organsız kalması nedeniyle TTK’nın 530 vd maddelerine göre fesih koşullarının oluşup oluşmadığının tespiti noktasındadır. TTK’nın 530. maddesinde uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından birinin olmaması halinde veya genel kurul toplanamıyorsa şirketin ne şekilde fesih edileceği düzenlenmiştir. Mahkemece yapılan tespitte şirketin temsil ve ilzama yetkili iki yöneticinin münferiden temsil yetkisinin bulunduğunu, …’in sağ olması nedeniyle şirketi münferiden temsil ettiği tespit edilmiştir. Belirtilen maddede düzenlenen uzun süreden beri organının bulunmadığı veya genel kurulun toplanamadığına ilişkin esaslı yargılamayı gerektirdiği, kaldı ki cevap dilekçesinde İstanbul 13.ATM’nin 2023/539 Esas sayılı dosyasında genel kurulun çağrılması için izin talep edildiğinin belirtilmesi karşısında mahkemenin temsil kayyımı ve temsil kayyımına ilişkin gerekçesi yerindedir. Diğer yandan soyut olarak şirketin mal varlığı üzerinde fiktif ve muvazaalı işlemler yapılarak şirket ortaklar ve alacaklıların zarara uğratılacağı belirtilmiş ise de buna ilişkin herhangi bir kanıt sunulmamıştır. Fesih talep edilmesiyle şirketin mal varlığının olaylı şekilde dava konusu olması nedeniyle taşınmaza yönelik tedbirin reddedilme gerekçesi yerinde olmamakla birlikte, yönetim kurulu üyesinin şirket mal varlığını azaltıcı bir işlem yaptığı veya şirketi zarara uğrattığına, şirket menfaatlerine aykırı şekilde taşınmazı elden çıkarmaya çalıştığına ilişkin yaklaşık ispat ölçüsünde herhangi bir kanıt sunulmaması nedeniyle, mahkemece tedbir talebinin reddine karar verilmesi sonucu itibariyle doğrudur. Şirketin davada temsilinin gerekmesi veya başka bir tedbir alınmasının gerekli olduğu hallerde delillerin toplanmasından sonra tarafların talebiyle mahkemece durumun her zaman değerlendirilmesi mümkün olduğundan, davacılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3 maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelememi sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1, 391/3. maddesi uyarınca, ihtiyati tedbir talep edenler vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-İhtiyati tedbir talep edenler vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-İhtiyati tedbir talep edenler vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1, 391/3.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 02.11.2023 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.