Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1948
KARAR NO: 2023/1790
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 22.06.2023 tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2023/331 E.
DAVANIN KONUSU: Yöneticin Azli – İhtiyati tedbir
Taraflar arasındaki şirket yöneticilerinin azline ilişkin derdest dava dosyasında, davacı tarafından talep edilen ihtiyati tedbirin ilk derece mahkemesince reddine dair verilen ara kararına karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin %16.6 oranında paydaşı olduğunu, diğer davalıların da şirketin ortağı ve yöneticileri olduklarını, şirketin hakim pay sahibi ve müdürler kurulu başkanı …’un her konuda diğer davalı müdür ile birlikte hareket ederek azınlık pay sahibi olan müvekkilini zarara uğrattığını, taralar arasında başlayan fikir aykırılıklarının 15 Temmuz darbe girişimi sonrası derinleştiğini, şirket müdürü … hakkında FETÖ Terör Örgütü üyeliğinde soruşturma ve ceza davaları bulunduğunu, bununla birlikte müdürlerin keyfi tutumları ile şirketi ve davacı ortağı zarara uğratması nedeniyle müvekkilince İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/160 Esas sayılı dosyasında şirketin feshi ile çıkma talepli dava açtığını, bu davada müdürlerin usulsüz işlemleri nedeniyle şirkete denetim ve onay kayımı atandığını, davalıların keyfi tutumlarının davalı şirketin yanı sıra benzer ortaklık yapısı bulunan diğer şirketlerde de devam ettiğini ve müvekkilince bu şirketlerin ortaklığından ayrılma talepli olarak İstanbul 2.ATM’nin 2021/734 ve 2020/194 Esas sayılı dosyalarında dava açtığını, 06.07.2022 tarihli YMM uzman raporu ile şirketin öz varlığına oranla yüksek miktarda borçlanma yapılarak şirketin mal varlığını azaltıcı fiktif işlemler yapıldığının tespit edildiğini, …’un davalı şirketin bir inşaat şirketindeki hisselerini usulsüz bir şekilde son derece sembolik bir bedele ele geçirdiğini ve buna ilişkin bedelin dahi ödenmediğini, bu eylem nedeniyle İstanbul Anadolu 41.AsliyeCeza Mahkemesinin 2021/474 Esas sayılı dosyasında güveni kötüye kullanma suçundan kamu davası açıldığını, davalı müdürün şirketin vergi ödemelerinde usulsüzlük yaptığının müvekkilinin ihbarı ile ortaya çıkarılarak ceza davası açıldığını, şirketin usulüne uygun bir bağımsız denetim raporu bulunmadığını, şirketin taşınmazlarının usulsüz şekilde ipotek ettirilerek mal varlığının azaltıldığını, şirketin detay mizanları ve mali kayıtlarının müvekkili ile paylaşılmadığını, paylaşılan kayıtlarda dahi müdürlerin büyük miktarlarda paralar çekerek şirketi zarara uğrattığının belirlendiğini, şirketin kaynakları ile yürütülen inşaat projesindeki hakların şirket adına kayıt edilmeyerek üçüncü kişilerin üzerinde tutularak, ayrılma akçesinin belirlenmesinde dikkate alınmamasının sağlandığını, müvekkilinin ayrılma davasından sonra …’un benzer alanda şirket kurarak sahip olduğu şirketlere para aktardığını, 2021 ylı genel kurulunun iptali ve özel denetçi atanması talepli açılan davada şirketin özellikle son dört yılda (müvekkilinin yönetimden ayrılmasından sonra) ciddi şekilde küçüldüğünün, aktiflerinin azaldığının borç ödeme kapasitesinin sektör ortalamasının altına düştüğünün belirlendiğini, grup şirketleri ile bireysel şirketler arasında usulsüz şekilde kar aktarımı yapıldığı ve şirketin bağımsız şekilde denetlenmediğinin başka dosyalardaki raporlarla belirlendiğini, belirtilen tüm bu olayların delilleri ile birlikte dava dilekçesine eklendiği ve şirketin davalılarca kötü yönetilerek açık şekilde zarar uğratıldığını, yapılan bu usulsüzlüklerin her birinin ayrı ayrı azil nedeni olduğunu, oysa eldeki davada birden çok ağır usulsüzlüğünü birleşerek şirketi ve ortaklarını ağır zarara uğrattıklarını, yapılan usulsüzlüklerin dava dilekçesinde belirtilen bir çok mahkeme kararı ve bilirkişi raporları ile özel denetim raporları ile tespit edildiğini, TTK’nın 630. maddesine göre her ortağın haklı nedenlerin varlığı halinde yöneticilerin azlini talep edebileceğini ve mahkemece yaklaşık ispatın sağlanması halinde HMK’nın 389.maddesi kapsamında tedbiren yöneticilerin temsil yetkisini sınırlandırarak yönetim kayyımı atanabileceğini ileri sürerek, davalı şirketin müdürleri olan davalılar … ve …’un TTK’nın 630.maddesi gereğince azline, yargılama süresince davalıların şirketi zarara uğratmalarının önlenmesi için davalı şirkete tedbiren yönetim kayyımı atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 22.06.2023 tarihli ara kararında; “…Davanın TTK 630 madde gereğince limited şirket yöneticilerinin yönetim yetkilerinin kaldırılması yönünde açılan bir dava olduğundan; limited şirketlerde haklı nedenlerle yönetici azlinin mahkemeden istenebileceği, mahkeme tarafından talep hakkı bulunursa yöneticilerin yönetim yetkilerinin kaldırılabileceği ya da daraltılabileceği; dolayısıyla anonim şirketlerden farklı olarak mahkemenin yöneticilerin azline karar verme imkanı bulunduğundan dolayı artık HMK 389 ve devamı maddeleri gereğince ‘dava konusu olan şey hakkında’ ihtiyati tedbir yoluyla da dava sonuna kadar yöneticilerin yetkilerinin kaldırılıp yönetici kayyımı atanması mümkündür. Ancak, geçici hukuki koruma değerlendirmelerinde, yaklaşık ispat aranmakta olup, bunun dava dilekçesi ve dayanılan deliller ile davacı tarafça gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Elimizdeki davada, dava dilekçesindeki taleplere dayanak olarak davalı şirket müdürlerinin suç örgütüne üye olma ve yine davacı tarafın şikayeti nedeniyle yürütülen soruşturmalar bulunduğu ileriye sürülmekte ise de, davacı tarafın şirket ortaklığından çıkma davasının da devam ettiği belirtilmektedir. İleriye sürülen sebepler davalının vermiş bulunduğu cevap dilekçesinde kısmen de olsa kabul edilmemekte olup; şirket yöneticilerinin hakkındaki soruşturmalarında bitmediği, masumluk karinesi gereğince henüz bitmeyen soruşturmalar aşamasında yöneticilerin suç örgütü üyesi olarak kabulünün mümkün olmadığı; davalıların kötü yönetiminin varlığının ancak yapılacak yargılama aşamasında tespitinin mümkün olduğu; şuan itibariyle kötü yönetimin yaklaşık ispatının da dosya içeriğinde görülemediği, davadan sonra gerçekleştiği iddia edilen müessir fiil olayınında soruşturma aşamasında olduğu, kaldı ki, dava anına kadar olacak olayların mahkememizce incelenebileceği, daha sonrakilerin ayrı bir dava gerektirdiği; tüm bu çerçevede yöneticilerin haklı sebeple azil koşullarının mevcut olup olmadığı sunulan delillerin değerlendirilmesi ve ileriye sürülen maddi vakıaların tartışılıp ispatlanması halinde söz konusu olabileceği, ticari defterlerin incelenmesi sonucunda da bir kanaate varılabileceği; Öte yandan, ticari şirketlerin seçilen yöneticileri tarafından yönetilmesinin esas olduğu, mahkemelerce bunun aksine yapılacak müdahaleler için yaklaşık ispatın mutlaka aranması gerektiği, yaklaşık ispatın tam anlaşılamadığı ve yargılama gerektiren hallerde seçilmiş yöneticilerin kısıtlanmasının tedbir yoluyla yönetici kayyımı atanmasının yerinde olmadığı; yukarıda da izah edildiği üzere, zaten şirkete denetim ve onay kayyımı atanmış bulunduğu nazara alındığında…” gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece, hukuka aykırı ve yanlış tespitler içeren gerekçe ile tedbir talebinin reddine karar verildiğini, ret kararında yalnızca FETÖ dosyası üzerinden bir gerekçe oluşturulduğunu, ancak davalılar hakkında dava dilekçesinde belirtildiği üzere …/… iddiası gibi çok ağır iddialar ve ceza davaları bulunduğunu, davacının ortağı olduğu davalı … şirketi, … adlı inşaat iştirakinde yüzde 50 pay sahibi iken, … hisselerinin o dönemde münferiden imza yetkisine sahip olan davalı … tarafından hakim ortak davalı …’a gizlice, hiçbir genel kurul kararı alınmaksızın, faaliyet raporunda işlenmeksizin, davacıya bilgi dahi verilmeksizin usulsüz şekilde devredildiğini ve hisse bedeli olarak sadece 500.000 TL gösterilmesine rağmen bu bedelin dahi ödenmediğine ilişkin makbuz sunulmayarak şirketin zarara uğratıldığını, önceki durumda … İnşaatın (… Projesinin Sahibi) %50’sinin … (Üçüncü kişilere ait şirket) ve %50’sinin ise … şirketine ait olduğunu, mevcut durumda ise …’ya ait kısmın …’a satıldığını, … Şirketinin 16.086 m2 arsada 75.159 m2 toplam inşaat alanına sahip olduğunu, inşaat maliyetinin güncel değerinin yaklaşık 600 milyondan fazla olduğunu, bu miktardaki bir değerin sembolik bir değerle satılmasının şirketlerin … tarafından zarara uğratıldığını gösterdiğini, mahkemece bu hususlar değerlendirilmeden sadece ceza soruşturasının esas alınarak karar verilmesinin hatalı olduğunu, bu eylemleri yapan davalıların dava süresince görevlerini devam etmesi halinde şirkete zarar vermeye devam edeceklerini, TTK’nın 630/1. maddesinde belirlenen tedbir için yaklaşık ispatın yeterli olduğunun uygulamada kabul edildiğini, bu kapsamda HMK’nın 391. maddesine göre talebin yargılamayı gerektirmesinin önemli olmadığını, ihtiyati tedbirin koşullarının oluşmasının yeterli olduğunu, HMK’nın 389. maddesinde ise ihtiyati tedbirin koşullarının belirlendiğini, bu maddede de talebin yargılamayı gerektirmesinden söz edilmediğini, yapılan açıklamalar ile şirketin zarara uğratıldığının ispat edilmesi nedeniyle yaklaşık ispat olgusunun gerçekleştiğinin kabulü gerektiğini, mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekirken kanunun açık düzenlemesine aykırı bir gerekçeyle reddedilmesinin hatalı olduğunu, bu davalarda ihtiyati tedbir olarak şirkete yönetim kayyımı atanabileceği hususunun bir çok yüksek mahkeme kararında kabul edildiğini, benzer ortaklık yapısına sahip ve aynı kişiler ile aile tarafından yönetilen … Şirketinin 05.06.2023 tarihinde yapılması planlanan genel kurul toplantısında yaşanan saldırıdan sonra şirketin en temel organı olan genel kurulun güvenli bir şekilde toplanamadığını, şirketin yönetimi için tarafsız ve azınlık haklarını da koruyacak bir yönetim kayyımının varlığına ihtiyaç duyulduğunu, 05.06.2023 tarihli genel kurulda yaşanan olayların dahi başlı başına kayyım atanması için yeterli olduğunu, toplantıya yetkisiz kişilerin katılmaya çalıştıklarını, azınlık ortak ve temsilcilerinin saldırıya uğradıklarını, yaşanan elim olaylarla yeniden sağlıklı bir toplantı yapılarak şirketi temsil edecek tarafsız organların seçiminin ihtimali kalmadığını, … hakkında, FETÖ terör örgütüne üye olmak suçundan yapılan soruşturma sonucunda İstanbul 23. Asliye Ceza Mahkemesinin 2023/148 E. sayılı dosyası ile dava açıldığını, bu kişinin FETÖ üyesi olduğuna ilişkin en az 44 ihbar bulunduğunu ve ihbarlarda önemli isnatların bulunduğunu, iddianamedeki yazışmalardan bu bağlantının 2022 yılına kadar devam ettiğinin anlaşıldığını, tüm bu nedenlerle, davalı şirkete kayyım atanması için yaklaşık ispat şartı gerçekleşmiş olup, yönetim kayyımının somut durumda oldukça ölçülü bir yol olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve talebin kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 630/2 maddesi uyarınca limited şirket müdürünün azli istemine ilişkindir. Davacı vekili derdest dava içinde davalı müdürlerin azli ile temsil yetkilerinin tedbiren sınırlandırılması hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında davacının tedbir talebinin reddine karar verilmiş; bu ara karara karşı, yasal süresi içinde, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı tarafından 04.03.2023 tarihinde davalı şirket ile yöneticilerine karşı yöneticilerin TTK’nın 630/2. maddesi uyarınca azli ve dava süresince tedbiren yöneticilerin temsil yetkisinin kaldırılarak şirkete yönetim kayyımı atanması atanması talep edilmiştir. Mahkemece düzenlenen tensip zaptında, bir kısım dosyaların talep edilerek, davalı şirkete İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/160 Esas sayılı dosyasında denetim ve onay kayyımının atandığı, bu kayyımın denetiminden ve onayından geçmeyecek yönetim kurulu kararlarının, faaliyetlerinin ve işlemlerinin dolayısıyla mümkün bulunmadığı, bu sebeple iş bu dava açıldığı tarih ve devamında zaten yöneticilerin şirketi zarara sokacak faaliyet ve işlemleri yapamayacağı belirlenerek, ara kararda istenilen dosyaların incelenmesinden sonra tedbir talebinin değerlendirilmesine karar verilmiştir. Mahkemece ara kararda istenilen İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/160 Esas sayılı dosyası ve şirketin sicil kayıtlarının gelmesinden sonra istinafa konu 22.06.2023 tarihli ara kararla ihtiyati tedbir talebi değerlendirilerek, talebin reddine karar verilmiştir. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesinin en önemli şartı bir ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır(m. 389/1). Kanun, burada “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi halinde, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hale gelmesi, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir. Hâkim kararında somut sebep gösteremiyor, bunu en azından açıklayacak veya asgari ölçüde ikna edecek delil değerlendirmesi yapamıyor, yaklaşık ispat ölçüsünü yakalayamıyorsa tedbire karar vermemelidir. Ancak bu da hiçbir zaman tam bir ispat seviyesinde ispat şartına dönüşmemelidir.Kural olarak bir davada tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmaların ispatı için tahkikat yapılması ve delillerin toplanması gerekir. Hakim tüm delilleri inceleyip değerlendikten ve tam bir karara ulaştıktan sonra nihai kararını verir. Bu husus asıl davanın kabulü için geçerli olup, bu nedenle tam ispat aranır. İhtiyati tedbirlerde ise tam değil yaklaşık ispat yeterli olacağı HMK’nın 390/3. maddesinde düzenlenmiştir. Değişik ifadeyle, ihtiyati tedbire karar verebilmek için iddia olunan vakıanın subutu yönünde gerçeğe yakın bir ispatın başarılması yeterlidir. Yasada, ihtiyati tedbirin koşulları düzenlenmiş olup, talebin yargılamayı gerektirmesi bir tedbir koşulu değildir. Tedbir talep edenin davadaki haklılığını ve ihtiyati tedbir sebebini yaklaşık olarak kanıtlaması geçici hukuki koruma kararı için yeterlidir. Mahkemece bu önü ile talebin yaklaşık ispat ölçüsünde kanıtlanmadığı kabul edilerek talebin reddine karar verilmiştir.TTK’nın 630. maddesinin II. fıkrasında; “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.” Aynı maddenin III. Fıkrasında ise; “Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.” denilmektedir.Kayyım atanması geçici bir hukuki koruma tedbiri olup, somut olayda davacı ortak tarafından ileri sürülen iddialar ve dosya kapsamı gözönüne alındığında, yaklaşık ispat olgusunun dosyanın geldiği aşama itibariyle gerçekleşmediği, davanın açıldığı tarih itibariyle tedbir talebinin değerlendirildiği, aynı şirket hakkında İstanbul Anadolu 12.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/160 Esas sayılı dosyasında ihtiyati tedbir olarak denetim kayyımı atanmasına karar verildiği ve bu karara yönelik istinaf başvurusunun Dairemizce incelenerek 2023/40-84 E.K.sayılı karar ile reddedildiği anlaşılmıştır. Hali hazırda davalı şirketin iş ve işlemlerinin denetim kayımının gözetimi altında yürütüldüğü, bu aşamada mevcut delillere göre alınan tedbirin yeterli olmayıp, denetim ve onay kayımı tedbirin yetersiz kaldığının ve yönetim kayyımı atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir koşullarının oluştuğu yaklaşık ispat ölçüsünde kanıtlanmadığından, mahkemenin takdir ve gerekçesinin yerinde olduğu görülmüştür. Dava dilekçesinde belirtilen eylemler kapsamında denetim ve onay kayımının yetersiz kaldığı ve yönetim kayyımı atanmasının gerekip gerekmediği, şirket kayıtları üzerinde yapılacak inceleme sonucu ortaya çıkacak deliller ışığında ve talep halinde mahkemece her zaman yeniden değerlendirilebileceği anlaşılmakla, ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçesi yerindedir.Yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 391/3. maddeleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1ve 391/3. maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 89,95 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline,3-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 02.11.2023 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.