Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1796
KARAR NO: 2023/1932
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17.11.2022
NUMARASI: 2019/151 E. – 2022/1086 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’ın yönetim kurulu başkanı olduğu … AŞ.’nin borsada işlem gören, (…) kodlu hisselerinin bir bölümünün sahibi olduğunu, bu hisseyi şirket yönetiminin yayınladığı gerçeği yansıtmayan kamu aydınlatma Platformu (KAP) haberlerine göre değişik zamanlarda alım-satım yaptığını, halen bir bölüm hisseye de sahip olduğunu, zarara uğradığını, inceleme esnasında ortaya çıkabilecek sair nedenlerden dolayı … A.Ş.’nin eski yönetim kurulu başkanı … ile Y.K üyesi ve Y.K başkan vekili olan …’ın ve görev yapan diğer yönetim kurulu üyelerinin yaptıkları / yaptırdıkları gerçeği yansıtmayan KAP haberleri ile bilerek ve isteyerek, sahip oldukları kendilerine ait şirketleri fahiş / abartılı fiyatlardan ortağı olduğu ana şirkete satmak için yaptıkları / yaptırdıkları kusurlu ve muvazaalı iş ve işlemler sonucu geçmişten günümüze verdikleri 5.000 TL maddi 5.000 TL manevi zararların münferit ve müteselsilen sorumluluklarından dolayı yasal faizleri ile beraber tazmin ettirilmesinin rücu ettirilmesini fazlaya dair haklarının saklı tutularak, hüküm altına alınacak alacağın tahsil edilmeme riskine karşılık ilgili kişilerin banka hesapları ve … A.Ş.’nin sahip oldukları hisse paylarına … ve aracı kurumları nezdinde, İstanbul, Kayseri ve Adana tapu dairelerindeki taşınmazlar, kişisel mal varlıkları ve posta hesapları üzerine verilecek kararın kesinleşmesine kadar ihtiyatı tedbir şerhi konulmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; Bir kısım davalı tarafından sunulan cevap dilekçelerinde, davadaki taleplerinin tamamının zaman aşımına uğradığını, tüm iddiaların asılsız olduğunu beyan ederek davanın reddini savunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…7155 Sayılı Kanun ile 6102 TTK.’nın 5. Maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 5/a maddesi uyarınca bu kanunun 4. Maddesinde belirtilen ticari davalardan konusu bir miktar paranın alacak ve tazminatları hakkında dava açılmadan önce arabuluculağa başvurmuş olması dava şartıdır. Belirtilen kanunun 23. Maddesi ile 6325 Sayılı Kanunun eklenen 18a/2. Madde de ise arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması durumunda bir işlem yapılmaksızın usulden reddine karar verilir düzenlemesi bulunmaktadır. Davanın 08/03/2019 tarihinde nispi harç ödenerek açıldığı, gerek dava açılış tarihinde gerekse de yargılama sırasında da arabuluculuk için davacı tarafından bir başvurunun olmadığı, işbu davanın arabuluculuğa başvurmanın zorunlu olmasına rağmen davacı tarafça belirtilen yükümlülüğünün yerine getirilmeden davanın açılmış olduğu anlaşılmakla açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle davacı tarafça açılan davanın arabuluculuk dava şartının yokluğu nedeniyle HMK 114/2 ve 7155 sayılı Kanunun 20 ve 23.maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kararın hukuka aykırı olduğunu, 6325 sayılı kanunun 18/A maddesinin 2.fıkrasında zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya son tutanağın 1 haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiyenin gönderileceğini, ihtarın gereği yerine getirilmeksizin davanın usulden reddine karar verildiğini, 3 hakimden oluşan mahkeme heyeti tarafından ön inceleme sırasında taraflarına arabuluculuğun esasları hakkında bilgi verildiğini, sulhe davet edildiğini, mahkeme heyetinin ön inceleme sırasında arabuluculuğun zorunlu olduğundan bahsetmediğini, dolayısıyla mahkeme heyetinin ön inceleme duruşmasında dava konusunu arabuluculuk şartı kapsamında görmediğini, arabuluculuğun zorunlu olarak değil ihtiyari olarak değerlendirildiğini, mahkeme tarafından 2 kez bilirkişiye dosyanın verildiğini, heyetin zorunlu arabuluculukla hükmü gündeme getirmediğini, mahkemenin heyeti tarafından dava şartı nedeniyle yasada belirtilen sürede hüküm kurmaması sonucunda müvekkilinin gereksiz yere bilirkişi ücreti ödemek zorunda kaldığını, mahkemeden kaynaklanan nedenlerle zarara uğradığını, bu sorumluluğun mahkeme heyetine ait olduğunu, hak ihlali niteliğinde bulunduğunu, müvekkilinin sermaye piyasası kurulu bülteni uyarınca iş bu davayı açtığını, bülten uyarınca açılan davalarda hak düşürücü sürenin bulunduğunu, mahkemenin dava açıldıktan sonra arabuluculuk şartını ileri sürmesinin müvekkilinin hakkını arayamamasına yol açtığını, Anayasa’dan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden kaynaklanan hak harama özgürlü ve dava açma hakkı ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini, müvekkilinin hukuki yardım almadan kendi bilgisi ile davayı açtığını, dava sırasında vekalet sunulduğunu, müvekkilinden kanunda yapılan değişikliği bilmesini beklemenin haksızlık olacağını, zira mahkeme heyetinin ön inceleme sırasında kanunda yapılan değişiklik ile dava konusu arasında bir bağlandığı kuramadığını iddia ederek, kararın kaldırılıp davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK 549 vd maddeleri gereğince anonim şirketin uğradığı iddia edilen maddi ve manevi zararın şirketin yönetim kurulu üyelerinden pay sahibi tarafından tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dava, 08.03.2019 tarihli dilekçe ile açılmıştır. Taraflar arasında dava aşamasından önce davacı tarafça arabuluculuğa başvurulmadıgına dair herhangi uyuşmazlık mevcut değildir. Uyuşmazlık arabulucuk dava şartı ile ilgili olarak kararın dava tarihinden itibaren yaklaşık 3 yıl sonra verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir. Mahkemece, tahkikat aşamasına geçirip bilirkişi raporları alındıktan sonra davanın arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesine göre; “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” 6325 sayılı HUAK’ın “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlığı ile eklenen 18/A maddesinin 2. fıkrasında ise “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi getirilmiştir. Bu yasal düzenlemeler gereğince 01/01/2019 tarihinden sonra, konusu bir miktar paranın ödenmesi talebi ile açılan ticari davalarda, dava açılmadan önce uyuşmazlıkla ilgili arabulucuya başvurup anlaşma sağlanamaması hâlinde son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin dava dilekçesine eklenmesi zorunlu olup, bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya son tutanağın sunulması için bir haftalık kesin süre verilmesi zorunludur. Ticari nitelikteki davalarda da dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulması zorunlu olup ve arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Somut olayda, davacı tarafça dava tarihinden önce arabuluculuğa başvuruda bulunulduğuna dair herhangi bir bilgi ve belge dosyaya ibraz edilmediği gibi aksi de iddia edilmemiştir. Bu durumda ilk derece mahkemesini kararı ve gerekçesi hukuka uygun olup davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar kurulmuştur.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekili istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 89,95 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline,3 Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 30.11.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.