Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/175 E. 2023/243 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/175
KARAR NO: 2023/243
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 09.05.2023
NUMARASI: 2022/38 Esas
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında ilamda yazılı nedenlerle ihtiyati haczin kabulüne dair verilen ara karara karşı yöneltilen itirazın reddine ilişkin ara karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müflis Banka’nın zarara uğratıldığı tespit edilmiş olduğunu, kredi kullandırım kararında gayrimenkul ipoteği alınması şartı getirildiği halde kredi davalılar tarafından farklı tarihlerde ipotek alınması ötelenmiş ve bugüne kadar krediye teminat alınmamış olduğunu, kredinin tahsil edilememesinden dolayı 63.615,91 Euro ve 2.707,36-TL zararının mevcut olduğunu 13/09/2011 tarih, … sayılı genel müdürlük kredi komitesi kararı ile … Firmasına 1.250.000 Euro nakdi kredi tahsis edilmiş olduğunu, kredinin teminat şartı olarak ekspertiz değeri en az risk tutarı kadar olan gayrimenkul üzerine riskin %50 fazlası tutarında birinci dereceden gayrimenkul ipoteği tesis edilmesi şartı getirilmiş olduğunu, kredi tahsis kararı uyarınca firmaya 14/09/2011 tarihinde 1.100.000Euro tutarında nakdi kredi kullandırımı yapılmış olduğunu ancak tahsis şartlarında öngörülen gayrimenkul ipoteğinin tesis edilemediği ve banka sisteminde söz konusu eksiklik için farklılık kaydı oluşturulduğunun görüldüğünü, 24/04/2012 tarih, … sayılı … ile firmanın kredi limitinin 1.500.000-Euroya yükseltildiğini ve aynı gün 380.000 Euro ilave kredi kullandırılmış olduğunu, gayrimenkul ipoteği henüz tesis edilmediğinden daha önce oluşturulan farklılık kaydının kapatılarak güncel risk tutarına göre yeniden açılmış olduğunu, 16/05/2012 tarihinde 898 sayılı Kredi Komitesi Kararı ile firmanın nakdi kredi limiti aynı kullandırım şartları geçerli olmak üzere 2.600.000Euroya yükseltilmiş olduğunu, bu kredi kapsamında 93.800Euro tutarında yeniden yapılandırmanın gerçekleştirilmiş olduğunu , söz konusu ipotek eksikliklerine ilişkin farklılık kayıtları ilgili dönemde krediler tahsisten sorulu olan genel müdür yardımcısı … tarafından onaylanmış olduğunu, firmada teminat eksikliğinin mevcut iken davalılar tarafından imzalanan 24/04/2012/1557-1 tarih sayılı karar ile firmanın kredi limiti arttırılarak firmaya ilave kredi kullandırımının yapılmış olduğunu, müflis bankanın dava tarihi itibari ile zararının 63.615,91 Euro ve 2.707,36-TL olduğunu, ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile davanın kabulüne karar verilmesini, müvekkilinin uğramış olduğu 63.615,91 -Euro TCMB fiili ödeme günündeki efektif satış kuru üzerinden TL karşılığı ve 2.707,36-TL zararın dava tarihinden itibaren bankalarca mevduat hesaplarına uygulanan en yüksek faiz oranında hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi, ihtiyati haciz talebini değerlendirdiği 01.02.2022 tarihli ara karrala; “…Somut olayda ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında 5411 sayılı Bankacılık Kanunu m.109/f.3 hükmüne ve özellikle bu noktadaki dava dilekçesi ekindeki yönetim kurulu kararları,davacı vekilinin somutlaştırılmış olduğu ve ön inceleme hazırlık tutanağı çerçevesinde sunmuş olduğu belgeler,teftiş kurulu başkanlığının inceleme raporlarının içeriği,isnat edilen suçlamaya ilişkin yürütülmekte olan savcılık soruşturmaları,hatta davalılara hali hazırda hala tebligat dahi yapılamamış olması karşısında alacağın varlığına ilişkin miktar ve alacağın varlığı noktasında kanaat verici yeterli düzeyde belgelerin mevcudiyeti anlaşılmaktatır.Kaldı ki davalılara atfedilen haksız bir fiile dayalı tazminat davasında dava dilekçesine konu olan alacağın olay tarihi itibariyle muaccel hale geldiği,rehinle temin edilmediği, esasen davacının somutlaştırdığı ve yukarıda açıklanan deliller bir bütün olarak dikkate alındığında da muacceliyet hususunun gerçekleşmiş olduğu kabul olunmalıdır.Bu itibarla davacının davalılar aleyhine talep etmiş olduğu ihtiyati haciz talebinin yukarıda açıklanan gerekçe karşısında kabulü mümkün olduğu gibi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun uygulamaları ve bu uygulamaları benimseyen BAM ilam içerikleri karşısında da talebe konu alacak miktarları ile sınırlı olmak, taşkın hacze yol açmamak ve davacının talepleri ve davalılardan talep olunan alacak miktarları ile sınırlı şekilde ihtiyati haciz talebini kabul etmek gerekmiştir.(Yargıtay HGK 2015/21-3372E.2018/766K.sayılı ilamdan hareket edilmiştir.)…” gerekçesiyle, ihtiyati haciz kararı verilmiştir. Bu karara karşı, davalı … vekilince, İİK’nın 265. maddesi uyarınca itiraz edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN İSTİNAFA KONU ARA KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesi, itirazı değerlendirdiği 09.05.2022 tarihli ara kararıyla, kararda gösterilen gerekçelerle, davalının mahkememizce verilen ihtiyati hacze yönelik tüm itirazlarının tümden reddine, karar verilmiştir.Bu ara karara karşı, davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı vekili, mahkemeden ihtiyati tedbir talebinde bulunmasına rağmen, mahkemece “taleple bağlılık ilkesi”ne aykırı hareket edilerek ihtiyati haciz kararı verildiğini, Davacı tarafça sunulan belgelerin, tek taraflı olarak düzenlenmiş belgeler olup, hukuken delil niteliği bulunmadığını, Karara esas alınmasının yasal olmadığını, müvekkili tarafından iade ve tazmini gereken, likid ve muaccel bir alacak/borç bulunmadığını, mahkemece yanılgıya düşülerek haksız fiile dayalı tazminat davası olduğundan bahisle ihtiyati haciz kararı verildiğini, ihtiyati haczin devamının ileride telafisi mümkün olmayacak nitelikte zararlar doğuracağını, Davacı vekilinin, dava dilekçesine dayanak yaptığı BDDK ve müfettiş raporlarında da alacağın dava dışı … firmasından tahsil edilmesi gerektiğini, tahsil edilememesi halinde banka çalışanlarının sorumluluğuna gidilebileceğinin belirtildiğini, bu raporlara rağmen ilgili firma hakkında 5 yıl boyunca hiç bir girişimde bulunmaksızın, müvekkili hakkında dava açıldığını, müvekkilinin adresi belli olmasına rağmen bu güne kadar kendisine iade ve tazmin hususunda hiç bir bildirim yapılmadığını, ihtiyati haczin uygulanması ileride telafisi mümkün olmayacak nitelikte zararlar doğuracağını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ihtiyati haciz kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, İİK’nın 265. maddesi uyarınca, dava içinde verilen ihtiyati hacze itiraza ilişkindir. İlk derece mahkemesinin, ihtiyati hacze itirazın reddine dair verilen ara kararına karşı, davalı … vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.İİK’nın 257. maddesi uyarınca, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Vadesi gelmemiş borçtan dolayı ancak borçlunun muayyen yerleşim yerinin olmaması ya da taahhütlerinden kurtulmak amacıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa ihtiyati haciz kararı verilebilir. Davacı vekili dava dilekçesinde ” … Davalıların menkul ve gayrımenkulleri ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini” diyerek talebini bildirmiş olup, talep içeriği de gözetildiğinde davalıların belirli bir taşınmaz ve ya menkulüne ilişkin talepte bulunmadığı, açtığı alacak davası kapsamında İİK’nın 257. maddesinde ifade edilen davalıların hak alacak ve mal varlıklarına tedbir konulmasını talep ettiği anlaşıldığından ve bu talebin hukuki nitelemesi mahkemeye ait olup, ihtiyati haciz talebi olarak değerlendirmesi gerektiğinden, talebin aşıldığına dair istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.İİK’nın 258/1. maddesinin ikinci cümlesinde “Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebebi hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur.” şeklinde yapılan düzenleme ile alacaklının ihtiyati haciz talep edebilmesi ve ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın varlığı ve istenebilir olduğunun tam ve kesin olarak ispat edilmesi gerekliliği aranmamış, bu konuda mahkemeye kanaat getirecek delillerin sunulması yeterli kabul edilmiştir. Buna göre davalı vekilinin ihtiyati haciz kararının İİK’nın 257. maddesindeki koşullara aykırı olduğu yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.İstinaf eden vekilinin diğer istinaf ve itiraz nedenlerinin İİK’nın 265. maddesindeki sınırlı itiraz sebepleri kapsamında bulunmadığı anlaşılmakla, itirazın reddine dair ilk derece mahkemesi kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmamıştır.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 ve İİK’nın 265. maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, ihtiyati hacze itiraz eden davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1 ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca, istinaf eden davalı … vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 16.02.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 362/1.f ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca karar kesindir.