Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/1720 E. 2023/1344 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1720
KARAR NO: 2023/1344
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20.06.2023 tarihli ara karar.
NUMARASI: 2023/439 E.
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
Taraflar arasındaki limited şirketin tasfiyesi, ortaklıktan çıkma ve çıkma payının tespiti ile tahsili talepli dava dosyasında davacı tarafın ihtiyati tedbir isteminin ilk derece mahkemesince reddine dair verilen 20.06.2023 tarihli ara karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette 13.03.2005 tarihinde çalışmaya başladığını, şirketin tüm organizasyonlarını yaptığı için, bilahare 600 adet hisse satın alarak 08.09.2015 tarihinde de ortak olduğunu, hisselerin şirketin % 10’una tekabül ettiğini, şirketin, müvekkilinin ortak olmasından sonraki süreçte işlerini daha da büyütmüş ve sektöründe önemli bir konuma geldiğini, daha sonra ticari ortamda oluşan olumsuzluklar nedeniyle ve özellikle de pandemi süresince işlerdeki hızlı düşüşler nedeni ile müvekkilinin şirketteki çalışmasına son verildiğini, sonrasında müvekkilinin başka işlerle ilgilendiğini, fakat davalı şirketteki ortaklığının devam ettiğini, ortak olmadan önce de şirkette maaşlı olarak çalıştığını, pek çok işi kendi başına yaptığını, müvekkilinin şirkette fiili çalışmasına 30.06.2017 tarihinde son verildiğini, ayrıldığı tarihte yönetici konumunda olduğunu, ayrılmasından sonra şirket işlerinin oldukça azaldığını, hatta durduğunu, şirketin halen esas faaliyet konusunda hizmet vermediğini, fiilen iş yapmadığını, bu durumdan rahatsız olan müvekkilinin durumu şirket ortakları ile konuştuğunu, kendilerine şirketin tasfiye edilmesi veya kendisinin şirketten ayrılması hususunda teklifte bulunduğunu, aradan uzun bir zaman geçmesine ve müvekkilinin aynı teklifini yenilemesine rağmen ortakların bu hususta bir harekette bulunmayarak işi sürüncemede bıraktıklarını, şirketin halen de faal olmadığını, şirketin “İstanbul, Ataşehir, … Mahallesi, … ada, … parsel”de kayıtlı bir taşınmazı olduğunu, bunun da halen boş olduğunu, şirketin bu taşınmazdan başka mal varlığı bulunmadığını, şirketin faaliyetini sürdürmesinin mümkün görünmediğini, durumun böyle devam etmesi halinde şirketin mülkiyetinde bulunan bu taşınmazın dahi heba olacağını, TTK’nın 636 – 640 maddelerinde şirketin tasfiyesi ve çıkma sebepleri düzenlendiğini, buna göre müvekkilinin şirketten çıkma veya şirketin tasfiyesini talep etmek hususunda haklı sebeplerinin olduğunu ileri sürerek, hisselerin güncel değerinin tespit edilip hesaplanarak, müvekkiline isabet eden değerin ödenmesi şartı ile, müvekkilinin şirketten çıkma isteminin kabulüne, mümkün olmaması durumunda, şirketin tasfiyesi ile, tasfiye payının hissesi oranında müvekkiline ödenmesine, ayrıca, şirketin tek mal varlığı olan “İstanbul, Ataşehir, … Mahallesi, … ada, … parsel”de kayıtlı taşınmaza üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için teminatsız olarak tedbir konulmasına, bunun yanı sıra tapudan sorgulama yapılarak, varsa şirkete ait başkaca taşınmazlara dahi tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk derece mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 20.06.2023 tarihli ara kararında; “İhtiyati tedbirin şartları 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 389/1 maddesinde genel olarak düzenlenmiştir. Bu yasa hükmüne göre mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya geçikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. İhtiyati tedbirde asıl olan, ihtiyati tedbire esas bir hakkın varlığı ve bir ihtiyati tedbir sebebinin bulunmasıdır. HMK’nun 390/3 maddesine göre tedbir talebi eden taraf, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Burada sözü edilen ispatın ölçüsü ise, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralının uygulanmasında iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğruluğunun kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir. Bu nedenle ihtayit tedbire karar verilirken haksız olma ihtamali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alınır. Geçici hukuki koruma kararlarından olan ihtiyati tedbir kararı verirken asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar verilmemelidir. Bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını gözetilmesi gerekli ve zorunludur. Kanun koyucu, ihtiyati tedbir hakkında karar verecek olan Hakime geniş bir taktir alanı bırakmış ise de, Hakim her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemeli ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre, ihtiyati tedbir kararı verdiğinin kararında belirtilmelidir, ihtayit tedbir şartları mevcut değilse kanunun ön gördüğü ölçüde ıspat edilememişse, veya yaklaşıkda olsa ıspatı yargılamayı gerekiyorsa ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir. HMK’nun 389. Maddesindeki şartların mevcut olması ve talep halinde ihtiyati tedbire karar verilmelidir. Bu itibarla dosya kapsamı itibariyle yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden, taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiğinden istemde HMK 389 ve devamı madde hükümlerinde ön görülen koşullar gerçekleşmediğinden davacı vekilinin İstanbul ili, Ataşehir İlçesi, … Mah. … ada, … parselde kayıtlı taşınmazın üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına ilişkin isteminin bu aşamada reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.” gerekçesiyle, davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin koşulları bulunmadığından reddine karar vermiştir. Bu ara karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; dava dilekçesini tekrarla, davayı açtıkları günün hemen ertesi günü tedbir talebinin reddine dair karar verildiğini, mahkemece davadaki iddialar ile ilgili, davalı şirketin Vergi Dairesi kayıtlarını isteyebileceğini, adresinde keşif yapabileceğini, başkaca araştırmalar da yapabileceğini, neticesinde ihtiyati tedbir talebi ile ilgili karar oluşturabilecekken hiç bir inceleme araştırma yapmadan ret kararı verdiğini, oysa ki tedbir talebinin kabulüne, şirketin tek mal varlığı olan “İstanbul, Ataşehir, … Mahallesi, … ada, … parsel”de kayıtlı taşınmaza üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için teminatsız olarak tedbir konulmasına, varsa başkaca taşınmazlara dahi tedbir konulması gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve tedbir talebinin kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 638/2. maddesi uyarınca şirketin tasfiyesi, şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının tahsili taleplerine, istinaf, ihtiyati tedbir isteminin reddi ara kararına ilişkindir. İlk derece mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davacı vekili tarafından ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı tarafça, TTK’nın 638/2. maddesi uyarınca, şirketin tasfiyesi, şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının tahsili istemi ile açılan eldeki davada, dava içinde davalı şirket mal varlığına ihtiyati tedbir konulması yönünde ihtiyati tedbir talep edilmiştir. TTK’nın 638/2.maddesi “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.” hükmünü içermektedir. Bu maddede, çıkma talep edenin haklarının korunması için gerekli tedbir kararlarının alınacağı belirtilmiş olup, ihtiyati tedbirin koşullarının bulunup bulunmadığının HMK’nın 389 vd. hükümlerine göre belirlenmesi gerekir. Yani, TTK’nın 638/2. maddesindeki tedbirlere hükmedebilmek için, ihtiyati tedbirin koşullarının bulunması gerekir. Bu bağlamda davacı, geçici hukuki koruma kararı verilmezse telafisi güç veya imkansız zararların doğacağını ve davadaki haklılığını yaklaşık olarak ispatlamalıdır. Somut olayda, davacı taraf, davalı şirketin faal olmadığını, tek mal varlığının belirtilen taşınmaz olduğunu, atıl vaziyetteki şirketin tek mal varlığının da zayi olacağını ileri sürerek, şirketin tasfiyesi, ortaklıktan çıkma ve çıkma payının ödenmesini talep etmiş, ayrıca TTK’nın 638/2 maddesi uyarınca şirketin tek mal varlığı olan “İstanbul, Ataşehir, Barbaros Mahallesi, 2525 ada, 11 parsel”de kayıtlı taşınmaza üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için tedbir konulmasına karar evrilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi ara kararında, dosya kapsamında bulunan delillerin HMK 389 vd. maddeleri uyarınca değerlendirilmesi sonucu, HMK’nın 390/3. maddesindeki yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle talebin reddine karar vermiştir. Somut olayda, davacının ileri sürdüğü hususlar, yargılama içinde toplanıp incelenecek deliller ışığında yargılama sırasında ortaya çıkacaktır. Ara karar tarihi itibariyle HMK’nın 390/3. maddesinde belirtilen yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden, değişen durumlara göre ilk derece mahkemesinde yeniden tedbir talep edilmesi de mümkün olduğundan, ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ilk derece mahkemesi ara kararında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin ilk derece mahkemesinin 20.06.2023 tarihli ara kararına yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan sebeplerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 391/3. maddeleri uyarınca, davacı vekilinin ilk derece mahkemesinin 20.06.2023 tarihli ara kararına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Yeterince harç alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığını, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.14.09.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.