Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/1713 E. 2023/1347 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1713
KARAR NO: 2023/1347
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17.02.2023 ve 28.03.2023 tarihli ara kararlar.
NUMARASI: 2023/99 Esas
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında 28.03.2023 ve17.02.2023 tarihli ara kararlarda yazılı nedenlerle tedbir talebinin reddine dair verilen ara kararlara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı şirkette hissedar olduğunu, davalı şirketin 28.11.2022 tarihinde yapılan 2021 yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısına iştirak ettiklerini, alınan birtakım kararlara muhalefet ettiklerini, muhalefet şerhlerinin de toplantı tutanağına işlendiğini, şirket genel kurulunda alınan birtakım kararların kanunun emredici hükümlerine, esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük, iyi niyet kurallarına açıkça aykırı olup işbu kararların iptali gerektiğini, genel kurulun 4,5 ve 6.maddelerinin iptali gerektiğini, bilançonun gerçeği yansıtmadığını, şirketin 2020 yılında kar açıklarken 2021 yılında zarar açıklamasının izaha muhtaç olduğunu, 2021 yılında brüt satışların % 44 artış göstermesine rağmen zarar etmesinin mümkün olmadığını, yine şirketin ticari alacakları varken kredi çekilmesinin şirketin kötü yönetildiğinin ve zarar ettirildiğinin göstergesi olduğunu, yine matrah arttırımı yapmak için ek vergi ödenerek şirketin zarar ettirildiğini, davalı şirket ortakları ve yöneticilerinin, şirketin kapalı aile şirketi olmasından yararlanarak pek çok usulsüzlüğe imza attığı şüphesi bulunduğunu, hal böyle olunca sıralı ve sistematik hileli ve usulsüz işlemler eli ile bilançoya istediği gibi müdahale etme olanak ve ihtimali bulunan yönetim kurulu üyelerinin ibrasının da hukuka aykırı olup iptali gerektiğini, özel denetçi atanması taleplerinin de haksız şekilde reddedildiğini, 2016 yılında sunulan faaliyet raporunun gerçeği yansıtmadığını, bunun için İstanbul 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/684 Esas sayılı dosyası ile açılan davanın derdest olduğunu, bu dosyada verilen kararda fiktif kasa oluşturulduğu, harcamaların mali tablolarda doğru gösterilmediği, işlemlerin belgelendirilemediği tespiti yapıldığını, 7 numaralı maddede ise bağımsız denetim firması olarak mevcut yönetim kurulu üyeleri ile bağlantısı bulunan … AŞ şirketinin seçildiğini, bu şirketin, usulsüz işlemleri örtmek için seçildiğini, bu nedenle 7.maddenin de iptali gerektiğini, uzun yıllardır kar payı ödemesi yapılmadığını, 6.maddede yine aynı yönde karar alındığını, şirketin bunu sürekli hale getirdiğini 8.maddede yönetim kurulu üyelerinin huzur hakkı ödenmesine karar verildiğini, yönetim kurulu üyelerinin başka şirketlerde de benzer görevleri olduğunu, bu nedenle ödenen ücretlerin harcadıkları mesai karşılığında fahiş olduğunu ileri sürerek, davalı şirketin 28/11/2022 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 4,5,6,7 ve 8 nolu kararların iptali ile söz konusu gündem maddelerinin yürütülmesinin geri bırakılması, denetim kayyımı atanması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk derece mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 17.02.2023 tarihli ara kararında;”Davacılar vekili 10/02/2023 tarihli dava dilekçesi konu kısmında 28/11/2022 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında Tesis Edilen 4,5,6,7 ve 8 nolu kararların iptali ile icrasının geri bırakılmasına, müvekkilleri zarara uğratıcı eylemler sebebiyle şirkete tedbiren karar kesinleşinceye kadar kayyım atanmasını talep etmiştir. Davalı şirket organsız kalmadığı gibi Yönetim Kurulu üyelerinin işlemlerinden dolayı zarar doğması halinde yöneticilerin sorumluluğuna başvurulabilecek olması ve ara karar tarihi itibariyle sunulan belgelerin de HMK’nın 390/3. maddesi anlamında yaklaşık ispat yükümlülüğünü karşılamadığından şartları oluşmayan tedbir talebinin reddine karar vermiştir.” gerekçesiyle, kayyım atanması yönündeki tedbir isteminin reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 28.03.2023 tarihli ara kararında ise; “Dosyanın mevcut durumu itibariyle davacı tarafından ileri sürülen iddiaların yaklaşık ispat koşulunun bu aşamada gerçekleşmediği, tedbir kararı verilmemesi halinde davacının haklarının elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da ciddi zarar göreceği konusunda bu aşamada bir kanaat oluşmadığından genel kurul toplantısında alınan 4,5,6,7 ve 8 nolu kararların yürütülmesinin tedbiren geri bırakılmasına karar verilmesi talebinin reddine karar verilmiştir.” gerekçesiyle, davacılar vekilinin 28/11/2022 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 4,5,6,7 ve 8 nolu kararların yürütülmesinin geri bırakılmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermiştir. Bu ara kararlara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekili, 17.02.2023 tarihli ara karara yönelik istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava dilekçesini tekrarla, mahkemenin 17.02.2023 tarihli ara kararı ile istinaf kanun yolu açık olmak üzere kayyım atanması talebinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, genel kurulun 4,5,6,7 ve 8.maddelerinin iptalinin istendiğini, amacın şirketin devamlılığını ve şirketteki iş ve işlemlerin usulüne uygun yürütülmesi gerekliliğine binaen şirkete kayyım atanması talep edildiğini, bilanço ve gelir tablolarının onaylanması, yönetim kurulu üyelerinin ibrası (gündemin 5. maddesi) ve kar dağıtımı kararlarının(gündemin 6. maddesi) açıkça hukuka aykırı olduğunu, bilançonun gerçeği yansıtmadığını, şirketin zararda gösterildiğini, matrah arttırımından kaynaklanan vergi dolayısıyla şirketin zarar ettiğini, bu durumun şirkete ek vergi yükü getirdiğini, yönetim kurulu başkanı …’nun da açıkça kabulünde olduğunu, bu durumun şirketin finansal tablolarını, kayıtlarını usulüne uygun tutmadığının ve bu nedenle matrah artımına başvurulduğunun bir göstergesi olduğunu, özel denetim taleplerinin de oy çokluğu ile reddedildiğini, davalı şirket tarafından kar payı dağıtılmaması sürekli ve devamlı hale getirildiğini, davacı müvekkillerinin pay sahipliğinden doğan haklarının da kısıtlandığını, bu durumun da davalı şirkete kayyım atanmasını gerekli kıldığını, ticari ortaklıkların nihai amacı kar elde etmek ve bunu ortaklarına dağıtmak olduğunu, kar payının ortaklar açısından müktesep hak teşkil ettiğini, kar payı dağıtmamanın veya bu oranı düşük tutmanın pay sahibini, anonim şirket vesilesi ile bir kazanç elde etmek isteyen ve bu amaçla şirkete katılan bir yatırımcı olmaktan çıkaracağını, tasarruf yükümlülüğü ile şirketi destekleyen kişi konumuna sokacağını, şirketin yönetimine hakim olan pay sahiplerinin müvekkili pay sahiplerinin malvarlığının bir parçası olan sermaye paylarından diledikleri gibi yararlandığını, uzun yıllardır kar dağıtımı yapılmamasının usule yasaya aykırı olduğunu, gerçeği yansıtmayan mali tablolara dayanması sebebiyle kar dağıtmama kararının da iptali gerektiğini, ayrıntılı bilançoda da öz kaynaklar toplamı 5.379.8835,57-TL olarak göründüğünü, dolayısıyla şirketin öz kaynakları bu denli yüksek iken, kar dağıtımı yapılmamasının açık bir şekilde pay sahibi müvekkillerinin haklarına halel getirmekte olduğunu, bu hususun dahi ilgili genel kurul kararının başlı başına iptali ile davalı şirkete kayyım atanmasını gerektirmekte olduğunu, gündemin 8.maddesinde kararlaştırılan huzur hakkı kılıfı altında maaş olarak aldıkları ücretlerin fahiş olduğunu, bu maddenin de iptali gerektiğini, kar payı dağıtmaktan imtina eden bir şirketin (görünürdeki) karının yüksek bir bölümünu ücret olarak yönetici sifatı ile hakim ortaklara ödenmesinin kötü niyete delalet ettiğini, esasen ücret ve diğer menfaatlerin kendi menfaatleri göz önünde tutularak ama ücret kisvesi altında bilançoda yer bulan örtülü kar payı aktarımı yapıldığını, ayrıca bu meblağların hangi ölçüler çerçevesinde belirlendiğinin bilinmediğini, maliyet politikalarının şeffaflık ilkesinden yoksun olduğunu, kanunun amir hükümlerine aykırı 28.11.2022 tarihli olağan genel kurul toplantısının 4,5,6,7 ve 8 numaralı kararlarının uygulanması ve şirkete kayyım atanmaması halinde telafisi güç durumlar oluşacağını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve tedbir taleplerinin reddine ilişkin ara kararın kaldırılmasına, karar verilmesini istemiştir. İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekili, 28.03.2023 tarihli ara karara yönelik istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava dilekçesini tekrarla, mahkemenin 28.03.2023 tarihli ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, genel kurulun 4,5,6,7 ve 8.maddelerinin iptalinin istendiğini, ayrıca yürütmesinin durdurulması yönünde ki taleplerinin reddinin hatalı olduğunu, bilanço ve gelir tablolarının onaylanması, yönetim kurulu üyelerinin ibrası (gündemin 5. maddesi) ve kar dağıtımı kararlarının(gündemin 6. maddesi) açıkça hukuka aykırı olduğunu, bilançonun gerçeği yansıtmadığını, şirketin zararda gösterildiğini, matrah arttırımından kaynaklanan vergi dolayısıyla şirketin zarar ettiğini, bu durumun şirkete ek vergi yükü getirdiğini, yönetim kurulu başkanı …’nun da açıkça kabulünde olduğunu, bu durumun şirketin finansal tablolarını, kayıtlarını usulüne uygun tutmadığının ve bu nedenle matrah artımına başvurulduğunun bir göstergesi olduğunu, özel denetim taleplerinin de oy çokluğu ile reddedildiğini, davalı şirket tarafından kar payı dağıtılmaması sürekli ve devamlı hale getirildiğini, davacı müvekkillerinin pay sahipliğinden doğan haklarının da kısıtlandığını, bu durumun da davalı şirkete kayyım atanmasını gerekli kıldığını, ticari ortaklıkların nihai amacı kar elde etmek ve bunu ortaklarına dağıtmak olduğunu, kar payının ortaklar açısından müktesep hak teşkil ettiğini, kar payı dağıtmamanın veya bu oranı düşük tutmanın pay sahibini, anonim şirket vesilesi ile bir kazanç elde etmek isteyen ve bu amaçla şirkete katılan bir yatırımcı olmaktan çıkaracağını, tasarruf yükümlülüğü ile sirketi destekleyen kişi konumuna sokacağını, şirketin yönetimine hakim olan pay sahiplerinin müvekkili pay sahiplerinin malvarlığının bir parçası olan sermaye paylarından diledikleri gibi yararlandığını, uzun yıllardır kar dağıtımı yapılmamasının usule yasaya aykırı olduğunu, gerçeği yansıtmayan mali tablolara dayanması sebebiyle kar dağıtmama kararının da iptali gerektiğini, ayrıntılı bilançoda da öz kaynaklar toplamı 5.379.8835,57-TL olarak göründüğünü, dolayısıyla şirketin öz kaynakları bu denli yüksek iken, kar dağıtımı yapılmamasının açık bir şekilde pay sahibi müvekkillerin haklarına halel getirmekte olduğunu, bu husus dahi ilgili genel kurul kararının başlı başına iptali ile kararların yürütmesinin durdurulması gerekliliğini ortaya koyduğunu, gündemin 8.maddesinde kararlaştırılan huzur hakkı kılıfı altında maaş olarak aldıkları ücretlerin fahiş olduğunu, bu maddenin de iptali gerektiğini, kar payı dağıtmaktan imtina eden bir şirketin (görünürdeki) karının yüksek bir bölümünÜ ücret olarak yönetici sifatı ile hakim ortaklara ödenmesinin kötü niyete delalet ettiğini, esasen ücret ve diğer menfaatlerin kendi menfaatleri göz önünde tutularak ama ücret kisvesi altında bilançoda yer bulan örtülü kar payı aktarımı yapıldığını, ayrıca bu meblağların hangi ölçüler çerçevesinde belirlendiğinin bilinmediğini, maliyet politikalarının şeffaflık ilkesinden yoksun olduğunu, kanunun amir hükümlerine aykırı 28.11.2022 tarihli olağan genel kurul toplantısının 4,5,6,7 ve 8 numaralı kararlarının uygulanması halinde telafisi güç durumların oluşacağını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve tedbir taleplerinin reddine ilişkin ara kararın kaldırılmasına, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, 28.11.2023 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların iptali istemine; istinaf, şirkete kayyım atanması ve genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulması yönündeki ihtiyati tedbir taleplerinin reddine dair verilen 17.02.2023 ve 28.03.2023 tarihli ara kararlara ilişkindir. İlk derece mahkemesince, genel kurul toplantısında alınan kararların yürütülmesinin durdurulması ve şirkete kayyım atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmiş; bu ara kararlara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacılar vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekili, davalı şirketin 28.11.2022 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kararların usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu sebeple yok hükmünde olduğunu ileri sürerek, alınan kararların iptalini talep etmiş, ayrıca şirkete kayyım atanması ve genel kurul toplantısında alınan kararların yürütülmesinin durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir. Mahkemece,17.02.2023 tarihli ara karar ile kayyım atanması, 28.03.2023 tarihli ara kararla da genel kurul toplantısında alınan kararların yürütmesinin durdurulması yönündeki ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin 28.11.2022 tarihli genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulması talebine ilişkin verilen 28.03.2023 tarihli ara karar yönünden yapılan incelemede; İlk derece mahkemesince, TTK’nın 449. maddesi gereğince yönetim kurulu başkanına görüşlerini bildirmek üzere tebligat çıkarıldığı, yönetim kurulu başkanı ve üyelerinin vekilince beyanda bulunulduğu görülmüştür. TTK’nın 449. maddesine göre genel kurul kararlarının iptali davası açıldığı taktirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra dava konusu kararların yürütmesinin geri bırakılmasına karar verebilir. Mahkemenin bu konudaki takdir hakkının nasıl kullanacağı konusunda, tamamlayıcı hukuk kuralı olarak HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde yer verilen ihtiyati tedbirlere ilişkin hükümlerinden yararlanılmalıdır. HMK’nın 389.maddesi “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir.” hükmünü, aynı Kanun’un 390/3.maddesi ise “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Buna göre genel kurul kararlarının iptali davalarında TTK’nın 445. maddesi gereğince, alınan kararların yasaya, anasözleşmeye veya objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun da yaklaşık olarak ispat edilmesi gerekmektedir. 28.11.2023 tarihli genel kurul toplantısında alınan 4,5 ve 6 numaralı kararların bilanço ve gelir tablosunun onaylanmasına, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ve kar dağıtımına ilişkin olduğu, 7.maddenin bağımsız denetçi atanmasına, 8.maddenin ise huzur hakkı ödenmesine ilişkin olduğu, davacıların 487.500 olumsuz oyuna karşın 4.252.500 olumlu oyla bu kararların kabulüne karar verildiği, davacıların muhalefet şerhinin bulunduğu görülmektedir. Dava dilekçesinde, 28.11.2022 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kararlarının iptali ile bu kararların icrasının geri bırakılması talep edilmiş, bu taleplere ilişkin iddialar ileri sürülmüş, ilk derece mahkemesi tarafından somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir. Yukarıda da belirtildiği üzere, tedbir talep eden taraf, davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Somut olayda, dava konusu 28.11.2022 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararlar yönünden ihtiyati tedbir şartlarının oluşmadığı anlaşıldığından mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Davacı vekilinin şirkete kayyım atanması şeklinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebinin reddine ilişkin verilen17.02.2023 tarihli ara karar yönünden yapılan incelemede; Tüzel kişilerde asıl olan, tüzel kişiliğin seçilmiş yöneticileri tarafından, şirket ana sözleşmesi ve ticari hayatın gereklerine göre yönetilmesidir. Somut olayda, herhangi bir organ boşluğu bulunmadığı gibi tüzel kişinin mal varlığının azaltıldığına, yöneticilerin şirkete zarar verici eylemlerde bulunarak şirketi zarara uğrattıklarına ilişkin davacı iddialarının, mahkemece talebin değerlendirildiği tarih itibariyle yaklaşık ispat ölçüsünde ispatlandığından da söz edilemez. Yargılamanın ilerleyen aşamalarında sunulacak deliller ışığında yaklaşık ispatın gerçekleşmesi halinde, yargılamanın her aşamasında yeniden ihtiyati tedbir talep edilmesi ve mahkemece yeniden yapılacak değerlendirme sonucu verilen karara karşı kanun yolunun açık olması karşısında, mahkemenin bu aşamada tedbirin reddine ilişkin ara kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenlerle davacı vekilinin 17.02.2023 ve 28.03.2023 tarihli ara kararlara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle; HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ihtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin 17.02.2023 ve 28.03.2023 tarihli ara kararlara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle ;1-HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 391/3. maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir talep eden davada davacılar vekilinin 28.03.2023 ve 17.02.2023 tarihli ara kararlara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılması gereken 738,00 TL istinaf başvuru harcının tahsiline, Hazineye gelir kaydına, bakiye 269,85 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 14.09.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve HMK 391/son maddeleri uyarınca karar kesindir.