Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/151 E. 2023/614 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/151
KARAR NO: 2023/614
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 30/11/2022
NUMARASI: 2022/469 E. – 2022/822 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın husumet nedeniyle reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin çeşitli tarihlerde dava dışı … Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin hisse senetlerini aldığını, SPK’nın 03.12.2020 tarihli kararı ile onaylanan sermaye azaltımı ile eş anlı gerçekleştirilen sermaye artırımından şirketin gelir elde ettiğini, 18.12.2020 tarihinde …’ta ilan edilen izahnamenin 27.2 nolu “Halka Arzın Gerekçesi ve Halka Arz Gelirlerinin Kullanım Yerleri” başlıklı bölümündeki açıklamalara göre, elde edilecek gelir ile şirketin kur riskinin azaltılması için döviz borçlarının kapatılması, alt yapı ve tesis yatırımı yapılması, işletme sermayesinin güçlendirilerek üretim maliyetlerinin düşürülmesi ve satın alma politikalarının revize edilmesinde kullanılacağının belirtildiğini, şirketin büyüme hedefinin … açıklamasından anlaşılması nedeniyle müvekkilinin de bedelli sermaye artırımına katıldığını, ancak sermaye azaltımı ile eş anlı gerçekleştirilen sermaye artırımından elde edilen gelirin % 49’un denk gelen 31.000.000 TL’nin izahnameye aykırı şekilde … Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin (…) paylarının devralınmasında kullandığını, 24.03.2021 tarihinde …’ta yayınlanan özel durum açıklamasında … paylarının alımı için 4.000.000 USD kredi kullanılacağının belirtilmesine rağmen, 08.04.2021 tarihinde gerçekleştirilen ödemenin 31.000.000 TL tutarındaki kısmının halka arz gelirlerinden karşılanmış olması yönündeki değişiklik hakkında kamuya açıklama yapmadığından 29.04.2021 tarihinde SPK tarafından şirkete idari para cezası uygulandığını ve şirketin bu cezalar nedeniyle ciddi zarara uğradığını, şirket yetkilileri tarafından yapılan hukuka aykırı işlemlerle yatırımcıların ve müvekkilinin zarara uğradığını, bedelli sermaye artırımından toplanan paranın izahnamede belirilen konularda kullanılması halinde şirketin daha güçlü bir sermayeye sahip olacağını, bu paranın açıklama yapılmadan … alımı için kullanılması ile şirketin değerinin düştüğünü ileri sürerek, şimdilik 2.000,00 TL tazminatın faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle; yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun tali olduğunu tazminat talebinin payları ihraç edene yöneltilmeden doğrudan yönetim kurulu üyelerine yönetilemeyeceğini, SPK’nın 32/6. Maddesi uyarınca, kamuyu aydınlatma belgelerinden doğan tazminat talebinin, zararın meydana geldiği tarihten itibaren altı ay içinde zamanaşımına uğrayacağını, şirket yöneticilerinin kusurları sebebiyle zarar oluştuğunun kanıtlanamadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Somut olayda öncelikle, söz konusu talebin davacının doğrudan mı yoksa dolaylı zararını mı oluşturduğu hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Doğrudan ve dolaylı zarar ayrımı anonim şirketler hukukunda sorumluluk çerçevesinde, ortağın veya alacaklının doğrudan kendi malvarlığında mı, yoksa şirketin zararı dolayısıyla ‘yansıma’ bir zarara mı maruz kaldığı sorusunu cevaplamaya yarar. Bu iki kavram yalnızca ortakların ve alacaklıların zararı halinde kullanılır, zira sorumluluk hükümleri çerçevesinde anonim şirket yalnızca doğrudan zarara uğrayabilir, ortaklar ve alacaklılar bakımından ise hem doğrudan hem de dolaylı zarar söz konusu olabilir. Doğrudan doğruya zarar, şirket ortaklarının ve alacaklıların yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda şirketin zararından bağımsız olarak uğradıkları zarardır. Şirketin ortakları ve alacaklıları, ortaklık zarar görmeden de bir zarara uğrayabilirler. İşte ortaklık malvarlığında herhangi bir azalma meydana gelmeden ortağın ve alacaklının malvarlığında meydana gelen azalmaya anonim şirketler hukukunda doğrudan zarar denilmekte ve bu durumda pay sahibine hükmedilecek tazminatın kendisine ödenmesi talebiyle dava açma imkanı tanınmaktadır. Ortakların veya alacaklıların doğrudan doğruya zararı, yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda bu kimselerin ferdi ve hususi haklarının ihlali şeklinde ortaya çıkar. Ortakların ve alacaklıların doğrudan zararına ilişkin olarak başlıca şu örnekler verilebilir: Sermaye artırımında ortağın rüçhan hakkının kullanımının engellenmesi, ortağa payına uygun temettü ödenmemesi, ortağın genel kurul toplantısına katılmasına veya toplantıda oy kullanmasına haksız yere engel olunması, hazırlanan yanlış bilançoya istinaden ortağın hisselerini satması veya yeni hisse senedi alarak zarara uğraması, alacaklının yanlış bilgiye dayanarak şirkete kredi açması. Alacaklıların ve ortakların doğrudan zarar görmeleri nedeniyle uğradıkları zararın tazminini talep etmeleri, genel hukuk prensibi olan sorumluluğun bir sonucudur. Doğrudan doğruya uğranılan zararlardan dolayı açılacak davalarda ortaklar ve alacaklılar tazminatın kendilerine verilmesini talep edebilirler. Birden fazla pay sahibi veya alacaklı aynı fiille zarara uğramış olsalar dahi talep edilebilecek tutar bizzat uğradıkları zarar ile sınırlıdır. Aslında ortakların ve alacaklıların doğrudan zararı anonim şirketler hukukuna özgü tipik bir sorumluluk davası olmayıp şirketin haksız fiilini teşkil eder. O nedenle bu davalarda anonim şirketlere özgü aktif ve pasif dava ehliyeti, doğrudan ve dolaylı zarar, farklılaştırılmış teselsül gibi özel düzenlemeler dışında esas itibarıyla haksız fiil sorumluluğuna ilişkin zarar, illiyet bağı, hukuka aykırılık ve kusura ilişkin kurallar uygulama bulur. Doğrudan zarara istinaden dava hakkı her bir ortağa ve alacaklıya direk ve kişisel olarak tanınmıştır. Diğer ortakların, alacaklıların veya şirketin tazminat talebinden tamamen bağımsızdır. Zararın doğrudan zarar olması halinde, ortak bu davayı hem yönetim kurulu üyelerine hem de şirkete yöneltebilir. Dolayısıyla zarar olarak nitelendirilen zarar ile kastedilen, ortakların veya alacaklıların, yönetim kurulu üyelerinin ortaklık malvarlığını kötüleştiren davranışlarından şirketin zarara uğraması neticesinde uğradıkları zarardır (yansıma zarar). Burada doğrudan zarar gören şirket olmakla birlikte, onun malvarlığında azalma meydana getiren bütün işlemler, ortaklar ve alacaklılar bakımından dolayısıyla zarar teşkil etmektedir, çünkü bu zarar nedeniyle şirketin ödeme gücünde meydana gelen azalma, alacaklıların ve ortakların taleplerinde bir kayba yol açmaktadır. 6102 sayılı TTK mülga TTK md. 309 dan farklı olarak dolaylı zarar kavramını kullanmamış, şirketin uğradığı zararın şirket ve ortaklar tarafından talep edilebileceğini belirterek dolaylı zarara üstü kapalı olarak yer vermiştir. Ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararından ancak şirketin zarara uğraması ve bu zararın ortakların ve alacaklıların malvarlığında bir azalmaya sebep olması halinde bahsedilebilir. Şirketin zararı ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararının ‘olmazsa olmaz’ şartıdır. Dolaylı zararın talebi halinde ise davanın şirkete yöneltilmesi mümkün değildir. Zira bu durumda asıl zarara uğrayan şirketin kendisidir. Ortak ile alacaklı, şirketin zararının giderilmesi talebiyle bu davayı açmaktadır. Ortak ile alacaklı, şirketin zararının giderilmesi talebiyle bu davayı açmaktadır. Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler çerçevesinde, davacı tarafından, ‘şirket yöneticilerinin haksız işlemleri nedeniyle SPK tarafından şirkete idari para cezası uygulandığı, yine şirket yetkililerinin işlem ve eylemleri nedeniyle şirketin değerinin düşürüldüğü’ şeklindeki iddialara dayalı zararın tazmini talep edilmiş olup, davacının dava dilekçesi kapsamında iddia ettiği zararların dolaylı zarar niteliğinde olduğu anlaşılmakla hükmedilecek tazminatın şirkete ödenmesi talep edebileceği, ancak davacı vekilinin ise 17/08/2022 tarihli cevaba cevap başlıklı beyan dilekçesinde açıkça talep sonucunun davacı müvekkili lehine yapıldığını, davacı zarının TTK’nun 553. md kapsamında davalılardan talep edildiğini belirtmesi karşısında, benzer mahiyetteki Yargıtay 11. HD’nin 2018/3034 E. 2019/4617 K. Sayılı ilamı, İstanbul BAM 43. HD’nin 2021/1254 E. 2021/1540 K. Sayılı ilamı, İstanbul BAM 43. HD’nin 2021/827 E. 2021/830 K. Sayılı ilamı, İstanbul BAM 13. HD’nin 2020/758 E. 2020/974 K. Sayılı ilamındaki açıklamalar dikkate alınarak, davanın aktif dava ehliyeti yokluğu…” gerekçesiyle, davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilinin çeşitli tarihlerde aldığı hisse senetleriyle şirkete ortak olduğunu, SPK’nın 03.12.2020 tarihli kararı ile onaylanan sermaye azaltımı ile eş zamanlı gerçekleştirilen sermaye artırımından elde edilecek gelirin ne şekilde kullanılacağının 18.12.2020 tarihinde …’ta yayınlanan izahnamede gösterildiğini, müvekkilinin bu izahnamede belirtilen şekilde işlem yapılması halinde şirketin büyüyeceği düşüncesiyle sermaye artırımına katıldığını, ancak sermaye artırımından elde edilen gelirin %49’una tekamül eden 31.000.000 TL’nin izahnamenin aksine … Maddeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin paylarının devir alınmasında kullanıldığını, 24.03.2021 tarihinde …’ta yayınlanan özel durum açıklamasında … paylarının alım bedelinin 4.000.000 USD’si için kredi kullanılacağının belirtilmesine rağmen, 08.04.2021 tarihinde gerçekleştirilen ödemenin 31.000.000 TL tutarındaki kısmının halka arz gelirlerinden karşılanmasına rağmen değişiklik hakkında …’a açıklama yapılmaması nedeniyle 29.04.2021 tarihinde SPK tarafından idari para cezaları uygulandığını, hukuka aykırı işlemlerle şirketin zarara uğratıldığını, toplanan bedelin izahnamede belirtilen döviz borçlarının kapanması, yatırım yapılması, maliyet düşümü ve satın alma politikalarının revize edilmesi için kullanılması halinde şirketin daha değerli bir şirket haline gelebileceğini, açıklama yapılmadan toplanan paranın izahnamede belirtilen amaç dışında kullanılmasının şirketin değerinin düşmesine sebep olduğunu, ortaklara şirketin doğrudan uğradığı zararlar nedeniyle dava açma hakkı tanınmasının yanı sıra, ortakların doğrudan uğradığı zararlar bakımından da ayrıca dava açabileceklerini, müvekkilinin yöneticilerin eylemleri nedeniyle pay sahibi olarak zarara uğradığınını, davalılarca belirtilen izahnameye göre müvekkilinin sermaye artımına katıldığını, izahnameye aykırı işlemler yapılarak şirketin zarara uğratıldığını, müvekkilinin halen dışı … Şirketinde hissesi bulunduğunu, bu nedenle müvekkilinin uğradığı doğrudan zararların tespiti ile tahsili gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, TTK’nın 553. maddesi uyarınca, şirket yöneticileri aleyhine açılmış bir sorumluluk davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin hisse senetlerini alarak şirkete ortak olduğunu, halka açık şirketin, SPK’nın 03.12.2020 tarihli kararı ile onaylanan sermaye azaltımı ile eş anlı gerçekleştirilen sermaye artırımından elde edeceği gelirin ne şekilde harcanacağının 18.12.2020 tarihinde …’da ilan edilen izahnamede belirtildiğini, ancak şirket yöneticilerince bu izahnameye aykırı şekilde sermaye artırımından elde edilen geliri harcayarak şirketi ve ortakları zarara uğrattıklarını, paranın harcanacağı yeni yerin usulüne uygun ve süresinde …’a bildirilmemesi nedeniyle SPK tarafından yazılan cezalarla şirketin zarara uğratıldığını belirterek, bu zarardan payına düşen kısmın tespiti ile tahsilini istemiştir. Doğrudan zarar, anonim şirket ortaklarının veya alacaklılarının, yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda, şirketin zararından bağımsız olarak uğradıkları zararlardır. Dolaylı zararda ise, ancak ortaklığın zarara uğraması ve bu zararın ortaklığın mal varlığında bir azalmaya sebep olması halinde uğranılan zarar anlaşılır. Ortaklığın zararı, ortakların ve alacaklıların dolaylı zararlarının ön şartıdır. TTK’nın 553 ve 555/1. maddesine göre yönetim kurulu üyeleri kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri taktirde şirketin uğradığı zararın tazminini her pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini talep edebilir. Yönetici aleyhine açılacak sorumluluk davası, doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir. Yöneticinin ortaklığın mal varlığının azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Yani davacının ortağı olduğu şirketin kötü yönetilmesi nedeniyle şirketin zarara uğratılması nedenine dayalı tazminat davasında, şirket yöneticisinin eylemleri nedeniyle uğranılan zarar, şirket açısından doğrudan, davacı ortak açısından ise dolaylı zarar olup, dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 555. (6762 sayılı TTK’nm 309.) maddesi hükmü gereğince hükmedilecek tazminatın şirkete verilmesinin talep edilmesi gerekmektedir. Davacı ortağın doğrudan bir zararı varsa bu zararın ortağa ödenmesi istenebilir. Davacı da eldeki davada zararın kendisine verilmesini talep etmiştir. Ancak davacının talep ettiği zarar, yukarıda belirtildiği gibi doğrudan zarar olmayıp dolaylı zarar niteliğindedir. Çünkü, bedelli sermaye artırımı ile elde edilen gelirin artırım izahnamesinde belirtilen yerde kullanılmaması ve başka bir şirketin alımında kullanılması ile bu alımın finansmanı hakkında süresinde …’a bildirimde bulunulmaması nedeniyle SPK tarafından yazılan idari para cezalarıyla şirketin zarara uğratıldığı ileri sürülmüştür. Bu zararlar, şirket açısından doğrudan zarar olmakla birlikte davacı ortak açısından dolaylı zarar niteliğindedir. Bilindiği gibi; Yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen şirket yöneticileri bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. Yönetici aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkı ortaklığa ait olup, böyle bir davanın açılabilmesi genel kurulun bu yönde bir karar alması koşuluna bağlıdır. Ancak, şirket ortaklarının da yöneticiler aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Ortaklar tarafından yönetici aleyhine sorumluluk davası açılabilmesi için genel kuruldan karar alınmasına gerek yoktur. Şirketin doğrudan zararı bulunması halinde TTK’nın 555.maddesi gereğince, pay sahiplerinin tazminatı ancak şirkete ödenmesini isteyebilecekleri, ancak davacının bu şekilde talepte bulunmayarak paranın kendisine ödenmesini talep ettiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafından istenilen zarar şirkete ait zarar olup, belirtilen şekilde şirketin uğradığı doğrudan zarar nedeniyle pay sahibi olan davacı ancak dolaylı zarar görmüş olabilir. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin karar ve gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmamakla, davacı vekilinin tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddi gerekmiştir. (Yargıtay 11. HD’nin 19.06.2019 tarih ve 2018/3034 E. 2019/416 K. Sayılı ilamı benzer şekildedir.) Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 06.04.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.