Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/150 E. 2023/700 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/150
KARAR NO: 2023/700
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 30.11.2022
NUMARASI: 2022/472 Esas – 2022/825 Karar
DAVA: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin farklı tarihlerde ve farklı bedellerde … TİCARET A.Ş’den hisse senedi aldığını, müvekkilinin hisse senedini aldıktan sonra, Sermaye Piyasası Kurulu’nun 03.12.2020 tarih ve 75/1473 sayılı kararı ile onaylanan sermaye azaltımı ile eş anlı gerçekleştirilen sermaye artırımından Şirket gelir elde ettiğini, 18.12.2020 tarihinde Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda (KAP) ilan edilen izahnamenin ( 27.2 nolu “Halka Arzın Gerekçesi ve Halka Arz Gelirlerinin Kullanım Yerleri” başlıklı bölümündeki açıklamalara göre, şirket elde edilecek gelir ile; ” Şirket’imizin kur riskine maruz kaldığı döviz borçlarının kapatılmasına, Ürün gamının geliştirilmesine yönelik makina, tesis ve altyapı yatırımlarının yapılmasına, (Ihracatı destekliyecek ürün gamı) (yeni pazarla oluşturacak) (türkiyede olmayan) İşletme sermayesinin güçlendirilerek üretim maliyetlerinin düşürülmesine ve satın alma politikalarının revize edilmesine, “karar verildiğini bildirdiğini, müvekkilinin yatırım yaptığı şirketin büyüme hedefinde olduğunu KAP açıklamalarından görüp, bedelli sermaye artışına katılım sağladığını, ancak şirket, sermaye azaltımı ile eş anlı gerçekleştirilen sermaye artırımından elde edilen gelirin 249’una tekamül eden 31.000.000-TL’yi 27.11.2020 tarihinde kamuya açıklanan fon kullanım yeri raporunda ve 18.12.2020 tarihinde Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda (KAP) ilan edilen izahnamenin 27.2nolu “FHalka Arzın Gerekçesi ve Halka Arz Gelirlerinin Kullanım Yerleri” başlıklı bölümündeki açıklamaların aksine … A.Ş’nin (…-…) paylarının devralınmasında kullandığını, ayrıca şirketin, 24.03.2021 tarihinde KAP’ta yayınlanan özel durum açıklamasında …-… paylarının alım bedelinin 4.000.000-ABD Doları tutarındaki kısmı için kredi kullanılacağı belirtilmiş olmasına rağmen, 08.04.2021 tarihinde gerçekleştirilen ödemenin 31.000.000-TL tutarındaki kısmının halka arz gelirlerinden karşılanmış olması yönündeki değişiklik hakkında kamuya açıklama yapmadığını, bu sebeplerle şirket’e, 29.04.2021 Tarihinde SPK tarafından idari para cezaları uygulandığını, şirketin bu cezalar nedeniyle ciddi maddi zarara uğradığını, şirket yetkilileri tarafından yapılan hukuka aykırı işlemlerle yatırımcıların büyük zarara uğratıldığını, müvekkilinin de onlardan birisi olduğunu, söz konusu bedelliden toplanan parayı şirket eğer ki izahnamede belirtilen döviz borçlarının kapanması, yatırım yapılması, maliyet düşümü ve satın alma politikalarının revize edilmesi için kullansaydı daha güçlü bir sermaye ile çok daha değerli bir şirket olacağını, ancak şirket yetkililerin bedelliden topladığı parayı hiçbir açıklama yapmadan …-… alımı için kullandığını ve şirket’in değerinin düşmesine sebep olduğunu, bu kapsamda TTK m.553 kapsamında işbu davayı açma zorunluluğunun hasıl olduğunu tüm bu nedenlerle müvekkilinin zararının bilirkişi maharetiyle tespit edilmesi ve devamında haklı davanın kabulü ile ile HMK m.107 kapsamında fazlaya dair talep ve dava hakları saklı katmak üzere şimdilik 2000 TL’nin dava tarihinden itibaren reeskont avans faiziyle birlikte davalılardan tahsiline ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle; yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun tali olduğunu, tazminat talebi ihraççıya yöneltilmeden yönetim kurulu üyelerine yönetilemeyeceğini, SPK m. 32/6 uyarınca, kamuyu aydınlatma belgelerinden doğan tazminat talebi, zararın meydana geldiği tarihten itibaren altı ay içinde zamanaşımına uğrayacağını, davacı tarafın şirket yöneticilerinin kusurları sebebiyle zarara uğradığını ispatlayamamakta olduğunu tüm bu nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın ve davacının tüm taleplerinin külliyen reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… davacı tarafından, ‘şirket yöneticilerinin haksız işlemleri nedeniyle SPK tarafından şirkete idari para cezası uygulandığı, yine şirket yetkililerinin işlem ve eylemleri nedeniyle şirketin değerinin düşürüldüğü’ şeklindeki iddialara dayalı zararın tazmini talep edilmiş olup, davacının dava dilekçesi kapsamında iddia ettiği zararların dolaylı zarar niteliğinde olduğu anlaşılmakla hükmedilecek tazminatın şirkete ödenmesi talep edebileceği, ancak davacı vekilinin ise 17/08/2022 tarihli cevaba cevap başlıklı beyan dilekçesinde açıkça talep sonucunun davacı müvekkili lehine yapıldığını, davacı zarının TTK’nun 553. md kapsamında davalılardan talep edildiğini belirtmesi karşısında, benzer mahiyetteki Yargıtay 11. HD’nin 2018/3034 E. 2019/4617 K. Sayılı ilamı, İstanbul BAM 43. HD’nin 2021/1254 E. 2021/1540 K. Sayılı ilamı, İstanbul BAM 43. HD’nin 2021/827 E. 2021/830 K. Sayılı ilamı, İstanbul BAM 13. HD’nin 2020/758 E. 2020/974 K. Sayılı ilamındaki açıklamalar dikkate alınarak…” , davanın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Somut olayda, bedelli sermaye artışı ”davalıların” kararıyla yapıldığını, izahnamenin ”davalılar” tarafından yazıldığını ve müvekkilinin bedelli sermaye artışına katılım sağladığını, ancak yine davalıların bizzat yaptığı işlemlerle izahnameye aykırı bir şekilde bedelli sermaye artışından gelen gelir ile (yani müvekkilden sağlanan gelir ile) …-… isimli şirket payları devir alındığını, . …-… isimli şirketten alınan paylardan müvekkilinin de dahil olmak üzere hiçbir ortağa pay da verilmediğini, görüldüğü üzere, müvekkillinin uğradığı zarar tamamen doğrudan zarar olduğunu, davalıların, doğrudan doğruya müvekkilinden elde ettiği gelir ile izahnameye aykırı işlem yaptığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2020/6333 K. 2021/6754 T. 1.12.2021 kararında da belirtildiği üzere; ”Yöneticilerin eylemleri sonucunda şirket ortaklarının doğrudan zararlarının varlığı halinde ise ortaklığın zararından müstakil olarak kişisel zararlar söz konusu olacağından ortaklar tazminatın kendilerine verilmesini isteyebilirler.” hükmü bulunduğunu, Müvekkilinin hala dava dışı … Şirketinde hissesi olduğunu, şirkette pay sahibi gerçek bir kişi olan müvekkilinin; bilirkişi maharetiyle doğrudan uğramış olduğu zararın tazmini için işbu davanın açıldığını, müvekkilinin bu davayı açamayacağı, doğrudan zararını tazmin edemeyeceğinin kabulü halinde, şirket yetkililerin, pay sahiplerini uğrattığı zararlardan pay sahiplerinin korunamayacağını, Ayrıca, gerekçeli kararda da belirtildiği gibi; 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda çokça tartışılan doğrudan zarar ve dolaylı zarar kavramlarına 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yer verilmediğini, Mülga kanun maddelerine atıf yapılarak ve müvekkilinin zararının yanlış nitelendirilerek haklı davamızın reddine karar verilmesini kabul etmenin mümkün olmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’ nın 553 vd. maddeleri uyarınca şirket yöneticisinin sorumluluğuna dayalı tazminat talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, eldeki davada, davalıların yöneticisi olduğu şirketten hisseler alarak hisse sahibi olduğunu, şirketin SPK ca onaylanan sermaye azaltımı ile eş anlı gerçekleştirilen sermaye arttırımından gelir elde ettiğini, ancak KAP ta ilan edilen izahnamenin 27.2 nolu “Halka Arzın Gerekçesi ve Halka Arz Gelirlerinin Kullanım Yerleri” başlıklı bölümünde açıklamanın aksine … A.Ş nin paylarının devralınmasında kullanıldığını, şirket yöneticilerinin bu uygulamaları nedeniyle SPK tarafından şirkete idari para cezası verildiğini, bu surette şirketin ve yatırımcılarının zarara uğratıldığını, davacının da yatırımcı olarak zarara uğramış olduğunu, şirketin değerinin düşmesine neden olunduğunu, bedelli sermaye artışı davalıların kararıyla yapılmış olup, izahnamenin davalılar tarafından yazıldığını ve davacının bedelli sermaye artışına katılımının sağlandığını, ancak davalı yöneticilerin izahnameye aykırı bir şekilde bedelli sermaye artışından gelen gelir ile …-… isimli şirket paylarını devir almaları ve bu şirketten davacıya ve diğer ortaklara pay verilmediğini, bu surette müvekkilinin uğradığı zararların davalılardan tahsili ile müvekkiline verilmesini talep etmiştir. Davacı, davalılara karşı açmış olduğu davada, dava dilekçesindeki talebini 6102 sayılı TTK’nın 553 maddesine dayandırmakla, yönetici aleyhine açılacak sorumluluk davası, doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir. Yöneticinin, ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Yani davacının davalı yöneticiler tarafından dava dışı şirketin kötü yönetilmesi nedeniyle şirketin zarara uğratılması nedenine dayalı tazminat davasında, şirket yöneticilerinin eylemleri nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zarar, şirket açısından doğrudan, davacı şirket ortağı açısından ise dolaylı zarar olup, dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 555. (6762 sayılı TTK’nm 309.) maddesi hükmü gereğince hükmedilecek tazminatın şirkete verilmesinin talep edilmesi gerekmektedir. Buna göre davacının ileri sürdüğü zarar, kendisi yönünden dolaylı zarar olup aksi yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Ayrıca TTK’nın 555 ve 556. maddeleri kapsamında şirketin uğradığı zararın tazminini talep eden pay sahibi veya alacaklının tazminatın şirkete ödenmesini isteyebileceği, davacı tarafın ise gerek dava dilekçesinde gerekse ilk derce mahkemesi gerekçesinde işaret edildiği üzere cevaba cevap başlıklı beyan dilekçesi içeriğinde, zarara yönelik tazminatın şirkete değil, kendisine ödenmesini talep ettiği anlaşıldığından, mahkemece verilen karara isabetli olup, aksi yöndeki davacı vekili istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 13.04.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.