Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/143 E. 2023/786 K. 03.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/143
KARAR NO: 2023/786
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/11/2022
NUMARASI: 2022/470 E. – 2022/823 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin farklı tarihlerde ve farklı bedellerde … AŞ’den hisse senedi aldığını, müvekkilinin hisse senedini aldıktan sonra, Sermaye Piyasası Kurulunun 03.12.2020 tarih ve 75/1473 sayılı kararı ile onaylanan sermaye azaltımı ile eş anlı gerçekleştirilen sermaye artırımından şirketin gelir elde ettiğini, 18.12.2020 tarihinde Kamuyu Aydınlatma Platformunda (KAP) ilan edilen izahnamenin 27.2 nolu “Halka Arzın Gerekçesi ve Halka Arz Gelirlerinin Kullanım Yerleri” başlıklı bölümündeki açıklamalara göre şirketçe elde edilecek gelir ile ” Şirketimizin kur riskine maruz kaldığı döviz borçlarının kapatılmasına, Ürün gamının geliştirilmesine yönelik makina, tesis ve altyapı yatırımlarının yapılmasına, (ihracatı destekliyecek ürün gamı) (yeni pazarla oluşturacak) (Türkiyede olmayan) işletme sermayesinin güçlendirilerek üretim maliyetlerinin düşürülmesine ve satın alma politikalarının revize edilmesine ” şeklinde karar verildiğinin bildirdiğini, müvekkilinin yatırım yaptığı şirketin büyüme hedefinde olduğunu, KAP açıklamalarından görüp bedelli sermaye artışına katılım sağladığını, ancak şirketin sermaye azaltımı ile eş anlı gerçekleştirilen sermaye artırımından elde edilen gelirin %49’una tekabül eden 31.000.000-TL’yi 27.11.2020 tarihinde kamuya açıklanan fon kullanım yeri raporunda ve 18.12.2020 tarihinde Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda (KAP) ilan edilen izahnamenin 27.2 nolu “Halka Arzın Gerekçesi ve Halka Arz Gelirlerinin Kullanım Yerleri” başlıklı bölümündeki açıklamaların aksine … Ticaret AŞ’nin (…) paylarının devralınmasında kullandığını, ayrıca şirketin, 24.03.2021 tarihinde KAP’ta yayınlanan özel durum açıklamasında … paylarının alım bedelinin 4.000.000-ABD Doları tutarındaki kısmı için kredi kullanılacağı belirtilmiş olmasına rağmen 08.04.2021 tarihinde gerçekleştirilen ödemenin 31.000.000-TL tutarındaki kısmının halka arz gelirlerinden karşılanmış olması yönündeki değişiklik hakkında kamuya açıklama yapmadığını, bu sebeplerle şirket’e, 29.04.2021 Tarihinde SPK tarafından idari para cezaları uygulandığını, şirketin bu cezalar nedeniyle ciddi maddi zarara uğradığını, şirket yetkilileri tarafından yapılan hukuka aykırı işlemlerle yatırımcıların büyük zarara uğratıldığını, müvekkilinin de onlardan birisi olduğunu, söz konusu bedelliden toplanan paranın şirketçe izahnamede belirtilen döviz borçlarının kapanması, yatırım yapılması, maliyet düşümü ve satın alma politikalarının revize edilmesi için kullansaydı daha güçlü bir sermaye ile çok daha değerli bir şirket olacağını, ancak şirket yetkililerin bedelliden topladığı parayı hiçbir açıklama yapmadan … hisse alımı için kullandığını ve şirket’in değerinin düşmesine sebep olduğunu, bu kapsamda TTK’nın 553.maddesi kapsamında işbu davayı açma zorunluluğunun hasıl olduğunu tüm bu nedenlerle müvekkilinin zararının bilirkişi maharetiyle tespit edilmesi ve devamında haklı davanın kabulü gerektiğini ileri sürerek, HMK’nın 107.maddesi kapsamında fazlaya dair talep ve dava hakları saklı katmak üzere şimdilik 2000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren reeskont avans faiziyle birlikte davalılardan tahsiline kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, savunmasında özetle; yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun tali olduğunu, tazminat talebinin ihracatçıya yöneltilmeden yönetim kurulu üyelerine yöneltilemeyeceğini, SPK’nın 32/6 maddesi uyarınca, kamuyu aydınlatma belgelerinden doğan tazminat talebinin, zararın meydana geldiği tarihten itibaren altı ay içinde zamanaşımına uğrayacağını, davacı tarafın şirket yöneticilerinin kusurları sebebiyle zarara uğradığını ispatlayamadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava, anonim şirket yöneticisinin sorumluluğu kapsamında oluşan zararın tazmini istemine ilişkindir.Anonim şirketlere ilişkin hukuki sorumluluk hükümleri, TTK’nın ikinci kitabının dördüncü kısmının sonunda, onbirinci bölümde m. 549 ilâ 561 arasında toplu olarak düzenlenmiş ve m. 549-555 de sorumluluk halleri altı başlık altında toplanmış bulunmaktadır. Sorumluluk hallerinin özel olarak sayıldığı başlıklarda, sorumluluğun konusu, sorumlular ve sorumluluk şartları ile sorumluluğun hukuki sonucu gösterilmiştir. Böylece, TTK m. 555 ilâ 561 de düzenlenen ve ortak hüküm niteliği taşıyan, şirketin zararına, müteselsil sorumluluğa, ibraya, zamanaşımına ve yetkili mahkemeye ilişkin hükümlerin de limited şirkette uygulanmasına imkan verilmiştir.Müdürlerin hukuki sorumluluğu esas itibariyle TTK’nun 553 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde organa özgü sorumluluğu, müdürlerin, yöneticilerin, tasfiye memurlarının sorumluluğu yanında, kurucuların sorumluluğunu da içerecek şekilde hüküm altına almıştır.Bilindiği gibi; Yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen şirket yöneticileri bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. Yönetici aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkı ortaklığa ait olup, böyle bir davanın açılabilmesi genel kurulun bu yönde bir karar alması koşuluna bağlıdır. Ancak, zarar gören ortakların da yöneticiler aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Ortak tarafından açılacak dava, ortaklığın dava açabilmesi için alınması gerekli genel kurul kararına bağlı da değildir. Ortakların dava açma hakkı da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik gösterir.Bu nedenle, ortağın doğrudan zararı ile dolaylı zararın açıklanması gerekmektedir.6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda çokça tartışılan doğrudan zarar ve dolaylı zarar kavramlarına 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yer verilmemiştir. Ancak yeni Kanunda da şirkete, pay sahiplerine ve alacaklılara uğradıkları zararlar için dava açma hakkı tanınmıştır. Bu kişiler, uğradıkları doğrudan zararların tazmini için kusurlu yönetim kurulu üyelerine yönelebilirler. Ayrıca şirketin uğradığı zararlardan yansıma yoluyla zarar gören yani dolaylı zarara uğrayan pay sahibi ve alacaklılar da belli koşullarda sorumluluk davası açabilirler (TTK 553, 556). Doğrudan ve dolaylı zararlar, yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak sorumluluk davasında pay sahipleri ve alacaklılar bakımından önemli kavramlardır. Yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının şirketin, pay sahibinin veya alacaklının alanında doğrudan yol açtığı zararlara doğrudan zarar denir. Yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının şirketin malvarlığına zarar verdiği ve bu zararın pay sahiplerini veya alacaklıları etkilediği zararlara da dolaylı zarar denir. Somut olayda öncelikle, söz konusu talebin davacının doğrudan mı yoksa dolaylı zararını mı oluşturduğu hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Doğrudan ve dolaylı zarar ayrımı anonim şirketler hukukunda sorumluluk çerçevesinde, ortağın veya alacaklının doğrudan kendi malvarlığında mı, yoksa şirketin zararı dolayısıyla “yansıma” bir zarara mı maruz kaldığı sorusunu cevaplamaya yarar. Bu iki kavram yalnızca ortakların ve alacaklıların zararı halinde kullanılır, zira sorumluluk hükümleri çerçevesinde anonim şirket yalnızca doğrudan zarara uğrayabilir, ortaklar ve alacaklılar bakımından ise hem doğrudan hem de dolaylı zarar söz konusu olabilir. Doğrudan doğruya zarar, şirket ortaklarının ve alacaklıların yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda şirketin zararından bağımsız olarak uğradıkları zarardır. Şirketin ortakları ve alacaklıları, ortaklık zarar görmeden de bir zarara uğrayabilirler. İşte ortaklık malvarlığında herhangi bir azalma meydana gelmeden ortağın ve alacaklının malvarlığında meydana gelen azalmaya anonim şirketler hukukunda doğrudan zarar denilmekte ve bu durumda pay sahibine hükmedilecek tazminatın kendisine ödenmesi talebiyle dava açma imkanı tanınmaktadır. Ortakların veya alacaklıların doğrudan doğruya zararı, yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda bu kimselerin ferdi ve hususi haklarının ihlali şeklinde ortaya çıkar. Ortakların ve alacaklıların doğrudan zararına ilişkin olarak başlıca şu örnekler verilebilir: Sermaye artırımında ortağın rüçhan hakkının kullanımının engellenmesi, ortağa payına uygun temettü ödenmemesi, ortağın genel kurul toplantısına katılmasına veya toplantıda oy kullanmasına haksız yere engel olunması, hazırlanan yanlış bilançoya istinaden ortağın hisselerini satması veya yeni hisse senedi alarak zarara uğraması, alacaklının yanlış bilgiye dayanarak şirkete kredi açması. Alacaklıların ve ortakların doğrudan zarar görmeleri nedeniyle uğradıkları zararın tazminini talep etmeleri, genel hukuk prensibi olan sorumluluğun bir sonucudur. Doğrudan doğruya uğranılan zararlardan dolayı açılacak davalarda ortaklar ve alacaklılar tazminatın kendilerine verilmesini talep edebilirler. Birden fazla pay sahibi veya alacaklı aynı fiille zarara uğramış olsalar dahi talep edilebilecek tutar bizzat uğradıkları zarar ile sınırlıdır. Aslında ortakların ve alacaklıların doğrudan zararı anonim şirketler hukukuna özgü tipik bir sorumluluk davası olmayıp şirketin haksız fiilini teşkil eder. O nedenle bu davalarda anonim şirketlere özgü aktif ve pasif dava ehliyeti, doğrudan ve dolaylı zarar, farklılaştırılmış teselsül gibi özel düzenlemeler dışında esas itibarıyla haksız fiil sorumluluğuna ilişkin zarar, illiyet bağı, hukuka aykırılık ve kusura ilişkin kurallar uygulama bulur.Doğrudan zarara istinaden dava hakkı her bir ortağa ve alacaklıya direk ve kişisel olarak tanınmıştır. Diğer ortakların, alacaklıların veya şirketin tazminat talebinden tamamen bağımsızdır. Zararın doğrudan zarar olması halinde, ortak bu davayı hem yönetim kurulu üyelerine hem de şirkete yöneltebilir.Dolayısıyla zarar olarak nitelendirilen zarar ile kastedilen, ortakların veya alacaklıların, yönetim kurulu üyelerinin ortaklık malvarlığını kötüleştiren davranışlarından şirketin zarara uğraması neticesinde uğradıkları zarardır (yansıma zarar). Burada doğrudan zarar gören şirket olmakla birlikte, onun malvarlığında azalma meydana getiren bütün işlemler, ortaklar ve alacaklılar bakımından dolayısıyla zarar teşkil etmektedir, çünkü bu zarar nedeniyle şirketin ödeme gücünde meydana gelen azalma, alacaklıların ve ortakların taleplerinde bir kayba yol açmaktadır.6102 s. TTK mülga TTK md. 309 dan farklı olarak dolaylı zarar kavramını kullanmamış, şirketin uğradığı zararın şirket ve ortaklar tarafından talep edilebileceğini belirterek dolaylı zarara üstü kapalı olarak yer vermiştir. Ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararından ancak şirketin zarara uğraması ve bu zararın ortakların ve alacaklıların malvarlığında bir azalmaya sebep olması halinde bahsedilebilir. Şirketin zararı ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararının “olmazsa olmaz” şartıdır.Dolaylı zararın talebi halinde ise davanın şirkete yöneltilmesi mümkün değildir. Zira bu durumda asıl zarara uğrayan şirketin kendisidir. Ortak ile alacaklı, şirketin zararının giderilmesi talebiyle bu davayı açmaktadır. Ortak ile alacaklı, şirketin zararının giderilmesi talebiyle bu davayı açmaktadır.Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler çerçevesinde, davacı tarafından, “şirket yöneticilerinin haksız işlemleri nedeniyle SPK tarafından şirkete idari para cezası uygulandığı, yine şirket yetkililerinin işlem ve eylemleri nedeniyle şirketin değerinin düşürüldüğü” şeklindeki iddialara dayalı zararın tazmini talep edilmiş olup, davacının dava dilekçesi kapsamında iddia ettiği zararların dolaylı zarar niteliğinde olduğu anlaşılmakla hükmedilecek tazminatın şirkete ödenmesi talep edebileceği, ancak davacı vekilinin ise 17/08/2022 tarihli cevaba cevap başlıklı beyan dilekçesinde açıkça talep sonucunun davacı müvekkili lehine yapıldığını, davacı zarının TTK’nun 553. md kapsamında davalılardan talep edildiğini belirtmesi karşısında, benzer mahiyetteki Yargıtay 11. HD’nin 2018/3034 E. 2019/4617 K. Sayılı ilamı, İstanbul BAM 43. HD’nin 2021/1254 E. 2021/1540 K. Sayılı ilamı, İstanbul BAM 43. HD’nin 2021/827 E. 2021/830 K. Sayılı ilamı, İstanbul BAM 13. HD’nin 2020/758 E. 2020/974 K. Sayılı ilamındaki açıklamalar dikkate alınarak, davanın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine dair aşağıdaki şekilde karar tesis edilmiştir. … ” gerekçesiyle, davanın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin farklı tarihlerde ve farklı bedellerde … Ticaret AŞ”den hisse senedi aldığını, hisse senedini aldıktan sonra, Sermaye Piyasası Kurulunun 03.12.2020 tarih ve 75/1473 sayılı kararı ile onaylanan sermaye azaltımı ile eş anlı gerçekleştirilen sermaye artırımından şirketin gelir elde ettiğini, 18.12.2020 tarihinde Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda (KAP) ilan edilen izahnamenin 27.2 nolu ”Halka Arzın Gerekçesi ve Halka Arz Gelirlerinin Kullanım Yerleri” başlıklı bölümündeki açıklamalara göre şirketin elde edilecek gelir ile ”- Şirket’imizin kur riskine maruz kaldığı döviz borçlarının kapatılmasına, – Ürün gamının geliştirilmesine yönelik makina, tesis ve altyapı yatırımlarının yapılmasına,(İhracatı destekliyecek ürün gamı) (yeni pazarla oluşturacak) (türkiyede olmayan)- İşletme sermayesinin güçlendirilerek üretim maliyetlerinin düşürülmesine ve satın alma politikalarının revize edilmesine ” karar verildiğinin bildirildiğini, müvekkilinin yatırım yaptığı şirketin büyüme hedefinde olduğunu KAP açıklamalarından görüp, bedelli sermaye artışına katılım sağladığını, ancak şirketin sermaye azaltımı ile eş anlı gerçekleştirilen sermaye artırımından elde edilen gelirin %49’una tekabül eden 31.000.000-TL’yi 27.11.2020 tarihinde kamuya açıklanan fon kullanım yeri raporunda ve 18.12.2020 tarihinde Kamuyu Aydınlatma Platformunda (KAP) ilan edilen izahnamenin 27.2 nolu bölümündeki açıklamaların aksine … Ticaret AŞ’nin (…) paylarının devralınmasında kullandığını, ayrıca şirketin, 24.03.2021 tarihinde KAP’ta yayınlanan özel durum açıklamasında … paylarının alım bedelinin 4.000.000-ABD Doları tutarındaki kısmı için kredi kullanılacağı belirtilmiş olmasına rağmen, 08.04.2021 tarihinde gerçekleştirilen ödemenin 31.000.000-TL tutarındaki kısmının halka arz gelirlerinden karşılanmış olması yönündeki değişiklik hakkında kamuya açıklama yapmadığını, bu sebeplerle şirkete, 29.04.2021 tarihinde SPK tarafından idari para cezaları uygulandığını, şirketin bu cezalar nedeniyle ciddi maddi zarara uğradığını, şirket yetkilileri tarafından yapılan hukuka aykırı işlemlerle yatırımcıların büyük zarara uğratıldığını, müvekkilini de onlardan biri olduğunu, söz konusu bedelliden toplanan parayı şirketin izahnamede belirtilen döviz borçlarının kapanması, yatırım yapılması, maliyet düşümü ve satın alma politikalarının revize edilmesi için kullansaydı daha güçlü bir sermaye ile çok daha değerli bir şirket olacağını, ancak şirket yetkililerinin bedelliden topladığı parayı hiçbir açıklama yapmadan … alımı için kullandığını, şirketin değerinin düşmesine sebep olduğunu, bu kapsamda TTK m.553 kapsamında bu davayı açtıklarını, mahkemece davacının dolaylı zarara uğradıkları varsayılarak davanın reddine karar verilmiş ise de davacının doğrudan zarara uğradığını, ortakların şirketin doğrudan uğradığı zararlar nedeniyle dava açma hakkı tanınmasının yanı sıra, ”ortakların” doğrudan uğradığı zararlar bakımından da ayrıca dava açabileceklerinin kabul edildiğini, bu anlamda doğrudan zarardan kastın pay sahibi ve alacaklıların şirketin zararından bağımsız olarak yönetim kurulu üyelerinin faaliyetleri nedeniyle, bu sıfatları sebebiyle uğradıkları zarar olduğunu, burada şirketin de zarar görüp görmediğine bakılmadığını, bu nedenle işbu davanın şirketin zararının giderilmesi talebiyle değil, müvekkilinin uğradığı zararın giderilmesi talebiyle açıldığını, somut olayda, bedelli sermaye arttırımının davalıların kararıyla yapıldığını, izahnamede davalılar tarafından yazılmış ve müvekkili tarafından sermaye arttırımına katıldığını, ancak yine davalıların bizzat yaptığı işlemlerle izahnameye aykırı bir şekilde bedelli sermaye artışından gelen gelir ile (yani müvekkilden sağlanan gelir ile) … isimli şirket paylarını devir aldığını, … isimli şirketten alınan paylardan müvekkilin de dahil olmak üzere hiçbir ortağa pay da verilmediğini, bu nedenle davacının uğradığı zararın tamamen doğrudan zarar olduğunu, davalıların doğrudan doğruya müvekkilinden elde ettiği gelir ile izahnameye aykırı işlem yaptığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/6333 Esas, 2021/6754 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere yöneticilerin eylemleri sonucunda şirket ortaklarının doğrudan zararlarının varlığı halinde ise ortaklığın zararından müstakil olarak kişisel zararlar söz konusu olacağından ortaklar tazminatın kendilerine verilmesini isteyebileceğini, davacının hala dava dışı … AŞ’de hissesi bulunduğunu, şirkette pay sahibi gerçek bir kişi olan müvekkilin bilirkişi incelemesiyle uğramış olduğu zararın tazmini için işbu davanın açıldığını, davacının bu davayı açamayacağı, doğrudan zararını tazmin edemeyeceğinin kabulü halinde, şirket yetkililerin, pay sahiplerini uğrattığı zararlardan pay sahiplerinin nasıl korunabileceğini, ayrıca, gerekçeli kararda da belirtildiği gibi 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda çokça tartışılan doğrudan zarar ve dolaylı zarar kavramlarına 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yer verilmediğini, mülga kanun maddelerine atıf yapılarak ve müvekkilinin zararının yanlış nitelendirilerek davanın reddinin hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 553 vd maddeleri uyarınca, davalı yöneticilerin kusurlu davranışlarıyla davacının uğradığı zararların tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 553. maddesine göre, yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerin kanun ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerine aykırı olarak kusurlu fiil ve işlemleri sonucunda şirketin doğrudan uğradığı zarar sebebiyle şirkete, pay sahiplerine ve alacaklılara karşı zarardan sorumludurlar. Davacı, dava dışı … Ticaret AŞ’den hisse senedi aldığını, sermaye artırımından şirketin elde edeceği gelir ile şirketin kur riskine maruz kaldığı döviz borçlarının kapatılacağı, ürün gamının geliştirilmesine yönelik makina, tesis ve altyapı yatırımlarının yapılacağı, işletme sermayesinin güçlendirilerek üretim maliyetlerinin düşürüleceği ve satın alma politikalarının revize edileceğinin belirtildiğini, yatırım yaptığı dava dışı şirketin büyüme hedefinde olduğunu KAP açıklamalarından görerek bedelli sermaye artışına katılım sağladığını, ancak şirketin sermaye artırımından elde edilen gelirin %49’una tekabül eden 31.000.000 TL’yi KAP’ta ilan edilen bu alanlarda kullanmak yerine … Ticaret AŞ’nin (…) paylarının devralınmasında kullandığını, ayrıca şirketin, 24.03.2021 tarihinde KAP’ta yayınlanan özel durum açıklamasında … paylarının alım bedelinin 4.000.000-ABD Doları tutarındaki kısmı için kredi kullanılacağını belirtilmiş olmasına rağmen 08.04.2021 tarihinde gerçekleştirilen ödemenin 31.000.000-TL tutarındaki kısmının halka arz gelirlerinden karşılanmış olması yönündeki değişiklik hakkında kamuya açıklama yapmaması sebebiyle şirkete 29.04.2021 tarihinde SPK tarafından idari para cezaları uygulandığını, şirketin bu cezalar nedeniyle ciddi maddi zarara uğradığını, davalı şirket yetkilileri tarafından yapılan hukuka aykırı işlemlerle kendisinin ve kendisi gibi olan diğer yatırımcıların büyük zarara uğratıldığını, sermaye arttırımından elde edilen gelir taahhüt ilan edilen alanlarda kullansaydı şirketin daha güçlü bir sermaye ile çok daha değerli bir şirket olacağını, ancak şirket yetkilisi davalıların bunun yerine … hisse alımı için kullandıklarını ve şirketin değerinin düşmesine sebep olduklarını ileri sürerek, TTK’nın 553.maddesi uyarınca uğradığı zararların tazminini istemiştir. Eldeki dava, TTK’nın 553 vd. maddeleri uyarınca ve özellikle 555.maddesi uyarınca şirket ortağı tarafından açılmış bir sorumluluk davasıdır.Yönetici aleyhine açılacak sorumluluk davası, doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir. Yöneticinin ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Yani davacı tarafın ortağı olduğu şirketin kötü yönetilmesi nedeniyle şirketin zarara uğratılması nedenine dayalı tazminat davasında, şirket yöneticisinin eylemleri nedeniyle uğranılan zarar, şirket açısından doğrudan, davacı ortak açısından ise dolaylı zarar olup, dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 555. (6762 sayılı TTK’nm 309.) maddesi hükmü gereğince hükmedilecek tazminatın şirkete verilmesinin talep edilmesi gerekmektedir. Davacı ortağın doğrudan bir zararı varsa bu zararın ortağa ödenmesi istenebilir.Söz konusu davanın açılıp görülebilmesi için, oluştuğu iddia olunan zararın doğrudan ya da dolaylı zarar niteliğinde olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Şirket ortağı konumunda olan kişilerin sorumluluk davası yolu ile kendileri adına istemde bulunabilmelerinin koşulu, oluştuğu ileri sürülen zararın, doğrudan zarar niteliğinde olmasıdır. Dolaylı zarar olarak nitelendirilebilecek hususlarda ortakların veya alacaklıların, ancak yöneticilerin ödeyeceği tazminatın şirkete verilmesi yönünde istemde bulunmaları mümkündür. Somut olayda davacı, davalı yönetim kurulu üyelerinin hissedarı olduğu şirketi zarara uğrattıklarını ileri sürerek zararının tazminini talep etmişse de mahkeme gerekçesinde belirtildiği üzere, davacının dava dilekçesi kapsamında iddia ettiği zararların dolaylı zarar niteliğinde olduğu, iddianın ileri sürülüşü itibariyle şirketin uğradığı zararların talep edildiği anlaşılmakta olup bu halde hükmedilecek tazminatın şirkete ödenmesi talep edilmelidir. TTK’nın 555/1. maddesine göre, davacının, şirketin uğradığı zararın şirkete ödenmesini istemesi gerekirken dava dilekçesi sonuç ve istek kısmına göre davacıya ödenmesini talep ettiği nazara alındığında, taleple bağlılık kuralı gereği davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/.b.1 maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 03.05.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.