Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/142 E. 2023/779 K. 03.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/142
KARAR NO: 2023/779
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/11/2022
NUMARASI: 2022/446 E. – 2022/866 K.
DAVANIN KONUSU: Şirket pay devrinin tescili
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı …, diğer davalı şirket … Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nde bulunan 9600 adet payını 240.000,00 TL bedel karşılığında davacı müvekkilinin eşi … e Beyoğlu … Noterliğinin 30.06.2021 tarih ve … yevmiye numaralı Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesi ile devrettiğini, davalı şirketin tek ortaklı bir limited şirket olması nedeniyle pay devri yapan davalı …, davalı şirketin genel kurulunu tek başına oluşturduğunu, ayrıca davalı şirketi münferiden temsile yetkili müdür olduğunu, Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesini kendi özgür iradesiyle imzalayan davalı …’in, aynı zamanda pay devri sözleşmesini de onaylayan limited şirket genel kurulu konumunda olduğunu, sözleşme ile hisselerini devreden davalı … ile şirket genel kurulunu oluşturan davalı …in iradesinin birbirinden ayrı olduğunun düşünülemeyeceğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte limited şirket genel kurulu onayının gerçekleşmediği davalı tarafça iddia edilse bile mezkur şirketin dava dışı … adına tescili gerektiğini, TTK’nın 595/7 hükmü ile genel kurulun karar alamaması sonucu sürüncemede bırakılmasının kanun koyucu tarafından engellendiğini “başvurunun gerçekleştirilmesinden itibaren üç aylık süre içerisinde genel kurul ret kararı vermediği takdirde devre onay vermiş sayılır” diyerek, başvuru işleminden ve başvurudan itibaren üç aylık süresi içerisinde genel kurul ret kararı vermediği takdirde devri kabul ettiği sonucuna bağlayan bir zımni rıza sistemi tesis edildiğini, davalı şirket genel kurulundan herhangi bir ret cevabı gelmediğini, böylece TTK’nın 595/7 maddesinde belirtilen şartlarının oluştuğunu, bu nedenle mezkur pay devri sözleşmesi uyarınca davalı şirketin dava dışı … adına tescili gerektiğini, davalı …’in usulüne uygun şekilde düzenlenmiş pay devri sözleşmesine rağmen davalı şirketi dava dışı müvekkilin eşi … adına teslim etmemesi nedeniyle müvekkili …’in hem evlilik birliğinden kaynaklanan katılma alacağı hem de miras payının aktifinin zarara uğratıldığını, aradan geçen bir yıla yakın bir sürede davalı şirket müdürü … tarafından dava konusu şirketin dava dışı … adına tescil edilmemesi sebebiyle müvekkil … ve eşi … davalı şirketin gelirlerinden mahrum kaldığını ve ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldiğini ileri sürerek, davalı … Sanayi Limited Şirketi’nin tüm paylarının dava dışı …’e devredildiğine ilişkin ortaklar kurulu kararının alınarak ticaret siciline tescile ve ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar … ve … Ticaret Limited Şirket vekili, savunmasında özetle; davacı tarafın müvekkili babası …’in ikinci evliliğindeki eşi olup, …’in halihazırda hayatta olduğunu, vesayet altına da alınmadığını, dava dışı … ile …’in halihazırda evli oldukarını, …’e henüz vasi tayin işlemi yapılmadığını, davacının hukuki yararına konu ettiği iddiasının henüz doğmadığını, davacının aktif husumet ehliyeti olmadığını, davanın açıldığı andaki koşul ve şartlara göre değerlendirileceğini, hukuki yararın da davanın açıldığı anda var olması gerektiğini, sonradan davacı taraf …’in vasisi olsa dahi davanın başındaki ehliyet eksikliğinin sonradan tamamlanabilir nitelikte olmadığını, davacının şirketin ortaklık yapısına ilişkin iddialarının, haklı bir sebebi olması hâlinde ancak mirasçılık/alacaklı sıfatını kazanması ile doğması muhtemel bir hak olduğunu, davacının dava konusuna ilişkin taleplerinin zamanaşımına uğradığını, zamanaşımına uğrayan bir talebin ileri sürülmesinin mümkün olmadığını, … ve … arasında pay devri hususunda anlaşma sağlanmış olduğunu, pay devri ücretlerinin ödenmemesi üzerine taraflarca pay devri işleminden, işlem gerçekleştirilmeksizin vazgeçildiğini, tarafların hür iradesi ile tescilden ve devirden vazgeçtiklerini, davacının dava açarak tescile zorlamasının mümkün olmadığını, şirketin tasfiyesine ilişkin iddiaların ise gerçek dışı olup müvekkili şirketin davacı …’in … adlı işyerini kurarak, rakip şirketi faaliyete geçirmesi, akabinde şirkete ait müşterileri kendi şirketine çekmesi ve şirketin demirbaşlarını kendi şirketine götürmesi ile mali açıdan zor bir duruma düşürdüğünü, davanın haksız olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne usulüne uygun şekilde dava dilekçesi ve tensip tutanağı tebliğ edilmiş, dosyaya cevap dilekçesi sunulmamış ve duruşma günü tebliğine rağmen duruşmaya katılmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava limited şirkette pay devrine ilişkindir. Mahkememizce yapılan 10/11/2022 tarihli duruşmada taraflar arasındaki uyuşmazlık ; … ve … arasında Beyoğlu .. Noterliği nin … yevmiye numaralı ve 30/06/2021 tarihinde yapılan … San Tic Ltd Şti nin 240.000 TL değerindeki 9600 adet hissesinin devrine ilişkin sözleşme nedeniyle davacı … in hisselerin … e devredildiğine ilişkin ortaklar kurulu kararı alınarak ticaret siciline tescil ve ilan talebi konusunda olduğu şeklinde tespit edilmiştir. Dosya içine davalı … Sanayi Ticaret Limited Şirketinin ticaret sicil kaydı , limited şirket pay devri sözleşmesi, … ‘in 12/05/2022 tarihli İstinye Devlet Hastanesi durum bildirir tek hekim sağlık raporu ve taraflarca bildirilen deliller alınmıştır.İstanbul 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2022/438 Esas numaralı dosyası uyap üzerinden getirtilerek incelenmiş , davanın … ‘in vesayet altına alınmasına ilişkin olduğu , davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Davacı … in hisse devir sözleşmesinin tarafı olan … in eşi olduğu, … in dava tarihi itibariyle vesayet altına alınmadığı, İstanbul 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2022/438 Esas numaralı dosyasında görülen vesayet davasının yetkisizlik nedeniyle reddedildiği, davacı … in vasi sıfatı bulunmadığı sabittir.Davacının dava tarihi itibariyle aktif dava ehliyeti/taraf sıfatı bulunmadığı anlaşılmıştır. Davacı davayı açmakta hukuki yararı olduğunu iddia etmiş ise de; eşler arasındaki mal rejimi TMK hükümleri gereğince ancak eşlerden birinin ölümü yada boşanma ile sona erebilir. Davacının evliliğinin devam ettiği, boşanma olmadığı, eş … in de sağ olduğu anlaşılmakla davacının, dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı anlaşılmıştır.” gerekçesiyle, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususunun usul hukuku sorunu olmayıp dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğunu, esasa girilip karar verilmesi gerekirken davanın usulden reddedilmesinin mahkemenin taraf sıfatını dava şartı kabul edip usulden ret kararı verilmesinin hatalı olduğunu, her ne kadar davacının eşi … hakkında kısıtlılık kararı alınmamış ve davacı vasi olarak atanmamış ise de davacının eşi … mal varlığının korunması ve telafisi güç sonuçların ortaya çıkmaması ve davalı …’in dürüstlük kuralına aykırı hareket ederek şirketi tasfiye etmesini engellemek için işbu davayı açmak zorunda kalındığını, davalı …’in davalı şirketi elden çıkartması veya şirketi atıl hâle getirmesi halinde, dava sonunda hükmedilmesi muhtemel kararların hiçbir şekilde tahsil edilme olasılığı da kalmayacağını, zira müvekkilin dava dışı eşi … alzheimer ve demans teşhisi konulduğunu, yaşam kalitesinin düşmemesi ve mevcut hastalıklarının ilerlememesi için ilaç tedavisine başlanıldığını, davacının eşi dava dışı … in bu hastalığından dolayı zaman zaman unutkanlık yaşadığını, bunun neticesinde yaptığı işlemlerin sonuçlarını algılayamadığını, dava dışı … in fiilen ve hukuken kendi sorumluluğunu taşıyamaması, medeni ve yasal haklarını kullanacak yetkinlikte olmaması nedeni ile müvekkilinin vasi olarak tayin edilmesi için İstanbul 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2022/438 Esas numaralı dosyasıyla dava açıldığını, davacının tüm amacının kısıtlı adayı … evlilik birliğinde edindiği mal varlığının korunması olduğunu, zira pay devri sözleşmesinin … evlilik birlikleri içerisinde yapılmış olduğunu, söz konusu sözleşme bedelinin de davacı işe eşi tarafından karşılandığını, iş bu sebeple yerel mahkemenin müvekkilinin eşi dava dışı …’in malvarlığı ve kişisel haklarının korunması sebebiyle açılan vesayet davasını en azından bekletici mesele yapması gerekirken davanın usulden reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davanın açılmasında davacının açmasında hukuki yararı bulunduğunu, davacının pay devrinin yapılmaması sebebiyle hem evlilik birliğinden kaynaklanan katılma alacağı hem de miras payının aktifi zarara uğratıldığını, aradan geçen bir yıla yakın bir sürede davalı pay devri yapılmadığından davacının ve eşinin davalı şirketin gelirlerinden mahrum kaldığını, ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, limited şirket pay devrinin pay defterine ve ticaret siciline tescili talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, dava dışı eşi …’in davalı …’in davalı şirkette sahip olduğu 9600 adet hisseyi 240.000,00 TL bedel ödeyerek Beyoğlu Noterliğinin 30.06.2021 tarih ve … yevmiye numaralı limited şirket pay devri sözleşmesi ile devraldığını, ancak davalı …’in tek ortaklı şirkette hisse devrine ilişkin karar almadığını ve devri tescil ettirmediğini, hisse devralan dava dışı eşi …’in hasta ve yaşlı olması sebebiyle kendisine vasi olmak için dava açtığını, ancak davanın henüz sonuçlanmadığını, dava dışı eşine hisse devrine ilişkin karar alınarak tescilinin yapılmaması sebebiyle kendisinin hem evlilik birliğinden kaynaklanan katılma alacağı hem de miras payının aktifinin zarara uğratıldığını, bu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğunu ileri sürerek, davalı şirketin tüm paylarının dava dışı …’e devrine ilişkin genel kurul kararı alınarak hisse devrinin tesciline karar verilmesini talep emiş, davalı taraf devir sözleşmesinden sonra bedelin ödenmemesi üzerine devirden vazgeçildiğini, davacının hukuki yararı olmadığını savunmuştur. Dava dışı …’in, davalı …’in davalı şirkette sahip olduğu 9600 adet hisseyi 240.000,00 TL bedel ödeyerek Beyoğlu Noterliğinin 30.06.2021 tarih ve … yevmiye numaralı limited şirket pay devri sözleşmesi ile devraldığı, davacının bu sözleşmenin tarafı olmadığı görülmektedir. Mahkemece, davacının sözleşmenin tarafı olmadığı, bu nedenle aktif husumet ehliyeti bulunmadığı tespiti yapılarak ve hukuki yararının da bulunmadığı belirtilerek davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.Sıfat  deyimi  dava  konusu  sübjektif  hak  (dava hakkı) ile  taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle (usul hukuku sorunu) ilgili olduğu hâlde; taraf sıfatı, dava konusu sübjektif hakka (maddi hukuk sorunu) ilişkindir.Sübjektif bir hakkı dava etme yetkisi (davacı sıfatı- dava hakkı) o hakkın sahibine ait olup (aktif husumet), hakkını o hakka uymakla yükümlü kişiden (davalı sıfatı- pasif husumet) isteyebilecektir. Sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu daha açık bir ifadeyle bir davada davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu hususu dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin olması nedeniyle maddi hukuk sorunudur. HMK’nın 53. maddesinde ise ”Dava Takip Yetkisi” düzenlenmiştir. Maddeye göre dava takip yetkisi, talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisidir. Bu yetki, kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, maddi hukuktaki tasarruf yetkisine göre tayin edilir. Dava ve taraf ehliyetine sahip olan kişi, taraf olduğu bir davayı (davacı veya davalı olarak) takip edebilir. Bir diğer deyişle, bir kişinin taraf olduğu bir davayı kendisinin takip edebilmesi veya vekil ile takip ettirebilmesi yetkisine, dava takip yetkisi denir. Maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere, davayı takip yetkisi tamamen şekli taraf kavramının bir sonucudur. Kural olarak dava ehliyeti bulunan kişinin davayı takip yetkisi de mevcuttur. Ancak bazı durumlarda tarafın dava ehliyeti olmakla birlikte dava takip yetkisi kendisi dışında üçüncü bir kişi tarafından kullanılabilir ya da kanun gereği kullanılması zorunlu olabilir. Bu yetkiyi kullanan kişinin gerçekte hukuki ilişkinin tarafı olmasına gerek yoktur. Örneğin müflisin taraf ve dava ehliyeti mevcut olmakla birlikte iflas masasına giren mal ve haklar bakımından takip yetkisi iflas idaresi tarafından kullanılmaktadır. Dava takip yetkisi de HMK’nın 114/1-e maddesi uyarınca bir dava şartı olup resen nazara alınması gerekir. Buna göre taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Bu bilgilere göre somut uyuşmazlık incelendiğinde; davacının, tarafı olmadığı dava konusu hisse devri sözleşmesi kapsamında davalı şirket hisselerinin kendi adına değil, sözleşmenin tarafı dava dışı eşi …’e devredildiğine dair karar alınıp tescil yapılması yönünde talepte bulunduğu anlaşılmaktadır. Eğer davacı, hisselerin kendi adına tescilini talep etseydi, temel ilişkinin tarafı olmaması nedeniyle davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi kararı isabetli olurdu. Eldeki davada ise davacı, şirket hisselerinin dava dışı kocası … adına devir ve tescilini talep etmektedir. Davacının, lehine hüküm kurulmasını talep ettiği …’in iradi veya kanuni temsilcisi olmadığı, onun adına talepte bulunmasına imkân tanıyan bir hüküm bulunmadığı, onun adına hüküm talep etme yetkisinin olmadığı anlaşılmaktadır. Diğer bir deyişle, davacı eşin, kocası adına dava açıp yürütme yetkisi bulunmamaktadır. Bu durumda eldeki dava yönünden esasında davacının dava takip yetkisinin bulunmadığı, dava dışı …’e de vasi atandığına dair bir kararın da bulunmadığı yani dava takip yetkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır (UMAR, Bilge, Hukuk Muhakemeleri Kanun Şerhi, 2. Basım, Ankara, 2014, s.202). Bu durumda mahkemece davanın, davacının dava takip yetkisi bulunmadığı gerekçesiyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, taraf sıfatına ve hukuki yarara dayalı gerekçeyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Bu nedenlerle, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemekle birlikte, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinin resen gözetilen bu sebeplerle düzeltilmek üzere kaldırılarak, açıklanan gerekçeyle davanın usulden reddine dair Dairemizce yeniden hüküm kurulması gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2 maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu karar gerekçesinin yukarıdaki şekilde resen düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına ve neticede davanın, dava takip yetkisine dair dava koşulu mevcut olmadığından usulden reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2 maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının ve gerekçesinin yukarıdaki şekilde resen düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda;1-Davacının dava takip yetkisi bulunmadığından, HMK’nın 114/1-e ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 179,90 TL harcın, peşin alınan 4.098,60 TL harçtan mahsubu ile artan 3.918,70 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep hâlinde davacıya iadesine, 3-Davalı şirket ve davalı … kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 9.200,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine, 4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştikten sonra, yatıran taraflara iadesine,6-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, b-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,7-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,8-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 03.05.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.