Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/1304 E. 2023/1214 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1304
KARAR NO: 2023/1214
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 31.03.2023
NUMARASI: 2021/732 Esas
DAVA: Tazminat
Taraflar arasındaki TTK’nın 638/2. Maddesi uyarınca, şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının tahsili ile yönetici ortağın rekabet yasağını ihlal ederek şirkete verdiği zararların tahsili istemli açılan esas dava içinde istenilen ihtiyati tedbirin reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili 15/03/2023 tarihli dilekçesiyle; sahte imza ile .. Dış Tic.Ltd. Şti. ile şirket birleşimi ve sermaye artırımı yapılarak müvekkilinin hissesinin düşürüldüğünü ve şirket hisselerinin çoğunluğu davalılara geçtiğini, hal böyle olunca da davalılar kendilerini müdür olarak atayarak ve şirketin tamamı kendilerine ait gibi yönetim tavırı alarak Şirket adına keyfi iş ve işlemler yaptıklarını, şirket merkezi ve şubelerinde çalışan 8 çalışanı sebepsiz ve plansız bir şekilde iş sözleşmelerini toplu olarak feshettiklerini, şirket merkez ve şubelerinin çalışamaz hale getirilerek gayri faal hale getirilmeye çalıştıklarını, Mahkememiz de açılan 2021/582 Esas sayılı dosyasında davalı şirkete yönetim ve temsil kayyımı atanmasına karar verildiğini, yapılan istinaf kısıtlı incelemesi sonucunda kayyum kararının kaldırıldığını, 2021/582 Esas sayılı dava dosyasına ikici olarak görevlendirilen Kayyum tarafından 28.02.2023 tarihinde sunulan Kayyum Raporu İncelendiğinde, … Şirketinin yönetimsel sorunları ve bilerek Sorumlu Müdür … tarafından verilen zararlar daha da net ortaya konduğunu, Mahkemenin vermiş olduğu kayyum görevlendirme kararın ne kadar doğru ve zaruri olduğunu gösterdiğini, istinaf mahkemesi dava dosyasında yer alan 28.02.2023 tarihli kayyım raporunu görmüş olsaydı kayyım atamasının yerinde olduğu kararını vereceğini, davalıların murisi şirket yönetiminde uzun yıllar keyfi iş ve işlemler yaparak şirketi zarara uğrattığını ve şuanda da bu durum davalılar tarafından da devam ettirildiğini, davalı şirkete bir an önce yönetim ve temsil kayyım ataması yapılması halinde … Şirket’inin tarihi süreçlerini, mevcut yapılanması iş ve işleyişleri üzerinde çalışarak bizleri bilgilendirdiği açık ve anlaşılır olup ilaveten … şirketine ait konuları bilmesi / takip etmesinden dolayı 2021/582 Esas sayılı dosyada tarafsız ve her iki tarafında takdir ve olurunu alan kayyum …’ın kayyum olarak görevine devam etmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…İhtiyati tedbir 6100 Sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. HMK m. 389 hükmüne göre ise ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, söz konusu maddede; meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale gelebileceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan haller, genel bir ihtiyati tedbir sebebi veya şartı olarak kabul edilmiştir. Bu şartlardan birisinin mevcudiyeti halinde, mahkemece, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir.Tedbir talebinde bulunan öncelikle uyuşmazlık konusu hakkındaki vakıayı ileride açılacak davaya esas olmak üzere belirtmeli, bu vakıa ile ilgili gerekli somutlaştırmayı yapmalı, var ise buna göre mevcut delili sunmalıdır ki yaklaşık ispata da dair kanun koyucunun HMK m.390/f.3 hükmünde öngördüğü şartlar denetlenebilsin. Bu çerçevede ispat hukuku tedbir talepleri açısından da önem arz eder TMK’nın 427/4. Maddesi uyarınca bir tüzel kişinin gerekli organlarından yoksun kalması ve yönetiminin başka yoldan sağlanamaması durumunda yönetim kayyımı atanacağı düzenlenmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi’nin 2023/111 Esas, 2023/57 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere 25 Ocak 2022 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’ne göre …’nın şirketin müdürlüğüne münferiden temsil etmek üzere seçildiği, şirketin organsız kalmadığı , şirkete yönetim ve temsil kayyımı tayin edilebilmesi için şirketin kötü yönetilmesinin yeterli olmadığı, şirkete kayyım tayin edilmesi için TMK 427/4 .maddesinde yer alan koşulların gerçekleşmesinin gerektiği…” gerekçesiyle, kayyım atanması talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde; Mahkemenin huzurdaki uyuşmazlıkta, …’nın kendi cüzdanı ile şirket kasasını ayırmadığı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmekte olan E. 2021/582 sayılı dosya için SMMM … tarafından hazırlanmış 28.02.2023 tarihli kayyım raporu ile de sabit olduğunu, söz konusu raporda yer verildiği üzere, …’nın şirket tüzel kişiliğine ait kaporaların kendi kişisel hesabına aldığını, ayrıca şirkete ait olan, kasadaki paranın kimde olduğunun belli olmadığı da kayyım raporu ile sabit olduğunu, üstelik bu hususlar ve dahası, kısa bir süre görevde kalan kayyım tarafından tespit edildiğini, detaylı bir incelemeyle şirketin ne ölçüde zarara uğratıldığı daha da net şekilde anlaşılacak ve iddialarının doğruluğunun ortaya çıkacağını, bu bağlamda davalılardan … ve kızı …’nın şirketle menfaat çatışması içerisinde olduklarının açık olduğunu, Keza Yargıtay 19 Hukuk Dairesi tarafından verilen 05.12.2019 tarihli ve E. 2019/2119, K. 2019/5452 sayılı kararda menfaat uyuşmazlığı dikkate alınarak kayyım tayin edilmesi gerektiği belirtildiğini, işte huzurdaki uyuşmazlıkta da olduğu üzere, menfaat çatışması halinde şirkete kayyım atanmasının kaçınılmaz bir hal aldığını, Esasen Yargıtay’ın genel kurulun yerine geçilmek suretiyle şirket yönetiminin mahkeme tarafından ele alınmasını önceliklendirmediği bu sebeple de TMK m. 427/4 düzenlemesinden hareketle şirketin organsız kalması durumunu aradığı hallerin, dava tamamlanana kadar geçecek sürede şirketin organsız kalmasının ötesinde, dava sonuçlandıktan sonra da görev yapacak şekilde kayyım atamasının Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 6.10.2005 tarihli E. 2004/10513, K. 2005/9383 sayılı kararında aşağıdaki şekilde açıklandığını,09.08.2017 tarihinde … yevmiye noter onaylı 25.07.2017 tarih ve 15 numaralı genel kurul kararı tamamen sahte olduğunu, hukuka aykırı şekilde müvekkilimin de imzası taklit edilerek, esasen gerekli karar nisabı sağlanmadan alınan ve bu sebeple yok hükmünde olan şirket birleşme kararıyla müteveffa …’nın payının yükseltildiğini,Bu iddianın, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.09.2022 tarihli duruşmasında alınmasına karar verdiği ara kararın uygulanması ve grofoloji bilirkişisinin ivedi biçimde görevlendirilmesi halinde kolaylıkla açığa çıkacağını, … ve …’nın ise, …’nın mirasçıları olduğunu, dolayısıyla şirket pay sahiplerinin pay oranları değişecek olup, müvekkilinin …’nun şirkette tek başına çoğunluk pay sahibi olduğu anlaşılacağını, ancak yargılamanın bu aşamasında dahi, henüz pay sahiplerinin pay oranları kesin olarak tespit edilmediğini, geçen süre içerisinde şirket malvarlığı, keyfi uygulamalarla gün güne azaltıldığını, davalı vekilinin bu noktadaki iddiaları ise, davalılardan … ve …’nın daima aynı konularda aynı şekilde oy kullanması ihtimaline dayandığını, Keza E. 582 sayılı dosya için SMMM … tarafından hazırlanmış 28.02.2023 tarihli kayyım raporu ile “Mevcut paylaşımlar ve fiilen yaşanan durumda şirket ortaklarının bir araya gelemeyeceği” tespitinde bulunularak, “sorunlar yumağı” ifadesine yer verildiğini, görüldüğü üzere, pay oranları tespit edilse dahi şirket pay sahiplerinin bir araya gelerek karar almaları, taraflar arasındaki çok sayıdaki dava da dikkate alındığında mümkün olmadığını, dolayısıyla şirkette mevcut durumda bir yönetim boşluğu olmasının yanı sıra yönetimin başka şekilde sağlanabilmesinin de mümkün olmadığını, … İthalat ve Dış Ticaret Ltd ŞTİ’nin lisans sahibi konumunda olduğu otel işletmelerinin, şirket genel kurulunun bilgi ve onayı olmadan, üçüncü kişilere kullandırılıyor olmasının, şirket açısından geriye dönülmesi mümkün olmayan zararlar meydana getirecek mahiyet taşıdığını, ayrıca lisansların bu şekilde üçüncü kişilere kullandırılmasının, idari ve hukuki açıdan mümkün olmadığı için şirketin sahip olduğu lisansların iptali riskini de beraberinde getirdiğini, lisansların usulsüz şekilde kullandırılması neticesinde idari makamlarca iptal edilmesi durumunun da şirketi gelir kaybına uğratacağının aşikar olduğunu, Keza şirketin tüm hesaplarının kapatılmış olması, şirket genel merkezinin boşaltılması, tüm çalışanların işten çıkartılması, şirketin gayri faal konumda olması, esasen şirketin mülkiyetinde olan ve ciddi mali değeri bulunan “otel işletme lisanslarının” şirkete herhangi bir gelir sağlanamadan üçüncü kişilere kullandırılması, şirketin kendisine ait olan işletme lisanlarından gelir elde edememesine karşın, bunlardan kaynaklı olarak büyük vergi ve mali yükümlülükler altında bulunmasının, şirket zaten fiilen (herhangi bir genel kurul kararı alınmaksızın) tasfiye sürecine sokulduğunun gösterildiğini, Taraflarınca kabul anlamına gelmemekle birlikte; mahkemenin, …’yı şirket müdürü olarak kabul ediyor ise, TTK m. 630 uyarınca haklı sebeplerin mevcudiyeti bildirilmesine, …’nın şirket ile açıkça menfaat çatışması içerisinde olması ve mevcut durumda pay sahiplerinin pay oranları belli olmadığından şirkette bu süreçte karar alınmasının mümkün olmadığı, …’nın müdür seçilmesi de dahil, alınan kararların yok hükmünde olduğu, dolayısıyla şirketin organsız kaldığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın boyutu dikkate alındığında organların toplanması/seçilmesinin mümkün olmadığı göz önünde bulundurulması gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılmasına ve TTK’nın 4.maddesi gereğince şirkete yönetim ve temsil kayyımı atanmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, TTK’nın 638/2. maddesi uyarınca, şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının tahsili ile yönetici ortağın rekabet yasağını ihlal ederek şirkete verdiği zararların tahsili istemine ilişkindir. Davacı yanca dava içinde şirkete yönetim kayyımı atanması yönünde ihtiyati tedbir talep edilmiştir. İlk derece mahkemesince, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davacı vekili tarafından ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 638/2. Maddesi uyarınca, “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.”Bu maddede, çıkma talep edenin haklarının korunması için gerekli tedbir kararlarının alınacağı belirtilmiş olup, ihtiyati tedbirin koşullarının bulunup bulunmadığının HMK’nın 389 vd. hükümlerine göre belirlenmesi gerekir. Yani, TTK’nın 638/2. maddesindeki tedbirlere hükmedebilmek için, ihtiyati tedbirin koşullarının bulunması gerekir. Bu bağlamda davacı, geçici hukuki koruma kararı verilmezse telafisi güç veya imkansız zararların doğacağını ve davadaki haklılığını yaklaşık olarak ispatlamalıdır. İlk derece mahkemesi daha önceki aşamada 24.03.2022 tarihli gerekçeli ara kararında, karar tarihindeki dosya kapsamına göre davacının iddialarını özetledikten sonra, dosya kapsamında bulunan delillerin HMK 389 vd. maddeleri uyarınca değerlendirilmesi sonucu, HMK’nın 390/3. maddesindeki yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği ve şirketin organ boşluğu bulunmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar vermiştir. Kararın davacı yanca istinaf edilmesi üzerine dairemizin 2022/1059 E 2022/811 K sayılı 10.06.2022 tarihli kararı ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. Davacı vekilince 15.03.2023 tarihli talep dilekçesi ile önceki iddiaları tekrar edilerek ve sonradan şirket yöneticisi seçilen … nın da daha önce şirket yöneticisi olan murisi müteveffa … gibi keyfi harcamalar yapıp şirketi borçlandırıp zarara uğrattığını, muris yönetici gibi keyfi işlemler yapmaya devam ettiğini ileri sürerek şirkete yönetici kayyımı atanmasını talep etmiştir. Dairemizin daha önceki aşamada istinaf incelemesi sonucu verdiği 2022/1059 E 2022/811 K sayılı 10.06.2022 tarihli karar gerekçesinde de işaret edildiği üzere; Tüzel kişilerde asıl olan, tüzel kişiliğin seçilmiş yöneticileri tarafından, şirket ana sözleşmesi ve ticari hayatın gereklerine göre yönetilmesidir. Herhangi bir organ boşluğu bulunmadığı gibi, tüzel kişinin mal varlığının azaltıldığına, yöneticinin şirkete zarar verici eylemlerde bulunduğuna ilişkin davacı iddialarının, mahkemece talebin değerlendirildiği tarih itibariyle yaklaşık ispat ölçüsünde ispatlandığından söz edilemez. Yargılamanın ilerleyen aşamalarında sunulacak deliller ışığında yaklaşık ispatın gerçekleşmesi halinde, yargılamanın her aşamasında yeniden ihtiyati tedbir talep edilmesi ve mahkemece yeniden yapılacak değerlendirme sonucu verilen karara karşı kanun yolunun açık olması karşısında, mahkemenin bu aşamada tedbirin reddine ilişkin ara kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin reddi kararı isabetli olup, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde olmadığından istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3 maddeleri uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3 maddeleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 12.07.2023 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.