Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/1194 E. 2023/1542 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1194
KARAR NO: 2023/1542
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14.03.2023
NUMARASI: 2021/370 E. – 2023/192 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacılar … Şti. İle … hakkında, davalı … tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, söz konusu takipte diğer davacı … San.ve Tic. Ltd. hakkında da tasarrufun iptali davası açıldığını, İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davacıların borcu olmadığı takip konusu senedin bedelsiz bir senet olduğu, bu senedin 26/07/2018 tarihli adi satış sözleşmesine istinaden teminat olarak davalıya verildiği iddiası ile İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/591 Esas sayılı dosyası ile menfi tespit davası açıldığını, ancak 18/02/2021 tarihli duruşmasına pandeminin etkisi, seyahat kısıtlaması, kapanma, esnek çalışma gibi bir takım nedeniler ile katılamadıklarını, iş yerinin Gaziantep te olduğundan (Gaziantep Barosuna kayıtlı olarak çalışmaktayız) dosyaya bakma imkanlarınında olmaması nedeniyle duruşmayı kaçırmış bulunduklarını ve bu nedenle 18/02/2021 tarihli duruşmada dosyanın HMK 150. madde kapsamında müracaata bırakıldığını ve bu sürenin üzerinden 3 aydan fazla zamanın geçtiğini, her ne kadar gerekçe yazılmamış ise de dosyanın açılmamış sayılacağının açık yasa hükmü olduğunu, Yargıtay HGK nın 1996/19-461 Esas ve 1996/607 karar sayılı 18.09.1996 tarihli kararında açıkça ‘Davanın açılmamış sayılması kararı temyizi kabil nitelikte olduğunu, derdestlik yönünden kararının temyiz edilmeyerek veya temyiz aşamasından geçerek kesinleşmesini aramaya gerek yoktur, burada davaların takipsiz bırakılmasını önlemek amacı güdüldüğünü, bu itibarla, davanın taraflarca takip edilmemesi sebebiyle dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden itibaren 3 ay içinde dava yenilenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına ilişkin oluşan tüm yasal hüküm ve sonuçlar başkaca bir işleme bağlı olmadan doğrudan doğruya yürürlük kazandığını, derdestlik, dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden 3 aylık süre ile sınırlı olmalıdır hususunu açıklığa kavuşturur nitelikte karar verildiğini, davacı … Ltd. Şti. ile davalı … arasında mülkiyeti halen diğer davalı … san.ve tic. Ltd şti de bulunan … ili, … ilçesi, … Mahallesi … ada … parselde yer alan taşınmazın satışı konusunda anlaşma yapıldığını ve 26/07/2018 tarihli adi satış sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşme kapsamında davacının davalıya teminat olarak 26/07/2018 tarihli ve 75.000 USD bedelli 1 adet senet verdiğini, davalı tarafta davacıya sözleşme kapsamında 27/07/2018 tarihinde 75.000 USD kaparo verdiğini, ancak daha sonra davalı tarafın 10/08/2018 tarihli ihtarnameyi çektiğini ve sözleşmeyi tek taraflı olarak fesih ettiğini ,ödediği kaporanın ise 1 gün içerisinde iadesini talep ettiğini, ancak davalı tarafın teminat olarak sözleşme kapsamında kendisine tevdi edilen bu senedi 14/08/2018 tarihinde icraya koyduğunu, yapılan bu işlemin usul ve yasaya aykırı olduğunu, iş bu senet nedeni ile davacıların davalı tarafa her hangi bir borçları olmadığını iddia ederek, davacıların İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile bu dosyadan takibe konulan 26/07/2018 tarihli ve 75.000 USD bedelli 1 adet senet nedeni ile davalıya borçlu bulunmadıklarının tespiti ile takibin ve senedin iptaline, alacağın %20 sinden az olmamak üzere alacaklı tarafın kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, 2004 sayılı İİK nın 72/3 maddesi gereğince hale icra dosyasında bulunan 16.12.2019 tarihli ve … nolu borcun tamamı olan toplam 550.000 TL tutarlı teminat mektubunun teminat kabul edilerek (gerektiğinde söz konusu teminat mektubuna muhatap bankadan iş bu dava dosyamızı kapsayacak şekilde zeyilname getirmek üzere tarafımıza süre verilmek kaydı ile), icra veznesine yatıracak paranın veya borç miktarınca icra müdürlüğüne tevdi edilen teminat mektubunun bozdurulmak sureti ile alacaklıya ödenmesinin, ihtiyati tedbir yolu ile önlenmesine ve bu hususta dava sonuna kadar ihtiyati tedbir verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; Davalı aleyhine açılan davaya ilişkin olarak davacıların, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına konu 75.000 USD bedelli senedin bedelsiz olduğunu, teminat amaçlı verildiğini, evvelce İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinde menfi tespit davası açıldığını ancak bu dosyanın işlemden kaldırıldığını, icra dosyasında 16.12.2019 tarihli borcun karşılığı olan 550.000 TL lik teminat mektubunun kabulüyle dava sonuna değin tedbir kararı verilmesi talepli menfi tespit davası açıldığını, iddiaların her üç davacı tarafından birlikte sunulmasının başlı başına usuli bir hata olduğunu, dilekçenin ve taleplerin öncelikle usul hukuku bakımından incelemeye alınması gerektiğini, zira icra takibine bağlı senedin bedelsiz olduğu iddiasının, senedin tarafı olmayan üçüncü kişilerce ileri sürülemez olduğunu, bununla birlikte davacı taraflar arasında menfaat çatışması bulunduğunu, aynı vekille ve tek dava dilekçesi ile temsilleri başta avukatlık kanununa aykırı olup hukuken kabul edilemeyeceğini, davacılar tarafından, Büyükçekmece 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/388 Esas sayılı dosyasında tasarrufun iptali konulu davada bekletici mesele yapılması amacıyla; mahkemeniz dosyasıyla tarafları ve konusu aynı olan İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/591 Esas sayılı davası açıldığını, işbu davanın, davacılar tarafından takipsiz bırakıldığını, dosyanın işlemden kaldırıldığını ancak ilgili mahkeme tarafından henüz davanın açılmamış sayılmasına karar verilmediğini ve gerekçeli kararın yazılmadığını, yani söz konusu davada, mahkemede görülmekte olan dava tarihi itibariyle herhangi bir hüküm bulunmadığını, dava tarihi itibariyle henüz açılmamış sayılmasına karar verilmediğini, dosyanın derdest olduğunu ve davanın öncelikle derdestlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının tedbir talebinin reddi ,tüm usuli itirazları doğrultusunda davanın usulden reddini, aksi halde davacı … San Ve Tic Ltd Şti hakkında dosyanın tefrik edilerek usulden reddine, davacılar tarafından haksız ve mesnetsiz bir biçimde ikame edilmiş olduğu açık olan davanın tüm davacılar için reddine, davacıların davayı kötü niyetli olarak açtığından tüm davacılar yönünden kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, davacılar aleyhine HMK madde 329’de yer bulan yaptırımların uygulanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Davacılar tarafından bonoların taşınmaza ilişkin satış bedeline istinaden teminat olarak verildiği iddiasının yazılı olarak ispat edilmesi gerektiği, davaya konu bono üzerinde nakden ibaresinin bulunduğu, herhangi bir teminat ibaresinin yer almadığı, taraflar arasında imzalanan 26/07/2018 tarihli satış sözleşmesinde dava konusu teminat senedinden bahsedilmediği anlaşılmakla davacılar … LTD. Şti. Ve … ispatlayamadıkları davalarının reddine, davacıların kötüniyetli olduklarına kanaat getirilerek asıl alacağın %20 oranında kötüniyet tazminatının davacılardan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir. Davacı … san. Tic. Ltd Şti’nin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosya yönünden takip borçlusu olmadığı, dava konusu bonoda da imzasının bulunmadığı anlaşılmıştır.Somut olayda davalcının takip borçlusu olmadığı anlaşıldığından bu talep yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir…” gerekçesiyle, davanın reddine, asıl alacağın %20’si oranında kötüniyet tazminatının davacılardan alınarak davalıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, mevcut adresinin Gaziantep olması ve aslen Hataylı olması sebebiyle yaşanan deprem afetini bizzat yaşamakla birlikte 1.derece yakınlarını kaybetmiş bulunduğunu, TBMM genel kurulunda kabul edilen kararla Anayasa’ınn 119.maddesi ile 2935 sayılı olağanüstü hal kanununun 3.maddesinin 1 fıkrasının a bendine göre, Kahramanmaraş, Adana, Adıyaman Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa’da 8. Şubat 2023 Çarşambadan itibaren 90 gün süreyle olağanüstü hal ilan edildiğini, resmi gazetenin 11.02.2023 tarihli mükerrer basımında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde bulunan olağanüstü hal ilan edilen il sınırlarında yer alan adli ve idari yargı mercileriyle Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemeleriyle sınırlı olmak üzere 4,1/ç maddesi doğrultusunda tutukluğunun değerlendirilmesi vb ivedi sayılacak diğer iş işlemler haricindeki ilk derece adli ve idari yargı mercileri ile Bölge Adliye ve Bölge İdare mahkemelerine ait duruşma müzakere ve keşiflerin 06.04.2023 tarihine kadar ertelenmesine, ertelemenin taraflarına bildirilmesine şeklinde düzenlenme yapıldığını, söz konusu kararnamenin 2.maddenin 5fıkrasında ise olağanüstü hal ilan edilen illerin barosuna 06.02.2023 tarihi itibariyle kayıtlı avukatlar ile diğer barolara kayıtlı olup aynı tarihte bu illerde bulunan avukatlar tarafından dava ve işlerle ilgili olarak bu avukatlar bakımından uygulanır şeklindeki düzenlemeler ile vekil olarak takip edilen iş bu dosyada yasa gereği mazeretli sayılması gerekirken karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, vekil olarak bulunmadığı dosyada sözlü yargılama aşamasına geçilmeden ve beyanlar alınmadan karar verilmesinin HMK 186 maddesine aykırı olduğunu, bunun yanında kendilerinin iddia ve taleplerini açıklayan karar verilmediğini, dava dilekçesinin anlaşılmadığı kanaatinde olduklarını, davanın başından beri senedin bedelsiz bir senet olduğunun iddia edildiğini, gerekçeli kararda bu konuya ilişkin tek kelimeye yer verilmediğini, bedelsizlik iddiasının değerlendirilmemiş olmasının kararın sıhhatine gölge düşürdüğünü, delillerin tam olarak toplanmadığını, en önemli delillerinden olan alacaklının banka hesap hareketlerini araştırılması yönündeki delillerinin araştırılmadığını, bilirkişi raporunda senedin ticari bir ilişki için verilmediği, tarafların defterlerinde kayıtlı olmadığının net olarak ortaya konulduğunu, bu sebeple senedin gerçek olup olmadığı ve bedel mukabilinde verilip verilmediğinin özellikle davalının banka hareketlerinin getirtilmesiyle ortaya çıkacağını, mahkemenin davayı kabul etmesi gerekirken reddettiğini, bu senedin sözleşme nedeniyle davalıya verildiğini, bedelsiz bir senet olduğunu, sözleşmenin geçersizliği nedeniyle iadesinin gerektiğini, bir an için senedin teminat senedi olmadığı düşünülse dahi senedin bedelsiz olduğunun net olarak görüleceğini, çünkü davalı ile müvekkili arasında hiçbir ticari alışverişin olmadığını, davacı …’ün tacir olduğunu, müvekkilinin davalı aleyhine açmış olduğu ve sözleşmenin haksız feshi nedeniyle tazminat talep edilen İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/484 Esas sayılı dosyasında senedin teminat senedi olduğu ve sözleşme nedeniyle verildiğinin tespit edildiğini, davalı tarafından müvekkiline çekilen 13.08.2018 tarihli ihtarnamede açıkça sözleşmenin 5.maddesi kapsamında 75.000,00 USD kaparo verildiği, sözleşmenin fesih edildiği, ödenen kaparo bedelinin iş bu ihtarnamenin tebliğinden itibaren bir gün içerisinde iade edilmesinin talep edildiğinin görüleceğini, 75.000,00 USD’nin senede karşılık değil sözleşme nedeniyle verildiğini, senedin sözleşme tarihi olan 26.07.2018 tarihinde düzenlendiğini, oysa kaparo ödemesinin bir gün sonra 27.07.2018 tarihinde gerçekleştiğini, bu paranın senede karşılık verilmiş olması halinde önce paranın verilip karşılığında senedin alınacağını, müvekkilinin mevcut durumda hem senet hem de banka yoluyla ödenen kaparo nedeniyle borçlu gözüktüğünü, bununla ilgili ayrı bir takip yapıldığını, bu hususlar gözetilerek bedelsiz senet nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitini talep ettiklerini, menfi tespit davasında kural olarak hukuki ilişkinin varlığını ispat yükünün davalı alacaklıda olduğunu, mahkeme kararında hatalı olan diğer bir noktanın ise her üç davacınında kötü niyet tazminatına mahkum edilmiş olması olduğunu, müvekkillerinden … ve … haklarında yapılan mükerrer bir takibe ilişkin menfi tespit davası açmalarının hangi yönüyle kötü niyetli olduğu kanaatine varıldığının anlaşılamadığını, müvekkili ile davalı arasında yapılan satış sözleşmesinde verilen avansa ilişkin olarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden bir takip yapılmış iken bedel olmayan bir senet için yapılan takibe ilişkin menfi tespit talep etmenin kötü niyet olarak kabul edilmemesi gerektiğini, karardaki hatalı diğer bir hususun ise müvekkili … yönünden gösterdiğini, mahkeme tarafından takipte taraf olmadığı gerekçesiyle pasif husumet yönünden davanın reddine karar verildiğini, ancak ilginç şekilde tüm davacıların aynı vekalet ücretine ve kötü niyet tazminatına mahkum edildiğini, maddi hata neticesinde verildiği kanaatinde olduklarını, kararda, sadece … ve … kötü niyet tazminatına mahkum edilmiş iken sonuç kısmında tüm davacıların tazminattan sorumlu tutulduğunu, çelişki doğduğunu, gerekçe ve hüküm kısmının farklı olduğunu, müvekkili Bal Taban hakkında maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir iken nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 72/3 maddesi gereğince, icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında ,sözleşme ilişkisinin varlığı, sözleşmenin davalı tarafça feshedilmiş olduğu, davacı tarafça başlatılan icra takiplerine karşılık dava açtıkları, taraflar arasında birden fazla hukuki uyuşmazlık olduğu konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur.Uyuşmazlık, davacılar vekilinin savunma hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığı, gerekçeli karar ve hüküm kısmının çelişkili olup olmadığı ile kararın usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, davacılardan … Ltd şirketinin satıcı, davalının alıcı olduğu 26.07.2018 tarihli taşınmaz satış sözleşmesi gerçekleştirildiği, davalı tarafça davacı … Ltd şirketine 13.08.2018 tarihinde noter ihtarnamesinin keşide edildiği, ihtarnamede 26.07.2018 tarihli taşınmaz satış sözleşmesi gereği yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle sözleşmenin feshi ve ödenen kaparo bedeli olan 75.000,00 USD iadesinin talep edildiği, davacılardan … Ltd şirketi tarafından davacı …’ın kefil olduğu, 26.07.2018 tarihli 75.000,00 USD bedelli vade tarihi 10.08.2018 olan nakden ibareli bononun davalı … adına düzenlendiği, davalı tarafça söz konusu bono ile ilgili olarak İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/890 Değişik İş sayılı dosyasında 16.08.2018 tarihli ihtiyati haciz kararı alındığı, aynı tarihli olarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 75.000,00 USD senet alacağı ve ferileri olmak üzere toplam 75.000,00 USD nin tahsili amacıyla davacılar … Ltd şirketi ve … hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlattığı, davacıların iş bu menfi tespit davasını açmış oldukları, davalı tarafça, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında, davacılardan … Ltd şirketi aleyhine 75.000,00 USD alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlattığı, takipte alacağın sebebi olarak sözleşme gösterilerek sebepsiz zenginleşme alacağı şeklinde nitelendirildiği, her üç davacı tarafça İstanbul … İcra Müdürlüğünde başlatılan icra takibine karşı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/591 Esas sayılı dosyasında 13.12.2019 tarihinde menfi tespit davası açtıkları, 24.05.2021 tarihli kararla davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, davalının ise davacılardan … Ltd Şirketi ile … Ltd şirketi hakkında Büyükçekmece 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/388 Esas sayılı dosyasında 03.10.2018 tarihinde tasarrufun iptalini davasını açtığı anlaşılmıştır. Mahkemece, bilirkişi raporu alınarak karar verilmiştir. Davacılar vekilinin dava dilekçesine ekli vekaletname örneklerinden Gaziantep barosuna kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemenin 17.01.2023 tarihli duruşmasında davacı vekili olarak Av….’ün duruşmaya katılarak yetki belgesini ibraz etmiştir. Aynı celsede duruşma 14.03.2023 tarihine ertelenmiştir. 14.03.2023 tarihli duruşmada, davacı vekili hazır bulunmamış, davalı vekilinin davayı takip ediyoruz beyanı neticesinde mahkemece HMK’nın 186. maddesi gereğince sözlü yargılamaya geçildiği açıklanarak hüküm tesis edilmiştir. 11.02.2023 tarihli Resmi Gazetenin mükerrer sayısında yayınlanan “Olağanüstü Hal Kapsamında Yargı Alanında Alınan Tedbirlere ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ve 12.02.2023 tarihli HSK tarafından deprem kapsamında alınan tedbirler kapsamında davacılar vekilinin olağanüstü hal ilan edilen Gaziantep barosuna bağlı avukat olduğu dikkate alınarak, duruşmanın 06.04.2023 veya daha sonraki bir tarihe ertelenmesi ve ertelemenin düzenleme kapsamında vekile bildirilmesi gerekir iken bu hususlar dikkat edilmeksizin davacılar vekilinin yokluğundan karar verilmiş olması HMK’nın 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkının ihlali anlamına gelecektir. Söz konusu yasanın emredici düzenlemesi gereğince davacılar vekilinin yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunması sağlanılmaksızın hüküm tesisi, hukuki dinlenilme hakkının ihlali anlamına gelecektir.Kabule göre ise; mahkemece, kısa kararda davanın reddine şeklinde hüküm verilmiş iken; gerekçeli kararda, davacılardan … Ltd Şirketi ve … yönünden ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddi ile söz konusu davacılar aleyhine %20 oranında kötü niyet tazminatına, davacılardan … Ltd Şirketi yönünden ise pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine şeklinde hüküm tesis edilerek HMK’nın 298/2 fıkrası kapsamında çelişki oluşturulmuştur. HMK’nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça gösterilmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır (Yargıtay 11.HD 2017/4371 E- 2019/4071 K sayılı, 22.05.2019 tarihli kararı. Aynı dairenin 2019/639 E- 2019/1537 K sayılı ve 25.02.2019 tarihli kararı. Yargıtay HGK’nun 2009/19-109 Esas- 2009/123 Karar sayılı, 29.04.2009 tarihli kararı). Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin yukarıda yer verilen kararname ve kararname kapsamında HSK tarafından alınıp ilan edilen tedbirlere aykırı olarak duruşmayı ertelenmeksizin ve davacılar vekiline yeni duruşma günü bildirilmeksizin davacılar vekilinin yokluğunda hüküm tesisi, davacı tarafın hukuki dinlenilme hakkını ihlal ettiğinden ve kabule göre ise hüküm ve gerekçeli kararın çelişkili olması nedeniyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne ve HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle:1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacılar tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davacılara iadesine,4-Davacılar tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 05.10.2023