Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/1162 E. 2023/1219 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1162
KARAR NO: 2023/1219
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/02/2018
NUMARASI: 2015/714 E.2018/100K.
DAVANIN KONUSU: Ceza Koşulu Alacağı (Rekabet Yasağınından Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hükme karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizce ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın reddine dair verilen hükme karşı davacı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 11. HD tarafından bu hükmün bozulması sonucu yeniden yapılan yargılama sonucunda Dairemizce verilen direnme kararının Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca bozulması üzerine Dairemize gelen dava dosyası duruşmalı olarak incelendi, gereği düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının 2003-2014 yılları arasında davacı şirkette çalışırken, diğer çalışanlarla birlikte kendi adlarına, davacının iştigal konusu olan Ulusal ve Uluslararası nakliye, Gümrüklü Antrepo ve Gümrükleme alanlarında Ticari faaliyette bulunmaya başladığını, akabinde şirketten ayrıldığını ve iş akdinde belirlenen rekabet yasağına aykırı olarak, müvekkili şirketle aynı iştigal alanında faaliyet gösteren bir başka şirketin dolaylı veya doğrudan ortağı olmak suretiyle, müvekkilin müşterilerini ve müşteri çevresini kullanarak rekabet yasağına aykırı hareket ettiğini, davalının, müvekkili şirkette sırasıyla pazarlama elemanı, antrepo müdürü ve pazarlama müdürlüğü görevlerinde bulunduğunu, davalı ile 09/09/2013 tarihinde imzalanan belirli süreli iş akdi ile birlikte aynı zamanda “Rekabet Yasağı Taahhütnamesi” imzalandığını, davalının haksız olarak iş akdini feshederek ayrıldığını, akabinde müvekkili firma ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren …. Tic. A.Ş. ile … Dış Ticaret A.Ş.’de dolaylı olarak çalıştığını ve müvekkili şirketin müşterilerini buraya yönlendirdiğini, davalının, davacının müşterileriyle, davacının bilgisi olmadan haricen ulusal nakliye, uluslararası nakliye, gümrüklü antrepo ve gümrükleme gibi farklı alanlarda üçüncü şahıs şirket ya da şahıslar üzerinden ticari faaliyette bulunarak haksız kazanç elde ettiğini, bu şekilde müvekkilini zarara uğrattığını belirterek, BK’nın 444-446. maddelerinde belirlenen ve 09.09.2013 tarihli sözleşme içeriği ile sabit rekabet yasağına aykırı fiillerinin tespiti ve BK’nın 446/3maddesi uyarınca önlenmesine ve davalının söz konusu eylemleri sebebi ile sözleşme ile belirlenen 250.000 TL tutarındaki cezai şartın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davacının müvekkiline iftira attığını, müvekkilin kendisi aleyhine açtığı iş davası lehine sonuçlanma durumu göründüğü için davacı tarafın haksız ve başka şekillerde sıkıştırabilmek için huzurdaki davayı açtığını, kendisi hakkında cumhuriyet savcılığına şikayette bulunulduğunu, davalıya zorla imzalatılan 09.09.2013 günlü belirli süreli iş akdi ile eki diğer sözleşmelerin geçersiz olduğunu, müvekkilinin davacı şirkette pazarlamacı olarak işe başlamış olup tüm çalışmasının pazarlama biriminde devam ettiğini, işe başlamazdan önce de aynı sektörde ve aynı işi yapmakta olduğunu, şirket cirosunun büyük kısmının müvekkilinin portföyünde bulunan şirketlerden oluştuğunu, işten ayrıldıktan sonra da bu şirket ve kişilerle müvekkilinin bir araya gelmesinin temel hak olduğunu, müvekkilinin bir dönem antrepo müdürü olarak, pazarlama müdürü olarak gösterilmesinin görüntüden ibaret olduğunu, müvekkilinin davaya dayanak iş sözleşmelerini zorla imzaladığını, söz konusu belirli süreli iş sözleşmesine ve eklerine müvekkilin rızası olmayarak 250.000 TL cezai şart konulduğunu, diğer çalışan …’ın da kefil olarak gösterildiğini, …’dan 250.000 TL tutarında senet yerine boş senet imzalatarak aldığını, dava dilekçesinde belirtilen mailin, üçüncü kişilerin beyanları ve sair şekilde delil olarak gösterilen hususların hiçbirisi müvekkilin davacı şirketin aleyhine olacak şekilde ticari sır paylaştığını, müşterileri başkalarına yönlendirdiğini ve rekabet yasağına aykırı davrandığını göstermeyeceğini, ortada bir zarar da bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER 1-Davacı vekilinin dava dilekçesindeki ek olarak sunduğu tüm belgeler, 2-12/04/2017 tarihli bilirkişi raporu, 3-04/12/2017 tarihli bilirkişi raporu,
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” …Davalının yukarıda anlatıldığı şekilde rekabet yasağını ihlal ettiği, dolayısıyla davacının cezai şart bedeli talebinin yerinde olduğu, ancak rekabet yasağına ilişkin taahhütnamede rekabet yasağına aykırı davranış halinde davalının 250.000-TL cezai şart ödeyeceği kararlaştırılmış ise de cezai şartın miktarı ile öngörülen rekabet yasağı arasındaki denge, davalının menfaati ve davacının maddi zararının tespit edilememiş olması göz önünde bulundurularak BK 161/son maddesi uyarıca hakkaniyet uyarınca 25.000 TL cezai şarta hükmetmek gerektiği…” gerekçesiyle, davanın tenkis sonucu kısmen kabulüne, 25.000 TL cezai şartın davalıdan tahsiline, fazla talebin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacının iddiaları ve dosyaya sunduğu delillerin, iş sözleşmesi devam ederken rekabet yasağının davalı tarafça ihlal edildiğine ilişkin olduğunu, Dosya içerisinde mübrez rekabet yasağı sözleşmesinin tarihinin 09.09.2013 olduğunu, iş sözleşmesinin fesih tarihinin ise Ağustos 2014’ün sonları olduğunu, dolayısı ile dava konusu uyuşmazlığın rekabet yasağı sözleşmesine aykırılık ile ilgili olmadığını, konunun iş hukukunu ilgilendiren hükümler çerçevesinde değerlendirilmesi ve sonuca gidilmesi gerektiğini, Borçlar Kanunun’da 444. maddesinde düzenlenmiş olan rekabet etmeme borcunun ise iş sözleşmesinden sonraki süre için gündeme geldiğini, 09.09.2013 tarihli ”gizlilik ve ifşa etmeme taahhütnamesi ” ve ”rekabet yasağı ve üçüncü kişiler lehine iş yapmama taahhütnamesi”nin müvekkiline baskı ve işten çıkarma tehdidi altında imzalatıldığını, sözleşme incelendiğinde içeriğinin matbu olarak hazırlandığını, genel işlem koşulları taşıyan hükümler içerdiği görüleceğini, Davacı şirketin baskı ve tehditle sadece bu sözleşmeleri imzalatmakla kalmayıp aynı baskı ve tehdit altında teminat senetleri de aldığını, müvekkiline bu sözleşmeler imzalatıldıktan sonra mobbing yapılmak suretiyle işten ayrılmaya zorlandığını, işten ayrılmak zorunda kalan müvekkilinin Bakırköy …Noterliğinin 21 Ağustos 2014 tarih … yevmiye no’lu ihtarnamesini davacı şirkete gönderildiğini, Müvekkilinin çalışma arkadaşı …’ın … şirketi aleyhine Bakırköy 13. İş Mahkemesi 2014/572 Esas sayılı dosyası ile açtığı işçilik alacak davasında davacı şirket yetkilisinin sözde kendisini sağlama almak amacıyla işçilerinden boş senetler aldığının anlaşıldığını, davada iş yerinde baskıcı ortam olduğunu, belirli süreli iş sözleşmesi ve ekindeki 09.09.2013 tarihli ”Gizlilik ve İfşa Etmeme Taahhütnamesi ” ve ”Rekabet Yasağı ve 3.Kişiler Lehine İş Yapmama Taahhütnamesi” nin baskı ile imzalatıldığını, ortada hiç bir sebep ve hukuki dayanak yokken …’a kefil olarak imza da attırıldığını, davacının haksız rekabet iddiasında samimi olmadığını, amacının işçilerini baskı altına almak olduğunu, Dosya içerisinde yer alan 24.04.2017 tarihli bilirkişi raporunda davacının müşterisi olan 62 adet şirketle olan cirolarının yazıldığını, davacının, davalının haksız rekabet yasağına aykırı davranışından dolayı ticari ilişkilerinin zarar gördüğünü iddia ettiği firmalar ile bu firmalara yapılan satış rakamlarının 2013-2014-2015 yıllarındaki tutarları incelendiğinde bu firmalardan 1., 5., 8., 12., 21., 24., 30., 35., 39., 41., 42., 46., 49., 50., 53., 54., 55., sırasındaki şirketlerde 2013’ten 2014’e geçişte ciro artışı olduğu görüldüğünü, ciro düşüşlerine davalının sebep olduğuna ilişkin dosyada hiç bir delil olmadığını, Müvekkilinin her hangi bir ticari sırra vakıf olmadığını, Haksız rekabet iddiaları ve sözleşmenin geçerliliği ile alakalı olan ceza dosyalarının celbedilmeden karar verildiğini, … şirketi yetkilisi …, …’dan imzalı fakat boş olarak aldığı teminat senedini kendi ismini gizli tutarak … isimli kişiye vermiş ve icraya koydurttuğunu, bunun üzerine … ve … hakkında Dolandırıcılık , Resmi Belgede Sahtecilik ve Açığa İmzanın Kötüye kullanılması suçlarından Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına 2017/1424 Soruşturma sayılı dosyası üzerinden soruşturma başlatıldığını, Sait Kılıç ve işbirliği içerisinde olduğu …hakkındaki Küçükçekmece 16.Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/466 Esas sayılı dosyasından ”Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması ” suçundan dava açıldığını, bu davanın ilk duruşmasında … hakkında Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına 2018/6384 Soruşturma sayılı dosya üzerinden nitelikli dolandırıcılıktan suç duyurusunda bulunulduğunu, bu ceza dosyasının celp edilmediğini, İlk derece mahkemesi kararının ”Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe ” kısmında rekabet yasağının geçerli olup olmadığının ve davalının bu yasağını ihlal edip etmediğinin gerekçelerinin açık ve net olarak belirtilmediğini,Mahkemece davacının 250.000 TL olan talebinde 9/10 oranında hakkaniyet indirimine gidildiğini, hakkaniyet indirimi yaptığı için davalı lehine vekalet ücretine hükmetmediğini, davalı lehine avukatlık ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, Açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, işçinin rekabet yasağını ihlal ettiği iddiasına dayalı cezai şart talebine ilişkindir. Uyuşmazlık, davacı şirkette çalışmış olan davalının taraflar arasındaki rekabet yasağı taahhütnamesini çalışma ilişkisinin devamı ve sona ermesinden sonraki döneme ilişkin ihlal edip etmediği ve bu bağlamda sözleşmede yar alan cezai şartı ödemekle yükümlü olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Dava dilekçesindeki tespit ve önleme talepleri yönünden mahkemece olumlu veya olumsuz bir karar verilmemişse de bu husus davacı tarafından istinaf sebebi yapılmamıştır. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İlk derece mahkemesince, ceza koşulunun tenkisi suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, yasal süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 355, 353/1.b.2. maddeleri uyarınca kabulüyle istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda davanın reddine dair 28.03.2019 tarihli, 2018/837 E- 2019/374 K sayılı hüküm verilmiştir.Bu hükme karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay 11. HD’nin 2019/2294 E- 2020/40 K sayılı, 06.01.2020 tarihli kararıyla, mahkememizin anılan hükmü bozulmuştur. Yargıtay bozma ilamında; “…Dava, rekabet yasağı sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan cezai şart istemine ilişkindir. Bölge Adliye Mahkemesince, taraflar arasında akdedilen hizmet sözleşmesinde yer alan rekabet etmeme yasağına ilişkin hükmün sadece işçi aleyhine cezai şart öngördüğü, bu nedenle 6098 sayılı TBK’nın 420.maddesi uyarınca geçersiz olduğu gerekçesiyle, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karar kaldırılıp, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak Dairemizin 11.02.2019 gün, 2017/3977 Esas-2019/990 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, hizmet sözleşmesi içerisinde rekabet etmeme yasağına dair hüküm bulunduğu hallerde, sözleşmenin, hem hizmet ilişkisinin devamı sürecinde geçerli olan bir hizmet sözleşmesini, hem de hizmet sözleşmesi sona erdirdikten sonra da yükümlülükler öngören bir rekabet etmeme sözleşmesini ihtiva ettiğinin kabulü gerekir. Bu durumda, hizmet sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine konulan cezai şart hükümlerin geçersiz olduğunu hüküm altına alan TBK’nın 420.maddesinin taraflar arasında akdedilen rekabet etmeme sözleşmesine uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Kaldı ki, taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmesinde rekabet yasağına ilişkin bir düzenlmeye yer verilmemiş olup, bu hususta 09.09.2013 tarihinde ayrı bir sözleşme imzalanmıştır. Belirtilen nedenlerle mahkemenin anılan gerekçesi doğru bulunmamış, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak kaldırılması gerekmiştir.”, denilmiştir. Bozma üzerine mahkememizce duruşma açılmış, taraf vekillerinin beyanı alındıktan sonra, HMK’nın 377/5. maddesi uyarınca, Dairemizin bozulun hükmünde direnilmesine karar verilmiştir. Direnme kararımızın davacı vekili tarafından temyizi üzerine,Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.03.2023 tarih, 2021/11-524 Esas – 2023/210 Karar sayılı ilamıyla, mahkememizin hükmü bozulmuştur. Yargıtay HGK’nun bozma ilamında; işçinin rekabet yasağı içeren anlaşmada sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirilmesinin mümkün olduğu, bu nedenle davacının bu sözleşmeye göre ceza koşulunu talep hakkının bulunduğu belirtilmiştir.HGK’nun bozma kararı üzerine duruşma açılmış ve davalının istinaf sebepleri değerlendirilmiştir. Davalı vekili, rekabet yasağı içeren sözleşmenin baskı ile imzalatıldığını ileri sürmüş ise de buna dair bir kanıt sunmadığı gibi TBK’nın 39. maddesinde öngörülen süre içinde yasal haklarını kullanmadığı anlaşılmakta olup, bu yöne ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Sözleşmenin genel işlem koşulu şeklinde hazırlandığı ve bu nedenle geçersiz olduğu iddia edilmiş ise de genel işlem koşulu içeren sözleşme düzenlenmesi mümkündür. Sözleşmedeki rekabet etmeme yükümlülüğü ve buna bağlı ceza koşulu düzenlemesi, dürüstlük kuralına aykırı haksız şart kabul edilemeyeceğinden, davalının aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Davlı, hizmet sözleşmesini davalının baskısı ve mobbing niteliğindeki eylemleri nedeniyle sona erdirdiğini ileri sürmüş ise de davalının iş akdini kendisinin feshettiği anlaşılmaktadır. Davalının sözleşmeyi haklı nedenlerle feshettiğine dair bir kanıt dosyaya sunulmamıştır.Davalı vekili, müvekkillinin davacının iş sırlarına vakıf olmadığını, bu nedenle alacak talebinin reddi gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesi karar gerekçesinde vurgulandığı üzere, tanık beyanları ve bilirkişi rapor içeriklerine göre davalının pazarlama müdürü pozisyonunda çalıştığı, davacıya ait müşteri ve pazarlama sırlarına vakıf olduğu, bu nedenle rakip bir firmada çalışmaya başlamasının davacı bakımından zarar tehlikesi oluşturduğu anlaşılmaktadır. Zarar tehlikesinin mevcudiyeti yeterli olup ayrıca zararın gerçekleştiğinin kanıtlanması gerekmez. Bu nedenle davacının ceza koşulu talep hakkının doğduğu kabul edilmelidir. Davalı vekili, dava dışı …’dan davacı şirket yetkilisi tarafından alınan senet nedeniyle ceza kovuşturması mevcut olduğunu, bu ceza dosyasının bekletici mesele sayılması gerektiğini savunmuş ise de rekabet yasağı anlaşması geçerli olup davalının rakip firmada çalıştığı da sabit olduğundan, ceza dosyasının sonuca etkili olmayacağı kanaatine varılmakla, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Rekabet yasağı süresinin, sözleşmede iki yıl olarak gösterilmiş olması kanuni düzenlemeye uygundur. Pazarlama çalışanları bakımından coğrafi sınır Türkiye olarak gösterilmiş ise da TBK’nın 445/2.maddesi uyarınca hâkimin müdahalesiyle, davacının iş yerinin bulunduğu İstanbul il sınırları için rekabet yasağının geçerli olduğunun kabulü gerekir. Davacının iş yeri ile davalının çalıştığı rakip firmanın iş yeri İstanbul içinde olduğundan, rekabet yasağı anlaşmasının geçerli olduğu sonucuna varılmıştır. HMK’nın 182/son maddesi uyarınca, fahiş ceza koşulunun tenkisi gerekir. Ceza koşulunun fahiş olup olmadığı tarafların ekonomik durumu, özel olarak borçlunun ödeme kabiliyeti ile beraber borcunu yerine getirmemiş olması nedeniyle sağladığı menfaat, borçlunun kusur derecesi ve borca aykırı davranışının ağırlığı ölçü olarak alınarak tayin edilmeli ve hüküm altına alınacak ceza miktarı hak, adalet ve nesafet kurallarına uygun olarak tespit edilmelidir (Yargıtay 3. HD’nin 2022/1283 E- 2022/9035 K sayılı, 29.11.2022 tarihli emsal kararı). Somut olayda, tarafların sözleşmede kararlaştırdıkları ceza koşulunun miktarı, sözleşmenin sona eriş şekli, davalının eylemleri ve çalışması sırasında elde ettiği gelir durumu dikkate alındığında, ilk derece mahkemesince 9/10 oranında yapılan tenkisin yeterli olduğu kanaatine varılmış ve buna göre hüküm kurulmuştur. Davalı vekili, mahkemece ceza koşulundan 9/10 oranında tenkis yaparak davayı kısmen kabul ettiğini, fazla talebi reddetmesine rağmen davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmemesinin usule aykırı olduğunu ileri sürmüş ise de davacı, sözleşme ile tarafların kararlaştırdıkları ceza koşulunu istemiş olup reddedilen kısım, mahkemenin ceza koşulunu tenkis etmesinden kaynaklandığından, reddedilen kısım için davalı yaranına yargılama gideri ve avukatlık ücretine hükmedilmemesi usul ve yasaya uygundur. Aksi yöndeki davalı istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, Yargıtay HGK’nun bozma ilamı üzerine duruşmalı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmemekle birlikte Dairemizin bozulan kararı ve Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda yeni gerekçe ile hüküm verilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında dairemizce yeniden hüküm verilmesine ve ceza koşulunun 9/10 oranında tenkisi suretiyle davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davalı tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmemekle birlikte Dairemizin bozulan kararı ve Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda yeni gerekçe ile hüküm verilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında dairemizce yeniden hüküm verilmesine; bu doğrultuda; 1-Ceza koşulunun tenkisi suretiyle davanın kısmen kabulüne, 25.000,00 TL ceza koşulu alacağının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 2-Fazlaya ilişkin alacak talebinin, ceza koşulunun tenkisi nedeniyle reddine,3-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.707,75 TL karar harcının, peşin olarak yatırılmış olan 4.269,38 TL’den mahsubu ile artan 2.561,63 TL harcın, talep hâlinde davacıya tarafa iadesine.4-Davacı tarafından harcanan 27,70 TL başvurma harcı gideri ile 1.707,75 TL peşin harç giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 5-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında harç dışında yapılan 1.613,40 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına 7-Davacı taraf ilk derece yargılamasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 8-Ceza koşulunun tenkisi nedeniyle davanın reddedilen kısmı bakımından davalı yararına avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 9-Davacı ve davalı tarafından dosyaya yatırılan gider avanslarının kullanılmayan kısımlarının, HMK’nın 333. maddesi uyarınca iadesine, 10-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irad kaydına; ilk derece mahkemesinin hükmü kaldırılıp yeniden hüküm kurulduğundan, davalı tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davalıya iadesine, b-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, c-Davacı tarafından harcanan toplam 119,00 TL kanun yolu giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, d-İstinaf yargılaması duruşmalı yapıldığından ve birden fazla duruşma icra edildiğinden, hüküm tarihindeki AAÜT uyarınca belirlenen 11.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 11-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 12-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, dava değerine göre kesin olarak ve oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/07/2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.