Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/1161 E. 2023/1083 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1161
KARAR NO: 2023/1083
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/03/2023 tarihli ara karar.
NUMARASI: 2023/65 Esas
DAVANIN KONUSU: Yönetim kurulu kararının butlanının tespiti- tedbir.
Taraflar arasındaki yönetim kurulu kararının butlanının tespiti davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen ara karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacının muris …’nun dört çocuğundan biri ve bu sıfatı itibarıyla yasal mirasçısı olduğunu, ayrıca davalı şirkette hâlihazırda (terekedeki paylardan bağımsız olarak) pay sahibi de olduğunu, …, … ve …’nun pay sahibi ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, bu kişilerin şirketin kontrolünü hukuka aykırı birtakım girişimler sonucunda elde ettiklerini, kontrol yapısı kendi tercihleri uyarınca hukuka aykırı bir şekilde tesis edildikten sonra, genel kurul ve yönetim kurulu toplantılarının yapılmadığını, yapılmayan tüm bu genel kurullar ve yönetim kurulları sırasında …’nun vesayet altında olduğunu, zaten genel kurulların yapılmamasının sebebinin de önceden …’nun paylarından doğan oy haklarını hukuka aykırı şekilde kullanarak, hukuka aykırı kararlar alan bu kişilerin muris …’nun vesayet altına alınması kararı ile oylar üzerindeki hâkimiyeti yitirmeleri ve hâl böyle olunca hiçbir toplantı yapmamayı seçmeleri olduğunu, yönetim kurulu başkanı … tarafından davet edilmediği için Nisan 2022’den beri toplanamayan yönetim kurulunun, müteveffa …’nun vefatının ardından vakit kaybedilmeden toplandığını, 10.01.2023 tarihli ve 2023/2 sayılı yönetim kurulu toplantısında yapılan oylama neticesinde, …nun şirkette bulunan B-C-D-E grubu 2.040 adet hisseye karşılık 204.000,00 TL sermaye tutarının, Beyoğlu … Noterliğinde düzenlenen 26.12.2022 tarihli, … yevmiye numaralı mirasçılık belgesi ile 510 hisseye karşılık 51.000,00 TL’sinin …’na, 510 hisseye karşılık 51.000,00 TL’sinin …’na, 510 hisseye karşılık 51.000,00 TL’sinin …’na, 510 hisseye karşılık 51.000,00 TL’sinin …’na intikal ettiğinden bahisle, mirasçıların hisseleri oranında şirkete ortak olmalarına ve yeni hisse durumunun mirasçıların şirketteki pay bütünlükleri dikkate alınarak pay defterine işlenmesine, onay işleminin mülkiyetin teyidi ve oy hakkının geçişinin tespitini içermesine, yönetim kurulu üyesi …’nun olumsuz oyuna karşı oyçokluğu ile karar verildiğini, bu kararın batıl olduğunu, TTK’nın 391. maddesi kapsamında pay sahiplerinin genel kurul toplantılarında temsil edilme hakkını zorlaştıran ya da ortadan kaldıran karar ve idarî düzenlemelerin de geçersiz kabul edildiğini, murisin davalı şirketteki paylarının 2.040 adet olduğunu, o halde davacının da mirasçı sıfatıyla 2.040 adet pay üzerinde malik olması, genel kurulda kendi paylarına ek olarak bu 2.040 adet pay için temsil edilmesi gerektiğini, fakat yönetim kurulunun pay defterine kaydının sadece 510 pay için gerçekleştirmesi karşısında, geriye kalan 1.530 adet pay için müvekkilinin temsil edilme hakkından yoksun bırakıldığını, oysa ki müvekkilinin terekeye dâhil tüm paylar için pay defterine diğer mirasçılarla birlikte pay sahibi yazılması gerektiğini, bu nedenle söz konusu yönetim kurulu kararının TTK’nın 391. maddesine aykırı ve batıl olduğunu, kararın TTK’ya ek olarak TBK ve TMK’ya da aykırı olduğunu, TMK’nın 640. maddesi gereğince, somut olayda olduğu gibi murisin birden çok mirasçısının bulunması hâlinde mirasın geçmesi ile birlikte paylaşmaya kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana geldiğini, bunun muris ve mirasçıların isteklerinden bağımsız şekilde geçerli olan zorunlu bir ortaklık olduğunu, mirasçıların terekeye elbirliği ile sahip olduklarını, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf edebileceklerini, elbirliği mülkiyetini düzenleyen TMK’nın 701-703 maddelerine göre elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkının, ortaklığa giren malların tamamına yaygın olduğunu, bir mirasçının bazı malvarlığı unsurlarından soyutlanabilmesi için her şeyden önce miras ortaklığının sona erdirilmesi gerektiğini, bunun ise tüm mirasçıların birlikte hareket etmesini gerektirdiğini, keza sadece sona erdirmek için değil, terekeye dâhil mallar üzerinde yapılacak her işlemde birlikte hareket etme zorunluluğu olduğunu, ancak somut olayda anılan emredici hükümler yokmuş ve sanki tereke paylaştırılmış gibi, müteveffa pay sahibi …’nun paylarının paylaştırılmış şekilde pay defterine işlenmesine karar verildiğini, başka bir deyişle ortakların elbirliği ile sahip oldukları paylar üzerindeki elbirliğiyle mülkiyeti rejiminin davalı tarafından ortadan kaldırıldığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2021/1080 Esas- 2022/4810 Karar sayılı kararı ile diğer Yargıtay kararlarında, murisin ölümü ile mirasçılara intikal eden paylar bakımından henüz bir taksim yapılmamış olmakla elbirliği mülkiyeti kurallarının geçerli olduğunun vurgulandığını, bu kararlarda, pay defterine kaydın oluşturulduğu tarihte murisin terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu, bu nedenle davaya konu yönetim kurulu kararının yasaya aykırı olduğunun açıkça tespit edildiğini, anılan kararlarda miras hukukuna ilişkin hükümlere aykırılık neticesinde ilgili yönetim kurulu kararlarının TTK’nın 391. maddesine aykırı olduğu gerekçesi ile batıl olduğunun tespitine ve batıl yönetim kurulu kararına göre pay defterine işlenen kayıtların önceki duruma getirilmesine karar verildiğini, benzer bir uyuşmazlığı inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin de 2019/2568 Esas- 2022/1214 Karar sayılı güncel bir kararında, miras hukuku ilkelerine aykırı kayıt işlemini butlan sebebi olarak nitelendirdiğini, olması gerekenin davalı yönetim kurulunun TTK’nın 494/2. maddesi uyarınca onay kararı verdikten sonra, terekeye dâhil 2.040 adet payın hepsini tüm mirasçılar adına iştirak hâlinde (elbirliğiyle malik şeklinde) pay defterine kaydetmek olduğunu, bu nedenle mahkemeden, pay sahibi ve mirasçı olduğunda hiçbir tereddüt bulunmayan davacı müvekkilinin, keza diğer mirasçıların, terekeye dâhil 2.040 adet payın hepsi için pay defterine elbirliğiyle malik olarak işlenmesine, pay defterinin bu yönde düzeltilmesine karar verilmesini talep etmek gerektiğini, ayrıca davacı tarafından terekeye temsilci atanması için İstanbul 16. Sulh Hukuk Mahkemesi nezdinde 2023/1 Esas sayılı dosyası ile talepte bulunulduğunu, davalı şirkette pay sahibi olan merhum …’nun terekesine dâhil payların hukuka aykırı şekilde pay defterine işlenmesine yönelik 10.01.2023 tarihli ve 2023/2 sayılı yönetim kurulunun 1 numaralı maddesinin TTK’nın 391 uyarınca batıl olduğunu, bu nedenle kararın batıl olduğunun tespiti ile pay defterindeki kaydın hukuka uygun şekilde düzeltilmesi gerektiğini ileri sürerek, anılan yönetim kurulu kararının 1. maddesinin butlanla malul olduğunun tespitine, pay defterine işlenen kaydın düzeltilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş; ayrıca, huzurdaki dava sonuçlanıncaya kadar önüne geçilmesi telafisi imkânsız zararların oluşmasına engel olunması amacıyla, 10.01.2023 tarihli ve 2023/2 sayılı yönetim kurulu kararının pay defterine kayda ilişkin 1. maddesinin tedbiren yürütülmesinin geriye bırakılması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davaya konu yönetim kurulu kararının hukuka uygun alındığını, tedbir verilmesini gerektirecek bir husus mevcut olmadığını, mirasın geçişine ilişkin TTK’nın 494. maddesi hükmü ve TMK’nın 640. maddesi hükmünün özel hüküm niteliği taşıdığını, mirasa konu payların deftere kaydedilmesinin davacı yanın herhangi bir hakkını zedelememekte olduğunu, davacı tarafından ikame edilen davanın şirketin kontrolüne yönelik olduğunu, buna ilişkin taraflarınca mütalaa alındığını, mütalaada yönetim kurulu kararının geçerli olduğuna dair tespit yapıldığını, bu kapsamda yürütmenin durdurulması talebinin hukuken yerinde olmadığının ifade edildiğini savunarak, hukuki mütalaa doğrultusunda davanın ve tedbir talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARI ÖZETİ İlk derece mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 27.03.2023 tarihli ara kararıyla; ” … Mahkememizce yapılan değerlendirme sonucunda; mahkememizde açılan işbu davada davacının yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitine ilişkin olup, yönetim kurulu kararlarının uygulanmasını geri bırakılması, ihtiyati tedbir yolu ile talep edilmektedir. 6102 sayılı TTK’nun 449. maddesinde sadece Genel Kurul kararlarının iptal ve butlan davası açıldığında, Yönetim Kurulu üyelerinin görüşü alındıktan sonra, dava konusu edilen kararlar yönünden yürütmesinin geri bırakılmasına ilişkin düzenleme mevcut değildir. Kaldı ki Yönetim Kurulu kararlarına dayalı olarak Genel Kurulda karar alınması halinde bu kararların iptal ve uygulanmasının tedbiren geri bırakılması her zaman istenebilir. Mahkemelerin doğrudan Yönetim Kurulu kararlarına müdahale ederek kararların uygulanmasını geri bırakarak şirketin faaliyetinin engellenmesi sonucunu doğuracak şekilde mahkemeler tedbir kararı veremeyeceğinin kabulü, uygulamada benimsenmiş bulunmaktadır. Bu nedenle, Genel Kurulda Yönetim Kurulu kararlarına itiraz ve bu kararlara ilişkin Genel Kurulca verilecek kararların uygulanmasının geri bırakılması ve iptali istenebilir, Yönetim Kurulu kararları yönünden ancak kararın hukuken yok hükmünde olduğunu gibi tespit kararları verilebilir. Sonuç olarak; Yönetim Kurulu kararları yönünden, yönetim kurulu kararlarının uygulanmasının geri bırakılmasına ilişkin yasal bir düzenleme bulunmadığı gibi, yönetim kurulu kararına dayalı olarak yapılan genel kurulların iptal ve geri bırakılmasına ilişkin talep ve prosedürün yasada mevcut olması nedeniyle, ihtiyati tedbir yoluyla yönetim kurulu kararın uygulanmasının geri bırakılması koşulları oluşmadığı mahkememizce benimsenmekle, aşağıdaki gibi ihtiyati tedbir isteminin HMK 389 ve devamı maddeleri gereğince, Yönetim Kurulu kararının uygulanmasının geri bırakılmasının koşulları oluşmadığı gibi TTK 449 maddesinin de Yönetim Kurulu kararlarına uygulanamayacağından ihtiyati tedbir isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesiyle; davanın, davacının yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitine ilişkin olduğu, yönetim kurulu kararlarının uygulanmasının geri bırakılmasına yönelik yasal bir düzenleme bulunmadığı gibi yönetim kurulu kararına dayalı olarak yapılan genel kurulların iptal ve geri bırakılmasına ilişkin talep ve prosedürün yasada mevcut olması nedeniyle, ihtiyati tedbir yoluyla yönetim kurulu kararının uygulanmasının geri bırakılması koşulları oluşmadığından ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermiştir.Bu karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yargıtay kararlarında ve uygulamada yönetim kurulu kararlarının butlanının tespiti davaları bakımından TTK’nın 449. maddesine atıf yapılarak kanundaki boşluğun doldurulması gerektiği ve böyle bir düzenleme olmamasının ihtiyati tedbir kararı verilmesine engel olmadığının belirtildiğini, yani yönetim kurulu kararlarının yürütülmesinin geriye bırakılması imkânının mevcut olduğunu, dava konusu yönetim kurulu kararının icra edilmesi hâlinde telafisi güç sonuçlar meydana geleceğini, pay defterindeki kayıtların hukuka aykırı olmasına rağmen bu kayıtlar esas alınarak genel kurul toplantısı yapılacağını ve geri dönülemez kararlar alınması tehlikesi bulunduğunu, nitekim bunlar doğrultusunda bir kısım maddi vakıaların da gerçekleştiğini, davalı şirketin genel kurulunun 21.02.2023 tarihinde gerçekleştirileceği ve bu toplantıda, dava konusu yönetim kurulu kararına dayanılarak değiştirilen pay defterinin esas alınacağının ve genel kurulda bu pay defterine göre kararlar alınacağının müteaddit defalar belirtildiğini, nitekim genel kurulun 21.02.2023 tarihinde toplandığını, yönetim kurulu kararı geçerliymiş gibi hazırlanan hazirun cetveline göre kararlar alındığını, 21.02.2023 tarihinde toplanan genel kurulun TTK’nın 420. maddesi emrince ertelendiğini, ikinci toplantının da 21.03.2023 tarihinde yapıldığını, hukuka aykırı kayda göre düzenlenmiş pay sahiplerince kâr dağıtımı, yönetim kurulu üyelerinin ücretlerinin tespiti gibi çok önemli mali konular ile yönetim kurulu üyelerine şirketle işlem yapma, şirkete borçlanma yasağı (TTK m. 395) ile rekabet yasağına (m. 396) ilişkin muamelelerin ifası hususunda izin verilmesi gibi çok önemli konularda kararlar alındığını, ayrıca 21.03.2023 tarihinde yapılan toplantıda, Av. …’ün İstanbul 16. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2023/1 Tereke dosyasından aldığı yetki belgesi doğrultusunda, merhum …’nun terekesinin temsilcisi olduğunu beyan etmesine ve toplantıya katılmayı talep etmesine rağmen yönetim Kurulu Başkanı … tarafından dava konusu yönetim kurulu kararının yürürlükte olduğu gerekçesiyle, müteveffa …’nun bir hissesi ya da terekesi söz konusu olmadığının iddia edildiğini, genel kurulda yapılan oylamada, Av. …’ün müteveffa …’nun terekesini temsilen toplantıya katılmasının engellendiğini, görüleceği üzere, yerel mahkemenin genel kurulların iptal ve geri bırakılmasına ilişkin prosedürün yasada mevcut olduğu, yönetim kurulu kararlarına dayalı olarak genel kurulda karar alınması hâlinde bu kararların iptal ve uygulanmasının tedbiren geri bırakılması her zaman istenebileceği yönündeki değerlendirmeleri, olayların gelişme biçimi itibariyle hukuksuzluğun katlanarak artmasına sebebiyet verdiğini, zira dava konusu yönetim kurulu kararı ile terekeye dâhil payların gasp edilmesi suretiyle hukuka aykırı bir çoğunluk yaratıldığını, 21.03.2023 tarihinde gerçekleşen ikinci genel kurul toplantısında bu sözde çoğunluk kullanılarak kararlar alındığını, hem kanunun emredici hükümlerine aykırı davranıldığını hem de terekeye dâhil paylar için temsil edilme hakkından yoksun kalan müvekkili nezdinde telafisi mümkün olmayacak bir tablonun ortaya çıkmasına sebebiyet verildiğini, pay sahiplerinden …, … ve …’nun birlikte hareket ettiklerini, bu sayede şirket üzerinde hukuka aykırı kontrol icra ettiklerini, bu üç pay sahibinin davaya konu yönetim kurulu kararı öncesindeki pay sahipliği oranının %48 payların hukuka aykırı şekilde pay defterine kaydı sonucunda bu üç pay sahibinin pay sahipliği oranının hukuka aykırı şekilde %60 olarak göründüğünü, hem 21.02.2023 hem de 21.03.2023 tarihinde yapılan genel kurul toplantılarında ilgili kişilerin %60 oranındaki oyu temsil ettiklerini iddia ederek bu şekilde karar aldıklarını, hukuka aykırı davranmaya devam ederek telafisi mümkün olmayan ve ciddi sonuçlara sebebiyet veren bir hukuka aykırı durum oluşmasına neden olduklarını, yönetim kurulu kararı emredici hukuk hükümlerine uygunmuşçasına uygulamaya devam edilmesinin hukuk ve işlem güvenliği açısından zedeleyici olduğunu, ara kararda ”yönetim kurulu kararlarının uygulanmasının geri bırakılmasına yönelik yasal bir düzenleme bulunmadığı gibi, yönetim kurulu kararına dayalı olarak yapılan genel kurulların iptal ve geri bırakılmasına ilişkin talep ve prosedürün yasada mevcut olmaması” şeklindeki gerekçe ile tedbir talebinin reddedilmesinin son derecede hatalı olduğunu, yönetim kurulu kararının uygulamaya devam edilmesi halinde geri döndürülmesi zor, neredeyse imkânsız pek çok sonuç doğduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, tedbir talebinin reddine dair ara kararının kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile davaya konu yönetim kurulu kararının yürütülmesinin dava sonuna kadar durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, 10.01.2023 tarihli ve 2023/2 sayılı yönetim kurulunda alınan 1 numaralı kararının TTK’nın 391. maddesi uyarınca batıl olduğunun tespiti ve pay defterinin buna göre düzeltilmesi istemine; ihtiyati tedbir, talebi ise bu yönetim kurulu kararının icrasının tedbiren geri bırakılması istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ara karar verilmiş; bu ara karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava konusu edilen 10.01.2023 tarihli ve … numaralı davalı şirketin yönetim kurulu kararının gündemi, şirket ortağı …’nun vefatı nedeniyle hisse geçiş onayı olup alınan karar ile vefat eden paydaş …’nun şirkette bulunan B-C-D-E grubu 2.040 adet hisseye karşılık 204.000,00 TL sermaye tutarının, Beyoğlu … Noterliğinde düzenlenen 26.12.2022 tarihli, … yevmiye numaralı mirasçılık belgesi ile 510 hisseye karşılık 51.000,00 TL’sinin …’na, 510 hisseye karşılık 51.000,00 TL’sinin …’na, 510 hisseye karşılık 51.000,00 TL’sinin …’na, 510 hisseye karşılık 51.000,00 TL’sinin davacı …’na intikal ettiğinden bahisle, mirasçıların hisseleri oranında şirkete ortak olmalarına ve yeni hisse durumunun mirasçıların şirketteki pay bütünlükleri dikkate alınarak pay defterine işlenmesine, onay işleminin mülkiyetin teyidi ve oy hakkının geçişinin tespitini içermesine, yönetim kurulu üyesi …’nun olumsuz oyuna karşı oyçokluğu ile karar verildiği görülmektedir. Yönetim kurulu kararlarının butlanı hâlleri, sınırlı sayı ilkesine tabi olmamak üzere düzenlemiş olup TTK’nın 391.maddesinde, yönetim kurulu kararlarının butlanına yol açacak hukuka aykırılıklar örnekleme yoluyla belirlenmiştir. Anılan maddeye göre, eşit işlem ilkesine aykırı olan, anonim şirketin temel yapısına uymayan, sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin haklarını ihlal eden ya da bunların kullanılmasını güçleştiren veya kısıtlayan, diğer organların devredilmez yetkilerine giren konularda ya da bunların devrine ilişkin yönetim kurulu kararları batıldır. Bu anlamda, sözleşme özgürlüğünün genel sınırı niteliğindeki TBK’nın 27. maddesi de göz önünde bulundurularak hukuki değerlendirme yapılmalıdır. Yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti davaları bakımından TTK’da özel bir geçici hukuki koruma düzenlemesi yapılmamış olması, ihtiyati tedbire ilişkin HMK’nın 389 vd. maddelerinin eldeki davada uygulanmasına engel değildir. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin aksi yöndeki hukuki gerekçeleri usul ve yasaya aykırı olmuştur. HMK’nın 389. maddesi “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir.” hükmünü; aynı Kanun’un 390/3. maddesi ise “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” düzenlemesini içermektedir. Eldeki davada davacının, dava konusu yönetim kurulu kararının icrasının geri bırakılması talebi de niteliği itibariyle ihtiyati tedbir talebi niteliğinde olup HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca ihtiyati tedbirin yasal koşullarının mevcut olup olmadığının ve bu bağlamda davacının iddiası bakımından yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenerek sonuca gidilmesi gerekir. Şirket sicil kayıtları, mirasçılık belgesi, dava konusu yönetim kurulu kararı, taraf iddia ve savunmaları kapsamında değerlendirilmiştir. Dosya kapsamına göre davacı, muris ve paydaş …’nun terekeye dâhil 2.040 adet payın hepsininin tüm mirasçılar adına iştirak hâlinde (elbirliğiyle malik şeklinde) pay defterine kaydedilmesi gerekirken mirasçılık belgesine göre murisin şirket payının mirasçılara paylaştırılarak sanki iştirak çözülmüş gibi pay defterine yazılmasının TMK’nın 640 .maddesine ve TTK’nın 391. maddesine aykırı olduğunu ve bu yöndeki yönetim kurulu kararının batıl olduğunu ileri sürmüş ve kararın icrasının durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir. Davacı tarafından ayrıca muris …nun terekesine temsilci atanması için İstanbul 16. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2023/1 Esas sayılı dosyası ile dava açtığı, …’ün tereke temsilcisi olarak seçildiği görülmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28.04.2022 tarih ve 2021/6102 Esas- 2022/3535 Karar sayılı, 13.06.2022 tarihli ve 2021/1080 Esas- 2022/4810 Karar sayılı emsal karraları da nazara alındığında, somut olayda, şirket kayıtlarına, mirasçılık belgesi içeriğine, dava konusu yönetim kurulu kararı içeriğine göre davacının dava konusu yönetim kurulu kararının icrasının geri bırakılması kararı verilmesi yönünden yaklaşık ispat şartını sağladığı anlaşılmış olup, mahkemece ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuş, bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353.1.b.2 ve 391/3 maddeleri uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddine dair 27.03.2023 tarihli ara kararının kaldırılarak, davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin Dairemizce kabulüne dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; İhtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2 ve 391/3 maddeleri uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddine dair istinafa konu 27.03.2023 tarihli ara kararının kaldırılmasına, davacının ihtiyati tedbir talebi hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca teminat karşılığında kabulü ile davalı şirketin 10.01.2023 tarihli ve 2023/2 sayılı yönetim kurulu kararının yürütülmesinin iş bu dava sonuna kadar geri bırakılmasına, 2- HMK’nın 392/1.maddesi uyarınca takdiren 250.000,00 TL nakit teminatın, iş bu ara kararının tebliğinden itibaren bir haftalık süre içinde davacı tarafından ilk derece mahkemesi veznesine yatırıldığında veya aynı tutarda kesin ve süresiz banka teminat mektubu sunulduğunda, ilk derece mahkemesince iş bu kararın tescil ve ilan edilmek üzere İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirilmesine, 3- HMK’nın 393/1 maddesi uyarınca, ihtiyati tedbir kararının uygulanmasının bu kararın davacı vekiline tebliğinden itibaren bir hafta içinde talep edilmesi ve aynı süre içinde teminatın yatırılması gerektiği, aksi hâlde tedbir kararının kendiliğinden kalkacağının ihtarına, kararın tebliğinin ihtar yerine geçmesine, 5-Tedbir talebi dava içinde olduğundan ayrıca harç alınmasına yer olmadığına, 6-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, b-Davacı tarafından yatırılan 179,90 TL istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince iadesine, c-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 7-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 8-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.15.06.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.