Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/1123 E. 2023/1085 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1123
KARAR NO: 2023/1085
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23.02.2023 tarihli ara karar.
NUMARASI: 2022/620 Esas
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili talep dilekçesinde özetle; davalıların dava dışı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin yönetim kurulu üyesi ve denetçileri olduğunu, davalıların dava dışı şirketin içini boşaltarak hukuka aykırı şekilde devam eden dava bulunmasına rağmen şirketi tasfiye ettiklerini, Adana …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takip konusu bonodaki imzanın davacıya ait olmadığını bilmelerine rağmen takip başlattıklarını, haksız hacizlerle davacının maddi ve manevi zarara uğratıldığını, davalıların hayali borçlar yaratarak mal kaçırarak şirketin içini boşalttıklarını, davacı tarafından dava dışı şirkete Adana 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/252 Esas sayılı dosyası ile açılan davasının bulunmasına rağmen bunu bilerek şirketi tasfiye ettiklerini, açtıkları ihya davasında şirketin ihyasına karar verildiğini, bu karar ile davalıların kusurlu ve sorumlu olduklarının anlaşıldığını ileri sürerek, davalıların, davacıya vermiş oldukları tüm maddi zararların tespiti ile birlikte (tüm maddi zararların tespiti uzman bilirkişiler aracılığıyla tespit edilmesi mümkün olduğundan) fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davalıların haksız fiilleri nedeniyle şimdilik 100.000 TL maddi tazminatın ve davacının uğramış olduğu tüm manevi zarar sebebiyle şimdilik 100.000 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek olan en yüksek faiz ile birlikte dava dışı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi yönetim kurulu üyeleri ve denetçisi olan davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, ayrıca davalıların şirket hakkında açılmış bir derdest dava olmasına rağmen şirketi sicilden kusurlarıyla terkin ettiklerinden bu durumun İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1146 Esas, 2020/295 Karar sayılı kararıyla da sabit olduğundan, şirket aleyhine açılmış dava olmasına rağmen şirketin tüm malvarlığını satarak, şirketin içini boşaltarak ve şirket aleyhine hayali borçlar yaratarak mal kaçırdıklarından, müvekkilimin mağduriyeti açık olup yeniden ilerde telafisi mümkün olmayan zararların doğmaması, müvekkilinin daha fazla zarara maruz kalmaması ve ilamın infazının temin açısından, davalıların şahsi malları, davalılar adına kayıtlı banka hesaplarının, araçların ve taşınmazların sorgulanarak, dava değerini koruma altına alacak miktar kadar üçüncü kişilere devrini önlemek için mal varlığına teminatsız olarak ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz konulmasını talep etmiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle; dava dışı şirketin 20.02.2009 tarihinde tescil edildiğini, davalılardan …, …, …, … ve müvekkil … in dava dışı şirketin kurucuları arasında yer aldığını, müvekkilinin mezkur dava dışı şirketi temsil ve ilzama yetkili olmadığını, şirketin kuruluş yıllarında öğrenci olan müvekkilinin şirket organında şeklen yönetim kurulu üyesi olarak bulunduğunu, bu sebeple kusur izafe edilemeyeceğini, müvekkilinin doğduğu iddia edilen zarardan sorumlu tutulabilmesi için müvekkilin bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediği hususunun ispat külfeti davacı tarafta olduğunu, mezkur bononun davacının el ürünü olmadığı hususu tek başına müvekkilinin davacının uğradığını iddia ettiği zarardan sorumlu tutmaya yeterli olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle: müvekkilinin kurucu ortak olması esas sözleşmeyi imzalamış olması ve pay taahhüdünde bulunmuş olmasının ayrı bir sorumluluk doğurmayacağını, müvekkilinin kusurlu olduğunu ispat yükünün davacıda olduğunu, talebin zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARI ÖZETİ İlk derece mahkemesi, ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 23.02.2023 tarihli ara kararında; “Mahkememiz dosyasının dava dilekçesinin açıklayıcı olmaması sebebi ile 01.02.2023 tarihli duruşmasında davacı vekiline dava dilekçesinde ki talebin ve uyuşmazlığın bunun yanında davacı ile davalılar arasında ki irtibatın tespit edilememesi nedeni ile açıklayıcı dava dilekçesi sunması için davacı vekiline süre verildiği görüldü. İİK’nun 257.maddesine göre; Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Davacının iş bu dava ile talep ettiği maddi ve manevi tazminatın varlığı ve miktarı yargılamayı gerektirir mahiyette olduğundan ihtiyatin haciz talebinin şartlarının oluşmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.HMK’nun 389/1.maddesinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği düzenlenmiş olup, davalıların şahsi malları, banka hesapları, araçları, taşınmazlarının mülkiyeti ihtilaf/uyuşmazlık konusu olmadığından ihtiyati tedbir talebininde şartlarının oluşmadığı sonuç ve kanaatine varılarak reddine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesiyle davacı vekilinin ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir talebinin reddine,karar vermiştir.
u ara karara karşı, ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati haciz ve ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde; mahkeme tarafından müvekkilinin adil yargılanma hakkı ihlal edilerek ihtiyati tedbir ve haciz talebi hakkında yaklaşık 7 ay sonra hukuka ve hakkaniyete aykırı olarak karar verildiğini, müvekkilince davalıların şirketi aleyhine menfi tespit davası açıldıktan sonra davalı yanların şirketi sicilden kötü niyetli olarak terkin ederek mal kaçırdıklarını, şirket aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedildiğinden, davacı, müvekkil şirket terkin edildiğinden, şirketin içi boşaltığından alacağını tahsil edemediğinden ve davalı yanların, davacı müvekkilin alacağını tahsil etmesini engellemeye çalıştıklarından davalı yanların yeniden mal kaçırma ihtimallerinin çok yüksek olduğunu, ihtiyati haciz ve tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesi hukuka uygun olacağı gibi müvekkilinin de haklarını koruyacağını, davalıların bonodaki imza müvekkilne ait olmamasına ve imzanın müvekkiline ait olmadığı bilinmesine rağmen müvekkilinin hem işyerine hem de evine defaatle hacze gelindiğini davacının, maddi ve manevi zararlara maruz kalmasına yol açıldığını, müvekkilince dava dışı şirkete açılan ve derdest olan dava bulunmasına rağmen şirketi tasfiye ettiklerini, davalıların mal kaçırma amacı ile yönetim kurulu üyesi oldukları … AŞ. adlı şirketin içini boşaltıp, şirket aleyhine açılmış derdest dava olmasına rağmen şirketi sicilden terkin ederek müvekkilinin alacağını tahsil etmesini engelledikleri göz önüne alındığında, yeniden mal kaçırma ihtimallerinin çok yüksek olduğunu, davacının daha fazla mağdur olmaması adına kararın kaldırılması, ihtiyati tedbir ve haciz taleplerinin kabulü gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 553. maddesi uyarınca, dava dışı anonim şirketin davalı olan yöneticilerine karşı açılmış sorumluluk davasıdır. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır. Uyuşmazlık, davacının ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebinin reddine dair ara kararın yerinde olup olmadığı, somut olayda ihtiyati tedbir ve ihtiyati haczin şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır. Davacı,dava dışı … AŞ’nin yöneticileri olan davalıların imzası kendisine ait olmayan senedi icra takibine konu ederek maddi ve manevi zarara uğrattıklarını, bu takip nedeniyle borçlu olmadığının tespiti için açtığı menfi tespit davası devam ederken dava dışı şirketi hayali borçlar yaratıp içini boşaltarak hukuka aykırı şekilde tasfiye ettiklerini, bu nedenle ihya davası açtığını, açtığı bu davanın kabulü ile dava dışı şirketin ihyasına karar verildiğini, ihya kararı ile davalıların ve özellikle davalı tasfiye memuru … in kusurlu hareket ettiğinin tespit edildiğini, davalıların kusurlu eylemleri sonucunda maddi ve manevi zarara uğradığını ileri sürerek, davalılardan maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuş, ayrıca davalılar hakkında ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararı verilmesini istemiş, mahkemece bu talebin reddine karar verilmiştir. İİK’nın 257. maddesinde ihtiyati haciz şartları düzenlenmiş olup maddede, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısının, borçlunun yedinde veya üçüncü şahıstan olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceği belirtilmiş, maddenin 2. fıkrasında ise, iki bent halinde, vadesi gelmemiş borçlardan dolayı, borçlunun muayyen yerleşim yerinin olmaması, borçlunun taahhütlerinden kurtulmak maksadı ile mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa ihtiyati haciz istenebileceği düzenlenmiştir. İİK’nın 258. hükmüne göre, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması yeterlidir. Mahkemenin alacağın varlığına kanaat getirmesinden anlaşılması gereken alacağın usul kurallarına göre kesin bir şekilde ispat edilmesi değildir. Bu hükme göre alacaklının, alacağının varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesi aranmamakta, bu konuda mahkemeye kanaat verecek delilleri göstermesi yeterli kabul edilmektedir. İİK’nın 257. maddesi uyarınca ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın muaccel ve rehinle temin edilmemiş olması gerekmektedir.İhtiyati tedbir ise HMK’nın 389 ve devamı hükümlerinde düzenlenmiş olup, buna göre mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için tedbir talep eden tarafın, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmesi ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi gereklidir. İspat kuralları dahilinde hakim, durumun koşullarına göre olumsuz veya sakıncalı bir olasılığın varlığına kanaat getirirse ihtiyati tedbir kararı verebilecektir. Bu bilgiler ışığında somut olayın incelenmesinde dosya kapsamında bulunan delillerin bu aşamada yaklaşık ispat için yeterli olmadığı, davacının vadesi gelmiş bir para alacağının bulunduğuna, ihtiyati tedbirin ve haczin gerekli olduğuna ve davacı iddialarının yerinde olduğuna ilişkin yaklaşık ispat ölçüsünde kanıt bulunmadığı, ayrıca dava konusunun para alacağı olduğu, uyuşmazlık konusu bir mal bulunmadığı da anlaşılmaktadır. Bu hususlar, yargılama içinde toplanıp incelenecek deliller ışığında yargılama sırasında ortaya çıkacaktır. Ara karar tarihi itibariyle yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden, değişen durumlara göre ilk derece mahkemesinde yeniden ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talep edilmesi de mümkün olduğundan, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebinin reddine dair ilk derece mahkemesi ara kararında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Borçluların/davalıların mallarını kaçırmaya, gizlemeye veya kendisinin kaçma girişimi içinde olduğuna dair de dosyada herhangi somut bir delil bulunmaması sebebiyle ilk derece mahkemesince ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Yasada, ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz kararı verilmesi için talebin yargılamayı gerektirmesi şeklinde bir şart öngörülmemiş olduğundan mahkemece, talebin yargılamayı gerektirdiği şeklindeki gerekçesi yerinde olmamış ise de karar sonucu itibariyle doğru olduğundan bu hususu eleştirilmekle yetinilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, İİK’nın 258/3, HMK’nın 391/3 ve 353/1.b.1. maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesince ihtiyati haciz ve tedbir talebinin reddine ilişkin verilen23.02.2023 tarihli ara karar usul ve yasaya uygun bulunduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1, 391/3 ve İİK’nın 258/3 maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir ve haciz talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2- Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye irat kaydına,3-Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1, 391/3 ve İİK’nı 258/3 maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f , 391/3 ve İİK’nın 258/3 maddeleri uyarınca karar kesindir.