Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/1092 E. 2023/1132 K. 20.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1092
KARAR NO: 2023/1132
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06.03.2023 tarihli ihtiyati tedbir kararına itirazın kısmen
kabul- kısmen reddine dair verilen 29.03.2023 tarihli ara karar.
NUMARASI: 2023/87 E.
DAVANIN KONUSU: Haksız Rekabetin Tespiti ve Önlenmesi- İhtiyati tedbir.
Taraflar arasındaki haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında verilen ihtiyati tedbir kararına davalının itirazının kısmen kabulüne- kısmen reddine dair verilen ara karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin kamu kurumu niteliğindeki meslek odası olarak üyelerinin haklarını korumakla yükümlü olduğunu, davalı şirketin ”…” ve ”…” uygulaması ile yasa dışı taşımacılık yaparak, taksici esnafı yönünden haksız rekabet yapması nedeniyle bu eylemlerinin tespiti ve önlenmesi gerektiğini, … (Tek Araçla Gidelim) uygulamasında, taksici olmayan ve toplu taşıma aracı kullanım belgesi olmayan kişiler tarafından araçların ticari amaçla kullanıldığını ve … uygulaması aracılığı ile sürücü-yolcu eşleşmesi yapılarak ücret karşılığında taşıma yapıldığını, uygulamada güzergahın yolcu tarafından belirlendiğini, sürücünün de kabul etmesi halinde uygulama tarafından sürücü ve yolcunun bir araya getirilerek, mesafeye göre değişen bir yolculuk başlatıldığını, … uygulamada ayrıca izin ve ruhsatı bulunmayan elektrikli motosikletlerin de kullanıldığını, araçların izin ve ruhsatının bulunmadığının 22.04.2022 tarihli İBB yazı cevabından anlaşıldığını, İBB tarafından kullanılmasına izin verilmeyen motosikletlerin … uygulaması üzerinden yolculuk hizmetinde kullanıldığını, şirket yetkilisinin uygulamayı tanımlarken hatır taşıması olduğunu açıklamasının yapılan iş ile uyumsuz olduğunu, bu uygulama üzerinden yolculuğunu, anlık talep üzerine ve yolcunun belirlediği güzergahta bir ücret karşılığı ve ticari nitelikte yapılması nedeniyle esasında taksicilik hizmeti bulunduğunu, İstanbul ilindeki taksicilik faaliyetinin Bakanlar Kurulunun 86/10553 sayılı kararı ile münhasıran taksi ruhsatı sahiplerine olduğunu ve bu taşıma türünde ancak ruhsat alınarak taşımacılık yapılabildiğini, davalı şirketçe ücrete karışılmadığının belirtilmesine rağmen, güzergah seçildiğinde ekranda ücretin de görüldüğünü, belirlenin ücretin de taksi hizmetine göre daha az olması nedeniyle taksici esnafı ile haksız rekabete girişildiğini, ekranda görülen bu ücretin sürücü veya yolcu tarafından azaltılması veya artırılmasının sonuca etkisinin bulunmadığını, İstanbul ilinde toplu taşıma aracı kullanım belgesi ve taksi ruhsatı olmayan kişilerin bu şekilde ücretli yolcu taşıyamayacağını, uygulama ile vergisiz ve kaçak korsan taksicilik hizmeti verildiğini, hatır taşıması savunmasının yapılan iş ile uyumsuz olduğunu, 2918 sayılı Kanun’un 87. maddesinde tanımlanan hatır taşımasının karşılıksız olduğunu, oysa uygulamada daha araç çağrılırken ücretin bilindiğini ve taksi ile yapılacak yolculuktan daha az bir fiyat verildiğini, bu uygulama üzerinden yapılan taşımaların usulsüz olması nedeniyle emniyetçe tesit edildiğinde araçların trafikten men edildiğini, Elektronik Ticaretin Düzenlenmesine İlişkin Kanun’un 1. maddesinde de elektronik ticarette haksız ticari uygulamalarda bulunulamayacağını, davalının bizzat araç başında olmadan da teknolojik gelişmeleri kullanarak haksız rekabet oluşturabilecek eylemler yaptığını, 2918 sayılı Kanun’un ek 2/3. maddesinde de araçların tescil amacı dışında kullanılamayacağının ve izinsiz yolcu taşınması halinde ceza verileceğinin düzenlendiğini, 5217 sayılı Kanun’un 7/ı-p maddesinde, büyükşehir belediyelerinin toplu taşıma işlemlerini denetleme ve taksiler ile diğer araçlara ruhsat verme ile görevlendirildiğini, bu kapsamda ruhsat alınmadan taksicilik yapılarak yolcu taşınmasının yasaklı olduğunu, belediyenin ilgili birimince taksilerde güvenlik amacıyla bir çok önlem alınmasına rağmen, korsan şekilde işletilen taksilerde bu güvenlik önlemleri alınmadığından kamu güvenliğinin tehlikeye girdiğini, davalının internet sitesinde ticari ve korsan taksicilik yapıldığına ve istenildiği zaman taksi hizmeti verileceğine ilişkin bir çok ilan bulunduğunu, ilanlardaki taşımacılığın taksi taşımacılığı ile aynı olduğunu, sadece taşımanın ticari taksiler yerine özel araçlarla yapılarak haksız rekabet oluşturulduğunu, şehir içi yolcu taşıma yetkisinin münhasıran taksi ve dolmuş esnafında olduğunu, bunun dışındaki araçlarla yolcu taşımacılığına izin veren bir düzenleme bulunmadığını, davalının sicil kaydında scooter araçların alım satımı ve kiralanması, ulaşım konusunda bilgisayar yazılımları üretilmesi iş konusu olarak seçilmesine rağmen, fiili olarak yapılan taşımacılık işinin özünü oluşturduğunu, … uygulaması ile ruhsatsız araçlarla ücret karşılığı yolcu taşımacılığı yapıldığını, uygulamanın tanıtımda ise ücret alınmadığı belirten davalının haksız rekabet oluşturduğunu, uygulamada taşımacılık için ehliyet dışında hiç bir ruhsat aranmadığını, benzer şekilde taşıma yapan … şirketinin savunmalarının kabul edilmeyerek haksız rekabet yaptığının tespitine karar verildiğini, uygulamanın, uygulama marketlerinden kolaylıkla indirilebildiğini, araç sahiplerinin taşıma ruhsatı olmadan sisteme girebildiklerini, daha önce benzer şekilde taşıma yapan … şirketi yetkililerinin haksız rekabet oluşturan eylemleri nedeniyle İstanbul Anadolu 63. Asliye Ceza Mahkemesinin 2021/1744 E.,2022/985 K. Sayılı ilamı ile cezalandırıldıklarını uygulamanın tanıtım videolarında ve açıklamalar kısmında dahi araçta tek seyahat eden sürücü ile yolcunun bir araya gelmesi şeklinde tanımlanmakta ve uygulama tarafından tavsiye edilen ücretin sürücü tarafından yolcudan tahsil edilmesi ile yapıldığı, şirketin tahsilata aracılık etmekte olup tanıtım amaçlı kendisine pay almaması da uygulamanın korsan faaliyetini desteklemesi ve artırması neticesini değiştirmediğini ileri sürerek, davalılar tarafından https://www…./ internet sitesi/mobil internet sitesi ve ”…” isimli mobil uygulama üzerinden ”…” ve ”…” isimli hizmetin sunulmasının haksız rekabet oluşturduğu tespiti ile önlenmesine, ”…” ve ”…” isimli hizmetin internet ve mobil uygulama dahil her türlü mecra üzerinden sunulmasının engellenmesine, haksız rekabetin men’ine, kararın kesinleşmesine kadar geçerli olmak üzere, haksız rekabetin durdurulması için https://www.marti.tech/ internet sitesi/mobil internet sitesi ve ”…” isimli mobil uygulama üzerinden sunulmakta olan ”…” ve ”… isimli hizmete erişimin engellenmesine yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk Derece Mahkemesince tedbir talebinin değerlendirildiği 06.03.2023 tarihli (Ara karar başlığında 01.03.2023 tarihli olarak gösterilen) ara kararıyla; “…Hukuk Muhakemeleri Kanunu Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğini yine ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için talep eden tarafın davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi gerektiğini düzenlemiştir. Diğer taraftan Türk Ticaret Kanunun 61 maddesinde ise dava açma hakkını haiz bulunan kimsenin talebi üzerine mahkeme, mevcut durumun olduğu gibi korunmasına, 56 ncı maddenin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde öngörüldüğü gibi haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabetin önlenmesine ve yanlış veya yanıltıcı beyanların düzeltilmesine ve diğer tedbirlere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ihtiyati tedbir hakkındaki hükümlerine göre karar verileceğini düzenlemiştir. Türk Ticaret Kanunun 56 maddesindeki b ve c bentlerinde tedbir olarak ta Haksız rekabetin men’ini, ve Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını düzenlemiştir. Somut Olayda; dosyaya sunulmuş olan bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde, Davalının “…” VE …” uygulamalarına ulaşılmasına devam edildiği taktirde davacı tarafın mensupları olan mevzuat gereğince Ruhsat alarak yolcu taşımacılığı konusunda yetkilendirilen taksi işletenlerin ciddi bir zarar doğuracağı hususunun davacı tarafından yaklaşık olarak ispatı sağlandığı…” gerekçesiyle, Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile https://www…/ internet sitesi/mobil internet sitesi ve ”…” isimli mobil uygulama üzerinden sunulmakta olan ”…” ve ”…”e yönelik erişimin engellenmesine, karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, HMK’nın 394.maddesi uyarınca davalı vekili tarafından itiraz başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili, ihtiyati tedbire itiraz dilekçesinde özetle; davacının 03.02.2023 tarihinde açtığı davada 01.03.2023 tarihinde mahkemece son derece ağır bir tedbir kararı verildiğini, davacının HMK’nın 29. maddesine aykırı şekilde eksik ve hatalı bilgi vererek müvekkili aleyhine tedbir kararı aldırdığını, mahkemece verilen tedbirin dava konusu uyuşmazlığın esasını halledecek nitelikte olduğunu, HMK’nın 389. maddesinde, “hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi” halinin varlığını arandığını, ancak huzurdaki olayda bu bir durumun bulunmadığını, … uygulamasının davacı açısından belirtilen bir sonuç doğurmayacağını, davacının herhangi bir iş kolundan çıkarılması gibi bir neticenin söz konusu olmadığını, dava dilekçesinde “ruhsatlı taksi taşımacılarının dava süreci boyunca telafisi mümkün olmayan zararlara uğrayacağı” iddiasının soyut bir şekilde ileri sürdüğünü, iddia edilen zararın miktarı ve benzeri unsurlarının izah edilmediğini, zararın somutlaştırılmadığını, somutlaştırılmayan bu zararın, sonradan tazminat talebi ile tahsili kabul olamayacak bir zarar niteliğinde olduğunun ileri sürülmediğini, kararın ölçülü olmadığını, karar ile müvekkilinin faaliyetten men edildiğini, yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmesi halinde müvekkilinin ciddi zararlara uğrayacağını, makul bir teminat alınmaksızın bu şekilde karar verilmesinin hatalı olduğunu, … şirketi veya … kullanıcılarının taksicilik hizmeti sunmadığını, müvekkilinin ilgililerin buluşulabileceği bir uygulama sağladığını, bunun karşılığında kullanıcı veya sürücülerden ücret veya komisyon almadığını, …’nın … ve … gibi uygulamalar ile benzerliği bulunmadığını, … gibi şirketlerden farklı olarak hiçbir kullanıcıdan ücret veya komisyon alınmadığını, … uygulamasında kullanıcılara maliyet ile ilgili fikir sahibi olabilmeleri için parasal üst sınıra yer verdiğini, bu şekilde bir üst sınıra yer vermenin … tarafından yapılan işlemi ile … uygulamasını “taksicilik” yaptığını göstermediğini, bu tür bir işlemin “ticari taşımacılığa” vücut verdiğini kabul edilemeyeceğini, … uygulamasının da müvekkilini seyahat acentesi yapmayacağını, … uygulamasını kullanan bazı sürücülerin “ticari kullanım” teşkil edecek şekilde uygulamayı kullanmasının müvekkili şirketi taşımacı yapmayacağı gibi, … uygulamasının da yasaklanmasını gerektirmediğini, bir kısım sürücüler aleyhine işlem tesis edilmesinin suç ve cezaların şahsiliği ilkesi gereğice müvekkili bakımından hüküm ifade etmeyeceğini, cezaların tarafı olmayan müvekkilinin itiraz hakkı bulunmayan cezalardan sorumlu tutularak yapılan işlemin taksi taşımacılığı olduğunun kabul edilemeyeceğini, davanın esasını ilgilendiren bu hususların nazara alınmadan, bu hususta özellikle ilgili düzenleyici otorite olan Belediye ve Ulaştırma Bakanlığı görüşleri alınarak ve bilirkişi marifetiyle inceleme yapılarak, tahkikat yapılmadan sadece davacının hatalı ve eksik beyanlarının özetilerek tedbir kararı verilmesinin hatalı olduğunu belirterek, 01.03.2023 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.Davacı vekili, itiraz dilekçesine karşı sunduğu beyan dilekçesinde özetle; mahkemece verilen ara kararda … ve … uygulamalarının erişiminin engellendiğini, mahkemece işin esasını çözer şekilde tedbir kararının verilmediğini, dava dilekçesinde ayrıntılı şekilde belirtildiği üzere yolcu taşımacılığı için gerekli çalışma ruhsatı almasızın ve taksimetre kullanmaksızın istenilen fiyat kullanılarak tüketiciler yanıltılarak korsan taksi hizmeti verilmesine rağmen yasa dışı bu faaliyetin yasal taşımacılık faaliyeti gibi gösterilerek açıkça haksız rekabet yapıldığını, davalı tarafından sunulan hizmetin hiçbir zaman yalnızca bir telefon uygulaması üzerinden yapılan bilişim hizmeti olmadığını, aksine bizzat yolcu taşımacılığı yapılan haksız bir eylem olduğunun delilleriyle kanıtlandığını, sunulan ceza tutanakları ile bir çok aracın ruhsatsız ve korsan taksi yapması nedeniyle ceza tutanağı düzenlendiğini, yapılan ihlallerin artması üzerine 21.02.2019 tarihinde 7166 sayılı Kanun’un 5. maddesi ile 2918 sayılı Kanun’un 2.maddesi ile yapılan değişiklikle yeni düzenlemeler yapıldığını, sürücü ve araçların cezalandırılmasına rağmen davalının sisteminin çalışmaya devam ettiğini, oysa sürücü ile yolcuyu birleştiren sistemin davalıya ait olduğunu, davalının tahsilata aracılık ettiğini, tanıtım amaçlı olarak kendisine pay almamasını bu uygulamanın korsan faaliyeti olduğunu değiştirmeyeceğini, yapılan işlemle ruhsatlı taksi sürücülerine hukuka aykırı şekilde müşteri kaybına uğradıklarını, … uygulaması devam ettiği taktirde sayı sınırlaması olmaksızın çok sayıda aracın trafiğe çıkacağını ve taksicilerin telafisi imkansız kayıplar yaşayacağını, yapılan işlemin rekabet yasağı hükümlerine ayakırı olduğu gibi 2918 sayılı Kanun İle 25.06.2009 tarihli Ticari Taksi ve Dolmuş Yönergesinin 20. maddesine de aykırı olduğunu, taksicilik yapılan araçlarda İBB tarafından verilen … serisinden plaka, ticari plaka tahsis belgesi ve yıllık çalışma belgesi bulunmadığı gibi ilgili makamlarca zorunlu tutulan taksimetre ve kamera gibi zorunlu güvenlik uygulamalarının da bulunmadığını belirterek, tedbir kararına yönelik itirazın reddine karar verilmesi istenmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN İSTİNAFA KONU KARARI İlk derece mahkemesi, ihtiyati tedbire itirazı değerlendirildiği 29.03.2023 tarihli ara kararıyla; “…Mahkemenin vermiş olduğu tedbir kararının uyuşmazlığın esasını çözecek nitelikte bir karar olduğunu, tedbir kararının herhangi bir teminat alınmadan verildiğini, davacı tarafın zararını yaklaşık olarak ispatına ilişkin dosyada yeterli vakıa ve delil bulunmadığını ileri sürerek Mahkememizin 01/03/2023 tarihinde vermiş olduğu ihtiyati tedbir kararına yönelik olarak itiraz ettiği ve duruşmada itirazlarını tekrarladığı görülmüştür. İtiraz dilekçesi ve ekindeki belgelerde … uygulamasında ayrı bir ‘…’ portalı bulunmadığı, motosiklet sahipleri ile üçüncü kişilerin ‘…’ portalından bir araya getirildiği ileri sürülmüş davacı karşı tarafın da itiraz eden davalının söz konusu itirazı aksine bir belge sunamadığı anlaşılmıştır. Davalı itiraz eden, davacı tarafın dava sonunda haksız çıkması durumunda uğrayacağı zararlara ilişkin dosyaya somut bir belge sunamamış ayrıca zarar türü de bildirmemiş olup, itiraz dilekçesinde de … uygulamasından davalı şirket olarak herhangi bir komisyon almadıklarını dolayısıyla ekonomik menfaatlerinin bulunmadığını belirtmişlerdir. İtiraz dilekçesi, itiraz dilekçesine verilen cevap dilekçesi ile yukarıda izah edilen hukuki açıklamalar ve dosyaya sunulan, ‘…’ uygulaması için gerekli olan bilgi ve belgelere ilişkin açıklama formları, ‘…’ uygulaması üzerinden yapılan taşıma talebine ilişkin fiyat ve güzergah belirten öneri formları, … uygulaması üzerinden bir araya gelinerek üçüncü kişilerce yapılan taşıma esnasında, gerek araç sahiplerine gerekse yolculara yönelik kolluğun uyguladığı idari yaptırımlar ve bunlara ilişkin mahkeme kararları ile üçüncü kişiler tarafından sosyal medya üzerinden konu edilen şikayetler ve davalının sunmuş olduğu ilgili uygulamaya ilişkin dokümanlar ve yapılan duruşmadaki taraf beyanları neticesinde itiraz değerlendirilmiş olup; itiraz eden davalının itirazının kısmen kabulü ile, … uygulamasında ayrı bir ‘…’ portalı bulunmadığı, motosiklet sahipleri ile üçüncü kişilerin ‘…dan bir araya getirildiği ‘…’e yönelik tedbir kararının motosiklet uygulamasını da kapsayacağı anlaşıldığından Mahkememizin 01/03/2023 tarihinde vermiş olduğu tedbir kararındaki ‘…’ ibaresinin çıkartılmasına, teminat alınmamasına yönelik itirazın değerlendirilmesinde ise; davacı tarafça dava dilekçesinde herhangi bir dava değerinin belirtilmediği ve davalı tarafın ‘…’ adlı uygulamasında, uygulama nedeni ile bir araya gelen araç sahipleri ve üçüncü kişiler üzerinden kazanç talep edilmediği belirten portal bilgilendirme notu dikkate alınarak 01/03/2023 tarihinde verilen tedbir kararında teminata hükmedilmemiş ancak itiraz dilekçesi ile ekindeki bilgi ve belgeler, tarafların duruşmadaki beyanları dikkate alınarak, davacı tarafın yargılama sonunda haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlarına karşılık olarak 500.000,00 TL tutarında teminat alınmasına, verilen tedbir kararının davacı tarafın talebini aşmaması ve ölçülü uygulanabilmesi için davacının talebi dışında kalan davalı tarafın yürüttüğü ticari iş ve faaliyetlerine engel olmayacak şekilde infazının sağlanmasına karar verilmiştir. Davacı tarafından dosyaya sunulan, ‘…’ uygulaması için gerekli olan bilgilendirme formları, ‘…’ uygulaması üzerinden yapılan taşıma talebine ilişkin fiyat güzergah belirten öneri formları, … uygulaması üzerinden yapılan taşıma esnasında kolluk tarafından gerek araç sahiplerine gerekse yolculara uyguladığı idari yaptırımlar ve mahkeme kararları ile sosyal medya üzerinden konu edilen şikayetlerden, davalı tarafın yürüttüğü ‘…’ uygulaması adlı internet portalına özel araç sahipleri ve üçüncü kişiler tarafından ulaşılıp taşıma faaliyetlerine devam edildiği taktirde, mevzuat gereğince ruhsat alarak yolcu taşımacılığı konusunda yetkilendirilen, davacı tarafın mensupları olan taksi işletenlerin ciddi bir zarar veya zarar tehlikesine uğrayacakları, davacı tarafından sunulan yukarıda yazılı bilgi ve belgelerden yaklaşık olarak ispatı sağlandığı anlaşıldığından davalı şirketin tedbirin tümden kaldırılmasına yönelik itirazının reddine…” gerekçesiyle, itirazın kısmen kabulü ile Mahkemenin 01/03/2023 tarihli ara kararında verilen tedbir kararının kaldırılmasına, Mahkemenin 01/03/2023 tarihinde vermiş olduğu tedbir kararındaki … ibaresinin çıkartılarak tedbirin “…” üzerinden devamına, https://www…/ internet sitesi/mobil internet sitesi ve ”…” isimli mobil uygulama üzerinden sunulmakta olan ”…”e yönelik tedbir kararında belirtilen hükmün uygulamasının dışındaki ticari iş ve faaliyetlerine engel olmayacak şekilde infazının sağlayacak şekilde erişimin engellenmesine, 6100 sayılı HMK’nin 392/1 maddesi gereğince dava sonuna kadar davalı tarafın uğrayacağı muhtemel zararlara karşılık 500.000,00 TL tutarında teminat gösterilmek ve ihtiyati tedbir harcı yatırılmak şartıyla ihtiyati tedbir şerhi konulmasına, karar verilmiştir.Bu ara karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece dava dilekçesindeki talep gibi 01.03.2023 tarihli ara karar ile “…” ve “…” a yönelik erişimin engellemesine karar verildiğini, yapılan itiraz sonucu 29.03.2023 tarihli duruşmada “…” ibaresinin çıkartılarak, tedbirin 500.000,00 TL teminat karşılığı “…” üzerinden devamına karar verildiğini, mahkemece “…” ibaresinin çıkartılmasına ilişkin verilen karar ile teminata ilişkin kararın HMK’nın 392/1. maddesine aykırı olduğunu, mahkemece “…” hizmeti için … uygulamasında ayrı bir “…” portalı bulunmadığı, motosiklet sahipleri ile üçüncü kişilerin “…” portalında bir araya getirildiği “…”a yönelik tedbir kararının motosiklet uygulamasını da kapsadığı gerekçesiyle tedbir kararındaki “…” ibaresinin çıkartıldığını, davalının kötü niyetli olarak portalda “…” ve “…” uygulamasını tek web linki olarak kullandığını, bugüne kadar uygulama uzantı linklerinin ayrılması yönünde herhangi bir beyanda bulunmayarak, kararın infazının engellendiğini, ilk kararın uygulanamadığının Erişim Sağlayıcıları Birliği’nden gelen cevaptan anlaşılacağını, işlemin icrası için ancak portala yönetici şifresi ile girilmesi ile mümkün olabileceğini ve şifrenin davalının elinde olduğunu, halihazırda … uygulaması ile elektrikli motosikletlerin kullanıldığını ve bunların izin ve ruhsatının olmadığının 22.04.2022 tarihli İBB yazı cevabından anlaşıldığını, ilgili belediyece de bu araçların kullanılmasına izin verilmediğini, iberenin çıkarılması ile haksız rekabetin süreceğini ve ileride men kararı verilmesi halinde kararın infazına kadar telafisi imkansız zararlar oluşacağını, sunulan ucuz ve hukuka aykırı hizmet neticesinde, taksi sürücüsü tarafından taksimetre fiyatlarında indirim yapma imkanı olmadığı gözetildiğinde, tüketiciler yanıltılarak yeniden … hizmetini kullanmaya yönlendirileceğini, ihtiyati tedbir için tam bir ispata gerek bulunmadığını ve yaklaşık ispatın yeterli olduğunu, dosyadaki tüm belgelerden davacının korsan taksi hizmeti verdiğinin açık olduğunu, verilen hizmetin müvekkili ile sürücüler telafisi imkansız zararlar oluşturduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, itirazın kısmen kabulüne ilişkin kararın kaldırılmasına ve tedbir ara kararına yönelik davalı itirazının tümüyle reddine karar verilmesini istemiştir. İhtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Cevap ve itiraz dilekçesindeki beyanlarını aynen tekrarla; mahkemece … ve …’e yönelik erişimin engellenmesine karar verildiği, itiraz üzerine tedbirin kısmen kaldırıldığı, verilen kararın önemli bir ekonomik değer olan müvekkilinin itibarının zedelenmesine ve yapılacak yatırımların durdurulmasına neden olduğunu, uyuşmazlığa ilişkin olarak Prof. Dr. …’den alınan uzman görüşünden de anlaşılacağı üzere, davanın sonucunu etkiler nitelikte tedbir kararının verilemeyeceğini, uzman görüşünde belirtildiği gibi müvekkilinin yasa dışı taşımacılık faaliyeti yürütüp yürütmediğini ve bu faaliyetlerin haksız rekabet olup olmadığının değerlendirilmediğini, tehlike ile tedbir arasında denge kurulmadığını TTK’nın 58/4. maddesindeki özel menfaat dengesi açısından en makul olan çözümün tercih edilmesi gerektiğini, bu nedenle … yönünden reddedilen ihtiyati tedbirin de kabulü gerektiğini, … uygulamasına girişten sonra ilk sekmede … kısmı altında scooter, … vb. Aletlerin bulunduğunu, … başlığı altında ise araç talep uygulamasının bulunduğunu, mobil uygulamanın ücretsiz olarak sunulduğunu ve … (tek araçla gidelim) uygulaması ile kişilerin özel araçları ile güzergah paylaşımı yapılarak çevreci ve sosyal bir dayanışma platformu oluşturulduğunu, … uygulamasının kullanılmasına ilişkin temel düzenleme olan kullanıcı sözleşmesinde ticari faaliyette bulunmama ve uygulamanın kar amacıyla veya başka bir ticari veya profesyonel bir amaçla kullanılamayacağının belirtildiğini, …’nın yolculuklara güzergah paylaşım tutarına, varış yerlerine veya zamanına karışmadığını, kullanıcı sözleşmesi ve …’nın statüsü belgelerinde belirlendiğini, …’a ilişkin tedbir kararının ihtiyati tedbir müessesesinin amacını aşar şekilde ancak kapsamlı yargılama süreci sonunda elde edilebilecek nihai kararla ulaşılacak sonucu verdiğini, verilen kararla ihtilafın kesin şekilde çözüldüğünü, ve tedbirin amacının aşıldığını, ihtiyati tedbir kararı verilmesi için gerekli şartların var olduğunu, HMK’nın 389. maddesi kapsamında ispatlanmadığını, tedbir kararı verilmemesi halinde ciddi bir zarar veya zarar tehlikesinin ispatlanmadığı gibi delil yönünden de yaklaşık ispatın sağlanmadığını, davacının mensubu taksi işletenlerinin zararlarına ilişkin herhangi bir belge veya delil sunulmadığını, zarara yönelik bir tespit bulunmadığının da duruşmada ikrar edildiğini, fiyata ilişkin iddia edilen belgelerin, ücretin müvekkilince düzenlendiğini göstermediğini, idari yaptırım olarak sunulan belgelerin müvekkili ile ilişkili olmadığını, şikayetlere ilişkin sosyal medyada yayınlanan beyanların müvekkili ile ilgili olmadığını, müvekkilinin … uygulaması kapsamında taşımacılık hizmeti vermediğini, gelir elde etmediğini, yalnızca kullanıcıların güzergah ve masraf paylaşımı yapmasına imkan sağladığını, davacının zararlarının ancak uygulamanın yürürlüğe girdiği Ekim 2022 ile bu tarihten önceki taksici esnaflarının karşılaştırılması halinde belirlenebileceğini, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması ispatın aranmayacağı yada ispat kurallarının dışına çıkılacağı anlamına gelmediğini, bu nedenle davanın esası yönünden haklılığın yaklaşık olarak ispatının gerektiğini, dava dilekçesinde taşımacılık faaliyetinin kim tarafından yapıldığına ilişkin çelişkili ifadeler kullanıldığını, dilekçede taşımanın kim tarafından yapıldığının da açıkça belirtilmediğini, bireylerin özel otomobilleriyle ticari taşıma niteliğinde olmayan taşıma yapmalarını engelleyen bir mevzuat hükmü bulunmadığını, bu hususun kara yolu taşıma yönetmeliğinde de belirtildiğini, uygulama ile mevzuatın izin verdiği bireylerin ticari olmayacak şekilde kendi özel otomobilleri ile ticari olmayan güzergah paylaşımı yapmalarına olanak tanındığını, günümüz şartlarında İstanbul ‘da bir adliyeden başka bir adliyeye giden başka bir avukatın ticari amaç olmaksızın masraf paylaşma usulüyle başka bir meslektaşını aracına almasının, alınan kişinin hangi kanal veya dijital platformdan temin edildiğinden bağımsız olarak ticari bir faaliyet olarak değerlendirilemeyeceğini, davacının ticari olan veya olmayan taşımalar arasında ayrım gütmeden tüm taşımaları ruhsat ve izin kapsamında ele alarak hataya düştüğünü, verilen tedbir kararının kabulü halinde ticari olmayan tüm yolculuk paylaşımlarının da ticari bir amaçla yapıldığının kabulü gerekeceğini, müvekkilinin statüsünde kesinlikle ticari ve kar amacı bulunmadığının belirtildiğini, ticari olmayan taşımaların taşımaya ilişkin mevzuat kapsamında değerlendirilmediğini, TTK’nın 850.maddesinde düzenlenen taşıma sözleşmesinin bir unsurunun da ücret olduğunu, oysa müvekkilinin ücret veya herhangi bir isim altında para almadığı için taşımacı sayılamayacağını, …’nın taşımacılık yaptığına ait iddiasının İBB’nin Taksicilik Yönergesi ile de çeliştiğini, yeni yönergede taşımacı kavramına yer verilmediğini, Yönerge’nin 3/ı maddesinin müvekkilinin taşımacı olmadığını desteklediğini, uygulama üzerinden güzergah paylaşımı yapan sürücülerin de taşımacılık yapmadıklarını, Yargıtay uygulamalarında belirtildiği gibi hiç yada önemsiz bir karşılık alınmasının hatır taşımacılığı ilişkisini etkilemeyeceğini, masraf paylaşımı veya yolculuk paylaşım miktarı üzerinde mutabık kalınmasının bir taşımayı ticari taşıma haline getirmeyeceğini, kaldı ki birçok kez müvekkilinin statüsü ve kullanıcı sözleşmelerinde belirtildiği üzere müvekkilinin ticari taşıma yapmadığını veya böyle bir taşımaya olanak sağlamadığını, mevzuatın izin verdiği şahsi otomobille ticari olmayan taşıma yapmaya imkan tanıyan bir uygulamanın gerek bireylerin faaliyetinin gerekse uygulamanın amacının ruhsat veya izne tabi kılan bir mevzuat hükmü bulunmaması nedeniyle yasaklanamayacağını, emsal gösterilen … ve … hizmetleri ile müvekkilinin hizmetleri arasında çok ciddi farklılıklar bulunduğunu, … sisteminin sürücüler üzerinde kesin bir hakimiyeti bulunduğunu ve bu sistemin ticari kazanç amacıyla hareket ettiğini müvekkilinde ise bu tür bir amaç bulunmadığını, müvekkilinin yer sağlayıcı olarak bu uygulamayı kullanan sürücülerin her birinin ayrı ayrı denetlenerek ticari bir amaçla hareket edip etmediklerini denetlemekle yükümlü olmadıklarını, genel ilkeden ayrılan bir kaç kişinin uygulamayı ticari amaçla kullandığı tespit edilse dahi bu işlemin uygulamayı haksız kullanan açısından hukuka aykırılık doğuracağını, müvekkilinin ticari faaliyette bulunduğunu kanıtlayamayacağını, uygulamanın faaliyete geçmesinden altı ay sonra dava açılarak tedbir talep edilmesinin verilen tedbirle adeta şirketin faaliyetlerinin sonlandırıldığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbire itirazın kısmen reddine ilişkin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, itirazın kısmen reddine ilişkin kararın kaldırılmasına ve tedbir ara kararına yönelik itirazın kabulüne, ihtiyati tedbir kararının tümüyle kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 54 ve devamı maddeleri gereğince açılmış haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi davası içinde ihtiyati tedbir istemine ilişkindir. Dava içinde TTK’nın 61.maddesi uyarınca ihtiyati tedbir talep edilmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kabulüne dair 06.03.2023 tarihli (arar karar başlığında 01.03.2023 tarihli gösterilen) ara karar verilmiş; bu ihtiyati tedbire davalı vekilinin itirazı üzerine, ilk derece mahkemesince 29.03.2023 tarihli ara kararla ihtiyati tedbire yönelik itirazın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu ara karara karşı, her iki taraf vekillerince, yasal süreleri içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Haksız rekabet davalarında ihtiyati tedbire ilişkin TTK’nın 61/1. maddesinde, ”Dava açma hakkına haiz bulunan kimsenin talebi üzerine mahkeme, mevcut durumun olduğu gibi korunmasına, 56.maddenin birinci fıkrasının b ve c bentlerinde öngörüldüğü gibi haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabetin önlenmesine ve yanlış veya yanıltıcı beyanların düzeltilmesine ve diğer tedbirlere, hukuk usulu muhakemeleri kanunun ihtiyati tedbir hakkındaki hükümlerine göre karar verilebilir ” düzenlemesi yer almaktadır. Bu nedenle, TTK’nın 56 ve devamı maddelerine dayalı talebine ilişkin olarak ihtiyati tedbir talepleri TTK’nın 61. maddesine göre değerlendirilmelidir. Burada hüküm bulunmayan konularda ise tamamlayıcı hüküm olarak HMK’nın 389 vd. maddelerinden yararlanılmalıdır. Haksız rekabetin koşullarının olayda gerçekleşip gerçekleşmediği, iddiaya konu eylemlerin sabit olup olmadığı konularındaki nihai değerlendirme, elbette devam etmekte olan yargılama sonunda verilecek esas hükümle ortaya çıkacaktır. HMK’nın 389/1.maddesi ”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmünü, 390/3.maddesi “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” hükmünü, 391/1.maddesi ise ”Mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir” hükmünü içermektedir.Bu hukuki açıklamalara göre somut olay incelendiğinde; davacı vekili dava dilekçesinde, davalı şirketin … ve … uygulaması ile yasa dışı korsan taksicilik faaliyeti yaptığını, Bakanlar Kurulu kararı ile İstanbul ilinde dolmuş ve taksi faaliyetlerine münhasıran bu işle iştigal eden esnafa verildiğini, davacının yapmış olduğu faaliyetin 2918 sayılı Kanun, TTK’nın taşımaya ilişkin hükümleri ve İBB’nin taşımaya ilişkin düzenlemeleri ile Elektronik Ticaretin Düzenlenmesine İlişkin Kanun hükümlerine aykırı olduğunu, davalının uygulama ile ücret karşılığı paralı taksicilik hizmeti verdiğini, yapılan taşımanın hatır taşımacılığı niteliğinde olmadığını, ticari amaçla yapıldığını ve haksız rekabet oluşturduğunu; ayrıca davalının aynı faaliyeti içinde motosikletle yolcu taşıması amaçlı … isimli hizmeti verdiğini, bunun da haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ile kararın kesinleşmesine kadar davalıya ait internet sitesi, … isimli mobil uygulama üzerinden sunulan “…” ve “…” isimli hizmetlerine erişimin engellenmesine karar verilmesini talep etmiştir. 03.02.2023 tarihinde açılan davada mahkemece 06.03.2023 tarihinde, henüz cevap dilekçesi sunulmadan ve deliller toplanmadan, ihtiyati tedbir kararı verilerek internet sitesi ve mobil uygulama üzerinden verilen “…” ve “…” hizmetlerine erişiminin engellenmesine karar verilmiştir. Davalı taraf itiraz dilekçesi ile cevap dilekçesinde; müvekkilinin “…” uygulaması ile ticari bir taşıma faaliyeti yapmadığını ve ticari taşımaya zemin hazırlamadığını, davalının faaliyetinin Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun hükümlerine göre yer sağlayıcı olduğunu, aracı olunan taşımanın, tacir olmayan gerçek kişilerin ticari bir amaç olmaksızın güzergah paylaşılması sureti ile aynı güzergaha giden kişilerin taşıma masraflarına makul bir katkı payı sunularak taşınmasından ibaret olduğunu, kullanıcı sözleşmesi ile şirketin esas statüsünde ticari taşıma yapılamayacağının açıkça belirtildiğini, müvekkilinin yaptığı faaliyet nedeniyle herhangi bir ücret veya komisyon almadığını, internet sitesinde çıkan miktarın uygulamayı kullanan kişilere yol gösterici bir referans niteliğinde olduğunu, taşıma katkı payının sürücü ve yolcu/masraf paylaşan tarafından belirlendiğini, uygulamanın kesinlikle ticari amaca kapalı olmasına rağmen az sayıda kullanıcının suistimal içeren davranışlarının bu hizmeti ticari taşıma hizmeti niteliğine getirmeyeceğini, hatır taşıması olarak bilinen taşıma türünde cüzi bir maddi karşılık talep edilebileceğini, “…” uygulamasında ise yolcu taşınmasının söz konusu olmadığını, motosiklet kullanılmadığını, iddiaların asılsız olup şirketin ana sözleşmesine uygun araçlarla hizmet verildiğini, mahkemece verilen tedbir kararı ile her türlü yolcu taşıma faaliyetinin ticari taksicilik olarak değerlendirildiğini, somut olayda yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediğini, uyuşmazlığın esasını çözer şekilde tedbir kararı verildiğini belirtmiş, tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.İtiraz üzerine mahkemece HMK’nın 394. maddesi uyarınca itiraz duruşmalı olarak incelenmiş ve itirazın kısmen kabul- kısmen reddine dair, istinaf konusu 29.03.2023 tarihli ara karar verilmiştir.İlk derece mahkemesince tedbir talebi davanın açılmasından hemen sonra, davalının savunması alınmadan ve deliller toplanmadan değerlendirilmiştir. Geçici hukuki koruma tedbirleri, niteliği gereği karşı taraf dinlenmeden verilebilir ise de bunun için HMK’nın 391/3 maddesi uyarınca yaklaşık ispat olgusunun gerçekleşmiş olması gerekir. Dosyadaki mevcut delil durumuna göre, davalı tarafından ileri sürülen ciddi hukuki itirazlara ilişkin delillerin toplandığı ve değerlendirildiği söylenemez. Yukarıda belirtildiği gibi davalı, genel olarak gerek ana sözleşmesinde ve gerekse kullanıcı sözleşmesinde … uygulaması bakımından ticari taşıma amacı bulunmadığını ve yapılan faaliyet nedeniyle komisyon veya ücret alınmadığını, verilen hizmetin benzer olduğu ileri sürülen … ve … gibi uygulamalarda temel farklılıklarının bulunduğunu, bu uygulama bakımından taşımacı kabul edilemeyeceğini motosikletle yolcu taşımanın veya motosiklet kullanmak suretiyle yolcu taşımanın söz konusu olmadığını savunarak, savunmaktadır. Davalı taraf ayrıca yaptığı faaliyetlerin Elektronik Ticaret Kanunu kapsamında yer sağlama olduğunu ve faaliyetin 2918 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile taşımaya ilişkin Yönetmelikler ve İBB’nin Ticari Taksi Yönergesine uygun olduğunu savunmaktadır. Dosyada bulunan hukuki görüşte de; tedbirin koşullarının oluşmadığı belirtilmiştir. TTK’nın 61 ve HMK’nın 389.maddesi birlikte değerlendirildiğinde, ihtiyati tedbir kararının verilebilmesi için mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi gerekir. Ciddi bir zararın doğacağı konusunda da yaklaşık ispat koşulu sağlanmalıdır. Diğer taraftan ihtiyati tedbirde, taraflar arasındaki hukuki ilişkideki menfaat dengesinin gözetilmesi gerekir. Başka bir anlatımla tedbir kararının ve uygulanan tedbirin ölçülü ve orantılı olması gerekir. Bu kavram bir çok yüksek mahkeme kararında hükümle elde edilebilecek nihai sonucu ihtiyati tedbir kararıyla elde edilemeyeceği şeklinde somutlaştırılmıştır. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için ciddi bir zarar tehlikesi ile davadaki haklılığın yaklaşık ispat ölçüsünde kanıtlanması gerekir. İhtiyati tedbirin verildiği ve itirazın değerlendirildiği aşama itibariyle davalının esasa ilişkin somut itirazları ile yapılan işe ilişkin hukuki açıklamalar dikkate alındığında, gerek ticari taşıma yapılarak haksız rekabet oluşturulduğu gerekse tedbir kararı verilmemesi halinde telafisi güç veya imkansız zararlar doğacağına ilişkin yaklaşık bir ispattan söz edilemez. Delillerin toplanıp değerlendirilmediği bir aşamada ve yaklaşık ispat sağlanmadan verilen tedbir kararının ölçülü olduğundan da söz edilemez. Davacının faaliyetlerinin elektronik ticarette belirlenen yer sağlama hizmeti olup olmadığı ve bu hizmetin ticari taşıma, komisyonculuk veya taşımaya aracılık niteliğinde olup olmadığı ancak delillerin toplanarak esaslı şekilde değerlendirilmesinden ve uzman bilirkişiler eliyle inceleme yapılmasından sonra ortaya çıkabilir. Somut olayda, dosyanın mevcut durumu itibariyle davacı vekilinin TTK’nın 56 vd maddelerine göre talepleri yönünden haksız rekabet koşullarının mevcudiyetine dair ileri sürülen konular ispata muhtaçtır. İhtiyati tedbirin gerekli olduğuna ve davacı iddialarının yerinde olduğuna ilişkin yaklaşık ispat ölçüsünde kanıt bulunmamaktadır. Ara karar ve itirazın değerlendirildiği tarih itibariyle HMK’nın 390/3. maddesinde belirtilen yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden, ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin “…” uygulaması bakımından kabulü isabetli ise de ihtiyati tedbire itirazın tümüyle kabulü ile ihtiyati tedbir kararının “…” uygulaması yönünden de kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, itirazın kısmen reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Belirtilen gerekçeye göre davacının istinaf başvurusu yerinde olmayıp reddi gerekmiştir. Davalı vekilinin istinaf başvuru nedenleri haklı bulunmuş, bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusu kabul edilmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2 ve 394/5 maddeleri uyarınca kabulü ile ihtiyati tedbire vaki itirazın reddine dair ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının kaldırılarak davalının itirazının Dairemizce yeniden karara bağlanmasına ve neticede itirazın kabulü ile ihtiyati tedbirin bütünüyle kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; HMK’nın 353/1.b.2 ve 394/son maddeleri uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle İlk Derece Mahkemesinin ihtiyati tedbire itirazın kısmen kabul- kısmen reddine dair verdiği 29.03.2023 tarihli ara kararın kaldırılmasına, davalının ihtiyati tedbire itirazı hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda; 1-HMK’nın 394/4. maddesi uyarınca, davalı vekilinin ihtiyati tedbire vaki itirazları haklı görüldüğünden ihtiyati tedbire itirazın kabulüne, ilk derece mahkemesinin 06.03.2023 (ara karar başlığında 01.03.2023 tarihli gösterilen) tarihli, “https://www…tech./ internet sitesi/mobil internet sitesi ve ”…” isimli mobil uygulama üzerinden sunulmakta olan ”…” ve ”…”e yönelik ERİŞİMİN ENGELLENMESİNE” şeklinde verilen ihtiyati tedbir kararının tümüyle kaldırılmasına, İhtiyati tedbir kararının kaldırıldığının, ilk derece mahkemesince Erişim Sağlayıcıları Birliği’ne ve diğer ilgili kurumlara bildirilmesine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından yatırılan 492,00 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 179,90 TL peşin karar harcının talep halinde davalı tarafa iadesine, 4-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,6-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.2.ve 394/son maddeleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20.06.2023 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 394/son maddeleri uyarınca karar kesindir.