Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/1015 E. 2023/1017 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1015
KARAR NO: 2023/1017
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24.02.2023 tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2022/476 Esas
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen esas hakkında dava içinde verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılması talebinin ilk derece mahkemesince reddine dair verilen ara karara karşı, davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati haciz talep eden davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın dava dışı … İşletmeleri Sanayi ve Tic. A.Ş.’de %75,45 oranında paya sahibi olduğunu, bakiye kalan %24,55 oranındaki payın ise kardeşleri … ve … ile yeğenleri … ve … adına kayıtlı olduğunu, şirkette yönetim kurulu üyeliği görevini ise uzun yıllar davalılar …, … ve …’ın üstlendiğini, müvekkilinin ayrıca bir başka şirket olan … Taahhüt Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin de büyük oranda pay sahibi olduğunu, … Aş ‘de davalılardan … ise %5 oranında paya sahip olduğunu ve uzun süre müdür sıfatıyla iş ve işlemler yaptığını, Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/109 E. sayılı dosyasından yürütülen kovuşturma başlatıldığını, müvekkilinin hakkında bir yıldan uzun süreli mahkumiyet hükmü tesis edildiğini ve müvekkilinin 05.03.2008 tarihinde kapalı ceza infaz kurumuna gönderildiğini, akabinde müvekkiline TMK m. 407 uyarınca bir vasi tayin edildiğini, müvekkiline, hem öz kardeşi hem de şirketlerde pay sahibi olan davalı …’ın vasi olarak atandığını, ancak müvekkilinin son dönemlerde cezasını açık ceza infaz kurumunda geçirdiğini, 05/04/2020 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun ile Covid-19 virüsüne ilişkin alınan önlemler kapsamında uzun süreli izinden yararlandırıldığını ve bu aşamada önemli oranda pay sahipliğinin olduğu dava dışı şirketlerin işlerinin yürütümünü kontrol etmek istediğini ve yokluğunda davalılar tarafından usulsüz ve kötüniyetli işlemlerin gerçekleştirildiğini öğrendiğini, daha önce dava dışı şirket …A.Ş.’nin mülkiyetinde olan “İstanbul İli Arnavutköy İlçesi, … Köyü, … Ada, … ve … Parsellerde” bulunan taşınmazların İski Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırılmasına karar verildiğini, idare ile taraflar arasında uzlaşma sağlanamadığını ve İski Genel Müdürlüğü tarafından Gaziosmanpaşa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili istemi ile açılan dava sonucunda mahkemece 09.03.2018 T., 2016/60 E., 2018/126 K. sayılı karar ile … A.Ş. adına kayıtlı taşınmazlar için toplamda 3.643.927,75 TL kamulaştırma bedelinin tespiti ile taşınmazların davacı idare adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiğini, ilk derece mahkemesinin taşınmazların bedellerine ilişkin tespitin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. HD.’nin 27.05.2020 T., 2018/2043 E., 2020/549 K. sayılı kararı ile de aynen hüküm altına alındığını ve yargılama sonucunda … A.Ş. adına kayıtlı taşınmazların değerine ilişkin belirlenen 3.643.924,75 TL tutarındaki kamulaştırma bedelinin 06.03.2018 tarihinde şirket hesabına aktarıldığını, ancak kısa süre sonra 20.03.2018 tarihinde davalılardan … tarafından şirket hesabından çekildiğini, bunun üzerine bu paranın şirketin ne tür bir faaliyeti için kullandığının bilinmediğini, sorulduğunda ise akıbetine yönelik bir bilgi de elde edilemediğini, müvekkilinin malvarlığında … isimli bir oteli bulunduğunu ve bu Otel işletilmek üzere … A.Ş.’ye kiralandığını ancak … A.Ş. faaliyetlerini bu otelden elde ettiği gelirler ile yürüttüğünü ancak elde edilen kazançlar gerçeğe uygun bir biçimde şirket kasasına intikal ettirilmediğini, müvekkiline bu anlamda kar payına mahsuben gerçeğe uygun bir ödeme yapılmadığını, davalılardan … ve … ile bir diğer pay sahibi …’ın son yıllarda şahsi mal varlıklarının aktifini (taşınır/taşınmaz vs.) arttırdıkları bilgisine haricen ulaştıklarını, …, … ve …,ın şirketteki pay sahiplikleri haricinde düzenli olarak yaptıkları bir işlerinin olmadığını ve paylarının da oldukça düşük bir oran olduğunu, şirketin elde ettiği gelirlerin gerçeğe uygun bir şekilde yansıtılmadığını, müvekkili ve yeni atanan yönetim kurulu üyelerinin sonradan temin edebildikleri bir kısım muhasebe defterlerinden davalıların şirket gelirlerini gerçeğe uygun yansıtmadıklarının tespit edildiğini, …’in işletilmesinden elde edilen gelirlerin yanı sıra otelin zemin katında bulunan 2 adet işyerinin kira gelirlerinin bulunduğunu, bu iş yerlerinin 2018 yılı itibariyle aylık kira getirisinin totalde 15.000,00 USD olduğunu, yaptıkları araştırmalar neticesinde iş yerlerinin kira bedellerinin de şirkete ya hiç intikal ettirilmediğini ya da gerçek değerlerine aykırı bir şekilde yansıtıldığının anlaşıldığını, davalıların bugüne kadar emek vererek çalıştıkları hiçbir işleri olmadığını ,ayrıca kardeşlerden … konuşma ve işitme engelli olduğunu herhangi bir işte çalışmasının da mümkün olmadığını, kardeşler üzerine kayıtlı bulunan tüm mal varlıkları da gerçekte müvekkiline ait olduğunu ve diğer aile bireyleri adına emaneten tescil edildiğini, müvekkilinin mülga TK’nın getirdiği yasal zorunluluklardan ötürü kardeşlerini işletmekte olduğu şirketlerde pay sahibi de yapmak durumunda kaldığını, söz konusu şirketlerin kuruluş aşamasında müvekkilinin kardeşlerinin oldukça küçük yaşlarda olduklarını ve bu şirketlerde pay sahibi olmalarına yeter düzeyde bilinçsel ve fiziksel yeterlilikte olmadıklarını, hem her iki şirkette yetkili olan hem de müvekkiline vasi olarak atanan davalı … ın usul ve yasaya aykırı olarak kendisi ve başkaları lehine kazandırmalar yaptığını, davalılardan …’ın vasi ve yönetim kurulu üyesi olması nedeniyle tüm idari başvuruları bizzat kendisi tarafından yapıldığını buna rağmen … hakkında imar kanuna aykırı olduğu gerekçesi ile şikayetlerde bulunduğunu böylece Şirket’in tek gelir kaynağı olan Otel’den gelir elde edilmesinin engellediğini, davalı …’ın şirket zararına yol açma pahasına salt müvekkilini cezaevine gönderme saiki ile yapmış olduğu şikâyet üzerine imar kirliliğine neden olma suçlaması ile İstanbul 30. Asliye Ceza Mahkemesinde kovuşturma aşamasına geçildiğini, yargılama aşamasında 01.07.2021 tarihli celsede , dosyadaki mevcut delil durumu ve olay tarihinde müvekkilinin cezaevinde bulunduğunu nazara alarak … hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından daha önce … adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığı kararı verildiğini, hakkında iddianame düzenlenemediği yanıtını verdiğini, …’ın haksız ve hukuka aykırı olarak yapmış olduğu tüm bu iş/işlem ve şikayetler de o tarihten bu yana faaliyetini yürütemeyen ve herhangi bir gelir elde edemeyen … A.Ş.nin nihai olarak zararına yol açtığını, davalı … ve yönetim kurulu üyeleri olan diğer davalıların şirketin doğrudan zararına sebebiyet verdiklerini, daha önce dava dışı … A.Ş. adına kayıtlı olan İstanbul İli, Çatalca İlçesi, … Köyü, … Mevkii, … Ada, … Parsel sayılı taşınmazın 21.09.2020 tarihinde davalılar tarafından hem köylü hem de akrabaları olan … isimli şahsa 2.450.000,00 TL bedelle satıldığının anlaşıldığını, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına da yansıyan bu taşınmaz ile ilgili olarak soruşturma dosyası kapsamında değer tespiti yaptırıldığını ve bilirkişi heyetinin hazırlamış olduğu raporda taşınmazın güncel değerinin 4.510.000,00 TL olduğunun, satış tarihindeki değerinin ise 3.133.000,00 TL olduğunun tespit edildiğini ve tapuda gösterilen satış bedeli ile taşınmazın gerçek bedeli arasında aşırı oransızlığın bulunduğunu, İstanbul İli, Çatalca İlçesi, … Köyü, … Mevkii, … Pafta, … Parsel (güncel ada parsel bilgisi : … Ada, … Parsel) sayılı meyve bahçesi vasfındaki 9250 m2’lik taşınmazın, İstanbul İli, Çatalca İlçesi, … Köyü, … Mevkii, … Pafta, … (güncel ada parsel bilgisi :… Ada, … ve … Parsel) ( Parsel sayılı meyve bahçesi vasfındaki 1 hektar 9250 m2’lik taşınmazın ve İstanbul İli, Çatalca İlçesi, … Köyü, … Mevkii, … Pafta, … Parsel (güncel ada parsel bilgisi : … Ada, … ve … Parsel) sayılı meyve bahçesi vasfındaki 1 hektar 9500 m2’lik taşınmazların … A.Ş. adına kayıtlı olduğunu, I.F.b. Başlangıçta toplam yüzölçümü 48.000 m2 olan bu taşınmazların yaklaşık 6.270 m2 civarındaki kısmının zaman içerisinde kadastro çalışmaları ile Tarım ve Orman Bakanlığı’na terk edildiğini, yıllar içerisinde 6.270 m2 olan kısımdan yaklaşık 4.880 m2’lik kısmı ise (Güncel tapu bilgisi İstanbul İli, Arnavutköy İlçesi, … Köyü, … Ada, … Parsel şeklindedir) 06.04.2010 tarihinde tesis kadastrosu işlemi ile Maliye Hazinesi adına tescil edildiğini, daha sonra 4.880 m2 olan bu kısmın 6292 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince taşınmazın gerçek maliki ve zilyedi olan …A.Ş. adına tescili gerektiğini, davalılardan …’ın müvekkilinin cezaevinde olması nedeniyle kendisini taşınmazın zilyedi olarak gösterdiğini ve gerekli idari ve usuli işlemleri tamamlamak suretiyle 04.09.2014 tarihinde tescili kendisi adına yaptırdığını, davalı …’ın mülkiyetine geçirdiği taşınmazın bedelini de yine şirketten temin ettiği para ile ödediğini, müvekkilinin %95, davalılardan …’ın ise %5’lik paya sahip olduğu … Ltd. Şti.’nin malvarlığında bulunan İstanbul/Çekmeköy/… mahallesi … ada … parsel sayılı, 3996,31 m2lik taşınmazın, davalılardan … ve … ile dava dışı …’ın (… A.Ş.’de pay sahibidir) koordineli bir şekilde hareket etmeleri ile muvazaalı olarak elden çıkarıldığını, hukuka aykırı satış ile ilgili olarak, İstanbul Anadolu 26. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/517 E. sayılı dosyasında dava açtıklarını, tapu iptali ve tescili istemli davanın derdest olduğunu, müvekkilinin yaptığı şikayet üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/120657 Sor. Nolu dosyasında soruşturma aşamasına geçildiğini, alınan bilirkişi raporu ile taşınmazın ilk satış tarihindeki gerçek değerinin 16.988.310,00 TL olduğunu, ikinci satış tarihindeki gerçek değerinin ise 17.407.310,00 TL olduğunun tespit edildiğini, sonuç olarak aykırılıkların tespiti ve delillerin değerlendirilmesi ile …, …, …, … ve … hakkında ‘Kamu Kurum ve Kuruluşları, vb. Tüzel Kişiliklerin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık, Tacir veya Şirket Yöneticileri ile Kooperatif Yöneticilerinin Dolandırıcılığı’ suçlamasıyla cezalandırılmaları istemli iddianame düzenlendiğini, iddianamenin İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinin 2021/481 E. sayılı dosyası kapsamında kabul edildiğini ve kovuşturma aşamasına geçildiğini, müvekkilinin vekaleten davalılardan … aleyhine limited şirket müdürünün sorumluluğundan doğan zararın giderilmesi istemiyle dava açtığını ve yargılama aşamasında şirkete verdiği zararlardan ötürü … hakkında ihtiyati haciz kararı verildiğini, müvekkilinin soruşturma başında, sadece … kapsamındaki taşınmazın satışına ilişkin bilgi sahibi olduğunu ancak soruşturmanın ilerleyen zamanlarında … A.Ş. kapsamında yapılan usulsüzlüklerden haberdar olduğunu ve … A.Ş. kapsamında da araştırmalar yapmaya başladığını, araştırmalar neticesinde ilk olarak şirketi olağanüstü toplantıya çağırdığını, yapılan genel kurul toplantısı ile davalıların yönetim kurulu üyeliklerine son verildiğini, davalıların yönetim kurulu üyesi olmaları nedeniyle şirket malvarlığında bulunan taşınmazların kanuna aykırı iş ve işlemler ile elden çıkardıklarını veya şahsi menfaatlerine olacak şekilde kendi malvarlıklarının aktifini arttırmak üzere kullandıklarını ve şirketin işletmesinde bulunan otelden ve bu otelin altında bulunup da kiraya verilen iki işyerinden elde edilen gelirleri de şirkete ya hiç intikal ettirmediklerini ya da gerçeğe aykırı olarak oldukça düşük bir biçimde yansıttıklarını, davalılardan … ın müvekkilinin cezaevinden çıkışının ardından yokluğunda yürütülen iş ve işlemleri incelemek istemesi üzerine kendi malvarlığında bulunan taşınmazları da devretmeye başladığını, davalının, aktif-pasif tapu bilgilerinin sorgulanması sonucunda da devirlerin gerçekleştirildiğini, İstanbul İli, Avcılar İlçesi, … Mahallesi, … Ada, … Parsel, … Blok, … Kat, … Nolu mesken niteliğindeki taşınmaz, davalı …’ın mülkiyetinde iken 23.07.2020 tarihinde yeğeni … adına tescil edildiğini, İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, … Mahallesi, … Ada, … Parsel, … Nolu mesken niteliğindeki taşınmazın, davalı …’ın mülkiyetinde iken 24.07.2020 tarihinde yeğeni … adına tescil edildiğini, davalılardan …’ın da kayıt maliki olduğu … Mh. … Cd. No:… D:… … Florya/BAKIRKÖY adresindeki taşınmazın Nisan 2022’de sahibinden.com sitesinde satışa çıkardığını, mal kaçırma iradesinde olduğunu, zorunlu dava şartı kapsamında arabuluculuk süreçlerinin tamamlandığını, davalıların mal kaçırdıklarını, davalıların … Ltd. Şti.’de müdürlük yaptığı sırada şirkete vermiş olduğu zararların istemine yönelik İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/475 E. sayılı dosyasından açtıkları sorumluluk davasında Mahkeme tarafından dosyadaki verilerden hareketle İİK m. 257/1. maddesindeki şartların mevcut olduğunu ve 258. maddesindeki yaklaşık ispat koşulunun oluştuğunun anlaşıldığını ve 21.01.2022 tarihinde davalı …’a ait menkul, gayrimenkul mallar ile üçüncü kişilerde bulunanlar dahil her türlü hak ve alacaklarının üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verildiğini beyan ederek, öncelikle müvekkili ile dava dışı şirkete verilen zararın astronomik şekilde yüksek olması, davalıların kayıt maliki oldukları bir kısım taşınmazları devrettikleri ve devretmeye devam ettiklerini pasif tapu sorguları ve internet satış portal ilanları ile ispatlanması hususları da göz önünde bulundurularak, ileride telafisi imkânsız zararların oluşmasına sebebiyet vermemek ve davalıların malvarlıklarını kaçırmalarının önüne geçebilmek amacıyla tüm malvarlıklarına ihtiyati haciz konulmasını talep ettiği görülmüştür. İlk derece mahkemesi, ihtiyati haciz talebini değerlendirdiği 07.07.2022 tarihli ara kararıyla; “Dava dilekçesi, yukarıda özetlenen iddianame, soruşturma sırasında alınan bilirkişi raporları, diğer şirket olan … Aş ile ilgili aynı mahiyette açılan İstanbul 8 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/475 esas sayılı dosyasından verilen ihtiyati haciz kararı gibi deliller dikkate alınarak yaklaşık ispat koşulu kapsamında İİK 257/2.fıkrasına göre ihtiyati haciz talebinin %20 teminat ile kabulüne aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin kabulü ile dava değeri olan 4.000.000,00TL’nin %20’si olarak hesaplanan 800.000,00 TL teminat karşılığında, alacağı karşılaya yeter miktardaki mal ve hakların ihtiyati haczine karar verilmiştir.Bu karara karşı, ihtiyati hacze itiraz eden davalı vekili tarafından, İİK’nın 265. maddesi uyarınca, süresinde itiraz edilmiştir.İlk Derece Mahkemesi, itirazı değerlendirdiği 15.09.2022 tarihli ara kararıyla; “…Davacı vekili dilekçesinin sonuç bölümünde davalıların kendi adlarına olan taşınmazları sattığına ilişkin ada parsel numarası vererek mal kaçırdıkları iddiasına dayanmıştır. Dava dilekçesi, yukarıda özetlenen iddianame, soruşturma sırasında alınan bilirkişi raporları , diğer şirket olan … Aş ile ilgili aynı mahiyette açılan İstanbul 8 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/475 esas sayılı dosyasından verilen ihtiyati haciz kararı gibi deliller dikkate alınarak yaklaşık ispat koşulu kapsamında usul ve yasaya uygun bulunan ihtiyati haciz kararına yapılan itirazın reddine aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle, ihtiyati hacze itirazın reddine karar verilmiştir. Bu ara karar, istinaf edilmiş ve Dairemizin denetiminden geçmiş, istinaf başvurusu reddedilmiştir. Davalı … vekili 21.12.2022 tarihli dilekçesinde; İstanbul 18 ATM nin 2022/476 esas sayılı dosyasından müvekkili aleyhine 4.000.000,00TL bedel üzerinden ihtiyati haczi kararı verildiğini ve bu kararın İstanbul … İcra Müdürlüğünün … ihtiyati haciz numaralı dosyası ile icra takibine konu edildiğini, iş bu karar akabinde icra müdürlüğünce müvekkili ve tüm davalıların tüm mal varlığı üzerine ihtiyati haciz bedelinin kat be kat üzerinde haciz tesis edildiğini, İK’nın 266. maddesi uyarınca borçlunun alacak miktarı ile masrafları karşılayacak miktarda teminat yatırması şartıyla hacizlerin kaldırılacağının hüküm altına alındığını, müvekkiline ait Avcılar ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parselde kayıtlı Avrupa Konutları … Sitesi …Blok, Kat :… Daire :… İstanbul – Avcılar ve Aranvutköy İlçesi, … Mahallesinde kain … nolu parsellerin rayiç değerlerinin toplamının ihtiyati haciz miktarının ve masrafının iki katına isabet ettiğinin gayrimenkul değerleme raporları ile ispatlandığını belirterek, bu taşınmazların İİK’nın 266. maddesi uyarınca teminat olarak kabul edilerek ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Diğer davalılar vekili de 26/12/2022 tarihli dilekçesinde aynı hususları tekrar ederek …’a ait taşınmazların rehin olarak kabul edilerek müvekkilleri hakkında verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN İSTİNAFA KONU ARA KARARI İlk derece mahkemesi, İİK’nın 266. maddesi gereğince ihtiyati haciz kararın kaldırılması talebini değerlendirdiği 24.02.2023 tarihli ara kararıyla; “…mahkemece 4.000.000,00TL alacak üzerinden ihtiyati haciz kararı verilmesine rağmen icra müdürlüğünce bu miktarın çok üzerinde mal ve alacağa haciz konulduğunu iddia ederek , icra müdürlüğünce haciz konulan Avcılar ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parselde kayıtlı Avrupa Konutları … Sitesi …Blok, Kat :… Daire :… İstanbul – Avcılar ve Aranvutköy İlçesi, … Mahallesinde kain … nolu parseller üzerindeki hacizlerin devamına , icra müdürlüğünce konulan diğer hacizlerin ise kaldırılmasına yönelik talepte bulunmaktadır. Talep edenin amacı taşkın hacizlerin önlenmesine yöneliktir ve bu talepte icra hukuk mahkemesince değerlendirilerek red edilmiştir. Mahkememizce 4.000.000,00TL’yi karşılayacak mal ve alacak üzerine ihtiyati haciz konulmuş olup bunu değerlendirecek merci icra müdürlüğüdür. Ayrıca talep eden tarafından gösterilen 2 adet taşınmazın satılıp satılmayacağı , ayrıca kıymetlerinin %50’si üzerinden satışa çıkartılacağı, dava dilekçesinde davalıların mal kaçırma iddiasının ileri sürüldüğü buna ilişkin davalılarca yapıldığı iddia edilen satışlara ait bilgi verildiği hususları değerlendirildiğinde…” gerekçesiyle, davalıların İİK’nın 266. maddesine yönelik taleplerinin reddine, karar vermiştir. Bu ara karara karşı, davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; iddialarını ve savunmalarını tekrar ederek İİK’nın 266. maddesi uyarınca hacizlerin kaldırılması talebinin ihtiyati haciz kararı veren mahkemeden talep edileceğini, mahkeme ara kararında İİK’nın 266. maddesi gereğince değerlendirme yetkisine sahip olduğunu belirttiği, davacı tarafın müvekkili ve diğer davalı hakkında esas takibe geçmediğini, bu haliyle İİK’nın 266. maddesindeki talebi değerlendirme yetkisinin mahkemeye ait olduğu hususunda tereddüt bulunmadığını, taşkın hacizlerin kaldırılması değil İİK’nın 266. maddesi kapsamında ihtiyati haciz kararının kaldırılmasının talep edildiğini, mahkeme gerekçesinde talebin amacının taşkın hacizlerin önlenmesi yönelik olduğu, bu talebin icra hukuk mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek reddedildiğini, mahkeme gerekçesinde yer verilen hususun talebin reddine gerekçe olamayacağını, zira İİK’nın 266. madde uyarınca ihtiyati haciz kararının kaldırılmasının talep edildiğini, taşkın hacizlerin kaldırılması olmadığını, gerekçede yer verildiği üzere taşkın haczi değerlendirme yetkisinin icra müdürlüğünde olduğunu, taraflarınca ihtiyati haciz tutarını karşılar nitelikte taşınmazın rehin gösterildiğini, kanun hükmünde taşınmazın rehin gösterilmek suretiyle de ihtiyati haczin kaldırılmasının talep edebileceğinin belirtildiğini bu itibarla davalılara ait iki adet taşınmazın muhammen bedellerinin göz önüne alınarak rehin olarak gösterildiğini ve ihtiyati haczin kaldırılmasının talep edildiğini, toplam tutarı ihtiyati haciz tutarının 2 katını karşılar nitelikte iki adet taşınmazın rehin olarak gösterildiğini, buna rağmen mahkemenin ayrıca kıymetlerinin %50 üzerinden satışa çıkarılacağı hususunun gerekçe olarak gösterilmesinin mümkün olmadığını, ayrıca rehin gösterilen taşınmazların satılıp satılmayacağının bilinmediğinin belirtildiği, bu gerekçenin kanun hükmünün uygulanmasının önüne geçilecek nitelikte olduğu, taşınmazların satışa çıkarılması halinde muhammen bedelinin yarı fiyatına satışa sunulacağını, bu haliyle dahi ihtiyati haciz tutarını karşılayabilecek nitelikte olduğunu, davacı tarafın mal kaçırıldığı iddiasının yerinde olmadığını, davalıların mal varlığında eksilme olmadığını, müvekkili …’ın 2020 yılında diğer davalı ve şirket ortaklarından …’a bir adet taşınmazı devrettiği dayanak gösterilerek mal kaçırma iddiasında bulunulduğunu, taşınmaz devrinin davalılar arasında olması ve davadan yaklaşık 2 yıl önce devredilmiş olması gerçeği karşısında iddianın dinlenilmesinin abes olduğu davalıların 80.000.000,00 TL değerini aşan mal varlığına haciz konulmuş olmasının dahi bu iddianın dayanıksız olduğunu ortaya koyabilecek nitelikte olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu 24.02.2023 tarihli ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ara kararın kaldırılmasına ve talebin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, İİK’nın 257 vd. maddeleri uyarınca verilen ihtiyati haciz kararının İİK 266. maddesi gereğince taşınmaz rehin gösterilmek suretiyle kaldırılması talebine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, İİK’nın 266. maddesine yönelik talebin reddine karar verilmiş; bu ara karara karşı, davalılar vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır. İİK’nın 266. maddesi uyarınca, “Borçlu para veya mahkemece kabul edilecek rehin veya esham yahut tahvilat depo etmek veya taşınmaz rehin yahut muteber banka kefaleti göstermek şartı ile ihtiyati haczin kaldırılmasını mahkemeden isteyebilir. Takibe başlandıktan sonra yetki, icra mahkemesine geçer”. HMK’nın 341/1.b maddesinde istinafa tabi kararlar açıkça sayılmıştır. İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Yine, İİK’nın 258/son maddesi uyarınca ihtiyati haciz talebinin reddi kararlarına; 265/son maddesi uyarınca ihtiyati hacze itiraz üzerine verilen kararlara karşı istinaf kanun yolu açılmıştır. İİK’nın 266. maddesine dayalı talep ve bu kapsamda verilen kararlara karşı istinaf kanun yolu açık değildir. Bu nedenle davalılar vekilinin bu yöndeki talebi üzerine verilen ara karara karşı istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir.Yukarıdaki açıklamalar ışığında davalılar vekilinin İİK’nın 266. maddesi uyarınca verilen ara karara yönelik istinaf başvurusunun, bu kararın istinafı kabil bir karar olmaması nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalılar vekilinin İİK’nın 266 maddesi uyarınca talebi üzerine verilen karar istinafı kabil bir karar olmadığından, bu karara yönelik istinaf başvurusunun usulden reddine,2-Davalılar tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 3-Davalılar tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 352/1.b maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 08.06.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f maddesi uyarınca karar kesindir.