Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/1008 E. 2023/1016 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1008
KARAR NO: 2023/1016
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20.03.2023 tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2023/256 Esas
DAVANIN KONUSU: Anonim şirketin fesih ve tasfiyesi
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında tedbir yoluyla şirkete kayyım ataması talebinin reddine dair verilen ara karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili talep dilekçesinde özetle; Dava dışı orakların şirket paylarını kendi şahsi hesaplarına gönderdiğini, şirketin portfoyü ve ismini kullanarak şirket lehine alınabilecek projelerin müvekkilini zarara uğratmak amacıyla dava dışı ortak …’ın eşine ait ve dava dışı ortaklar … ve …’ın yetkilisi olduğu … A.Ş. üzerinden alınması ve dava dışı ortakların bilerek müvekkilinin hisselerini daha düşük bedelle almak adına kötü niyetle şirket aleyhinde eyemlerde bulunması, dava dışı ortakların eşlerini şirkette bilfiil çalışmamalarına rağmen çalışır gösterip şirketten ücret ödemeleri nedeniyle dava süresince şirkete kayyum atanmasını, müvekkili ile dava dışı ortaklar arasındaki güven ilişkisinin tamir edilmeyecek derece zedelenmiş olmasını, davalı şirketin kötü yönetildiğini, dava dışı ortakların ortaklık amacından uzaklaşarak şahsi çıkar ve amaçlarını ortak amacın önüne alındığını, dava dışı ortakların müvekkili ve davalı şirket aleyhindeki kötü niyetli eylem sergilediklerini beyan ederek; davalı şirketin feshine veya müvekkilini ve dava dışı ortakların menfaati fesih yerine müvekkiline paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenmesini gerektiriyorsa tüm tarafların menfaatine olacak şekilde müvekkilinin paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin işleyecek faizi ile ödenmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 20.03.2023 tarihli ara kararıyla; “… Somut olayda davacı vekili; davalı şirkete kayyım atanmasını talep etmiş ise de; davalı şirkette organ boşluğu bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık yargılamayı gerektirmekte olup, talep ve karar tarihi itibariyle yargılamanın bulunduğu aşama ve dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre davacı iddialarının yaklaşık olarak ispatının sağlanamadığı, davanın niteliği gereği yargılamayı gerektirdiği anlaşılmış olmakla HMK’nın 389. Ve HMK’nın 390. Maddeleri dikkate alınarak davacının kayyım atanması talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak… ” gerekçesiyle, ihtiyati tedbir yoluyla kayyım atanması talebinin reddine, karar vermiştir.Bu ara karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; mahkeme tarafından şirket yönetim organının bulunması uyuşmazlığın yargılama gerektirdiği ve yaklaşık ispatın sağlanamadığı gerekçeleri şirkete denetçi veya yönetici kayyumu atanması talebinin reddine karar verildiğini, her ne kadar davalı şirketin yönetim organı bulunuyor ise de ortaklar arasındaki yaşananlardan ötürü gerek esas sözleşmeye gerek hakkaniyete gerekse de şirketin lehine hareket etmediklerini, normal şartlar altında davalı şirkette yönetim kurulu üyesi olan dava dışı ortakların aynı alanda faaliyet gösteren şirkette yetkili olmasının dahi haksız rekabet teşkil eden dava dışı ortaklar adını kullanarak davalı şirket tarafından yapılması gereken projenin dava dışı şirket üzerinden yapıldığını, şirketin zarara uğratıldığını, dava dilekçe ekinde mail çıktılarının paylaşıldığını, dava dışı ortakların ve mevcut yönetim organının şirket aleyhinde faaliyet gösterdiğini, sabit olması nedeniyle şirkete kayyum atanmasının elzem olduğu, bu kayyumun TMK uyarınca çerçevesi çizilen kayyum olmak zorunluluğunun olmadığını, buradaki amacın davalı şirketin yönetim organının şirkete zarara uğratacak faaliyetlerde bulunmasını tedbiren önlenmesi olduğunu, şirket ortaklarının şirketi zarara uğrattığını, uğratmaya devam ettiklerini, müvekkiline şirketten dışlayan dava dışı iki ortağın esas sözleşmeye aykırı olarak müvekkilini yönetim kurulu üyeliğinden attıklarını, esas sözleşmeye yönetim kurulunun 3 üyeden oluşması gerektiğini, sözleşemeye aykırı olarak yönetim kurulunun iki üye ile oluşturulduğunu iddia ederek, ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ara kararının kaldırılmasın ve ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 531. maddesi gereğince anonim şirketin haklı sebeple feshi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, esas hakkındaki dava içinde ihtiyati tedbir yoluyla şirkete kayyım atanma talebinin reddine dair ara karar verilmiş; bu ara karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.Limited şirketler yönünden TTK’nın 636 ve 638. maddelerinde özel geçici hukuki koruma düzenlemesi getirildiği halde, anonim şirketler yönünden geçici hukuki korumaya ilişkin özel düzenleme yapılmadığından, tedbiren denetim kayyımı atanması ve şirket taşınmazlarının devrinin önlenmesi talebi hakkında genel hüküm olan HMK’nın 389 vd. maddelerinin uygulanması gerekir. HMK’nın 389. Maddesi uyarınca; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir “. Aynı Yasa’nın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Davamızdaki uyuşmazlığın konusu, şirketin feshi için iddia edilen haklı sebeplerin oluşup oluşmadığı hususudur. HMK’nın 390/3. maddesinde yaklaşık ispat koşulu aramıştır. Ancak bu ispat koşulunun mutlak bir ispat olarak anlaşılmaması gerekir. Somut olayda, davacı iddiası ve dava dilekçesine ekli sicil kayıt örneği ile bir kısım dekont örnekleri ibraz edilmiştir. Söz konusu delillerin HMK kapsamında ve talebin niteliği gereğince yaklaşık ispat için yeterli olduğunun kabulü mümkün görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/ 1.b.1 ve 391/3 maddeleri gereğince reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 391/3. maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-İhtiyati tedbir talep eden davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-İhtiyati tedbir talep eden davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.08.06.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.