Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/923 E. 2022/768 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/923
KARAR NO: 2022/768
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ:11.05.2022 tarihli ara kararlar
NUMARASI: 2022/170
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit ( Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen menfi tespit davası içinde istenilen ihtiyati tedbir talebinin ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, kararda yazılı nedenlerle ihtiyati tedbir talebinin kabulüne dair verilen ara karara karşı yapılan itirazın reddi kararının, davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine Dairemize gönderilmiş olan dosya incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirkette 17.10.2021 tarihinde göreve başlayan ve kısa bir süre muhasebe müdürü olarak çalışan …’ın müvekkilinin bilgi ve rızası dışında davalı bankada bulunan Rotatif Kredi anlaşması kapsamında 03.12.2021 tarihinde davalı bankadan, mail yoluyla 1.900.000,00 TL tutarında kredi kullanmayı talep ettiğini, düzenlenen sahte belgeyle açılan kredinin, teyit alınmadan üçüncü kişi … Limited Şirketi hesabına aktarıldığını, bu şirketin muhasebeciye ait olduğunu ve müvekkilinin hesabından kullanılan krediyi kendi şirketinin hesabına aktardığını, müvekkilinin bir ay sonra dönem faizi ödeyeceği sırada durumu fark ettiğini, banka görevlilerinin şirket yetkililerine ait imzaları ve evrakta ıslak imza bulunup bulunmadığını kontrol etmeden verdikleri krediyle müvekkilinin zararına neden olduklarını, banka çalışanının ağır kredi baskısı altında krediyi incelemeden onayladığını beyan ettiğini, ancak müvekkilinin mağduriyetinin giderilmediğini ve temerrüte düşülmemesi için dönem faizinin ödendiğini, kredi kullanılırken başka bir belge üzerine atılan imzanın nakli suretiyle kredi kullanıldığını, dolandırıcılık olayınını ortaya çıkmasından sonra uyarılara rağmen bankanın … ile çalışmaya devam ettiğini, banka yetkililerinin usulsüz krediyi tespit etmelerine rağmen paranın havale edilmesi nedeniyle başka bir işlem yapamadıklarını beyan ettiklerini, gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek dolandırıcılığa sebep olan bankanın kredi ve dönem faizlerini müvekkilinden tahsil etmeye çalıştığını, dava öncesi İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesine 2022/98 D.İş sayılı dosyasında talep edilen tedbirin 450.000 TL teminat karşılığında kabul edildiğini, arabuluculuk aşamasında ihtilafın bir nevi bankaca kabul edildiğini, bu nedenle müvekkilinin borçlu olmadığını ileri sürerek, yargılama sonuçlanıncaya kadar geçerli olmak üzere, … Bankası A.Ş. tarafından, müvekkil şirket adına tanımlanan 1.900.000,00 TL tutarındaki kredi bedelinin geri ödenmesi talebinin ve bu bedele ilişkin dönem faizi, masraf, vergisel yükümlülükler ve sair ödemelerin öncelikle teminatsız şekilde, bunun mümkün olmaması halinde ise uygun görülecek bir teminat karşılığında tedbiren durdurulmasına karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi tedbir talebini değerlendirdiği 14.03.2022 tarihli ara kararında; “…İhtiyati tedbirin şartları 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 389/1 maddesinde genel olarak düzenlenmiştir. Bu yasa hükmüne göre mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya geçikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. İhtiyati tedbirde asıl olan, ihtiyati tedbire esas bir hakkın varlığı ve bir ihtiyati tedbir sebebinin bulunmasıdır. HMK’nun 390/3 maddesine göre tedbir talebi eden taraf, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Burada sözü edilen ispatın ölçüsü ise, ‘yaklaşık ispat’ kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralının uygulanmasında iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğruluğunun kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir. Bu nedenle ihtiyati tedbire karar verilirken haksız olma ihtamali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alınır. Geçici hukuki koruma kararlarından olan ihtiyati tedbir kararı verirken asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar verilmemelidir. Bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını gözetilmesi gerekli ve zorunludur. Kanun koyucu, ihtiyati tedbir hakkında karar verecek olan Hakime geniş bir taktir alanı bırakmış ise de, Hakim her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemeli ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre, ihtiyati tedbir kararı verdiğinin kararında belirtilmelidir, ihtiyati tedbir şartları mevcut değilse kanunun ön gördüğü ölçüde ıspat edilememişse, veya yaklaşıkda olsa ıspatı yargılamayı gerekiyorsa ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir. HMK’nun 389. maddesindeki şartların mevcut olması ve talep halinde ihtiyati tedbire karar verilmelidir. İncelenen tüm dosya kapsamına göre; 6100 sayılı HMK.nun 389.ve devamı maddelerinde öngörülen koşulların gerçekleştiği kaanatiyle talebin aşağıdaki şartlar ile kabulüne…” gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin dava değerinin %20 si olan 380.000,00 TL karşılığında kabulü ile … Bankası A.Ş’nin Merkez Şubesinde 03.12.2021 tarihinde gerçekleşen ve … Ticaret Anonim Şirketi hesabından … Tic. Ltd. Şti hesabına gönderilen 1.900.000,00 TL havale tutarındaki kredi bedelinin geri ödenmesi talebinin ve bu bedele ilişkin dönem faizi, masraf, vergisel yükümlülükler ve sair ödemelerin tedbiren durdurulmasına, karar vermiştir. Bu ara karara karşı, davalı vekili tarafından HMK’nın 394. maddesi uyarınca, süresinde itiraz edilmiştir. İhtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili itiraz dilekçesinde özetle; dava açılmadan önce İstanbul Anadolu 7.ATM’nin 2022/98 D.İş sayılı dosyasında ihtiyati tedbir kararı alındığını, mahkemece verilen 14.03.2022 tarihli ara kararla yeniden tedbir kararı verildiğini, her iki kararın HMK’nın 389 vd maddelerindeki düzenlemelere aykırı olduğunu, davacı şirket yetkilisinin kendi imzası ve kaşesi ile şirket muhasebe müdürünün kurumsal şirket e-postasından talebi gönderdiği, talimata istinaden kredinin kullandırıldığını, imzanın sahteliği ortaya çıkmadan ve muhasebe müdürünün suçu sabit olmadan afaki beyanlarla krediden kaynaklı zararın oluştuğunun kabul edilemeyeceğini, 1.900.000 TL tutarlı kredinin şirketin sigortalı muhasebe müdürü tarafından şirket adına kullandırıldığını, adam çalıştıranın kusursuz sorumluluğuna ilişkin TBK’nın 66. maddesine göre davacının kredi borcundan sorumlu olduğunu, taraflar arasında e-posta yoluyla kredi kullanılmasına ilişkin yerleşmiş uygulama bulunduğunu, 19.02.2021 tarihinde aynı şekilde 230.000 Euro kredi kullanıldığını, bu çaptaki şirketin banka şubesine gelerek kredi için bizzat imza atmalarının mutat olmadığını, davacı şirketin kendi muhasebe müdürünün işleminden haberdar olmadığını iddia edemeyeceğini, şirketin kurumsal e-postasından gönderilen yazıların şirket açısından bağlayıcı olduğunu, şirketin kendi muhasebe müdürüne karşı dava açmamasının da doğru olmadığını belirterek, ihtiyati tedbirin kaldırılmasını talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi, itirazı değerlendirdiği 11.05.2022 tarihli ek kararında; ” …Dava, davacı şirketin bilgisi ve rızası dışında 1.900.000,00 TL tutarlı tanzim edilen batıl olduğu bildirilen kredi sözleşmesi kapsamında, davacının davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığının tespitine karar verilmesi istemine ilişkindir. Mahkememizce, itiraza konu 14/03/2022 tarihli ara karar ile HMK’nun 389. maddesine ilişkin düzenleme değerlendirilmiş, anılan yasal düzenlemedeki şartların mevcut olduğu yönünde Mahkememizde yeterli kanaat hasıl olmakla, HMK 389. maddesi gereğince tedbir talebinin kabulüne dair karar verilmiştir. Gelinen durum itibariyle Mahkememizde, tedbir kararı verilmesi aşamasında oluşan kanaatte bir değişiklik bulunmadığı gibi tedbirin kaldırılmasını gerektirecek bir gelişme de bulunmadığı değerlendirilmiş, Mahkememiz kararına yönelik itirazın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. Davalı vekilinin 31/01/2022 tarihli İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/98 değişik iş sayılı dosyası kapsamında verilen tedbir kararına yönelik itirazı ise yönünden ise, hali hazırda Mahkememiz dosyası kapsamında verilmiş ve devamına karar verilen bir tedbir bulunması nedeniyle, itirazın kabulü ile İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/98 değişik iş sayılı dosyası kapsamında verilen tedbir kararının kaldırılmasıma ” gerekçesiyle itirazın kısmen kabulü ile dava öncesi İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/98 D.İş sayılı dosyası kapsamında verilen 31.01.2022 tarihli ihtiyati tedbirin kaldırılmasını, 14.03.2022 tarihli tedbir kararına yönelik itirazın reddine, karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, ihtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava açılmadan önce İstanbul Anadolu 7.ATM’nin 2022/98 D.İş sayılı dosyasında ihtiyati tedbir kararı alındığı gibi mahkemece 14.03.2022 tarihli ara kararla tedbir kararı verildiğini, her iki kararın HMK’nın 389 vd maddelerindeki düzenlemelere aykırı olduğunu, davacı şirket yetkilisinin kendi imzası ve kaşesi ile şirket muhasebe müdürünü kurumsal şirket e-postasından gönderdiği talimata istinaden kredinin kullandırıldığını, imzanın sahteliği ortaya çıkmadan ve muhasebe müdürünün suçu sabit olmadan afaki beyanlarla krediden kaynaklı zararın oluştuğunun kabul edilemeyeceğini, 1.900.000 TL tutarlı kredinin şirketin sigortalı muhasebe müdürü tarafından şirket adına kullandırıldığını, adam çalıştıran kusursuz sorumluluğuna ilişkin TBK’nın 66. maddesine göre davacının kredi borcundan sorumlu olduğunu, taraflar arasında e-posta yoluyla kredi kullanılmasına ilişkin yerleşmiş uygulama bulunduğunu, 19.02.2021 tarihinde aynı şekilde 230.000 Euro kredi kullanıldığını, bu çaptaki şirketin banka şubesine gelerek kredi için bizzat imza atmalarının mutat olmadığını, davacı şirketin kendi muhasebe müdürünün işleminden haberdar olmadığını iddia edemeyeceğini, şirketin kurumsal e-postasından gönderilen yazıların şirket açısından bağlayıcı olduğunu, şirketin kendi muhasebe müdürüne karşı dava açmamasının da doğru olmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve ihtiyati tedbire itirazın kabulü ile tedbirin kaldırılmasına, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, menfi tespit talebi içerisinde istenilen ihtiyati tedbir talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davacı tarafından talep edilen ihtiyati tedbirin % 20 oranında teminatla kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin bu ara karara yönelik itirazın reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda ihtiyati tedbir kararına yönelik itirazın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili şirketi temsil ve ilzam yetkisi bulunmayan muhasebe müdürünün başka belgeler üzerinde atılan imzayı nakletmek suretiyle şirket e-postasından 03.12.2021 tarihinde 1.900.000 TL tutarında rotatif kredi kullanmayı talep ettiğini, bankaca imza ve başvurunun teyidi yapılmaksızın şirket adına açılan kredinin muhasebe müdürünün ortağı olduğu dava dışı … Ltd. Şti. Hesabına, buradan da muhasebe müdürünün şahsi hesaplarına aktarıldığını, yapılan işlemlerden şirketin haberdar olmadığı gibi onayının da bulunmadığını ileri sürerek, kredi borç ve ferilerinden davacı şirketin sorumlu olmadığının tespitine karar verilmesini ve kredi ödemelerinin tedbiren durdurulmasını talep etmiştir. Dava öncesi davacı tarafından İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/98 D.İş sayılı dosyasında ihtiyati tedbir talep edilmiş, mahkemece 31.01.2022 tarihinde tedbirin teminat karşılığı kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekili 28.02.2022 tarihli talep dilekçesi ile süresinde dava açılmaması nedeniyle ihtiyati tedbirin kendiliğinden kalktığının tespiti talebiyle İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesine başvuruda bulunmuştur. Bu mahkemece 28.02.2022 tarihli ara kararla, kararın bir hafta içerisinde uygulanıp uygulanmadığı ve iki hafta içerisinde esas hakkındaki davanın açılıp açılmadığı taraflardan sorulmuştur. Menfi tespit davasının açıldığı mahkemece, talep üzerine yeniden ihtiyati tedbir kararı verilmiş ve İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin tedbir kararı kaldırılmıştır. Bu karara yönelik bir istinaf başvurusu bulunmadığından Dairemizce bu hususun incelenmesine gerek görülmemiştir. HMK’nın 389. maddesi uyarınca; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir “. Aynı Yasa’nın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. HMK’nın 390/1. maddesi gereğince ihtiyati tedbirin dava açılmadan önce esas hakkında görevli ve yetkili mahkemelerde, dava açıldıktan sonra ise asıl davanın görüldüğü mahkemelerden talep edilebileceği, mahkemenin tarafların yerleşim yerine göre yetkili olduğu anlaşılmıştır. Yapılacak bir işlemle hakları zarar görecek olan kişinin gerek dava öncesi, gerekse açılmış bir dava içinde ihtiyati tedbir talep etmesi mümkündür. Tedbir talep eden, hesabından sahtecilik suretiyle kullanılan kredi nedeniyle borçlu olmadığını ileri sürerek ihtiyati tedbir talep etmiştir. Bankaca borcun ödenmesi talep edildiğinden, talep edenin menfi tespit davası ve bununla birlikte ihtiyati tedbir talep etmesinde hukuki yararı bulunmaktadır. Davacının beyanları, iddianın ileri sürülüş şekli ve cevap dilekçesi dikkate alındığında, HMK’nın 208 ve 209. maddesindeki koşulların oluştuğu anlaşılmakla, yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle teminatla ihtiyati tedbir kararı verilmesi yerindedir. Mahkemece genel kredi sözleşmeleri ve diğer belgeler üzerinde yapılacak inceleme ve yargılamaya göre ihtiyati tedbir koşullarının değişmesi halinde ve talep halinde her zaman yeni bir değerlendirme yapılması mümkün olduğundan ve şirket adına kredi kullanan müdürün bu konuda yetkili olduğunun açıkça savunulmamasına göre, bu aşama itibariyle tedbir kararının yerinde olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin tüm istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 ve 394/5. maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 394/5. maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının Hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 394/5. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 09.06.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 394/5. maddeleri uyarınca karar kesindir.