Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/886 E. 2022/1311 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/886
KARAR NO: 2022/1311
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/02/2022
NUMARASI: 2021/190 E. – 2022/97 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 20.09.2010 ve 23.08.2010 tarihlerinde noterde dört ayrı düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşmeler ile müvekkilinin davalı şirketin inşa etmekte olduğu dört ayrı daireyi satın almayı vaat ettiğini ve davalıya bu dört daire için 352.600,00TL ödeme yaptığını, noter masrafları için de 5.639,00 TL ödediğini, müvekkilinin sözleşmedeki tüm edimlerini eksiksiz şekilde yerine getirdiğini, ancak davalı şirket tarafından edimlerin hiçbirinin yerine getirilmediğini, davalıya ödenen 352.600,00 TL’nin ödeme tarihlerinden dava tarihine kadar geçen süre için hesaplanan faizinin 87.000,00 TL olduğunu, davacının ayrıca bu daireler için rayiç değer farkından dolayı zararı olduğunu, kira geliri elde edemediğini ileri sürerek ödenen 352.600,00 TL’nin, 87.000,00 TL faizin, 5.639,00 TL noter masrafının, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla geçmiş ve alacağın tahsili tarihine kadar mahrum kalınan kira kaybı ile rayiç değer farkı nedeniyle uğranılan zarar için 10.000,00’er TL olmak üzere toplam 465.239,00 TL’nin dava tarihinden işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.Davalı, usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” … Dava, gayrimenkul satım vaadi sözleşmesinin feshi nedeniyle ödenen bedelin iadesi istemine ilişkindir. Dava devam ederken imzaları tarafların kabulünde olan 4 adet adi yazılı ‘Konut Tahsis Sözleşmesi Fesih Tutanağı’ başlıklı belgeler imzalanmak suretiyle davaya konu edilen sözleşmelerin feshedildiği, onların yerine 4 adet yeni bağımsız bölümün alınmasına dair anlaşmaya varıldığı ve feshedilen sözleşmeler nedeniyle davacının davalıyı ibra ettiği anlaşılmaktadır. Davaya konu talep, feshedilen ve de ibra edilen iş bu sözleşmeye dayandığından iş bu davamız artık konusuz kaldığından konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Elbette yapılan yeni sözleşme gereğince dava açmakta davacı taraf muhtardır. Sözleşmenin noterde yapıldığı ibranın da noterden yapılması gerektiği iddia edilmiş ise de; TBK 132. maddenin ‘Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir.’ şeklindeki açık düzenlemesi gereği şekle bağlılık bulunmamaktadır. Davacı, davalı şirketten gayrımenkul satış vadi sözleşmesiyle 4 adet daire satın aldığı, daire bedeli 352.600,00 TL ödemede bulunduğu, davalı şirketin sözleşme uyarınca satmış bulunduğu daireleri ifa edemediği, 29.12.2017 tarihli bilirkişi raporunda teknik ayrıntısı gösterildiği üzere 491.788,50 TL açısından davacı taraf haklı ise de talep edilen 465.239 TL miktara göre lehine vekalet ücretine ve yargılama giderine hükmedilmiştir. …” gerekçesiyle, konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı tarafın davasını 23.08.2010 ve 20.09.2010 tarihli dört ayrı sözleşmeye dayandırdığını, ancak bu sözleşmelerin 20.05.2011 tarihli konut tahsis sözleşmesi fesih tutanakları ile feshedildiğini, davalının da ibra edildiğini, bu tutanakların 20.05.2011 tarihinde yani dava tarihinden önce imzalandığını, dolayısıyla davanın, dava devam ederken konusuz kalan bir dava olmadığını, aksine feshedilmiş sözleşmelere göre ibra edilmiş müvekkili davalıya karşı kötü niyetle açılmış bir dava olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, mahkemece davanın konusuz kalmasına karar verilmesi halinde maktu harca hükmedilmesi gerekirken nispi harç alınması kararının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, ortada dava devam ederken dava konusunun yerine getirilmesi sebebiyle konusuz kalan bir uyuşmazlık olmadığını, aksine davacının ibra ettiği müvekkiline karşı kötü niyetle açtığı bir dava bulunduğunu, bu nedenle reddi gereken davada müvekkili davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını, davanın açılmasına davalının sebebiyet vermediğini, bu nedenle davalı aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmesinin de doğru olmadığını, bu sebeplerle mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasına, davanın reddine ve vekalet ücretiyle yargılama giderlerinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili, istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın cevap dilekçesinde veya delil listesinde 20.05.2011 tarihli olduğunu iddia ettikleri fesih tutanaklarını sunmayıp yargılamanın sonuna doğru sunduğunu, davalı tarafın sunduğu bu fesih tutanaklarını kabul etmediklerini daha önce beyan ettiklerini, bu tutanakları davalının dava tarihinden eski bir tarih atarak dosyaya ibraz ettiğini, müvekkilinin yabancı uyruklu olduğunu, bazı belgeler imzalamış olabileceğini, ancak dava açmadan önce görüşmelerde ve ihtarnameye cevapta bu belgelerden davalının hiç söz etmediğini, böyle bir sözleşme varsa neden daha önce sunulmadığının anlaşılamadığını, bu sebeplerle mahkeme kararının yerinde olduğunu, bu kararın kesinleşmesi halinde davacının yeni bir dava açacağını, zira eline halen bir para geçmediğini, bu fesih tutanaklarında bahsi geçen dairelerin de halen müvekkiline verilmediğini, bedelin de iade edilmediğini, kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, istinaf isteminin yerinde olmadığını belirterek, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, gayrımenkul satış vadi sözleşmeleri uyarınca davalının sözleşme konusu taşınmazları teslim edimini yerine getirmediği iddiasına dayalı olarak, davalıya ödenmiş olan satış bedelinin tahsili ve tazminat taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, 3.05.2018 tarihli ve 2019/453 Esas, 2018/540 Karar sayılı davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın, davacı vekilinin istinaf istemi üzerine Dairemizin 01.02.2021 tarihli ve 2019/287 Esas, 2021/108 Karar sayılı kararı ile; davacının davasını noterde tanzim edilen 23.08.2010 ve 20.09.2010 tarihli, dört adet gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayandırdığı, dava devam ederken imzaları tarafların kabulünde olan dört adet adi yazılı “Konut Tahsis Sözleşmesi Fesih Tutanağı” başlıklı belgeler imzalanmak suretiyle davaya konu edilen sözleşmelerin feshedildiği, onların yerine dört adet yeni bağımsız bölümün alınmasına dair anlaşmaya varıldığı, feshedilen sözleşmeler nedeniyle davacının davalıyı ibra ettiği, ancak mahkemece bu yeni sözleşmelerin davayı konusuz bırakıp bırakmayacağı konusunda bir hukuki değerlendirme yapılmadığı ve hüküm gerekçesinde de hem feshedilen sözleşmelere hem de iş bu davada dayanak dahi yapılmayan ve davadan sonra imzalanan sözleşmelere dayanılarak hüküm kurulduğu, hükmün bu haliyle istinaf denetimine elverişli olmadığı, bu nedenle mahkemece, öncelikle, daha sonradan imzalanan sözleşmelerin dava üzerindeki etkisinin değerlendirilmesi, davanın konusu kalıp kalmadığının tartışılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi için kaldırılmasına karar verilmiştir. Dairemizin kaldırma kararı sonrasında ilk derece mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda bu kez yazılı gerekçeyle, davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Uyuşmazlık, dosyaya davalı tarafından sunulan dört adet adi yazılı “Konut Tahsis Sözleşmesi Fesih Tutanağı” başlıklı belge nedeniyle davanın konusuz kaldığının kabul edilip edilemeyeceği ve bunun sonucuna göre de karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, ilke olarak her dava açıldığı tarihteki fiilî ve hukuki sebeplere göre hükme bağlanır. Ne var ki dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması, eş söyleyişle davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararın kalmaması hâlinde bu olayın hükümde göz önüne alınması ve böyle bir durumda mahkemenin, davanın konusuz kalması sebebiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermesi gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Dava açıldıktan sonra ortaya çıkan bir olgu nedeniyle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda mahkemenin yargılamaya devam etmesine gerek yoktur. Bu durumda mahkemenin bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermesi gerekir. Dava konusu hakkın davacıya ödenmesi, verilmesi ya da müdahalenin kaldırılması, davacı ve davalı sıfatının birleşmesi, yeni çıkan bir kanun veya Anayasa Mahkemesi kararı ile ya da kişiye sıkı sıkıya bağlı ve mirasçılara geçmeyen bir hakka ilişkin davalarda taraflardan birinin ölümü gibi nedenlerle dava konusuz kalabilir (Yargıtay HGK 25.11.2021 tarihli ve 2018/3-1070 Esas, 2021/1500 Karar, 02/12/2020 tarih, 2018/10-102 Esas, 2020/997 Karar, 25/12/2013 tarih, 2013/10-1874 Esas, 2013/1747 Karar sayılı kararları). Eldeki davada, davacı, 20.09.2010 ve 23.08.2010 tarihlerinde noterde düzenlenen dört ayrı düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi uyarınca satım bedellerini ödediğini, ancak sözleşme konusu dört adet taşınmazın kendisine devrinin yapılmadığını ileri sürerek ödediği bedelin iadesi ile tazminat talebinde bulunmuştur. Yargılama sırasında davalı taraf, 10.07.2014 tarihinde dosyaya taraflarca imzalanan ve adi yazılı şekilde düzenlenen dört adet ”Konut tahsis sözleşmesi fesih tutanağı” başlıklı belge sunmuştur. Bu belgeler ile daha önce taraflar arasında düzenlenen dört adet gayrımenkul satış vaadi sözleşmelerine atıf yapılarak davacının burada belirtilen daireleri satın almaktan vazgeçtiği ve davalıyı ibra ettiğinin yazılı olduğu, ayrıca davacının, davalının inşa ettiği başka dört adet dairenin alımı konusunda anlaşmaya varıldığı görülmektedir. Dairemizin yukarıda sözü edilen kaldırma kararında da adi yazılı şekilde düzenlenen bu dört adet “Konut tahsis sözleşmesi fesih tutanağı” başlıklı belgenin incelenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilmiş ve mahkemenin ilk kararı kaldırılmıştır. Bu kez mahkemece davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Adi yazılı şekilde düzenlenen ”Konut tahsis sözleşmesi fesih tutanağı” başlıklı dört adet belge davacının da kabulünde olup imzasına itiraz edilmemiştir. Zira davacı vekili, 05.03.2015 tarihli duruşmada belgeleri kabul etmiştir. İstinafa cevap dilekçesinde ise ”bu tutanakları, davalının dava tarihinden eski bir tarih atarak dosyaya ibraz ettiğini … ” şeklinde beyanda bulunarak bu belgelere dava tarihinden sonraki bir tarihin atıldığını iddia etmiştir. Bahse konu dört adet konut tahsis sözleşmesi fesih tutanağı başlıklı belge incelendiğinde ” … Sözleşme fesih gideri tenzil edilerek kalan 25.000,00 TL tarafıma 20.05.2011 tarihinde …’den aldığı, … bağımsız bölüm peşinatı olarak ödenmiştir … ” ifadesinin yer aldığı, buna ve belgelerin içeriğine göre söz konusu belgelerin en erken 20.05.2011 tarihinde, yani dava tarihinden önce düzenlendiği kanaatine varılmıştır. Bu durumda mahkemece, bahse konu dört adet belgenin dava açılmadan önce düzenlediği, davacının eldeki davada dayandığı 23.08.2010 ve 20.09.2010 tarihli sözleşmelerin hükmünün kalmadığı, buna rağmen davacının 23.08.2010 ve 20.09.2010 tarihli sözleşmelere dayanarak dava açtığı ve davasında haksız olduğu nazara alınarak, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı şekilde davanın konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan nedenlerle; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf isteminin HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak Dairemizce davanın esası hakkında yeniden hüküm verilmesine ve neticede reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davalı vekilinin istinaf isteminin HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Davanın reddine, 2-Harçlar Kanununca alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcının, davacı tarafından peşin yatırılmış olan 6.908,80 TL’den mahsubu ile artan 6.828,10 TL harcın, karar kesinleştiğinden ve talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, 3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 68.133,46 TL nispi avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran taraflara iadesine, 6-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davalı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince davalıya iadesine, b-Davalı tarafından harcanan 220,70 TL başvuru harcı gideri ile 81,00 TL posta gideri olmak üzere, toplam 301,70 TL kanun yolu giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 13.10.2022 tarihinde, oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.