Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/870 E. 2022/1552 K. 22.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/870
KARAR NO: 2022/1552
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/02/2022
NUMARASI: 2019/713 E. – 2022/100 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda davanın kısmen kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyasında, istinaf aşamasında davalı vekili tarafından verilen 06.11.2022 tarihli dilekçe ile davayı kabul ettiklerini bildirmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili olan … MÜHENDİSLİK AŞ’nin altı adet pay sahibi mevcut olduğunu, şirketin %51 payı … Holding AŞ’ye; %20 hissesi davalı …’ye, %20 hissesi …’a, %6 hissesi …’na, %2 hissesi …’a, %1 hissesi ise …’a ait olduğunu, müvekkilinin, davalı …’nin hâkim ortak olduğu 100.000 TL sermayeli bir limited şirket olarak kurulduğunu ve diğer hissedarların şirkete ortak olması ve şirketin türünün değişmesinin ardından günümüz itibariyle 5.000.000 TL sermayeye ulaştığını, davalının, müvekkili olan şirkette 09.05.2006 ve 07.05.2018 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını, davalı …’nin, gerek genel müdür/yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde gerekse şirketin çift imza ile yönetildiği son dönemde şirketten ücret alan tek Yönetim Kurulu Üyesi konumunda olduğunu, davalının uzun süre müvekkili olan şirket’in icracı tek yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını, müvekkili olan şirketin yönetim kurulunun davalı …’nin gayri yasal iş ve işlemleri, kötü yönetimi ve olası suiistimallerinin ortaya çıkarılması için öncelikle şirket’e yeminli mali müşavirlik hizmeti sunan … Ltd. Şti.’ye (“…”) denetim yaptırma yoluna gittiğini, …’in, hazırlamış olduğu ön raporunu Yönetim Kurulu’na sunduğunu bu raporda şirket’in muhasebe, raporlama ve denetim yönünden ciddi aksaklıklar içerecek şekilde yönetildiği ve risk altına sokulduğu ortaya konulduğunu, distribütörlük veren Intuitive’nin, şirket çalışanları ve müşterilerden gelen yoğun şikayetler ve Major Ön Tespit Raporu’nda yer alan bulgular karşısında şirket menfaatini korumak ve Intuitive ile olan Distribütörlük Sözleşmesi’nin devamını sağlamak amacıyla, davalının hizmet sözleşmesinin müvekkili olan şirketçe 07.05.2018 tarihinde feshedildiğini fesih bildiriminin imza karşılığında davalının kendisine elden tebliğ edildiğini, davalının yönetim kurulu üyeliğine son verilmesinin ardından 29.08.2018 tarihli Yönetim Kurulu toplantısında kullandığı Şirket arabasını iade etmesinin karara bağlandığını ancak davacının bu aracı da teslimden imtina ettiğini ve konu ile ilgili kendisine Beşiktaş … Noterliğinden keşide edilen 31.08.2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnameyi takiben söz konusu araç güçlükle geri alınabildiğini, davalının daha vahim hukuka aykırılık ve suiistimaller gerçekleştirdiği yönünde ciddi kuşkulara neden olduğunu, şirketin 06.07.2018 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel kurul toplantısı’nda davalı …’nin ibra edilmediğini ve yeni yönetim kuruluna seçilmediğini, müvekkili olan şirketin 2017 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda, yönetim kurulunca davalı …’nin yolsuzluk ve kötü yönetiminin araştırılacağının açıklandığını, akabinde, Yönetim Kurulu’nca …’ın Türkiye’de faaliyet gösteren firması Güney Bağımsız Denetim ve SMMM AŞ’ye söz konusu hukuka aykırılık ve suiistimallerin araştırılması için özel kapsamlı inceleme yapma görevi verildiğini, … Türkiye tarafından yapılan detaylı araştırma sonucunda, davalı …’nin hukuka aykırı ve yolsuz eylem ve işlemler gerçekleştirdiği tespit edildiğini, müvekkili olan şirketin 2018 yılına ait Olağanüstü Genel Kurulu’nun 18/12/2018 tarihinde yapıldığını ve bu toplantıda davalı hakkında sorumluluk davası açılması yönünde karar alındığını ve davalının da bu kararın iptalini üç aylık hak düşürücü süre içerisinde talep etmediğini, suç teşkil eden eylemleri hakkında suç duyurusunda bulunmadan önce davalıya son bir kez şirkete verdiği kimi zararları tazmin etmesi için ihtarda bulunulduğunu, ancak davalı tarafça iş bu ihtarnameye yanıt verilmediğini, davalı hakkında Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma, Dolandırıcılık ve Vergi Usul Kanunu’na Muhalefet suçlarını işlediği iddiası ile İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde suç duyurusunda bulunulduğunu ve iş bu soruşturmanın 2019/129902 numara ile derdest olduğunu belirterek, tüm bu nedenlerle davalıdan toplam 1.268.623,00TL tutarında tazminatın, zarar verici ve her bir hukuka aykırı eylemden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı tarafın dayandığı denetim firmasının düzenlediği raporda kısıtlı inceleme yapılmış olduğundan taraflarınca tüm şirketin inceleme altına alınması talep edildiğini, ancak genel kurulda buna yönelik karar alınmadığından davacı şirkete özel denetçi atandığını, davacı şirkette süregelen usulsüzlükler ve müvekkilinin sürekli olarak bilgi alma hakkının engellenmesi sebebiyle müvekkili tarafından mükerrer defalar bu konuda ihtarnameler keşide edildiğini, davacı şirkette gerek geçmiş dönemde gerekse dava konusu edilen ve denetçi tayini talep edilen dönemlerde yaşanan gelişmelerin şirketin ciddi anlamda bir yönetim boşluğu içine düşmüş olduğunu gözler önüne sermesi ile azınlık hissedar olarak müvekkilinin, şirketin karlılığını azaltıcı mahiyette ve aynı zamanda hâkim ortak şirkete yönelik değer kaybına neden olacak şekilde yapılan işlemlere dair bilgi almak ve mevcut yönetimi uyararak gerekli tedbirlerin alınması için bilgi talebinde bulunduğunu, talep edilen bilgiler doğrultusunda şirketin doğrudan kârlılığını etkileyecek iş ve eylemlerin azınlık hisse sahibi olarak izahının istendiğini, ancak davacı şirket ve o dönemde yönetimde yer ve hâkim durumda olan çoğunluk hisseye sahip kişilerce müvekkilinin bilgi alma hakkına ilişkin talepleri dikkate alınmadığını, bu tavırın 2019 genel kurulunda da devam ettiğini ve azınlık hisseye sahip müvekkilinin hissedarı olduğu şirketin karlılığını doğrudan etkileyecek hususlarda bilgi alması engellendiğini, bunun üzerine TTK’nın 439. maddesi uyarınca, şirketin hem kurucusu hem de pay sahibi olan müvekkilinin bilgi alma hakkının devamı niteliğindeki şirkete özel bir denetçi atanarak bilgi alma hakkı çerçevesinde talep ettiği bilgilerin denetçi aracılığıyla talep etme zorunluluğu hasıl olduğunu, bu doğrultuda özel denetçi tayini talebinin 29.05.2019 tarihli genel kurulda müzakere edilmesinin talep edildiğini, nihayetinde şirket olağanüstü genel kurul gündemine şeffaflığı ve hesap verilebilirliği temin etmek üzere, hâkim ortakların yapmış oldukları ve müteaddit defalar hukuka uygun olmadığı bildirilen iş ve işlemlerin tespiti için uzman ve bağımsız bir kurumun görevlendirilmesine ve diğer ortaklar aleyhinde sorumluluk davası açılması hususunun olağan genel kurul toplantısının gündemine taşınmasını ve değerlendirilmesine ilişkin özel denetçi tayini talebinin genel kurulda hukuka aykırı bir şekilde sermaye ve oy çokluğuna sahip olan dava dışı pay sahiplerince reddedildiğini, müvekkili tarafından davacı şirket bünyesinde yapılan tüm işlemlerin hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olağan genel yönetime tabi işlemler olduğunu, müvekkilinin davacı şirket bünyesinde yer aldığı dönemde şirketi zarara uğratacak herhangi bir hukuka aykırı fiili ve kusuru bulunmamakta olduğunu, müvekkilinin davacı şirketin iş portföyünün gelişmesi bakımından gerekli tüm sorumlulukları yerine getirdiğini ve … ailesine ait şirketlerden hiçbir hizmet alınmamasına rağmen kesilen faturalara karşı çıktığını ve naylon işlemlere onay vermediği için göze battığını ve şirketten uzaklaştırma ile karşı karşıya kaldığını, kaldı ki davacı şirket bakımından çifte imza kuralı geçerli iken tüm YK üyeleri ibra edilmesine rağmen müvekkilinin ibra edilmemesi üzerine işbu sorumluluk davasının ikame edilmesinin davacı şirkette müvekkili aleyhine kişisel husumet nedeniyle vuku bulan tavır ve baskıyı açıkça ortaya koyar nitelikte olduğunu, davacı şirketin kâr eder durumunda olmasının dahi müvekkilinin yönetimde olduğu dönemde zarara uğramaması, kâr elde edilmesine rağmen kâr paylarının dağıtılmamasının ve genel kurulda engellenerek müvekkiline karşı durularak kişisel husumete dönüştürülmesinin ve işbu davanın ikame nedeninin açık göstergesi olduğunu belirterek, tüm bu nedenlerle, bütünüyle müvekkilini sindirmek, şirketten olan alacaklarını engellemek ve devam etmekte olan diğer davalar ile müvekkilini yıldırmak amacıyla ikame edilen davanın reddi ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARNIN ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, kararda gösterilen gerekçelerle davanın kısmen kabulü ile 1.077,516,51 TL tazminatın, 26/06/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin tazminat talebinin reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde, dilekçede gösterilen nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulüne dair verdiği hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın bütünüyle reddine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince, HMK’nın 344. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf harçlarını ve gider avansını yatırması için davalı vekiline muhtıra tebliğ edilmiş; davalı vekilinin muhtırada gösterilen yasal bir haftalık süre içinde istinaf harç ve gider avansının yatırılmadığı, harç ve gider avansının süre geçtikten sonra yatırıldığı gerekçesiyle, 14.04.2022 tarihli ek kararla, istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Bu ek karara karşı, davalı vekilince, yasal bir haftalık süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili, ek karara karşı verdiği istinaf dilekçesinde özetle; har ne kadar ilk derece mahkemesi hükmüne karşı istinaf başvurusunda bulunmuş iseler de heniz gerekçeli karar kendilerine tebliğ edilmeden istinaf dilekçesini verdiklerini, ilk derece mahkemesince gerekçeli karar tebliğe çıkarılmadan HMK’nın 344. maddesi uyarınca harç muhtırası tebliğ edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, harcın istinaf süresi içinde tamamlandığını belirterek, ek kararın kaldırılmasına ve asıl hükme karşı verdikleri istinaf dilekçesi doğrultusunda istinaf incelemesi yapılarak, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Dava dosyası istinaf incelemesi için Dairemize gönderildikten sonra, davalı vekili, 06.11.2022 tarihli dilekçesiyle, davayı kabul ettiklerini bildirerek, iş bu kabul beyanına göre yeniden karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, TTK’nın 553 vd. maddeleri uyarınca, anonim şirket yöneticisinin sorumluluğu iddiasına dayalı tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dava dosyası istinaf incelemesi için Dairemize gönderildikten sonra, davalı vekili, 06.11.2022 tarihli dilekçesiyle, davayı kabul ettiklerini bildirerek, kabul beyanına göre yeniden karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin vekaletnamesinde davayı kabul yetkisinin bulunduğu, dilekçenin e imza ile imzalandığı belirlenmiştir.HMK’nın 308. maddesi uyarınca, davanın kabulü, davacının talep sonucuna davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. Aynı Kanun’un 310. maddesi uyarınca, feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Bu nedenle, istinaf aşamasında da davanın kabulü mümkündür. Yukarıda açıklandığı üzere; ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı sadece davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı tarafın istinaf başvurusu yoktur. Buna rağmen davalı vekili, 06.11.2022 tarihli dilekçesiyle davayı kabul ettiğini bildirmiştir. HMK’nın 308. maddesi uyarınca davanın kabulü, davacının talep sonucuna davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. Davalı vekili, herhangi bir sınırlandırma yapmaksızın davayı kabul ettiğini bildirmiştir. Yani, davalı vekili, kabul beyanında davacının talep sonucunu kabul etmiş, kabul beyanının davanın mahkemece kabul edilen kısmına yönelik olduğuna dair bir sınırlandırma yapmamıştır. Bu durumda, davanın reddedilen kısmı bakımından davacının bir istinafının bulunmamasına karşın, davalı taraf, dava dilekçesindeki talebin tümü bakımından davayı kabul ettiğini beyan etmiştir. HMK’nın 311. maddesi uyarınca kabul beyanı, kesin hüküm gibi sonuç doğurur. Yani, davalı vekilinin açık kabul beyanı karşısında, istinaf aşaması bakımından aleyhe karar verme yasağından söz edilemez. Çünkü davalının kendisi, dava dilekçesindeki talep sonucunu kabul ettiğini beyan etmiş olup, dava dilekçesindeki talebin tümü bakımından bu kabul beyanı, kesin hüküm gibi sonuç doğurmuştur. Nitekim, davalı vekilinin davayı kabul ettiğine dair dilekçesi davacı vekiline tebliğ edilmiş, davacı vekili 21.11.2022 tarihli beyan dilekçesiyle, HMK’nın 308 vd. maddeleri uyarınca kabul beyanı doğrultusunda karar verilmesini ve HMK’nın 312 ve 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca harcın hüküm altına alınmasını istemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, davalının davayı kabul beyanı doğrultusunda yeniden karar vermek üzere ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın, davalının kabul beyanı doğrultusunda kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan bu gerekçelerle; İstinaf incelemesine konu İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/713 Esas – 2022/100 Karar sayılı, 16.02.2022 tarihli hükmünün kaldırılmasına, davalı vekilinin davayı kabul dilekçesi doğrultusunda, dava hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davalının kabul beyanı doğrultusunda davanın kabulü ile 1.268.623,00 TL tazminatın 26/06/2018 tarihinden itibaren işleyecek ve 3095 sayılı Kanun’un 2/2. maddesi uyarınca avans esasına göre hesaplanacak ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 2-Kabul beyanın istinaf aşamasında yapıldığı dikkate alınarak Harçlar Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca 2/3 oranında hesaplanan 57.773,09 TL harçtan, peşin yatırılan 21.664,91 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 36.108,18 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan harç giderleri dâhil 21.715,71 TL dava açılış masrafı ve 6.060,00 TL diğer yargılama masrafı toplamı olan 27.775,71 TL yargılama yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 149.489,84 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 5-Suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücreti giderinin davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 6-Taraflarca yatırılan gider avanslarının kullanılmayan kısımlarının, karar kesinleştiğinde iadesine,7- İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden:a-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davalı tarafça 12.04.2022 tarihli sayman mutemet alındısı ile yatırılmış olan 18.402,00 TL istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince davalıya iadesine, b-Davalı tarafından yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 8-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 310 ve 311. maddeleri uyarınca, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 22.11.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.