Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/842 E. 2022/852 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/842
KARAR NO: 2022/852
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/12/2021
NUMARASI: 2021/466 E. 2021/938 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat(Şirket hisse senetlerinden kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; müvekkili …’ın … A.Ş.’den 18/10/2000 tarihi itibari ile 5.865.000,00 nominal değerinde “tahtanın kapatılması sonucu ise 42.228.000,00 TL değerinde” … A.Ş.’ye ait hisse senedi bulunmakta olduğunu, hisselerin İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem gördüğünü, 2001 yılında tahtanın kapatılmış olduğunu, o tarihten bu yana alacağını alamadığını, müvekkilinin hisse senetlerinin bulunduğu … A.Ş.’nin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredildiğini, ancak halen alacağını tahsil edilemediğini, müvekkili tarafından … A.Ş.’den, … A.Ş.’den ve Sermaye Piyasası Kurulundan talepte bulunulduğunu, ancak müvekkili davacının şirket nezdinde herhangi bir alacağı bulunmadığından bahisle olumsuz cevap verildiğini, davalı …Ş.’nin faaliyetlerinin normal devam ettiği sıralarda iflas, konkordato olmamasına rağmen … sahibinin …’tan fazla kredi kullanması sebebiyle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredildiğini ve işlem tahtasının bu yüzden kapatıldığını, … A.Ş.’nin …’da hisselerinin işleme kapatılmasının sebebinin … A.Ş.’nin borçlarından kaynaklı olduğunu, SPK ve TMSF tarafından yapılan duyurular ile … A.Ş. yönetim kurulu üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, yatırım yaptığı şirketin eylemlerinden dolayı … tarafından yetkilendirilmiş kurul kararıyla tahtasının kapatılması sonucu meydana geldiğini, bu nedenle müvekkilinin mağduriyetinin giderilmesi için davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını belirterek, müvekkilinin 42.228,00 TL değerindeki hisse senetlerinin tespiti ile işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı TMSF vekili, savunmasında özetle; davacı tarafından açılan alacak davasında dava değerinin tam olarak belirlenmesi gerektiğini, davacının davasına mesnet yaptığı tarihin 28/10/2000 olduğu ve davacının yaklaşık 21 yıl geçtikten sonra dava açtığını, alacak taleplerinin zamanaşımı süresinin on yıl olduğunu, bu nedenle davanın zamanaşımından reddedilmesinin gerektiğini, davaya konu olan hisse senetlerinin maliki olan … A.Ş.’nin, … A.Ş.’nin eski ortak grubu olan …’in hâkim hissedar olduğu bir şirket olduğunu, … A.Ş.’nin halka açık hisseleri ile ilgili İMKB’de işlem gören tahtasının … A.Ş.’nin Fon’a devrinin hemen akabinde SPK ve İMKB mevzuatı hükümleri gereğince 30/10/2000 tarihinde kapatıldığını, müvekkili Fon’un borçlu … grubundan olan alacaklarının takibi için … A.Ş.’ye yönetici atanma tarihinin ise 30/03/2007 olduğunu, bu nedenle davanın pasif husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, TMSF’nin görev ve yetkilerinin Bankacılık Kanunu ile belirlendiğini ve borsada işlem gören, halka açık şirketlerin hissedarlarının uğramış olduğu mağduriyeti giderme konusunda herhangi bir yetkisi ve görevinin bulunmadığını, … A.Ş.’nin Fon nezdinde borçlu bulunan … grubuna ait firmalardan biri ve TMSF nezdinde borçlu olduğunu bildirerek, öncelikle husumet ve zamanaşımı yönünden davanın reddine, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esas yönünde reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle; davacı zararının 2001 yılında doğduğunu iddia ettiğini, davacının iddiasına göre işbu dava 20 yıl sonra açıldığını, müvekkilin söz konusu işlemi tesis ettiği dönemde tabi olduğu idare hukuku bakımından zamanaşımı süresi dolduğunu ve hak düşürücü sürenin geçtiğini, bu nedenle davanın esasa girilmeden zamanaşımından reddi gerektiğini, bir şirketin paylarının kottan çıkarılmasının şirketin sona ermesi olmadığını, şirketin paylarının borsada işlem görmesinin sona ermesi olduğunu, borsanın kottan çıkarma kararının davacının mülkiyet hakkını ihlal etmediğini, müvekkilinin … A.Ş.’ye ilişkin kararlarının, yürürlükteki mevzuata ve mevzuat uyarınca çıkarılan borsa düzenlemelerine uygun olarak alındığını, davacının dilekçesinde belirttiği üzere 18/10/2000 tarihi itibariyle … A.Ş.’nin 5.865.000,00 TL nominal değerinde hisse senedine sahip olmasının mümkün olmadığını, davacının … A.Ş.’nin faaliyetlerinin normal devam ettiği sırada söz konusu kararın borsa tarafından alındığı yönündeki beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, …’ın iştirak payının söz konusu şirkette %7,16 olduğu yönündeki iddiaların mahkemeyi yanıltmaya yönelik olduğunu, müvekkil şirketin işlem tahtasının kapatılması ve sürekli olarak işlem görmekten men etme kararlarının yatırımcıyı korumak için alınan kararlar olduğunu, söz konusu zarardan müvekkili şirketin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını bildirerek, davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddine, olmadığı takdirde haksız davanın esas yönünden reddine, yargılama giderlerinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle; davacının 20 yılı aşkın bir süredir var olduğunu iddia ettiği alacağın tahsilini talep etmesinin mümkün olmadığını, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, dava şartı olan arabuluculuk sürecinin gerçekleşmediğini, davacı tarafı tespit ve eda taleplerini aynı davada ileri sürdüğünü, davacının iddia ettiği meblağın miktarının kesin olduğunu, müvekkili şirketin TMSF’ye devri nedeniyle sözde alacaktan sorumluluğunun kabul edilmesinin mümkün olmadığını, müvekkili şirketin hukuku ve idari durumu tetkik edildiğinde … A.Ş.’nin BDDK’nın Resmi Gazete’de yayımlanan 27/10/2000 tarih … sayılı kararı ile el konulduğunu, TMSF tarafından Bankalar Kanunu’nun ilgili maddeleri maddeleri gereği mal kaçırmanın engellenmesi ve alacaklıların haklarının korunması amacıyla üçüncü kişilere devir ve temlik edilmemek üzere … A.Ş.’nin içinde bulunduğu birçok şirket ve şahıs bankanın hakim sermayedarı olarak nitelendirerek malvarlıklarına ihtiyati tedbir kararı verildiğini, Bilgin grubunun TMSF ile akdettiği son protokol olan 28/11/2008 tarihli protokol hükümleri uyarınca … A.Ş.’nin hisseler temettülerin devrinin düzenlendiğini, TMSF’nin protokole aykırı davranarak yükümlülüğünü geç yerine getirdiğini, müvekkili şirketin büyük zararlara uğradıktan sonra TMSF’nin 04/07/2013 tarihli … sayılı kararı ile 09/07/2013 tarihinde devredildiğini, bu sürecin tamamının davacı yanca bilindiğini, Davalı … faaliyeti devam ettiği sırada … sahibi …’in …’dan fazla kredi kullanması sebebiyle … TMSF’ye devredildiğini ve kamu kararı nedeni ile … Holding’in işlem tahtasının kapatıldığını, tahtası kapanan bir şirketin hisselerinin borsadan çıkarılamayacağını, sadece alış ve satışa kapatılacağını, ilerde şirket şartları yerine getirirse hissenin tahtasının tekrar açılacağını bu yüzden esas sorumluluğun hali hazırda aktif olmayan müvekkil şirkette bulunmadığını bildirerek, haksız ve mesnetsiz davanın öncelikle zamanaşımı ve dava şartı olan arabuluculuğu başvurulmamış olması nedenleriyle usulden reddine, davanın müvekkiline yöneltilemeyeceği nedeni ile esastan reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Sermaya Piyasası Kurulu vekili, savunmasında özetle; davacı vekili tarafından … Holding’in işlem sırasının kapatılması sonucunda sahibi olduğu ileri sürülen şirket paylarının …’da işlem görmemesi nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığının iddia edildiğini, söz konusu sürecin tamamen dışında kalan müvekkili kurumun taraf sıfatı bulunmadığından davanın pasif husumet ehliyeti yönünden reddinin gerektiğini, davanın on yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, bu sebeple davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, davacının zararın giderilmesi talebinde sorumluluk ve miktar açısından davalılar arasında ayrım yapılmadığını, halka arz aşamasından sonra da müvekkili kurumun zamanında yükümlülüğünü yerine getirdiğini, payların borsa kotuna alınması ve kottan çıkarılması ile borsada işlem gören payların işlem sıralarının kapatılmasının ve tekrar açılmasının …’un yetkisinde olduğunu, somut olayda müvekkili kuruma izafe edilebilecek kusurlu bir eylemin bulunmadığını ve kesin, belirli, gerçek bir zararın da bulunmadığını bildirerek; usule ilişkin itirazlarının kabulü ile davanın usulden reddine, haklı herhangi bir gerekçeye dayanmayan davanın esas yönünden reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 53. maddesine göre, davacı ve davalı olma sıfatı maddi hukuktaki talebin sonucuna ilişkin tasarruf yetkisine ve bu hakka katlanma yükümlülüğüne göre belirlenir. Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 114/1-e hükmüne göre dava takip yetkisi dava şartıdır. Dava takip yetkisinin davalıya yansıması pasif husumet ehliyeti şeklindedir. Pasif husumet ehliyeti, maddi hukuka göre talebin tarafı olabilme ehliyetidir. Davalı … tarafından ileri sürülen pasif husumet itirazı açısından yapılan değerlendirmede; BDDK’nın 27/10/2000 tarihli 86 sayılı kararı uyarınca … A.Ş’nin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin TMSF’ye devredildiği, bankanın hakim ortağı olan … A.Ş’nin %84,15 hissesinin davalı …Ş’de bulunması sebebiyle davalı …Ş’nin yönetim ve denetiminin 30/03/2007 tarihinde TMSF’ye devredildiği, TMSF ile … Grubu arasında yapılan 28/11/2008 tarihli protokol uyarınca 02/07/2013 tarihinde yapılan genel kurul uyarınca 09/07/2013 tarihinde … A.Ş’nin TMSF tarafından iade edildiği, bu dönem içerisinde davalı …Ş’nin tüzel kişiliğini koruduğu, sadece yönetim ve denetim yetkisinin TMSF’de olduğu, davalı …’nin hisselerinin borsadan çıkarılmasına ilişkin kararın TMSF tarafından alınmadığı, davacının TMSF’ye yönelik davasının hukuki sebebinin şirket yönetiminin TMSF’de bulunması olduğu ancak 09/07/2013 tarihinde şirket yönetiminin TMSF tarafından … grubuna iade edildiği anlaşılmakla maddi hukuk açısından davalı TMSF’nin pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır. HMK m.114/1-e uyarınca dava takip yetkisinin ve pasif husumet ehliyetinin bulunmaması sebebiyle davalı … hakkındaki davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir. Davalılar … A.Ş ve … A.Ş tarafından ileri sürülen zamanaşımı defi açısından yapılan değerlendirmede; TBK m.146 uyarınca her alacağın 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, TBK m.72’de, haksız fiilde zamanaşımı süresinin zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yıl olduğunun düzenlendiği, somut olayda davacının … A.Ş’de bulunan hisselerinin İMKB tarafından 18/10/2000 tarihinde geçici olarak borsadan çıkarıldığı, 14/11/2008 tarihinde hisselerin sürekli olarak işlem görmekten men edilmesine karar verildiği, dolayısıyla zararın ve tazminat yükümlüsünün en geç 14/11/2008 tarihinde öğrenildiği anlaşılmakla dava tarihi itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu sonucuna varılmıştır. Bu nedenle davalılar … A.Ş ve … A.Ş hakkındaki davaların zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Tüm bu açıklanan nedenlerle; SPK hakkındaki davanın HMK 114/1-b uyarınca yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine, TMSF hakkındaki davanın pasif husumet nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine, … A.Ş ile … A.Ş hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle, SPK hakkındaki davanın HMK’nın 114/1-b maddesi uyarınca yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine, TMSF hakkındaki davanın pasif husumet nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine, … A.Ş. ile … A.Ş. hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve 30.03.2007 tarihinde davalı …’nin yönetim ve denetiminin TMSF’ye bırakıldığını, 02.07.2013 tarihinde ise yapılan genel kurul uyarınca şirketin yönetiminin TMSF tarafından … A.Ş.’nin kendisine iade edildiğini, devir işlemlerinin sebebinin … A.Ş.’nin borçlarının olduğunu ve bahsi geçen devirle esasen … A.Ş.’nin tüm borçlulara olan borcunu ikrar ettiği anlaşıldığından zamanaşımının kesilmesinin söz konusu olduğunu ve bu durumun tüm davalıları etkileyeceğini, dolayısıyla davanın açılış tarihi itibariyle zamanaşımının dolmadığını,SPK’nın dava konusu olaydaki sorumluluğunun hisse senetlerine dayandığını dolayısıyla TTK’nın 4. maddesi gereği somut olayda Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, TMSF’nin, … A.Ş.’nin 30.03.2007-09.07.2013 tarihleri arasındaki yönetimini ve denetimini üstlenmiş olduğunu, dolayısıyla genel kural uyarınca … A.Ş.’nin yönetim yetkisinin TMSF tarafından … A.Ş.’nin kendisine devredilmesinin TMSF’nin sorumluluğunun sona erdirmeyeceğini, Hem tahtayı kapatarak likiditeyi engelleyen … A.Ş. ve SPK’nın hem de … A.Ş.’nin yönetim kuruluna yaptığı atamalarla karar merciini değiştirerek bugüne kadar çözüm sürecini geciktiren TMSF’nin, … A.Ş ile birlikte zarardan sorumlu olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın tüm davalılar yönünden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hisse senedi piyasasında işlem gören şirketin borsadaki işlem sırasının (tahtasının) kapatılarak paylarının borsa kotundan çıkarılması sonucunda davacının elindeki hisselerin alınıp satılamaz hale gelmesi nedeniyle, davacıya ait hisse senetlerinin değerinin zarara sebebiyet verdikleri söylenilen davalılardan tahsili talebini içeren tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davalılardan TMSF aleyhine açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle usulden reddine, … A.Ş. ve … A.Ş. aleyhine açılan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ve davalı SPK aleyhine açılan davanın ise yargı yoluna ilişkin dava şartı yokluğundan dolayı usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin … A.Ş’de … A.Ş’ye ait 18.10.2012 tarihi itibariyle 5.865.000,00 nominal değerinde hissesinin bulunduğunu, bahsi geçen hisselerin devrinin tahtanın kapatılması sonucu 42.228,00 TL’ye düştüğünü, … A.Ş’nin TMSF’ye devredildiğini, müvekkilinin, …’a, …’a, SPK’ya başvuruda bulunarak zararın tazminini istediğini ancak başvurularının hepsinin olumsuz sonuçlandığını, … A.Ş’nin … A.Ş’nin hakim ortağı olan …-… A.Ş’nin hakim ortağı olduğunu, … A.Ş’nin …’daki hisselerinin işleme kapatılması sebebinin, … A.Ş’nin borçlarından kaynaklı olarak TMSF devredilmiş olmasından kaynaklandığını ileri sürmektedir. TMSF; … A.Ş’nin yönetimini ve denetimimi 30.03.2007-09.07.2013 tarihleri arasında üstlenmiştir. 14.11.2008 tarihli … Yönetim Kurulu kararı ile İMKB Kotasyon Yönetmeliğinin 27. ve 24.maddelerinin e ve h bentleri gereğince … A.Ş’nin borsadan çıkarılmış olduğu anlaşılmaktadır. … A.Ş’nin … A.Ş’nin hakim ortağı olan …-… A.Ş’nin hakim ortağı olduğu, bu şekilde … A.Ş’nin; …’ın dolaylı hakim ortağı olduğu, …’ın ise BDDK’nın 27.10.2000 tarih 86.sayılı kararı ile TMSF’ye devredildiği görülmektedir. Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 09 Temmuz 2013 tarihli 8359 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 1323. sayfasının suretinin incelenmesinde; 02.07.2013 tarihinde yapılan 2008-2013 yıllarına ilişkin olağan genel kurul toplantı tutanağında … A.Ş.’nin TMSF tarafından temsil edileceğinin kararlaştırıldığı, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun 15.07.2013 tarihli cevabi yazısında; fon kurulunun 25.04.2013 tarih ve 2013/113 ve 27.06.2013 tarih ve 2013/180 sayılı kararları ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134.maddesi ve aynı kanunun geçici 11. maddesine istinaden mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 15.maddesinin 7.numaralı fıkrasının a bendi hükümlerinin uygulanmasına 02.07.2013 tarihli yapılan genel kurul ile son verildiği bildirilmektedir. Eldeki davanın 09.07.2021 tarihinde açılmış olduğu görülmüştür. Bir davadaki taraf sıfatı, davaya konu edilen hakkın dayandırıldığı sözleşme ilişkisine, haksız fiil ilişkisine veya sebepsiz zenginleşme ilişkisine taraf olanlara aittir. Bu nedenle taraf sıfatı, dava konusu sübjektif hakka, yani maddi hukuka ilişkin bir kavramdır (Pekcanıtez/Özekes/Akkan/Taş Korkmaz, Pekcanıtez Usul- Medenî Usûl Hukuku, C:I, 15. Basım, İstanbul 2017, s. 607 vd.) Somut olayda davalı TMSF’ye karşı açılmış dava … A.Ş.’ye ait pay senetlerinin İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem gördüğü esnasında tahtanın kapatılması ve borsanın kottan çıkarma kararı alması neticesi zarar gördüğünün iddia etmektedir. Az yukarıda bahsi geçtiği üzere … A.Ş.’nin yönetiminin 02.07.2013 tarihinden itibaren TMSF’den alınmış olduğu anlaşılmakla; davacı vekili dava dilekçesindeki iddiasını, TMSF tarafından atanan yöneticilerin …i kötü yönetmesinden kaynaklı olarak bahsi geçen zararların oluştuğunu ileri sürmüştür. … Yönetim Kurulunun 31.10.2000 tarihli kararı uyarınca … A.Ş., … A.Ş, ‘ye ilişkin olarak 30.10.2000 tarihinden itibaren kapalı olan şirket hisse senetlerinin kapalı kalmaya devam etmesine ve istenilen bilgilerin borsaya ulaştırılmasını müteakip konunun … Yönetim Kurulunca yeniden değerlendirilmesine oy birliği ile karar verilmiştir. 16.08.2002 tarihli kararda ise; söz konusu tespitler çerçevesinde … A.Ş.’nin mevcut idari, mali ve hukuki durumu ile faaliyetlerinin devamına ilişkin önemli belirsizliklerin devam ettiği de gözönüne almarak, halen … kotunda bulunan ve işlem sırası 30.10.2000 tarihinden itibaren kapalı olan Şirket hisse senetlerinin Genel Yönetmeliğin 47. maddesi ile I.M.K.B. Kotasyon Yönetmeliği’nin 5/B ve 16. maddesinin (b), (d), (e) ve (h) bentleri gereğince Borsa kotundan çıkarılarak kot dışı pazar kaydına alınmasına ve geçici olarak işlem görmekten men edilmesine karar verilmiştir.14.11.2008 tarihli Yönetim Kurulu Kararında ise sürekli olarak işlem görmekten men edilmesine karar verilmiştir. TMSF’nin … A.Ş’nin 30.03.2007-09.07.2013 tarihleri arasındaki yönetimini ve denetimini üstlenmiş olduğu görülmüştür. Zarara sebebiyet verdiği söylenilen hisse senetlerinin borsaya kapalı kalmasına ilişkin sürecin Borsa Yönetim Kurulu’nun 31.10.2000 tarihli kararı uyarınca başladığı, 04.11.2008 tarihli Yönetim Kurulu Kararında ise hisselerin sürekli olarak işlem görmekten men edilmesine karar verildiği; şirketin TMSF tarafından yönetilmeye başlanmasından çok önce hisse senetlerinin borsada işlem görmesinin geçici olarak durdurulduğu, ancak hisselerin sürekli olarak işlem görmekten men edildiği tarihten belli bir süre önce yönetimin TMSF’ye geçtiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla esasen zarar ile TMSF ‘nin eylemleri arasında, iddiaya göre illiyet bağı mevcut olmakla, bu noktada, TMSF’nin somut davada husumet ehliyeti bulunmaktadır . Ancak TMSF vekilinin, esasa cevap süresi içerisinde zamanaşımı defini ileri sürdüğü görülmektedir. Dava, tazminat istemine ilişkin olup, davalının hukuki ilişkideki sorumluluğunun dayanağı haksız fiilden kaynaklanmaktadır. Davalı tarafın zamanaşımı def’inde bulunduğu, olayda hisse senetlerinin 04.11.2008 tarihli karar ile borsada işlem görmekten sürekli men edildiğinin öğrenilmiş olduğunun kabulü gerekir. Dolayısı ile en geç 04.11.2008 tarihi itibariyle haksız fiile sebebiyet veren olayın öğrenildiğinin kabulü ile, olay tarihi itibariyle 818 sayılı BK’nın 60. maddesi hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Sonuç olarak; 04.11.2008 tarihinden itibaren dava açılış tarihi itibari ile on yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır. Bahsi geçen sebeplerle, hükmün HMK’nın 353/1.b.2 ve 33 ve 355 maddeleri uyarınca kaldırılması ve davalı TMSF yönünden davanın zamanaşımı sebebiyle reddine dair yeniden karar verilmesi gerekmiştir. Somut olayda, az yukarıda bahsi geçtiği üzere, … A.Ş. Yönetim Kurulu kararları ile … A.Ş.’nin hisselerine ilişkin olarak zarara uğratıcı eylemlerin gerçekleşmiş olduğu iddiasına dayalı olarak 09.07.2021 tarihinde eldeki davanın açılmış olduğu görülmektedir. Davalılar … A.Ş. ve … A.Ş. esasa cevap süresi içerisinde zamanaşımı definde bulunmuştur. Somut uyuşmazlıkta; hisse senetlerinin 04.11.2008 tarihli karar ile borsada işlem görmekten sürekli men edildiği anlaşılmaktadır. Dolayısı ile az yukarıda bahsi geçen gerekçelerle, eldeki davanın açılış tarihine kadar zamanaşımı süresi dolmuş olduğundan ilk derece mahkemesinin … A.Ş. ve … A.Ş.’ye karşı açılan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermesinde herhangi bir hukuka aykırılık yoktur. Ancak olay tarihi itibariyle 818 sayılı BK’nın 60. maddesinin uygulanması gerekeceğinden gerekçenin bu şekilde düzeltilmesi yoluna gidilmiştir. Davacı vekili, istinaf başvurusunda, 02.07.2013 tarihinde yapılan genel kurul uyarınca şirketin yönetiminin TMSF tarafından … A.Ş.’nin kendisine iade edildiğini, devir işlemlerinin sebebinin … A.Ş.’nin borçlarının olduğu ve bu şekildeki devirle esasen … A.Ş.’nin tüm borçlulara olan borcunu ikrar ettiği ve böylece zamanaşımının kesilmiş olduğunu ileri sürmektedir. Zamanaşımının kesilmesi (kat’ı) ise, borçlunun veya alacaklının ya da hâkimin belli fiillerinin sonucu olarak işlemiş bulunan zamanaşımı süresinin yanması ve kesilmeye neden olan olaydan itibaren yeni bir zamanaşımı süresinin işlemeye başlamasıdır. Zamanaşımının kesilmesi için, zamanaşımının işlemekte olması gerekir. Zamanaşımı süresi dolmuşsa, zamanaşımının kesilmesi söz konusu olmaz. Zamanaşımını kesen sebepler BK’nın 133. ve 136. maddelerinde (TBK m. 154 ve 157) gösterilmiştir. Bu maddelere göre zamanaşımı, borçlunun bir fiili ile, alacaklının bir fiili ile, yargılama ve takibe ilişkin bir işlemle, yargıcın emir ve hükmüyle kesilebilir. Borcun ikrarı zamnaaşımının kesilmesine sebebiyet verecekse de somut olayda, … A.Ş.’ nin yönetiminin TMSF tarafından tekrar şirket tüzel kişiliğinin kendisine devredilmesinin hukuki sonucu elbetteki … A.Ş.’nin tüm borçlarını ikrar etmiş sayılmasının kabulünü gerektirmeyeceğinden, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Davalı … Kuruluna karşı açılan davanın irdelenmesinde; davaya konu edilen olayda, davalı SPK’nın diğer davalılar üzerindeki denetim ve yatırımcıları koruma şeklindeki görevine gerektiği şekilde yerine getirmemesi sebebiyle doğan zararın talep edildiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda; yapılmadığı iddia edilen denetimlerin ve alınan kararların idari nitelikte bulunduğundan ve bunun değerlendirmesinin idari yargı tarafından yapılması gerektiğinden anılan davalı hakkındaki dava, idari yargı yerinde bakılmalıdır. Bahsi geçen sebeplerle, ilk derece mahkemesinin yargı yolu sebebiyle açılan davayı reddetmesinde herhangi bir hukuka aykırılık yoktur (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi,T: 06.11.2012, 2011/10950 E- 2012/17495 K sayılı emsal ilamı). Açıklanan bu gerekçelerle, davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemekle birlikte HMK’nın 33,355 ve 353/1.b.2 maddeleri uyaırnca kararın ve gerekçenin düzeltilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemekle birlikte HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2 maddeleri uyarınca kararın ve gerekçenin düzeltilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davalı SPK hakkındaki davanın HMK’nın 114/1-b uyarınca yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine, 2-Davalılar … A.Ş., … A.Ş. ve TMSF aleyhindeki davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, 3-Harçlar kanunu uyarınca belirlenen karar harcı olan 59,30 TL’nin, peşin alınan 721,15 TL harçtan mahsubu ile fazla harç olan 661,85 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı …, … A.Ş. ve davalı TMSF duruşmalarda vekil ile temsil edildiklerinden, reddedilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca hesap olunan 6.289,64 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek bu üç davalıya eşit miktarlarda verilmesine, 6-Davalı SPK taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden, ret sebebine göre AAÜT uyarınca hesaplanan 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek bu davalıya verilmesine, 7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 8-Davalılar tarafından belgelendirilen masraf bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 9-Davacı ve davalılar tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, yatıran taraflara iadesine,10-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 80,70 TL karar harcının, karar kesinleştikten sonra davacıya iadesine, b-Davacı tarafından harcanan kanun yolu giderlerinin, kararımızın niteliğine göre, davacı üzerinde bırakılmasına, c-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından, istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 11-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda, 16.06.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.