Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/795 E. 2022/659 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/795
KARAR NO: 2022/659
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/12/2021
NUMARASI: 2020/738 E. 2021/936 K.
DAVANIN KONUSU: Tespit
Taraflar arasındaki ortaklar kurulu kararın batıl-yok hükmünde olduğunun tespiti ile şirket hisselerinin yeniden düzenlenmesi davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunu, ancak ortaklar arasında yaşanan anlaşmazlıklar sonucunda diğer ortakların hukuka uygun olmayan ve geçersiz ortaklar kurulu kararı ile müvekkilini ortaklıktan çıkarttıklarını ve müvekkilinin sahip olduğu payları kendi aralarında paylaştıklarını belirterek, tazminat haklarının saklı tutulması koşuluyla, davalı şirketin 09/01/2006, 17/03/2006, 27/08/2006 tarihli ortaklar kurulu kararlarının butlanının ve yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesini ve şirket hisselerinin eski hale getirilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davalı vekili tarafından sunulan cevap süresinin uzatılmasına ilişkin dilekçede husumet, görev itirazı ile zamanaşımı defi ileri sürülmüş ancak cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… İstanbul 10. ATM ne yazı yazılarak söz konusu ilamın kesinleşme şerhli sureti istenmiş olup mahkemece karar, kararın onandığına ilişkin yargıtay ilamı ile onama ilamının taraflara tebliğine ilişkin tebligat parçalarının gönderildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmıştır. Dava basit yargılama usulüne tabi olup dilekçeler aşaması dava dilekçesi ve cevap dilekçesinden oluşmaktadır. HMK 319. Maddesine göre iddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla, savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar denilmektedir. Dava dilekçesinde istenilen talep ile İstanbul 10. ATM’ne ait 2010/29 Esas 2011/254 Karar nolu dosyadaki talep aynıdır. Davacı vekili 16/09/2021 tarihli dilekçesi ile iddiasını değiştirmiş olup davalı taraf da dilekçeyi alır almaz iddianın değiştirilmesine muvafakat etmemiştir. Tüm bu nedenlerle kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğunda davanın aşağıdaki şekilde usulden reddine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesiyle, HMK’nın 114/i ve 115/1 maddeleri gereğince kesin hüküm nedeniyle davanın usulden reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekillince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını tekrarlamış ve İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesindeki yargılamaya esas dava dilekçesinde talep edilen konunun istinafa konu davadaki talep konusu ile aynı olmadığını, dolayısıyla İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinde verilen kararın, eldeki davada kesin hüküm teşkil etmeyeceğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, 09.01.2006, 17.03.2006. 22.08.2006 tarihli ortaklar kurulu kararlarının butlanının ve yok hükmünde olduğunun tespiti ile şirket hisselerinin eski hale getirilmesi talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/29 Esas 2012/254 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacının …, davalının … Ltd.Şti olduğu, dava konusunun 09.01.2006, 17.03.2006. 22.08.2006 tarihli ortaklar kurulu kararlarının ayrı ayrı iptalleri talebine ilişkindir. Yargılama neticesi davanın kabulü ile davalı şirketin 09.01.2006.19.03.2006,22.08.2006 tarihli ortaklar kurulu kararlarının iptaline usulüne uygun olarak tebliğ edilmemiş olduğunun tespitine, davacının ortaklıktan çıkartılmasına ilişkin ihtarnamelerin usulsüz olduğu anlaşılmakla, ortaklıktan çıkartılmaya ilişkin ortaklar genel kurulu kararının ayrı ayrı iptaline, yok hükmünde olduğunun tespitine, şirket hisselerinin eski haline getirilmesine karar verilmiş, söz konusu karar Yargıtay incelemesinden geçerek 28.12.2013 tarihinde hükmün onanmasına karar verilmiş, onama ilamı taraflara tebliğ edilmiş, karar düzeltme yoluna gidilmemiştir. Karar düzeltme yoluna gidilmediğinden kararın kesinleştiği anlaşılmıştır. Davacı vekili 16.09.2021 tarihli dilekçesinde, ilk derece mahkemesinin 09.09.2021 tarihli duruşmasının 1 no’lu ara kararı gereği beyan dilekçesi vermiştir. Söz konusu beyan dilekçesinde; İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/29 Esas 2012/254 Karar sayılı ilamının sadece tespit hükmünü içerdiğini, sonraki gelişen şirket hisselerindeki sermaye arttırımı ve pay devrine ilişkin işlemler sebebiyle ilk derece mahkemesi kararını yerine getirilmesinin mümkün olmadığını ileri sürmüştür. Davacı vekilinin 16.09.2021 tarihli dilekçesinde sonuç olarak; 09.01.2006,17.03.2006,22.08.2006 tarihli ortaklar kurulu kararlarından sonra yapılan 29.08.2006 yayın tarihli pay değeri, 11.05.2010 yayın tarihli sermaye arttırımı, 15.05.2012 tarihli pay devri ve diğer işlemlerin iptaline, İstanbul 10 .ATM’nin 2010/29 Esas, 2012/254 Karar sayılı ilamına uygun olarak müvekkilinin şirketteki hissesinin Ticaret Sicil Müdürlüğüne kaydını yapılacak şekilde hüküm kurulmasına karar verilmesini talep etmiş olduğu anlaşılmaktadır. Davalı vekilinin 29.09.2021 havale tarihli dilekçesinde; davacı vekilinin 16.09.2021 tarihli dilekçesiyle dava konusu ve talebin üzerinde değişiklik yaptığını, ancak kendilerinin dava konusu ve talebin değiştirilmesine muvafakatlarının bulunmadığını, dava dilekçesinde talep konusu edilen geçersiz hisse oranlarına göre yapılmış ortaklar kurulu kararlarının batıl olması konusunda zaten eldeki davanın açılışından daha önce İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/29 Esas sayılı dosyası üzerinde yürütülen dava bulunduğunu, mahkemenin karar verdiğini ve bu kararın kesinleştiğini, dolayısıyla şu aşamada kesin hüküm sebebiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiş olduğu görülmektedir. Davanın açılması maddi ve usul hukuku bakımından çeşitli sonuçlar doğurur. Usul hukuku bakımından ortaya çıkan sonuçlardan biri de, iddianın ve savunmanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağıdır (HMK m. 141,319). Bu bağlamda, yargılamanın belli bir aşamasından sonra genel olarak, davada dava sebebinin (vakıaların) değiştirilmesi veya yeni sebepler eklenmesi, davada istem sonucunun değiştirilmesi veya istem sonucuna yeni eklemeler yapılması, dava niteliğinin değiştirilmesi gibi hususlar, iddanın ve savunmanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağına girer. Somut olayda, davanın konusu itibariyle basit usul üzerinden yürütülen bir dava olup, ilk derece mahkemesinin 25.12.2020 tarihli tenzip tutanağının 1 no’lu bendinde de isabetli şekilde yargılamanın basit usule tabi olduğu belirlenmiştir. Basit yargılama usulü, HMK’nın 316 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, aynı Kanun’un 322. maddesinde basit yargılama usulü ile ilgili hüküm bulunmayan hâllerde yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. HMK’nın “Dilekçelerin verilmesi” başlıklı 317. maddesi uyarınca; “Dava açılması ve davaya cevap verilmesi dilekçe ile olur. Cevap süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak mahkeme durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak ve iki haftayı geçmemek üzere ek bir süre verebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir.” Aynı Kanun’un “İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı” başlıklı 319. maddesine göre de; “İddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar”. HMK’nın 322. maddesi atfıyla basit yargılama usulünde de uygulanan 141. maddesinin ikinci fıkrasına göre ise; “İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır”. Somut olayda, davacı açısından iddianın genişletilmesi yasağının başlamış olduğu tarihten sonra davacı vekili 29.09.2021 tarihli dilekçeyi vermek suretiyle ve davasını ıslah etmeden, talep sonucunu değiştirmek istemiş, davalı vekili de bu dilekçeye karşı verdiği beyan dilekçesinde davacı vekilinin dava konusu ve talep sonucunu değiştirmesine muvafakatlarının bulunmadığını beyan etmiştir. Bu halde davacının dava açılışındaki talep konusu ve sonucu ile bağlı olduğu kabul edilmelidir. İlk derece mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; HMK’nın 114/1-i maddesi uyarınca, aynı davanın, daha önce kesin hükme bağlanmamış olmasının dava şartlarından olduğu, HMK’nın 303/1. maddesi uyarınca, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması sebebiyle kesin hüküm bulunmasından ötürü dava şartı yokluğundan usulden red kararı vermiştir. HMK’nın 303. maddesi uyarınca, bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. Bu hukuki açıklamalara göre, İstanbul 10.ATM’nin 2010/29 esas sayılı dosyasında verilen kararın eldeki dava açısından maddi anlamda kesin hüküm teşkil ettiği anlaşılmaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 27.05.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararındavacı vekiline tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.