Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/745 E. 2022/729 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/745
KARAR NO: 2022/729
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/02/2022
NUMARASI: 2021/794 E. 2022/209 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; müvekkili ile davalı arasında 23/05/2016 tarihli devredeni davalı, devralanı müvekkilinin olduğu fizik tedavi rehabilitasyonu ünitesi hizmet alım sözleşmesi bulunduğunu, sözleşmede devralan taraflardan …’nun devralan olarak hak, yetki ve borçlarını müvekkiline devrettiğini, davacının sözleşmeye güvenerek davalının talebi ile ruhsat alınması için danışmanlık hizmetini yerine getirdiğini, davalıya Eyüp … Noterliği’nin 02/05/2018 tarihli ihtarnamesinin gönderildiğini, müvekkilinin işinin başına geçerek müsade edilmesini istendiğini, sözleşmenin bayilik tarafından onaylanmasının reddedilmesi sebebiyle 03/06/2016 tarihinde sözleşmenin karşılıklı feshedildiğini, sözleşmenin feshedildiği ileri sürülen tarihten sonra İspark ile davalı arasında abonelik sözleşmesi imzalandığını ve sözleşmede irtibat ad soyadı olarak müvekkilinin isminin yazıldığını, sözleşmenin altının kaşelenip davalı tarafından imzalandığını, davalının haksız ve mesnetsiz olarak müvekkilinin işyerine girmesinin engellediğini ve sözleşmeden kaynaklanan menfaatlerini ihlal ettiğini, müvekkilinin emekli olduktan sonra tüm parasını bu iş için harcadığını, bu nedenle ailesi ve çevresiyle ilişkilerininde bozulduğunu belirterek yapmış olduğu harcamalar ve mahrum kaldığı kazanç nedeniyle uğradığı zararlar yönünden fazlaya ilişkin talep ve haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 150.000,00 TL maddi tazminat, 50.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; öncelikle davacının talep ve dava haklarının zamanaşımına uğradığını, davanın zamanaşımı nedeniyle reddini talep ettiğini, davacı ile müvekkili arasındaki ilişkinin 04/05/2018 tarihinde bittiğini, taraflar arasında düzenlenen 23/05/2016 tarihli sözleşmenin işlerlik kazanması ve geçerli olması için İstanbul Valiliği il Sağlık Müdürlüğüne bildirilerek onay istendiğini, ancak iş bu kurum tarafından onay verilmediğini, şifahi olarak sözleşmenin geçersiz olduğu ve feshedildiği konularında tarafların anlaştığını, davacının esasen müvekkili şirket ile fizik rehabilitasyon merkezi kurulmasında ücret karşılığı iş takibi yapmak için anlaştığını ve resmi evrak işleri ürün tedariki konularında yardımcı olmayı kabul ettiğini, fizik tedavi ünitesi tam olarak kurulmadan davacının kendi bulduğu doktor vasıtasıyla ruhsat almaya çalıştığını, doktorun işbaşı yapmayıp sadece diplomasından faydalanılacağının davacı tarafından müvekkiline bildirilmesi ve doktor gelmeden davacının hasta girişi yapmak istemesi gibi usulsüz ve yasaya aykırı davranışlar sonucu müvekkilinin davacı ile tüm ilişkilerini kestiğini, davacının sunduğu belgelerin müvekkili şirket ile bir bağı ve ilgisi bulunmadığını belirterek davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Bir başka emsal dosyada Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi’nin 2021/840 esas, 2021/1088 karar sayılı ilamında, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin “…Ankara Ticaret Sicil Memurluğu ve Yenimahalle Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün cevabi yazılarında davacının ticaret sicilinde kaydının bulunmadığı, 2017, 2018, 2019 ve 2020 dönemlerinde ikinci sınıf tüccar sıfatıyla işletme hesabı esasına göre defter tuttuğunun bildirildiği görülmüştür. Buna göre davacının işletme hesabı esasına tabi vergi mükellefi olan esnaf olduğu, bir başka deyişle tacir olmadığı anlaşılmaktadır.” gerekçesiyle vermiş olduğu görevsizlik kararının istinafı üzerine yapılan yargılamada “kimlerin tacir sayıldığı konusunda 6102 sayılı TTK’nun 11. ve devamı maddesi hükümlerine göre değerlendirme yapılmalıdır. Buna göre ve mahkemece de yapılan araştırma sonucunda davacının işletme hesabı esasına tabi vergi mükellefi olup, esnaf niteliğine haiz olduğu ve tacir olmadığı anlaşılmaktadır.” denilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Yukarıda alıntılanan ve daha başka da güncel Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri kararlarında ittifakla tacir araştırmasının 6102 sayılı TTK’nun 11.maddesine göre yapılması gerektiği ve vergi dairesi cevabi yazısında ikinci sınıf tüccar olduğu bildirilen ve işletme defteri tutan kişilerin tacir olup olmadığı hususunun belirtilen Bakanlar Kurulu kararındaki usule göre gelir gider tablosundaki sınırın üzerinde gelir elde edip etmediğine göre belirlenmesi gerektiğini içtihat etmişlerdir. Somut uyuşmazlık yönünden de yapılan araştırmada, davacının 2.sınıf tüccar olup, işletme hesabı esasına göre defter tuttuğu, incelenen beyannamelerde de sözleşmenin yapıldığı tarihlerde davacının VUK 177.maddesinde belirtilen sınırı aşmadığı, ticaret sicil müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabına göre ise gerçek kişi tacir işletme kaydının bulunmadığı, sonuç olarak davacının tacir olmadığı anlaşıldığından, davada görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olup, mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, HMK’nun 115/2. maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine, dosyanın yasal prosedür çerçevesinde görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini istemiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve davacının ticari defterlerindeki iş hacmi ciro miktarı ve faaliyet alanı itibariyle tacir niteliğini haiz olup olmadığı yönünde teknik rapor alınmadan yine davanın mutlak ticari dava niteliğinin bulunup bulunmadığı irdelenmeden eksik değerlendirme ile karar verildiğini, bu nedenle ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki ticari işletme devri sözleşmesinden kaynaklı olarak ortaya çıktığı söylenilen maddi ve manevi tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda görevsizlik kararı verilmiş; bu karara karşı, yasal süresi içinde, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya içerisinde, “Fizik tedavi ve rehabilitasyon ünitesi hizmet alım sözleşmesi” isimli belge bulunmaktadır. Sözleşmenin hukuki niteliği itibariyle TBK’nın 202. maddesinde düzenlenen işletmenin devri niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. TTK’nın 4. maddesine göre bir davanın ticari dava sayılması için, uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. TTK’nın 4/1-c maddesinde, “c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, ” düzenlemesi bulunmaktadır. Anılan hüküm gereğince işletmenin devri sözlemesinden kaynaklanan uyuşmazlıklar, tarafların sıfatına bakılmaksızın mutlak ticari dava olarak belirlenmiştir. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararı, usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.