Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/665 E. 2022/521 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/665
KARAR NO: 2022/521
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/813 Esas
TARİHİ: 24/01/2022 TARİHLİ ARA KARAR
DAVANIN KONUSU: Şirketin fesih ve tasfiyesi
Taraflar arasındaki fesih ve tasfiye davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında davacı vekili tarafından ihtiyati tedbir talep edilmekle; ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbirin reddine dair verilen ara karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar vekili, ihtiyati tedbir talebini içerir davası dilekçesinde özetle; davalı şirketin diğer ortaklarının şirketin yüksek değerdeki aktif malvarlığından faydalanmak amacıyla kötü niyetli olarak hareket ettikleri hususunun mahkeme kararları ile sabit olduğunu, davalı şirketin iş bu davadaki vekilinin aynı zamanda davalı şirketin diğer ortaklarının da vekilliğini yaptığından menfaat çatışması ortada iken organsız ve başıboş kalan davalı şirkete ivedilikle kayyım tayininin zaruri olduğunu, dava dilekçesinde açıklandığı üzere, davalı şirket uzun süredir yönetim organından yoksun olup, davalı şirkette yönetim boşluğu oluştuğunu, şirketi yönetme hususunda birlik sağlanamadığını, üstüne üstlük, davalı şirket ortakları arasında görülmekte olan davalar sebebiyle güvensizlik ortamının da meydana geldiğini, davalı şirketin yönetim kurulu oluşturulamadığından şirketin borçların ödenemediğini ve davalı şirketin mal varlığının yönetilememekte olduğunu belirterek, bahsi geçen sebeplerle TTK’nın 530. maddesi uyarınca şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini istemiş, ayrıca, dava süresince davalı şirketin malvarlığının üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesine dair HMK’nın 389. vd hükümleri gereğince ivedilikle ihtiyati tedbir kararı verilmesini, işbu davada verilecek hüküm kesinleşinceye kadar, davacı müvekkili …’un davalı şirkete kayyım olarak atanmasına, bunun mümkün olmaması halinde Mahkememizce re’sen belirlenecek bir kişinin ihtiyati tedbir yoluyla kayyım atanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, cevabında özetle; müvekkili şirketin hisselerinin nama yazılı basılı hisse senedi ile tespit olunduğunu, davanın görülebilmesi için öncelikle davacıların aktif husumet ehliyeti sahibi olduklarını ispat etmeleri gerektiğini, davacıların müvekkili şirketin ortağı olduklarına dair hisselerini sunmadıklarını, davalı ortaklığın kamu borcunun bulunmadığını, davacıların şirket yönetim kurulunda oldukları dönemde müvekkili şirketin Devlete olan borçlarını ödemediklerini, maaş ödemelerini yapmadıklarını, ortaklardan …’nın kendi şahsi malvarlığı ile taksitlendirilen kamu borçlarını ödediğini, … Hastanesi’nin ruhsatının askıya alındığı tarihte şirketin yönetim kurulunda …, … ve …’un bulunduğunu, davacıların bizzat kendi kusurlarıyla davalı şirketin genel kurulunun toplanmasını ve bunun sonucu olarak yönetim kurulunun seçilmesini engellediklerini, beyanla davacıların şirket ortaklığını gösteren nama yazılı hisse senetlerinin asıllarının denetime elverişli şekilde kendilerinden kasaya alınmak üzere celbine, aksi takdirde aktif husumet yokluğundan davanın usulden reddine, şartları bulunmaması nedenleriyle organsızlık nedeniyle fesih talebinin reddine, davanın reddi talebi uygun görülmezse, İstanbul 13. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2021/116 Esas sayılı dosyası ile derdest durumdaki şirket paylarının kilitlenme durumunu tümüyle çözebilecek olan %1 oranındaki payına ilişkin izale-i şüyuu davasının TTK’nın 530 ve HMK’nın 165. maddesi gereği bekletici sorun yapılmasına, davacıların kayyım taleplerinin hukuken korunacak ve yerine getirilecek bir işlemleri olmadığından ve şartları oluşmadığından reddine, yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 24.01.2022 tarihli ara kararıyla; “…Dava, TTK’nın 530. maddesi uyarınca Anonim Şirketin feshi talebine ilişkin olup Mahkememizce davanın reddine dair verilen 2021/157 Esas ve 2021/425 Karar sayılı kararın, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 2021/1833 Esas ve 2021/1457 Karar sayılı kararı ile ‘Mahkememizce tüm deliller toplanarak şirket kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra TTK’nın 530. maddesindeki prosedür çalıştırılarak sonuca gidilmesi gerektiği’nden bahisle kaldırılmış olmakla, bu aşamada Mahkememizce şirket kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı, davacıların şirket malvarlığının üçüncü kişilere devredilmekte olduğu iddiasının yargılamaya muhtaç olduğu, davacı tarafın, davalı şirketin gayri faal olduğunu ve organsız kaldığını beyan ve iddia etmesi karşısında şirketin malvarlığının üçüncü kişilere devredileceği ve şirket malvarlığı üzerine tedbir konulmaması halinde davacıların ileride telafisi imkansız zararlara uğrayacağı yönünde Mahkememizde bir kanaat oluşmadığı, yine istinaf ilamı kapsamında henüz Mahkememizce TTK’nın 530. maddesinde yer alan prosedür işletilmediğinden davalı şirkete kayyım tayin edilemeyeceği anlaşılmakla davacıların ihtiyati tedbir talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” gerekçesiyle, davacılar vekilinin davalı şirketin malvarlığının devrinin önlenmesi ve davalı şirkete kayyım atanmasına dair ihtiyati tedbir taleplerinin reddine, karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davacılar vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF BAŞVURU NEDENLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve davalı şirketin mal varlığını üçüncü kişilere muvaazalı işlemlere devredilmekte olduğunu ispatlayan kesinleşmiş mahkeme kararlarının dosyaya ibraz edilmesine rağmen bu kararların göz önüne alınmayarak ilk derece mahkemesince haksız şekilde tedbir talebinin reddedildiğini, Davalı şirketin içinin boşaltılmasının devam edilmesinin önlenmesi açısından kayyım atanmasının zorunluluk arz ettiğini, davalı şirketin somut davadaki vekilinin aynı zamanda davalı şirketin diğer ortaklarının da vekilliğini yaptığını, menfaat çatışması ortada iken bu şekilde organsız ve başıboş kalan davalı şirkete kayyım tayininin zorunlu olduğunu, davalı şirketin yönetim kurulunun oluşturulamadığını, davalı şirket ortaklarının aynı zamanda mirasçı olmaları nedeniyle şirketi yönetme hususunda birlik sağlanamadığını, Davalı şirketin diğer ortakları … ve …’nın … Turizm Şirket’inde 04.11.2011 tarihli genel kurul toplantısında üç yıllığına … ile birlikte yönetim kurulu üyesi olarak seçildiklerini, … ve …’nın kimseye haber vermeksizin 16.02.2012 tarihinde yönetim kurulu toplantısı yaparak …’un temsil yetkisini kaldırmış olduklarını, yine davalı şirkete ait İstanbul ili Kartal ilçesi … ada … parseldeki tarla niteliğindeki taşınmazın yarı hissesini muvaazalı şekilde babaları …’ya piyasaya değerinin çok altında devrettiklerini, bu sebeple haklarında yönetici sorumluluğunda kaynaklı olarak tazminat davası açıldığını, İstanbul Anadolu 3.ATM’nin 30.11.2016 tarihli 2015/352 Esas 2016/884 Karar sayılı ilamı ile söz konusu taşınmazın 11/20 hisse tapusunun muvaaza nedeni iptali ile bu hissenin … adına tesciline karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, Davalı şirketin mevcut vekilinin aynı zamanda … eşi ve kızlarının da vekili olduğundan davalı şirket lehine verilen tapu iptal tescil kararının dahil tapuda infaz ettirilemediğini, … ile …’nın şirketin tek faaliyet alanı olan hastane işletmesini kapatarak şirketin ticari faaliyetlerine son verdiklerini, bu sebeple şirketin zarara uğratıldığını, istanbul 16. ATM’nin 11.10.2018 tarihli 2015/207 esas 2018/900 karar sayılı dosyasında yapılan yargılamada talebe bağlılık kuralı çerçevesinde şimdilik 10.000 TL maddi tazminatın … ve …’dan alınarak şirkete ödenmesine karar verildiğini, aynı olay ile ilgili müvekkilleri tarafından yapılan şikayet üzerine İstanbul 30.ATM’nin 2017/246 esas sayılı dosyasında …, … ve … hakkında hizmet bedelini kötüye kullanma suçuna ilişkin görülmekte olan bir ceza davası olduğunu, Yukarıda bahsi geçen sebeplerle ilk derece mahkemesinin 24.02.2022 tarihli ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, bu ara kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemeştir.
İNCELEME ve GEREKÇE Dava, TTK’nın 530. maddesi uyarınca anonim şirketin organsızlık nedeniyle fesih ve tasfiyesine ilişkin olup, davacı vekili, dava içerisinde şirkete tedbiren kayyum atanmasını ve davalı şirketin mal varlığının üçüncü kişiye devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla malvarlığı üzerine tedbir konulmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesince, 24.02.2022 tarihli ara karar ile tedbir talebi reddedilmiş; bu ara karara karşı, davacılar vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı şirketin 04/02/2015 tarihli son olağan genel kurul toplantısında …, … ve …’nın üç yıl süre ile görev yapmak üzere yönetim kurulu üyeliğine seçildikleri, 04/02/2015 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısı hazirun cetveline göre davacı …’un 370 adet, davacı …’un 240 adet, davacı …’un 10 adet olmak üzere … ailesinin 620 adet hisseye; dava dışı …’nın 590 adet, dava dışı …’nın 10 adet, dava dışı …’nın 10 adet ve dava dışı …’nın 10 adet olmak üzere … ailesinin toplam 620 paya sahip oldukları, davalı şirketin 2014-2015 ve 2016 yılları olağan genel kurul toplantısının gündem maddelerinden birinin de yeni yönetim kurulu üyelerinin seçilmesi olduğu, anlaşılmaktadır. Söz konusu genel kurul toplantısının 14/05/2018 tarihinde yapılacağı ilan edilmiş isi de toplantının yapılamadığı anlaşılmaktadır. TTK’nın 362. maddesinde de ifade edildiği üzere, yönetim kurulu üyelerinin görev süresi en çok üç yıldır. Bu sürenin sonunda artık yönetim kurulunun görevi hukuken sona erdiği için organ boşluğunun mevcudiyetini kabul etmek gerekir. O halde somut uyuşmazlıkta, davalı şirketin 04/02/2015 tarihli son olağan genel kurul toplantısında …, … ve …’nın üç yıl süre ile görev yapmak üzere yönetim kurulu üyeliğine seçildikleri, bu tarihten sonra başka bir genel kurul toplantısı yapılmadığı anlaşılmaktadır. Yani somut olayda organ boşluğu bulunduğu kabul edilmelidir. TTK’nın 530. maddesi, anonim şirketlerin sona erme ve tasfiyesine ilişkin özel bir hüküm olup, bir şirketin uzun süreden beri kanunen gerekli organları bir mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, pay sahipleri, şirketin alacaklıları veya Gümrük ve Ticaret Bakanlığının istemi üzerine mahkeme, şirketin yönetim kurulu üyelerini dinleyerek şirketin durumunu kanuna uygun hale getirilmesi için bir süre verir ve bu süre içerisinde durum düzeltilmezse mahkemece şirketin feshine karar verilir. Bu durumda, şirkette uzun süreden beri devam eden organ boşluğu olması halinde yasa, şirketin alacaklısına, pay sahibine ve bakanlığa şirketin feshine karar verilmesi yönünden mahkemeye başvurma hakkı tanımış olup, mahkemece bu durum tespit edildiğinde şirkete son ve uygun bir süre verilerek genel kurulun toplanıp, yönetim kurulunu seçmesi için yahut mahkemece sadece genel kurul toplantısına çağrı ve genel kurulun toplanması için yasal diğer işlemleri yapmaya münhasır olarak bir yönetici kayyumu atanır. Burada amaç, şirketin organ boşluğunun giderilmesi yönünde karar alınması için kayyum tarafından genel kurul toplantısının yapılmasının sağlanmasıdır. Verilen süre içerisinde genel kurul toplanmaz veya yönetim kurulu seçimi yapılamazsa artık şirketin feshine karar verilmesi gerektiği kanunun açık hükmüdür. TTK’nın 530/2. maddesinde, dava açıldığında mahkemenin gerekli önlemleri alabileceği düzenlenmiş olup, bu düzenleme özel bir geçici hukuki koruma düzenlemesidir. Tamamlayıcı hüküm olarak da HMK’nın ihtiyati tedbire ilişkin genel hükümlerinden yararlanmak gerekir. Şirketin halen organsız olduğu, ortaklar arasında ciddi uyuşmazlıklar bulunduğu, yöneticinin sorumluluğu iddialarıyla açılmış v sonuçlanmış davalar bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, eldeki davada davalı şirkete kayyım atanmasının yasal koşulları mevcut olup ilk derece mahkemesince bu talebin reddine karar verilmesi hukuka aykırı olmuştur. Esasen mahkemece ihtiyati tedbir yoluyla atanacak bir yönetim kayyımına, davanın ilerleyen aşamalarında TTK’nın 530. maddesi uyarınca organ seçimi gündemiyle genel kurul çağrısı yapma yetkisi verilmesine engel bir durum da bulunmamaktadır. Yani, TTK’nın 530. maddesindeki prosedürün işletilecek olması, davalı şirkete yönetim kayyımı atanmasına engel değildir. Mahkeme, atanan yönetim kayyımına genel kurulu organ seçimi gündemiyle çağırma görevini yargılama aşamalarında verebilir. Bu nedenle, ilk derece mahkemesinin kayyım atama talebinin reddine dair ara kararına yönelik istinaf başvurusu haklı bulunmuş, davalı şirkete tedbir yoluyla yönetim kayyıma atanmasına karar verilmesi gerekmiştir. Davalı şirkete ait malvarlığının üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesine ilişkin tedbir talebi bakımından, şirkete zaten tedbiren yönetici kayyumu atanmasına karar verilmiş olmakla, ihtiyati tedbirden beklenen amaç sağlanmış olacaktır. Bu nedenle, davalı şirketin mal varlığı bakımından ayrıca bir tedbir kararı verilmesine gerek bulunmadığından, davacılar vekilinin bu yöndeki talebinin reddi gerekmiştir. Yukarıda bahsi geçen sebeplerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2 ve 391/3. maddeleri uyarınca kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının kaldırılarak ihtiyati tedbir talebi hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, sonuçta davalı şirkete tedbir yoluyla yönetim kayyumu atanmasına, fazlaya ilişkin tedbir talebinin reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2 ve 391/3. maddeleri uyarınca kısmen kabulüyle, ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin 24.01.2022 tarihli ara kararının kısmen kaldırılarak, kayyum atanmasına dair ihtiyati tedbir talebi hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda; 1-TTK’nın 530/2 ve HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı davalı …’ne yönetici kayyum olarak, bilirkişi listesinden resen seçilen … TC kimlik numaralı …’ın atanmasına, kayyumun yönetim kurulunun yetkilerini kullanmasına, kayyumun görevinin karar kesinleşinceye kadar devamına, 2-Kayyumun yöneticilik görevini yaparken, ortakların hak ve menfaatini ve şirketin menfaatlerini gözetmesine; ilk derece mahkemesince talep edilmesi halinde kayyumun mahkemeye rapor vermesine, 3-…’nde görev süresi dolmuş olun yönetim kurulunun bütün yetkilerinin kaldırılmasına, 4-Davacı tarafından İlk Derece Mahkemesi veznesine görevin başlangıcında ve her ay peşin yatırılmak üzere, kayyıma aylık 15.000,00 TL ücret takdirine; kayyuma yapılan ödemelerin ileride mahkemece yargılama giderlerine eklenmesine, 5-Kayyım ücreti, davacılar vekili tarafından, HMK’nın 393. maddesi maddesi uyarınca infazı talep süresi içinde yatırıldığında, ilk derece mahkemesince kayyıma görevinin derhal tebliği ile kayyımın görevine başlamasına, 6-Kayyım atama kararının ticaret sicilinde tescil ve Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilanına, tescil ve ilan masraflarının davacı tarafından karşılanmasına, bu konuda gerekli işlemlerin ilk derece mahkemesince ve kayyım eliyle yerine getirilmesine, 7-Davacılar vekilinin, davalı şirketin malvarlığının üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi yönündeki ihtiyati tedbir talebinin reddine, 8-Tedbirin mahiyeti ve gerekçede açıklanan nedenlerle HMK’nın 392. maddesi uyarınca, takdiren teminat alınmasına yer olmadığına, 9-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; istinaf peşin karar harcının, talep halinde ilk derece mahkemesince davacılara iadesine, 10-Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin, ilk derece mahkemesince, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 11-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 12-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. ve 391/3. maddeleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 28.04.2022 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.