Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/623 E. 2022/862 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/623
KARAR NO: 2022/862
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 05.10.2021
NUMARASI: 2014/228 Esas – 2021/646 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, ek kararla feragat nedeniyle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu, HMK’nın 344. maddesi uyarınca başvurma ve gider avansı yönünden çıkarılan muhtıra kapsamında harç ve gider avansı yatırılmaması üzerine ilk derce mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusundan vazgeçmiş sayılmasına karar verildiği, bu karara karşı davacı vekilince, asıl karara karşı Davalı … vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine dosyanın Dairemize gönderilmiş olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; TMSF tarafından el konulan … ile … Anonim Şirketi arasında 20.000 YTL bedelli Genel Kredi Sözleşmesi yapıldığını, daha sonra 35.000 YTL’ye çıkarıldığını, asıl borçlu ve kefillere … tarafından 8 Ekim 1999’da noter kanalı ile ihtarname gönderildiğini, ancak borcun ödenmediğini, takibe konulduğunu, borçluların takibe itiraz ettikleri İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esaslı dosyasına yapılan itirazın iptali ve %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesi talep edilmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde, o dönemde davalının kamu görevi gören Denetçi olduğunu, asıl kredi sözleşmesinde davalının imzasının olmayışınında bunu teyit ettiğini, borcun zaman aşımına uğradığını, davacının TMSF’nin haklarını kullanamayacağını, davanın reddi ile kötü niyet tazminatı talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde, davanın zaman aşımına uğradığını icra dosyasındaki itirazlarını tekrarladıklarını davalının borcu olmadığını, davanın reddi ile kötü niyet tazminatını talep etmiştir. Davalı …’ın cevap dilekçesinde, davalının asıl borçlu olarak gösterilen … A.Ş. yönetim kurulunda kısa bir süre bulunup ayrıldığını, zaman aşımı itirazlarının olduğunu, hesap kat ihtarnamesinin usulsuz olduğunu, asıl borçluya hiçbir zaman nakit kredi verilmediğini, çek çekme suretiyle kullandırma olduğunu, borcun ödendiği ve alacağın kalmadığını, faiz oranı kabul etmediklerini, davanın reddi ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 05.10.2021 tarihli kararla özetle; “…Dosyada iki ayrı bilirkişiden rapor ve ek rapor alınmıştır. Davalı tarafın yetki itirazı var ise de Genel Kredi Sözleşmesinin 56. maddesinde yetkili mahkeme ve icra daireleri İstanbul olarak belirlendiğniden yetki itirazı kabul edilmemiştir. Yine davalılar zaman aşımı itirazında bulunmuş iseler de 5411 Sayılı Yasa ile 20 yıllık zaman aşımı süresi belirlendiğinden zaman aşımı itirazı kabul görmemiştir. Deliller toplanmış, bilirkişiden alınan ilk rapor ve ek rapor yeterli görülmediğinden ikinci bir bilirkişiden rapor alınmıştır. Her ne kadar davalılar borçlu olmadıklarını savunmuş iseler de dosya içerisinde bulunan genel kredi sözleşmesinde kefil olarak imzaları bulunduğundan kefalet limiti ile sınırlı olmak üzere asıl borçlu ile sorumludurlar. Dosyadaki belgeler incelendiğinde davalı …’ın kefalet limitinin 40.000 YTL olduğu, diğer iki davalının ise 35.000 YTL olduğu anlaşılmaktadır. 2. bilirkişi ayrıca hükme esas alınan raporunda ilk rapordan farklı çıkan rakamların nedenlerini izah etmiştir. Hesap kat ihtarnamesinin davalılara tebliğ edilemediğinden dolayı iade edildiğinden davalılar sadece kefalet miktarınca asıl alacaktan sorumlu olacaklardır. Yani takip tarihinden önce işleyen faiz istenemez. Davalı … yönünden kefalet limiti 40.000 YTL olup bu davalıya yönelik asıl alacağın 37.126,38 YTL olduğu bilirkişice hesaplandığından ve bu miktar kefalet limitinin altında kaldığından bu miktarın asıl alacak olarak takip tarihinden itibaren işleyecek %220 sözleşmesel temerrüt faiziyle birlikte davalı …’tan tahsili gerekir. Diğer davalılar … ve …’ın da kefalet limitleri 35.000 YTL olup bu kişilerin bilirkişice bulunan takip tarihi itibarıyla asıl alacak borçları 31.715,92 YTL olduğundan ve kefalet limitinin altında kaldığından bu miktarın asıl alacak olarak takip tarihinden itibaren işleyecek %220 sözleşmesel temerrüt faiziyle birlikte davalılar … ve …’dan tahsiline…” davacının davasının KISMEN KABULÜ ile; davalıların İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyada yaptıkları itirazların; A)Davalı … yönünden 37.126,38 TL asıl alacak için iptali ile; asıl alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek %220 temerrüt faizi ve bu faizin %5 i kadar gider vergisi uygulanmak suretiyle DEVAMINA, B)Davalı … yönünden 31.715,92 TL asıl alacak için İPTALİ ile; asıl alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek %220 temerrüt faizi ve bu faizin %5 i kadar gider vergisi uygulanmak suretiyle DEVAMINA, C)Davalı … yönünden 31.715,92 TL asıl alacak için İPTALİ ile; asıl alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek %220 temerrüt faizi ve bu faizin %5 i kadar gider vergisi uygulanmak suretiyle DEVAMINA, karar verilmiştir. Karardan sonra davacı vekilinin 30.11.2021 tarihli feragat dilekçesi vermesi üzerine ilk derece mahkemesince 01.12.2021 tarihli ek karar verildiği,
İLK DERECE MAHKEMENİN EK KARARLARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince 01.12.2021 tarihli ek kararla; “…Mahkememizce 05.10.2021 tarihli karar ile davacının davasının kısmen kabulüne karar verildiği, mahkememiz kararının taraflara tebliğe çıkarılmadığı ve kesinleşmediği, davacı vekilinin vekaletnamesinin incelenmesinde davadan feragate özel yetkisinin bulunduğu anlaşılmakla, davacı tarafça davadan feragat edilmesi nedeniyle davanın reddine, davalılardan … vekili tarafından vekalet ücreti ve yargılama gideri talep edilmediğinden bu davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama gideri taktirine yer olmadığına…” dair karar verilmiştir. Davacı vekilince 02.12.2021 tarihli dilekçe ile hataen feragat dilekçesi verildiği gerekçesiyle 01.12.2021 tarihli ek kararın düzeltilmesi talep edilmiş, İlk derece mahkemesince 10.12.2022 tarihli ek kararla; “…Davacı vekilinin düzeltme talebinin hükmün bir kısım davalılar yönünden tamamen değiştirilmesine ilişkin olup maddi hata niteliğinde bulunmadığı, talebin hükmün tashihi/tavzihi/tamamlanması yoluylada giderilemeyeceği, taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçların verilecek ek karar ile de sınırlandırılamayacağı, genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği, HMK 311 maddesi gereğince irade bozukluğu iddiasının da ancak önceki ek kararın istinaf yolu ile kaldırılmasından sonra değerlendirilebileceği, bu aşamada önceki ek kararın kaldırılmadan irade bozukluğuna yönelik talebin değerlendirilmesinin ve yargılamasının yapılamayacağı, davacı vekilinin talebinin ancak istinaf konusu yapılabileceği anlaşılmakla…” davacı vekilinin 01.12.2021 tarihli ek kararın düzeltilmesi talebinin reddine karar verilmiştir. 01.12.2021 ve 10.12.2021 tarihli ara kararlara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İlk derece mahkemesince davacı vekiline HMK’nın 344. maddesi uyarınca istinaf başvuru harcı ve gider avansı yatırmak üzere bir hafta kesin süre verilerek ihtarlı muhtıra tebliğ olunmuş, harç ve gider avansı yatırılmaması üzerine, İlk derece mahkemesince 17.01.2022 tarihli ek kararla; “…Davacı vekili Av. …’a HMK 344 maddesi gereğince 59,30 TL istinaf maktu karar harcı ile 200,00 TL istinaf gider avansını tebliğden itibaren 1 haftalık kesin süre içerisinde dosyaya yatırması, aksi taktirde istinaf talebinden vazgeçmiş sayılacağı meşruhatlı davetiye gönderildiği, davetiyenin 26.12.2021 tarihinde davacı vekili Av. …’a tebliğ edildiği, verilen kesin süreye rağmen davacı 59,30 TL istinaf maktu karar harcı ile 200,00 TL istinaf gider avansının dosyaya yatırılmadığı…” gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf yoluna başvurusundan vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiştir. Davacı vekilince 17.01.2022 tarihli ara karardan dönülmesi talep edilmiş olmakla, İlk derece mahkemesince 09.01.2022 tarihli ek kararla; “…17.01.2022 tarihli ek karardan dönülmesini gerektirir bir nedenin bulunmadığı dosya içeriğinden anlaşılmış olmakla davacı vekilinin talebinin reddine…” karar verilmiştir. Bu ek kararlara karşı davacı vekilince, 05.10.2021 tarihli karara karşı ise davalı … vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Usule ilişkin olarak, ilk itirazlar olan zaman aşımı itirazı ve harca ilişkin itirazların mahkemece dikkate alınmadığını, zira davaya mesnet ve itirazın iptalinin istendiği icra dosyası olan; İstanbul …İcra Müdürlüğünün …E nolu dosyasına konu İcra Memurluk kararına karşı yaptıkları şikayet dosyasında mübrez İstanbul 17.İcra hukuk Mahkemesinin 2014/656.E, 2014/583.K sayılı kararıyla kabul edildiğini, iş bu kararın Yargıtay 12.H.D. 2014/21626.E – 2015/700.K sayılı kararıyla onandığını, davacı … A.Ş.Vekilinin(Birleşmeden sonra davacı sıfatı … A.Ş. Halini almakla) Tashihi Karar istemi Yargıtay 12.H.D.2015/20231.E,2015/26329.K sayılı ve 2.11.2015 tarihli kararıyla reddedilmekle, Davacı Şirketin/… A.Ş.’nin 5411 Sayılı Bankacılık Kanununun 138/4.maddesinden Yararlanmasının mümkün olmadığı ve aynı yasanın 138/4 maddesindeki TMSF’ye Özgü hak alacağı devralanlara/… A.Ş.ye (… A.Ş.’ye ) tanınmadığı Yüksek Yargıtay’ca bu kez , davaya mesnet icra dosyasına şamilen tashihi karar sonucu tevsik edilmiş olmakla ve, TMSF’nin yararlandığı haklardan davacının istifade edemeyeceği dolayısıyla zaman aşımı itirazımızin ve dava harcının (5 senelik muafiyet süresinin geçmesi nedeniyle) ikmal edilmemiş olması nedeniyle harca ilişkin itirazlarının dikkate alınmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu öncelikle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, Esasa ilişkin olarak ise davaya cevaplar ve bilirkişi raporlarına itirazların ilk derece mahkemesince dikkate alınmadığını, zira dosyadaki bilirkişi raporu gerekli özen ve itinadan yoksun olduğunu, bilirkişilerin raporlarında banka vekili tarafından ibraz edilen kayıtları esas aldıklarını, halbuki rapora itirazlarında belirttikleri gibi bilirkişilerce yapılması gerekli olan incelemelerin yapılmadığını, dava konusu olan; … A.Ş. ile … A.Ş. arasındaki cari ilişkiyi inceleyip ve alacak borç ilişkisini belirlemediklerini, sadece davacı elindeki evraklarla yetinilerek rapor düzenlendiğini, tek taraflı bir bakış açısı ile rapor verildiğini ve yanlış bir yol seçildiğini, bu nedenle bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, Davayı kabul anlamına gelmemek üzere, alacağa %220 temerrüt faizi oranının tahakkukunun, gerek B.K. Gerekse de T.B.K.nun faize ilişkin hükümlerine ve faize ilişkin düzenlenen yasa maddelere alenen aykırı olduğunu, böyle bir faiz oranının kabulünün mümkün olmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili 20.12.2021 tarihli istinaf başvuru dilekçelerinde özetle; Davalı/kefil …’ın 29.11.2021 tarihinde feragat dilekçesi sunmasının ardından, kendilerince 30.11.2021 tarihinde sunulan feragat dilekçesinde sehven maddi hataya düşülerek davalı … yerine ‘davalılar’ ibaresi yazıldığını, Mahkeme tarafından davanın feragat nedeniyle reddi yönünden verilen ek kararların sehven maddi hataya düşülerek gönderilen bir talebin sonucunda oluştuğunu, bu nedenle işbu ek kararların ortadan kaldırılarak talepleri gibi davanın kabulüne karar verilmesini talep etme gereği hasıl olduğunu, İş bu huzurdaki davanın 20.06.2014 tarihinde açılmış olup 05.10.2021’de karar çıktığını, sehven maddi hataya düşülerek gönderilen işbu talep müvekkili şirketi büyük bir hak kaybına ve maddi anlamda çok büyük zarara uğratan bir sonuca götüreceğini, iş bu sebeplerle, 01.12.2021 ve 10.12.2021 tarihli ek kararların kaldırılarak talepleri gibi karar verilmesini istemiştir.Davacı vekili 24.01.2022 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Usule ilişkin olarak, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 143/4 hükmü gereği müvekkilinin harçtan muaf olduğunu, Esasa ilişkin olarak ise mahkeme tarafından istinafa başvurusu sırasında verilen ek kararların usul, yasa ve dosya kapsamına aykırı olduğunu, bu nedenle işbu kararların ortadan kaldırılarak talepleri gibi kabulüne karar verilmesi gerektiğini, nitekim Anayasa Mahkemesine harç muafiyetinin kaldırılması yönünde yapılan başvuru da Anayasa Mahkemesi’nin 2019/55 E. 2020/44 K. 10.02.2020 sayılı kararı ile reddedildiğini, ayrıca Manavgat Sulh Hukuk Mahkemesinin de 2017/1195 E. 23.07.2018 tarihli yazısına istinaden; T.C. Gelir İdaresi Başkanlığı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Kağıthane Vergi Dairesi Müdürlüğü 221075646-250.02[4490286974]-E.841779 sayılı, 20.09.2018 tarihli yazısı ile harç mufayitlerinin kapsamının belirtildiğini ve dava harçlarının da muafiyet kapsamında olduğunun söylendiğini, yasal durum böyle olmasına rağmen mahkeme tarafından harç muafiyeti göz ardı edilerek istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, verilen işbu ek karar usul ve yasaya aykırı olup işbu kararın kaldırılması gerekmektedir. Mahkeme tarafından verilen iş bu kararın usul, yasa ve dosya kapsamına aykırı olduğunu, bu nedenle işbu kararın ortadan kaldırılarak talebi gibi kabulüne karar verilmesi gerektiğini, tüm sebeplerle mahkemece verilen ek kararların açıkça hukuka aykırı olup başkaca hak kayıplarına ve zararlara neden olunmaması için mahkemece verilen işbu ek kararların kaldırılarak istinaf incelemesi sonucunda talepleri gibi davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, dava dışı asıl kredi borçlusuna kullandırılan kredi borcunun, krediye müteselsil kefil olduğu ileri sürelen davalı kefillerden tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, 05.10.2021 tarihli karar ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, sonrasında davacı vekilinin feragati nedeniyle davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiş, davacı vekilinin hataen feragat edildiği gerekçesiyle kararın düzeltilmesi talebi reddedilmiş, iş bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuş, istinaf başvuru harcı ve gider avansı için mahkemece HMK’nın 344. maddesi uyarınca çıkarılan muhtıra kapsamında süresinde harç ve gider avansı ikmal edilmediğinden, ilk derce mahkemesince 17.01.2022 tarihli ek karar ile HMK’nın 344. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusundan vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiştir. Davacı vekilince iş bu ek karardan rucu talebinde bulunulması üzerine, mahkemece 19.01.2022 tarihli ek karar ile rucu isteminin reddine karar verildiği, davacı vekilince iş bu 17.01.2022 ve 19.01.2022 tarihli ek kararlara karşı istinaf başvurusunda bulunulduğu, davalı … vekilince 05.10.2021 tarihli karara karşı istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava, kredi sözleşmesi kapsamında ödenmeyen kredi alacağının davalı müteselsil kefilden tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince, 05.10.2021 tarihli karar ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, sonrasında davacı vekilinin feragati nedeniyle 01.12.2021 tarihli ek karar ile davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiş, davacı vekilinin hataen feragat edildiği gerekçesiyle kararın düzeltilmesi talebi 10.12.2021 tarihli ek karar ile reddedilmiş, iş bu karara karşı davacı vekilince 20.12.2021 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurma harcı olarak 162,00 TL harç yatırılarak istinaf başvurusunda bulunulmuş, ilk derce mahkemesince davacı vekiline istinaf maktu karar başvuru harcı ve gider avansı yatırılması için HMK’nın 344. maddesi uyarınca muhtıra çıkarılmış, muhtıranın davacı vekiline 26.12.2021 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine, çıkarılan muhtıra kapsamında bir haftalık kesin sürede harç ve gider avansı ikmal edilmediğinden, ilk derce mahkemesince 17.01.2022 tarihli ek karar ile HMK’nın 344. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusundan vazgeçmiş sayılmasına karar verildiği, davacı vekilince iş bu ara karardan rucu talebinde bulunulması üzerine, mahkemece 19.01.2022 tarihli ek karar ile rucu isteminin reddine karar verildiği, davacı vekilince iş bu 17.01.2022 ve 19.01.2022 tarihli ek kararlara karşı istinaf başvurusunda bulunulduğu, davalı … vekilince 05.10.2021 tarihli karara karşı 10.01.2022 tarihli istinafa cevap dilekçesi ile birlikte istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Davacı vekilinin 17.01.2022 ve 19.01.2022 tarihli ek kararlara yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde: Dava dosyasının incelenmesinde; uyuşmazlığın bir varlık yönetim şirketi olan davacı … A.Ş.’nin (… A.Ş ile birleşen) dava tarihi itibariyle yargı ve istinaf harcından muaf olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece davacı vekiline istinaf maktu karar başvuru harcı ve gider avansı yatırılması için HMK’nın 344. maddesi uyarınca muhtıra çıkarılmış, muhtıranın davacı vekiline 26.12.2021 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine, çıkarılan muhtıra kapsamında bir haftalık kesin sürede harç ve gider avansı ikmal edilmediğinden, ilk derece mahkemesince 17.01.2022 tarihli ek karar ile HMK’nın 344. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusundan vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiştir. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “Harçdan müstesna işlemler” başlıklı 13. maddesinde harçtan müstesna konular düzenlenmiş, 59. maddesinde “Harçtan müstesna tutulan işlemler” başlığı altında hangi işlemlerin harçtan istisna olduğu sıralanmış, son fıkrasında ise ”  Yukarıda yer alan istisnalara ilave olarak özel kanunlarda yer alan muafiyet ve istisnalara ilişkin hükümler saklıdır.” düzenlemesi getirilmiştir. Aynı Kanun’un “Kısımlar arası müşterek hükümler” üst başlığı altında birinci bölüm olarak “Genel muaflıklar ve istisnalar” başlığı, bu başlığın altında ise “Özel kanunlardaki hükümler” alt başlığını taşıyan 123. maddesi düzenlenmiştir. Harç alınmaması söz konusu olduğunda, kanuni düzenlemer kişiler yönünden “muafiyet”, işlemler yönünden ise “istisna” kavramlarıyla düzenlenmiştir (Anayasa Mahkemesinin 04.05.1971 tarihli ve 1970/36 E., 1970/50 K. sayılı kararı). 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 123. maddesinin 1. fıkrası “…Özel kanunlarla harçtan muaf tutulan kişilerle, istisna edilen işlemlerden harç alınmaz…” hükmünü içermektedir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143. maddesinin 1. fıkrası; “…Bankalar ve Fon dâhil diğer malî kurumların alacakları ile diğer varlıklarının satın alınması, tahsili, yeniden yapılandırılması ve satılması amacıyla, kuruluş ve faaliyet esasları Kurul tarafından belirlenen varlık yönetim şirketleri de kurulabilir. Varlık yönetim şirketleri alacaklarının tahsili ve alacakların ve/veya diğer varlıkların yeniden yapılandırılması kapsamında alacak tahsili amacıyla edindiği gayrimenkul veya sair mal, hak ve varlıkların işletilmesi, kiralanması ve bunlara yatırım yapılması ve yine alacaklarını tahsil etmek amacıyla borçlularına ilâve finansman sağlamak veya sermayelerine iştirak etmek dâhil olmak üzere her türlü faaliyeti gerçekleştirmeye yetkilidir…” şeklinde olup, aynı maddenin 5. fıkrası “…Bu Kanun kapsamında kurulan varlık yönetim şirketleri ile 4743 sayılı Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 3 üncü maddesinin yedinci fıkrası uyarınca Kurulun çıkarmış olduğu yönetmelik kapsamında kurulan varlık yönetim şirketlerinin yaptıkları işlemler ve bununla ilgili olarak düzenlenen kâğıtlar, kuruluş işlemleri de dâhil olmak üzere kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl süresince 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa göre ödenecek damga vergisinden, 492 sayılı Harçlar Kanununa göre ödenecek harçlardan, her ne nam altında olursa olsun tahsil edilecek tutarlar 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu gereği ödenecek banka ve sigorta muameleleri vergisinden, kaynak kullanımını destekleme fonuna yapılacak kesintilerden ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 39 uncu maddesi hükmünden istisnadır…” hükmünü içermektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.12.2008 tarihli ve 2008/12-715 E., 2008/717 K. sayılı emsal kararında da belirtildiği üzere; Türk hukukunda varlık yönetim şirketlerine ilişkin ilk düzenleme 18.06.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14. maddesinin 6. fıkrasında yer almaktadır. Belirtilen düzenlemede her ne kadar açıkça varlık yönetim şirketi deyimi kullanılmamış ise de Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na ait alacakları takip ve tahsil etmek üzere sermayesinin tamamı Fon’a ait bir şirket kurulması öngörülmüştür. Bir sonraki düzenleme ise 30.01.2002 tarihli ve 4743 sayılı Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile yapılmıştır. 4743 sayılı Kanun’da varlık yönetim şirketlerinin bankalar, özel finans kurumları ve diğer mali kurumların alacak ve varlıklarını temellük etmelerine imkân tanınmıştır. 01.10.2002 tarihli ve 24893 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan … Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik’le de ayrıntılı düzenlemeler getirilmiştir. Son olarak 4389 sayılı Kanun ile 4743 sayılı Kanun’daki hükümler kaldırılarak 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda varlık yönetim şirketlerinin hukuki yapısı ve yetkileri yeniden düzenlenmiştir. 5411 sayılı Kanun’da bankalar ve Fon dahil, mali kurumların alacakları ile diğer varlıkların satın alınması, tahsili, yeniden yapılandırılması ve satılması amacıyla varlık yönetim şirketlerinin kurulması öngörülmüştür. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 93 ve 143. maddelerine dayanılarak hazırlanan Varlık Yönetim Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik’in 11. maddesinin 1. Fıkrasının (a) bendinde varlık yönetim şirketleri “Banka, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, diğer mali kurumlar ve kredi sigortası hizmeti veren sigorta şirketlerinin söz konusu hizmetlerinden doğan alacakları ile diğer varlıklarını satın alabilir, satabilir, satın aldığı alacakları tahsil edebilir, varlıkları nakde çevirebilir veya bunları yeniden yapılandırarak satabilir.” hükmünü içermekte olup, Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasının (alacağın temliki tarihinde yürürlükte bulunan) (b) bendinde bu yönetmelikte yer alan “… Diğer mali kurumlar: Ana faaliyet konuları para ve sermaye piyasaları olan ve bu konulardaki özel kanunlara göre izin ve ruhsat ile faaliyet gösteren kurumlardan, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri ve finansman şirketleri gibi finansman sağlama veya ödünç para verme işleriyle iştigal eden tüzel kişileri,..” ifade eder şeklindedir.Somut olayda davacı şirketin 04.04.2017 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilanla, davacı şirketin birleştiği … A.Ş.’nin de 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143. maddesi ile Varlık Yönetim Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik’e göre kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda davacı … A.Ş.’nin 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 141. maddesinin 1. fıkrası kapsamında kurulduğu anlaşılmaktadır. Somut olayda; … A.Ş. tarafından temlik eden … A.Ş.’ den temlik aldığı alacak nedeniyle davalılar aleyhine İstanbul …. İcra müdürlüğünün … sayılı dosyasından başlattığı takibe yöneltilen itiraz nedeniyle eldeki itirazın iptali davasını açtığı görülmektedir. Buna göre Temlik eden … 5411 sayılı Kanun’un 143. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen “banka ” kapsamındadır. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143. maddesindeki düzenlemede “muaflıktan” değil “istisna”dan söz edilmekte olup, varlık yönetim şirketlerinin yaptıkları işlemleri ve bununla ilgili olarak düzenlenen kağıtları, kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl süresince, 492 sayılı Harçlar Kanunu’na göre ödenecek harçlardan, maddede sayılan diğer vergilerden ve kesintilerden istisna tutmuştur. Görüldüğü üzere, bu hüküm varlık yönetim şirketlerinin vergiden istisna olacağı halleri, istisna kurumunun doğasının da gereği olarak, kendilerinin yaptıkları işlemlerden ve bu işlemlerle ilgili olarak düzenlenen kağıtlardan dolayı, hükümde sayılan kanunlar uyarınca vergi, harç veya kesinti borçlusu durumunda bulunacakları hâllerle sınırlamıştır. Somut olayda, istinaf eden … Şirketinin yaptığı bir işlem veya bununla ilgili düzenlenmiş bir kağıt söz konusu olmadığından, kendisinin ya da işleminin harçtan istisna veya muafiyetinin bulunmadığının kabulü gerekir. Ayrıca 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “Harçdan müstesna işlemler” başlıklı 13. maddesinde, bu maddede yazılı mevzuların harçtan istisna olduğu belirtilmiştir. Konunun bu maddede sayılan mevzulardan olmadığı açıktır. Yine aynı Kanunun “Harçtan müstesna tutulan işlemler” başlıklı 59. maddesine göre değerlendirme yapıldığında uyuşmazlığın harçtan müstesna tutulan işlemlerden olmadığı da belirgindir. Tüm bu açıklamalar ışığında ve Yargıtay HGK’nun 2017/12-342 E- 2020/1030 K sayılı, 15.12.2020 tarihli emsal arar içeriği uyarınca, ilk derece mahkemesince verilen 17.01.2022 tarihli istinaf başvurusundan vazgeçmiş sayılmasına yönelik ek kararda yasa ve usule aykılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Davalı … vekilinin 05.10.2021 tarihli karara karşı istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde: Davalı 05.10.2021 tarihli esas hükme karşı istinaf başvurusunda bulunmuş ise de sonraki aşamada davacı vekilinin feragati nedeniyle ilk derece mahkemesince 01.12.2021 tarihli ek karar ile esas hükmün kaldırıldığı ve feragat nedeniyle davanın reddine karar verildiği ve davacı vekilinin yukarıda açıklanan gerekçe ile istinaf başvurusu reddedildiğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun konusuz kaldığı sonucuna varılmış, davalı istinaf sebepleri bu nedenle incelenmemiştir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında, davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusu konusuz kaldığından, davalının istinaf başvurusu hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; A-Davalı … vekilinin istinaf başvurusu yönünden: 1-Davalını istinaf başvurusu konusuz kaldığından, davalının istinaf başvurusu hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 2-Davalı … tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde iadesine, 3-Davalının yaptığı kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, B-Davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden: 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin ek karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 16.06.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.