Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/564 E. 2022/751 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/564
KARAR NO: 2022/751
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 06.10.2021
NUMARASI: 2021/219 Esas – 2021/721 Karar
DAVA: Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin eski eşi … ile davalı şirket arasında ticari ilişku bulunduğunu, davalı tarafından dava dışı …’tan teminat olarak boş bir senet alındığı, müvekkilinde bu senedi kefil sıfatıyla imzaladığını, davalı tarafın acente kayıtları ile müşteri mutabakatları uyuşmadığından 21.08.2013 tarihinde kasa sayımı yapılarak oluşacak kasa açığı zararlarının karşılanması amacıyla dava konusu senedin düzenlenerek verildiğini beyan ettiğini, ortada iki senet olduğunu, davalı şirket ile birlikte …’ın birlikte düzenlediği ve müvekkili ile hiçbir ilgisi olmayan müvekkilin bilgisi dışında ve imza ve yazısı taklit edilerek düzenlenen senet, davalı şirket tarafından, müvekkilin eski eşi dava dışı …’tan işe girerken teminat amaçlı alınan senet olduğunu, davalı şirket tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takibe konulan senette müvekkilinin imzasının bulunmadığını, işbu icra takibininde tebligata muhtara yapılarak takip kesinleştirildiği ve müvekkilinin maaşına haciz konulduğunu, hâlihazırda müvekkilin maaşında hacizden dolayı kesintiler yapıldığını, icra takibinin kesinleşmesi üzerine İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2014/217 Esas sayılı dosyası ile menfi tespit davası açıldığını, icra takibine konulan senedin müvekkilin eski eşi …’tan işe girerken alınan ve müvekkil tarafından kefil olarak imzalanan teminat amaçlı verilmiş boş senedin icra takibine konulduğu, daha sonra Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma sonucunda alınan Kriminal rapordan; icra takibine konu edilen senedin, davalı şirket ile birlikte …’ın birlikte düzenlediği ve müvekkille hiçbir ilgisi olmayan müvekkilin bilgisi dışında ve imza ve yazısı taklit edilerek düzenlenen senet olduğunun anlaşıldığını, bu nedenle İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinde teminat senedi olduğunu düşündükleri senede ilişkin açmış oldukları dava 2014/217Esas Esas 2018/804 Karar sayılı ilamla reddedildiğini, işbu kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/468 Esas 2021/47 Karar sayılı ilamla senedin sahteliğine ilişkin açılmış bir dava olmadığından istinaf talebimizin reddine karar verildiğini, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca 2016/69647 soruşturma sayısı ile yürütülen tahkikat nedeniyle 12.02.2018 tarihinde verilen bilirkişi raporunda müvekkile atfen atılmış imzalarla müvekkile ait mukayese imzalar arasında benzerlikler saptanmadığından söz konusu imzaların …’ın eli ürünü olmadığı, …’a atfen atılmış imzalarla …’a ait mukayese imzalar arasında benzerlikler saptandığından söz konusu imzaların …’ın eli ürünü olduğu, senette …’a atfen atılmış imzaların kısmen yazı unsuru içerdiği görülmekle …’a ait mukayese imza ve yazıları ile yapılan karşılaştırmada benzerlikler saptandığından söz konusu imzaların …tarafından atılmış olmasının kuvvetle muhtemel olduğu, senet fotokopisinde “…” ve “…” isim ve adres yazıları ile …’a ait mukayese yazılar arasında benzerlikler saptandığından söz konusu yazıların …’ın eli ürünü olduğu belirtildiğini, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/69647 Sor. Nolu soruşturma dosyalarının sonucunda Bakırköy 27. Asliye Ceza Mahkemesinde dava açıldığı, Bakırköy 27. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/661 Esas 2021/150 Karar sayılı ilamıyla sanık …’a Resmi Belgede Sahtecilik suçundan dolayı 1 yıl 8 ay hapis cezası verildiğini, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere senedin düzenlendiği tarihte müvekkilin davalı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığı, icra takibinin yapıldığı tarih itibariyle müvekkilin eski eşi …’ın 33.569,64 TL borcu olduğu tespit edildiği, işbu borcun çok büyük bir kısmı müvekkilinin maaşına haciz konularak tahsil edilmeye çalışıldığı, halihazırda da maaşında kesinti devam ettiğini, müvekkilin davalı şirkete herhangi bir borcu olmamasına ve icra takibine konulan senette imzası olmamasına rağmen müvekkilden hukuka aykırı bir şekilde borcun nerdeyse tamamı tahsil edildiğini, haklarında resmi belgede sahtecilik suçundan dava açılan sanık …ve davalı şirket yetkilisi sanık … ifadelerinde açıkça icra takibine konu yapılan senet dışında bir senedin teminat senedi olarak alındığını ikrar ettiğini, şüphelilerin müvekkilinin kefil olarak imzaladığı senedin 2010 yılında müvekkilin eski eşi işe girerken verilen senet olduğunu açıkça ifade ettiklerini beyanla; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı icra dosyası ile müvekkil hakkında yapılan icra takibinin davanın sonuna kadar teminatsız olarak tedbir mahiyetinde durdurulmasına, davamızın kabulü ile davacının davalıya İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı icra dosyası ile borcu bulunmadığının tespitine ve icra baskısı altında ödenen kısmın istirdadına, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı icra takibinin iptaline, haksız ve kötü niyetle müvekkil hakkında icra takibinde bulunan davalılardan takip konusu alacağın %20’ı oranında icra inkar tazminatı alınmasına, yargılama giderlerinin ve ücreti vekaletin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının ,aynı konu ve aynı sebebe dayanarak daha önce İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/217 E sayılı dosyası ile müvekkili şirkete karşı dava açtığını, bu davanın reddedildiğini ve İstinaf Mahkemesi onamasından geçerek hükmün kesinleştiğini, iş bu davanın derdestlik ve kesin hüküm itirazı nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, Kabul etmek anlamına gelmemek kaydıyla, davacının iş bu dosyadaki talep ve haklarının zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı def’inde bulunduklarını, dava dışı … ile müvekkili şirket arasında imzalanan Acentelik Sözleşmesine istinaden müvekkil şirketin Lüleburgaz Şubesinin acente olarak …’a devredildiğini ve işletmesine bırakıldığını, her ne kadar davacı davaya konu icra takibi dayanağı senedin teminat senedi olduğunu ve sonradan doldurulmuş bir senet olduğunu iddia ediyorsa da ,bu hususun gerçeği yansıtmadığını, zira bu senetin müvekkili şirketin yetkilileri tarafından yapılan teftiş ve incelemeler sonucunda acentenin kasasında tespit edilen açıklar ve sözleşmeye aykırı sair iş ve işlemlerin karşılığı için bizzat acente tarafından düzenlenip imzalanmış ve kefil olarak da …’ın da imzasını havi olarak müvekkil şirket yetkililerine teslim edildiğini, Acentelik Sözleşmesinin imzalama tarihi 01/07/2010 tarihi iken,senedin düzenleme tarihi 21/08/2013’tür.Yani senedin düzenleme tarihinin sözleşme tanzim tarihi ile ilgisi bulunmadığını, ayrıca acentelik sözleşmesinde dava konusu senede atıf dahi yapılmadığını, kaldı ki ne senet üzerinden ne de metninden bu senedin teminat senedi olduğu ortaya çıkmamakta olduğunu, senetin tüm unsurları haiz olup, geçerli bir borç senedi olduğunu beyanla; haksız davanın külliyen reddini, davacı aleyhinde %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; HMK’nun 114/i maddesi gereğince, aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması dava şartı olarak öngörülmüştür. Bu itibarla, açılan davanın, daha önce yukarıda açıklanan sebeplerle aynı taraflar arasında, aynı konuda ve aynı dava sebebine dayalı olarak açılıp karara bağlandığı, kararın kesinleşmiş bulunduğu anlaşılmakla, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar vermek gerektiği…” gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı şirket tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takibe konulan senette müvekkilinin imzası bulunmadığını, iş bu icra takibinde tebligat muhtara yapılarak takip kesinleştirildiğini ve müvekkilin maaşına haciz konduğunu, hâlihazırda müvekkilinin maaşında hacizden dolayı kesintiler yapıldığını, icra takibinin kesinleşmesi üzerine İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2014/217 E sayılı dosya ile menfi tespit davası açıldığını, icra takibine konulan senedin müvekkilinin eski eşi …’tan işe girerken alınan ve müvekkili tarafından kefil olarak imzalanan teminat amaçlı verilmiş boş senedin icra takibine konulduğu, müvekkilinin davalı şirkete herhangi bir borcu olmadığının belirtildiğini, daha sonra Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma sonucunda alınan Kriminal rapordan; icra takibine konu edilen senedin, davalı şirket ile birlikte …’ın birlikte düzenlediği ve müvekkilline hiçbir ilgisi olmayan müvekkilinin bilgisi dışında ve imza ve yazısı taklit edilerek düzenlenen senet olduğu anlaşıldığını, bu nedenle İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinde teminat senedi olduğunu düşündükleri senede ilişkin açmış oldukları davanın 2014/217 Esas 2018/804 Karar sayılı ilamla reddedildiğini, iş bu kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/468 Esas 2021/47 Karar sayılı ilamla senedin sahteliğine ilişkin açılmış bir dava olmadığından istinaf taleplerinin reddine karar verildiğini, İcra takibine konu edilen senedin müvekkilinin bilgisi dışında …ve davalı şirket tarafından düzenlendiğini ve müvekkilinin imzası taklit edilerek icraya konduğunu, Grafoloji ve sahtecilik uzmanı yeminli bilirkişi tarafından verilen raporda yer alan tespitlerin de iddialarını doğruladığını, İzah edilen nedenlerle kesin hüküm nedeniyle davanın reddi kararının yerinde olmadığını, nitekim İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/207 E. 2018/804 K. Sayılı ilamının istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/468 Esas 2021/47 Karar sayılı ilamında “eldeki davada ileri sürülmeyen sahtelik iddiası başka bir davanın konusudur” şeklinde gerekçe ile ilk derece mahkemesinin kararını onadığını, bunun üzerine işbu davanın açıldığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, İİK’nın 72.maddesi uyarınca, icra takibinden sonra açılmış menfi tespit davasıdır.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda kesin hüküm dava şartı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derce mahkemesince; “İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/217 Esas sayılı davasının incelenmesi sonucu; davacı tarafından davalı şirket aleyhine 20/06/2014 tarihinde menfi tespit davası açıldığı, dava konusunun davacının eski eşi olan dava dışı …’ın davalı şirkette işe alınırken imzalatılan, davacının da kefil olduğu kambiyo senedi vasfı taşımayan boş senedin davalı tafaından hukuka aykırı olarak doldurulduğu iddia olunan 21/08/2013 düzenleme, 23/09/2013 ödeme tarihli,33.000,00 TL bedelli keşidecisi … kefili davacı …, lehtarı davalı şirket olan bono olduğu, davacı aleyhine başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı icra takibi nedeniyle menfi tespit ve senedin iptali davası olduğu, İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/217 Esas 2018/804 Karar sayılı 12/07/2018 tarihli kararı ile davanın reddine dair karar verildiği, İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/217 Esas 2018/804 Karar sayılı 12/07/2018 tarihli kararının davacı vekilince istinaf edildiği, davacının istinaf taleplerinin reddine dair kesin olarak karar verildiği ve mahkemenin iş bu dava dosyası ile , taraflarının, konusunun ve talep sonucunun aynı olduğu anlaşılmıştır.” gerekçesiyle kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar erildiği anlaşılmaktadır. HMK’nın 303. maddesinde kesin hüküm düzenlenmiştir. Buna göre, bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davananı taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekmektedir. Davacının daha önce açtığı ve istinaf incelemesinden geçerek kesinleşen İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/217 Esas sayılı davasında dava dilekçesi ve yargılama sırasındaki beyanlarında, takip ve dava konusu bono yönünden imza inkârında bulunmamış, aksine eski eşinin davalı ile olan ticari ilişkisi kapsamında bir adet boş bonoyu aval veren olarak imzalamak suretiyle verdiğini kabul etmiştir. Davacı, davasında aval veren olarak imzaladığı bononun boş olması nedeniyle kambiyo senedi vasfını taşımadığı, senedin unsurlarının sonradan tamamlanarak takibe konu edildiğini ileri sürmüştür. Oysa eldeki davada davacı, dava ve takip konusu bonodaki imzasının sahte olduğunu, bu hususun daha önce açılan menfi tespit davası yargılaması sürerken yapılan şikayet üzerine Bakırköy C. Başsavcılığının 2016/69647 soruşturma nolu dosyasında yapılan soruşturmada alınan kriminal rapor ile anlaşıldığını belirtmiş, bonoda müvekkilinin imzasının sahte olması nedeniyle bonodan ötürü davalıya borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Her iki davada taraflar ve talep sonuçları (menfi tespit) aynı olmakla birlikte; ilk derece mahkemesinin kesin hükme esas kabul ettiği İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/217 Esas- 2018/804 Karar sayılı ilamına ilişkin davada ileri sürelen dava sesebi ile iş bu davada menfi tespit istemine ilişkin ileri sürülen dava sebebi farklıdır. HMK’nın 303. maddesindeki yasal düzenleme de dikkate alındığında, mahkemece dava şartı yönünde yanılgılı gerekçe ile karar verildiği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile istinafa konu kararın HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davacı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesi tarafından, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın, İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair;HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 02.06.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.