Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/51 E. 2022/720 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/51
KARAR NO: 2022/720
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/10/2021
NUMARASI: 2020/256 E. – 2021/830 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle feragat nedeniyle konusuz kalan davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı ile dava dışı … AŞ arasında akaryakıt satışına ilişkin 31.12.2014 tarihli ve süresi 5 yıl süreli bayilik sözleşmesinin düzenlendiğini, bayilik sözleşmesinin 14.06.2018 tarihinde … AŞ tarafından davalılara devir ve temlik edildiğini, davacı ile davalılar arasında yeni bayilik sözleşmesi düzenlenmek suretiyle bu tarihten itibaren bayilik ilişkisinin 14.06.2018 ile 31.12.2019 tarihleri arasında devam edildiğini, bayilik ilişkisi bittiğinde, davacının kanun gereği iki ay içinde yeni bir dağıtıcı bulamaması halinde lisansının düşeceğinden, davalı ile iki aylık bir bayilik sözleşmesinin daha yapıldığını, ancak bu sırada davacının zor durumundan faydalanılarak bayilik sözleşmesi yanında değişik adlarla belgeler imzalatıldığını, bu belgelerde davacının 1465 ton eksik ürün sattığının, davalının talebi halinde bu miktara tekabül eden kar mahrumiyeti bedelini ödeyeceğinin kabul edildiğinin belirtildiğini, davacının cezai şart ve kar mahrumiyetine yönelik her iki davalıya da bir borcu bulunmadığını, sözleşme yapıldıktan sonra taahhüt edilen miktarın satılmadığı veya satılamayacağının anlaşılması halinde, davalıların bayiliği sona erdirilerek akaryakıt ikmalinin kesmeleri gerekirken ikmale devam etmesi halinde cezai şart alacağının talep edilemeyeceğini, davalılardan … AŞ ile sözleşmenin yaklaşık 1,5 yıl sürdüğünü, sözleşmede bir miktar taahhüdü bulunmadığını ileri sürerek, davalılarla imzalanan fesih protokolünde rakamı belli olmayıp tonajı belli olan, çerçeve, protokol ve tüm belgelere göre cezai şart ve kar mahrumiyeti adı altında müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 16.02.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile, menfi tespit davalarını maddi tazminat davası olarak ıslah ettiklerini belirterek, her bir davalı için 100.000 TL olmak üzere toplam 200.000 TL’nin davalılardan tahsilini talep etmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle; taraflar arasında akaryakıt ve otogaz bayilik faaliyetlerinin yürütülmesi amacıyla 31.12.2014 tarihli sözleşme ve eklerinin imzalandığını, davacı tarafından imzalanan ürün alım taahhütnameleri ile davacının davalılara karşı belirli miktarlarda ürün alımını taahhüt ederek, eksik alım üzerinden hesaplanacak kar mahrumiyetini ödemeyi taahhüt ettiğini, kar mahrumiyeti tutarının mutabakat dahilinde, anlaşma süresi sonunda toplam olarak talep edebileceğini kabul ve taahhüt ettiğini, sözleşmelerin sonunda davacının ürün alım taahhütlerini yerine getirmediğinin görüldüğünü, bundan kaynaklanan borcun, davacı tarafından imzalanan fesih protokolü ile kabul ve ikrar edildiğini, davacının fesih protokolündeki ikrarı kapsamında fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 87.900 USD tutarında ve 292.560 USD tutarında kar mahrumiyeti borcu bulunduğunu, tacir olan davacıların iddialarının, basiretli tacir olmanın getirdiği yükümlülüklerle bağdaşmadığını ve kötü niyetli olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili 03.03.2021 tarihli dilekçesi ile menfi tespit davasında belge bulunmaması nedeniyle davacıların hukuki menfaatlerinin bulunmadığını bildirmiştir, bu nedenle ıslahla maddi zararların tazmini için sürdürülen davadan feragat edildiğini bildirmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davadan feragat 6100 sayılı HMK’nun 307 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre feragat, davacının talep sonucunda kısmen veya tamamen vazgeçmesi diye tanımlanmıştır. Feragatin kayıtsız ve şartsız olacağı, dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabileceği belirtildikten sonra hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı açıkça belirtilmiştir. Davacının davasından feragat ettiği görülmekle, davacının davasından feragati nedeniyle HMK 307 ve 311 maddeleri uyarınca feragat kesin hüküm gibi sonuç doğurduğundan karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ” gerekçesiyle, feragat nedeni ile konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Menfi tespit davasının 16.02.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat davasına dönüştürüldüğünü, davacının bu yolla dava sebebini ve talep sonucunu tamamen değiştirip genişletebileceğini, mahkemece ıslahla tazminat davasına dönüştürülen dava hakkında inceleme yapılması gerekirken, gerekçeli kararda bu hususu değerlendirmeden menfi tespit davası yönünden inceleme yapılarak karar verilmesinin doğru olmadığı, ıslahın dikkate alınması halinde Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13. maddesi gereğince maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücretine karar verilmesinin hatalı olduğunu, menfi tespit davasında davalıların elinde olduğu düşünülen 31.12.2019 tarihli Fesih Protokolü esas alınarak dava açıldığını, davalılarca sözleşmelerin sunulmasına rağmen fesih protokolünün sunulmadığını, gerçekte var olmayan fesih protokolü ile müvekkili üzerinde baskı kurulması nedeniyle müvekkilinin dava açma zorunda kaldığını, bu nedenle yargılama giderlerinde de davalıların sorumlu tutularak müvekkili lehine vekalet ücreti takdiri gerektiğini, davalıların elinde bulunduğu düşünülen fesih protokolünün uzun süren yargılamaya rağmen sunulmamasının kötü niyetli olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve yargılama giderlerinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasında düzenlenen bayilik sözleşmesi ve ekleri kapsamında davacının davalılara borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı vekili, ıslah dilekçesiyle davasını tazminat davasına dönüştürdüğünü bildirmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda feragat nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, taraflar arasında düzenlenen sözleşme ve protokoller kapsamında eksik ürün veya cezai şart nedeniyle davalılara 100.000’er TL’ borçlu olmadığının tespiti talebiyle menfi tespit davası açmıştır. Davalılarca sunulan cevap dilekçesinde, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi kapsamında düzenlenen fesih protokolü ile davacının eksik ürün alımından kaynaklanan kâr mahrumiyeti nedeniyle borçlu olduğu savunulmuştur. Ancak davacı vekili sözleşmenin sunulmasına rağmen, fesih protokolünün sunulmaması nedeniyle menfi tespit davasının sürdürülmesinde müvekkilinin hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle her bir davalıdan 100.000 ‘er TL tazminatın tahsilini ıslah dilekçesi ile talep etmiştir. Islah sonrası 03.03.2021 tarihli dilekçe ile davadan feragat edilmiştir. Davalı vekili ıslaha karşı sunduğu beyan dilekçesinde, açıkça ıslahın kötü niyetli olduğunu savunmamış, fesih protokolünün davacı tarafından imzalandığını ikrar edilmesi karşısında davacının herhangi bir alacağı bulunmadığını belirterek ıslah talebinin ve davanın reddini istemiştir. Davacı tarafından her iki davalıya karşı açılan menfi tespit davasının HMK’nın 176 vd maddeleri gereğince ıslahla tazminat davasına dönüştürüldüğü sabittir. Bu nedenle, değerlendirmenin tazminat davası şartlarına göre yapılması gerekir. HMK’nın 307. maddesi gereğince, davacının talep sonucundan tamamen feragat etmesi nedeniyle ilk derece mahkemesince verilen karar yerindedir. HMK’nın 312. maddesi gereğince feragat veya kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerinden sorumlu tutulur. Somut olayda davacı, eksik ürün nedeniyle imzalatılan belge nedeniyle borçlu olmadığının tespitini istemiş olup, maddi zararının bulunduğuna ilişkin hiçbir delil ileri sürmemiş veya açıklama yapmamıştır. Bu durumda, tazminat davasının açılmasına davalıların neden olduğundan söz edilemeyeceğinden mahkemece yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/4. maddesinde, “Maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur.” düzenlemesi karşısında, maddi tazminat istemli davanın tümden reddi nedeniyle her bir davalı yararına tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davalılar yararına tek bir nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının vekalet ücreti yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına, her bir davalı yönünden maktu vekalet ücreti takdirine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ve dosya içeriğine göre; 1-Feragat sonucu uyuşmazlık sona erdiğinden, konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 2-Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 59,30 TL karar harcının peşin olarak alınan 3.415,50 TLden mahsubu ile fazla alınan 3.356,20 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3-Davalılar vekil ile temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince her bir davalı için 5.100,00’er TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak ayrı ayrı davalılara verilmesine, 4-Davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,7-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafça yatırılan 161,10 istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 59,30 TL istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince davacı tarafa iadesine, b-Davacı tarafından harcanan 162,10 TL başvuru harcı ve 44,00 TL posta gideri toplamı 206,10 TL’nin davalılardan alınıp davacıya verilmesine, 8-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 9-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 02.06.2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, istinaf konusu vekalet ücretinin değeri itibariyle karar kesindir.