Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/395 E. 2022/866 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/395
KARAR NO: 2022/866
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 20.09.2021
NUMARASI: 2021/144 Esas – 2021/609 Karar
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın açılmamış sayılmasına dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; … Bankası Katılım A.Ş tarafından kullandırılan kredi alacağının müvekkili şirkete temlik edildiğini belirterek, genel kredi sözleşmesine dayalı 19.194.713,05 TL ana para kalanı da faiz olmak üzere toplam 32.194.708,24 TL alacağın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tensibin 9/a bendi gereğince ‘Yargıtay 19 Hukuk Dieresinin 2013/18692 Esas 2014/2853 Karar, 2014/6048 Esas 2014/12262 karar nolu ilamlarda da bahsedildiği gibi harç istinisnası yurt dışından alınacak kredilerin geri dönüşümü ile ilgili işlemlerle geçerli olduğundan 549.805,13TL nisbi karar ve ilam harcının tebligatın tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin mehil içinde yatırılmasına, yatırılmadığı takdirde Harçlar Kanunu 30 .maddesi ve HMK 150.maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılacağının ihtarına,’ karar verilmiş olup nispi harcı yatırması için davacı vekiline süre verilmiş, verilen süre içerisinde nispi harcın yatırılmaması nedeniyle 16/04/2021 tarihinde HK 30 ve HMK 150. Maddesi gereğince dosya işlemden kaldırılmış, davacı taraf 3 aylık süre içerisinde nispi harcı yatırmayarak davayı yenilemediği…” gerekçesiyle, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinin ekinde sunulan ve işbu dilekçe ekinde de yeniden sunulan müvekkili şirketin kuruluş ve ana sözleşmesinin yer aldığı 04.05.2016 tarih ve 9068 sayılı ticaret sicil gazetesinden de anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nın … sayılı ve 28.03.2016 tarihli kuruluş izninine uygun olarak 28.04.2016 tarihinde kurulduğunu, Bankacılık Kanunu 143. Maddesi gereği, müvekkilinin 2016 yılı ve takip eden 5 yıl boyunca harç istisnasına tabi olduğunu, (Dava tarihi 02/03/2021 olup bu tarihte harç istisnası devam etmektedir.) Davaya konu, … Bankası A.Ş. tarafından kullandırılan kredi alacağı Beyoğlu … Noterliği … yevmiye No ve 29.06.2016 Tarihli Tahsili Gecikmiş Alacak Devir/Temlik Sözleşmesi ile … A.Ş’ye devir ve temlik edildiğini, müvekkili şirketin harç istisnası UYAP sistemine de tanımlı olup, UYAP sistemi üzerinden dava açıldığında otomatik olarak harç alınmadığını, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E.2020/5386 K.2021/484 T. 27.01.2021 tarihli, HGK., E. 2010/291 K. 2010/278 T. 02.06.2010 Yargıtay 12. Hukuk Dairesi E.2013/85 K.2013/9341 T.14.03.2013 tarihli ve HGK., E. 2009/529 K. 2009/549 T. 25.11.2009 tarihli kararında da ekli olduğunu, Mahkeme tarafından kendilerine harç tamamlatılmasına ilişkin davetiye kağıdının 17/03/2021, 22.03.2021 tarihlerinde UETS ile tebliğ edilmiş, ayrıca tensip zaptı da 22.03.2021 tarihinde tebliğ edilmiş ancak tarafımızdan 24.03.2021 tarihinde ara karara itiraz edilerek rücu edilmesinin talep edildiğini, mahkeme tarafından 30.03.2021 tarihli kararı ile ara karardan rücu talebinin reddedildiğini, ret kararının kendilerine 02.04.2021 tarihinde UETS ile tebliğ edildiğini, ret kararına ilişkin de taraflarından 08.04.2021 tarihinde karardan rucü talep edildiğini, ancak bu talebin de mahkeme tarafından 22.04.2021 tarihli ara karar ile reddedildiğini, kararın 27.04.2021 tarihinde UETS ile kendilerine tebliğ edildiğini, Bu sefer ret kararına ilişkin 06.05.2021 tarihinde istinaf talebinde bulunulduğunu, ancak İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/984 E. Ve 2021/724 K. Sayılı ilamı ile İlk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararı istinafı kabil bir karar olmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar verildiğini, kararın kendilerine 01.07.2021 tarihinde tebliğ edildiğini, Bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda mahkeme tarafından verilen davanın açılmamış sayılmasına ilişkin karara karşı istinaf kanun yoluna başvurma zarureti hasıl olduğunu, mahkeme tarafından harç istinası mevcut iken, tüm yasal mevzuat ve içtihatlar da dikkate alındığından haksız ve hukuka uygun olmayan harca ilişkin tüm itirazlara rağmen ödenmeyen (ödenmemesi gereken) harca ilişkin davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, dava dışı asıl kredi borçlularına kullandırılan kredi borcunun, krediye müteselsil kefil olduğu ileri sürelen davalı kefillerden tahsili istemiyle açılmış bir alacak davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş; karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava, kredi sözleşmesi kapsamında ödenmeyen kredi alacağının davalı müteselsil kefillerden tahsili için açılmış alacak davasıdır. Mahkemece, davacı tarafından dava açılırken yatırılması gereken başvuru ve peşin harçlarının yatırılmamış olması nedeniyle harçların yatırılması için iki haftalık kesin süre verilmiş, Harçlar Kanunu’nun 30 ve HMK’nın 150 maddeleri uyarınca, verilen kesin sürede harçların yatırılmaması nedeniyle 16.04.2021 tarihinde dava dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verilmiş; akabinde üç aylık yasal süre içerisinde harç yatırılmak suretiyle davanın yenilenmemiş olması nedeniyle HMK’nın 150. maddesi uyarınca 20.09.2021 tarihinde, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. İstinaf incelemesi bakımından somut olaydaki uyuşmazlık, bir varlık yönetim şirketi olan davacı … A.Ş.’nin dava tarihi itibariyle yargı harcından muaf olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “harçdan müstesna işlemler” başlıklı 13. maddesinde harçtan müstesna mevzular düzenlenmiş, 59. maddesinde “Harçtan müstesna tutulan işlemler” başlığı altında hangi işlemlerin harçtan istisna olduğu sıralanmış, son fıkrasında ise ”  Yukarıda yer alan istisnalara ilave olarak özel kanunlarda yer alan muafiyet ve istisnalara ilişkin hükümler saklıdır.” düzenlemesi getirilmiştir. Aynı Kanun’un “kısımlar arası müşterek hükümler” üst başlığı altında birinci bölüm olarak “genel muaflıklar ve istisnalar” başlığı, bu başlığın altında ise “özel kanunlardaki hükümler“ alt başlığını taşıyan 123. maddesi düzenlenmiştir. Harç alınmaması söz konusu olduğunda, kanuni düzenlemer kişiler yönünden “muafiyet”, işlemler yönünden ise “istisna” kavramlarıyla düzenlenmiştir (Anayasa Mahkemesinin 04.05.1971 tarihli ve 1970/36 E., 1970/50 K. sayılı kararı). 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 123. maddesinin 1. fıkrası “…Özel kanunlarla harçtan muaf tutulan kişilerle, istisna edilen işlemlerden harç alınmaz…” hükmünü içermektedir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143. maddesinin 1. fıkrası; “…Bankalar ve Fon dâhil diğer malî kurumların alacakları ile diğer varlıklarının satın alınması, tahsili, yeniden yapılandırılması ve satılması amacıyla, kuruluş ve faaliyet esasları Kurul tarafından belirlenen varlık yönetim şirketleri de kurulabilir. Varlık yönetim şirketleri alacaklarının tahsili ve alacakların ve/veya diğer varlıkların yeniden yapılandırılması kapsamında alacak tahsili amacıyla edindiği gayrimenkul veya sair mal, hak ve varlıkların işletilmesi, kiralanması ve bunlara yatırım yapılması ve yine alacaklarını tahsil etmek amacıyla borçlularına ilâve finansman sağlamak veya sermayelerine iştirak etmek dâhil olmak üzere her türlü faaliyeti gerçekleştirmeye yetkilidir…” şeklinde olup, aynı maddenin 5. fıkrası “…Bu Kanun kapsamında kurulan varlık yönetim şirketleri ile 4743 sayılı Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 3 üncü maddesinin yedinci fıkrası uyarınca Kurulun çıkarmış olduğu yönetmelik kapsamında kurulan varlık yönetim şirketlerinin yaptıkları işlemler ve bununla ilgili olarak düzenlenen kâğıtlar, kuruluş işlemleri de dâhil olmak üzere kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl süresince 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa göre ödenecek damga vergisinden, 492 sayılı Harçlar Kanununa göre ödenecek harçlardan, her ne nam altında olursa olsun tahsil edilecek tutarlar 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu gereği ödenecek banka ve sigorta muameleleri vergisinden, kaynak kullanımını destekleme fonuna yapılacak kesintilerden ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 39 uncu maddesi hükmünden istisnadır…” hükmünü içermektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.12.2008 tarihli ve 2008/12-715 E., 2008/717 K. sayılı emsal kararında da belirtildiği üzere; Türk hukukunda varlık yönetim şirketlerine ilişkin ilk düzenleme 18.06.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14. maddesinin 6. fıkrasında yer almaktadır. Belirtilen düzenlemede her ne kadar açıkça varlık yönetim şirketi deyimi kullanılmamış ise de Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na ait alacakları takip ve tahsil etmek üzere sermayesinin tamamı Fon’a ait bir şirket kurulması öngörülmüştür. Bir sonraki düzenleme ise 30.01.2002 tarihli ve 4743 sayılı Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile yapılmıştır. 4743 sayılı Kanun’da varlık yönetim şirketlerinin bankalar, özel finans kurumları ve diğer mali kurumların alacak ve varlıklarını temellük etmelerine imkân tanınmıştır. 01.10.2002 tarihli ve 24893 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Varlık Yönetim Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik’le de ayrıntılı düzenlemeler getirilmiştir. Son olarak 4389 sayılı Kanun ile 4743 sayılı Kanun’daki hükümler kaldırılarak 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda varlık yönetim şirketlerinin hukuki yapısı ve yetkileri yeniden düzenlenmiştir. 5411 sayılı Kanun’da bankalar ve Fon dahil, mali kurumların alacakları ile diğer varlıkların satın alınması, tahsili, yeniden yapılandırılması ve satılması amacıyla varlık yönetim şirketlerinin kurulması öngörülmüştür. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 93 ve 143. maddelerine dayanılarak hazırlanan … Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik’in 11. maddesinin 1. Fıkrasının (a) bendinde varlık yönetim şirketleri “Banka, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, diğer mali kurumlar ve kredi sigortası hizmeti veren sigorta şirketlerinin söz konusu hizmetlerinden doğan alacakları ile diğer varlıklarını satın alabilir, satabilir, satın aldığı alacakları tahsil edebilir, varlıkları nakde çevirebilir veya bunları yeniden yapılandırarak satabilir.” hükmünü içermekte olup, Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasının (alacağın temliki tarihinde yürürlükte bulunan) (b) bendinde bu yönetmelikte yer alan “… Diğer mali kurumlar: Ana faaliyet konuları para ve sermaye piyasaları olan ve bu konulardaki özel kanunlara göre izin ve ruhsat ile faaliyet gösteren kurumlardan, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri ve finansman şirketleri gibi finansman sağlama veya ödünç para verme işleriyle iştigal eden tüzel kişileri,..” ifade eder şeklindedir. Somut olayda davacı şirketin 28.04.2016 tarihinde 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143. maddesi ile Varlık Yönetim Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik’e göre kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda davacı … A.Ş.’nin 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 141. maddesinin 1. fıkrası kapsamında kurulduğu anlaşılmaktadır. Somut olayda; … A.Ş. tarafından, temlik eden … Bankası A.Ş.’ den temlik aldığı alacak nedeniyle davalılar aleyhine eldeki alacak davasını açtığı görülmektedir. Buna göre Temlik eden … Bankası A.Ş. 5411 sayılı Kanun’un 143. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen “banka ” kapsamındadır. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143. maddesindeki düzenlemede “muaflıktan” değil “istisna”dan söz edilmekte olup, varlık yönetim şirketlerinin yaptıkları işlemleri ve bununla ilgili olarak düzenlenen kağıtları, kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl süresince, 492 sayılı Harçlar Kanunu’na göre ödenecek harçlardan, maddede sayılan diğer vergilerden ve kesintilerden istisna tutmuştur. Görüldüğü üzere, bu hüküm varlık yönetim şirketlerinin vergiden istisna olacağı halleri, istisna kurumunun doğasının da gereği olarak, kendilerinin yaptıkları işlemlerden ve bu işlemlerle ilgili olarak düzenlenen kağıtlardan dolayı, hükümde sayılan kanunlar uyarınca vergi, harç veya kesinti borçlusu durumunda bulunacakları hâllerle sınırlamıştır. Somut olayda, istinaf eden … A.Ş. ’nin yaptığı bir işlem veya bununla ilgili düzenlenmiş bir kağıt söz konusu olmadığından, kendisinin ya da işleminin harçtan istisna veya muafiyetinin bulunmadığının kabulü gerekir. Ayrıca 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “Harçdan müstesna işlemler” başlıklı 13. maddesinde, bu maddede yazılı mevzuların harçtan istisna olduğu belirtilmiştir. Konunun bu maddede sayılan mevzulardan olmadığı açıktır. Yine aynı Kanunun “Harçtan müstesna tutulan işlemler” başlıklı 59. maddesine göre değerlendirme yapıldığında uyuşmazlığın harçtan müstesna tutulan işlemlerden olmadığı da belirgindir. Tüm bu açıklamalar ışığında ve Yargıtay HGK’nun 2017/12-342 E- 2020/1030 K sayılı, 15.12.2020 tarihli emsal arar içeriği uyarınca , ilk derece mahkemesince verilen kararda yasa ve usule aykılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 16.06.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.