Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/393 E. 2022/680 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/393
KARAR NO: 2022/680
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 21.12.2021
NUMARASI: 2021/651 Esas – 2021/902 Karar
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle mahkemenin yetkisizliğine dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkili şirket ile davalı şirket arasında akdedilen “Lisans satın Alma Sözleşmesi” ile workrunner yazılımı satın alınmış olup, 25/12/2019 tarihli yazılım satın alma sözleşmesi ile yazılımın süreç, modül ve uygulamaları ile ilgili kullanım lisans hakları, garanti şartları, bakım destek hizmetleri ve ek geliştirme hizmetlerine dair usul ve esaslar ile tarafların hak ve yükümlülükleri düzenlendiğini, davaya konu somut olay ve müvekkili şirketin uğramış olduğu zararların daha iyi anlaşılabilmesi adına öncelikle davaya konu Workrunner; şirketlerin yahut bireylerin evraklarının dokümantasyonunun sağlanması, prosedür ve evrak süreçlerin düzenlenmesi, şirket tarafından kullanılacaksa eğer şirket içi koordinasyonun sağlanması adına evrakların elektronik ortamda kayıt alında tutulması ve yetkili kişilerin o evraklar üzerinde değişiklikler yapabilmesini sağlayan yazılım olduğunu, müvekkili şirketin … A.Ş’nın halihazırda 300’den fazla çalışanı olduğunu, mevcut iş hacmi ve üretimini gerçekleştirdiği ilaç ve tıbbbi cihaz ürünlerinin fazlalığı, ithalat ve ihracat alanında etkin bir şekilde rol alıyor olması nedeni ile şirket içi yazışmalarının, dokümantasyon, prosedür ve evrak süreçlerinin düzenlenebilmesi, çalışmalarını düzenli ve sistematik bir şekilde yürütebilmesi, iç koordinasyonunu sağlayabilmesi, şirket arşivinin kayıt altına tutulması ve kurumsal sürecini yürütebilmesi adına “workrunner yazılımı”nın satın alınması için davalı şirket ile “lisans satın alma sözleşmesi” imzalandığını, davalı şirket ile müvekkili şirket arasındaki sözleşme uyarınca satın alınan yazılımın verdiği hataların bildirimlerinin düzenli ve sürekli olarak tekrarlanması, yazılımın davalı desteği olmaksızın kullanımının imkansız hale gelmesi, yazılımın kullanımında davacının davalıya bağımlı hale gelmesi, birçok modülde davalı tarafından destek alınmasına rağmen yine de kullanılamıyor olması nedeni ile sözleşmeden ve yazılımdan beklenen hukuki menfaatin ortadan kalktığını, tüm bu hususlara ek olarak yazılım dokümanlarına erişme, dökümana numara verme, düzeltme, silme gibi en basit temel işlemlerin dahi müvekkili şirket kullanıcıları tarafından yerine getirilemeyerek davalının desteği ile yapılması zorunda kalınması halihazırda kullanılamayan yazılımın müvekkili şirket tarafından kullanımının devamını çekilmez hale getirdiğini, müvekkili şirketteki işlerin aksamasına yol açtığını, verimliliğinin düşmesine neden olduğunu, iş bu nedenler ışığında, sözleşmenin müvekkili şirket tarafından haklı nedenler ile derhal feshi zaruretini gerektirdiğini, Kadıköy … Noterliği’nin 02/04/2021 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalı şirkete müvekkili şirket ile aralarında akdedilmiş olan Lisans Satın Alma sözleşmesinin feshedildiği ihtar olunduğunu, müvekkili şirketin, davalı şirket ile aralarında akdedilmiş bulunan “Lisans Satın Alma Sözleşmesi” uyarınca bir yazılım satın almış olup davalı şirket tarafından sözleşme ile taahhüt edilmiş olan edimler gereği gibi ifa edilmediğinden sözleşmenin müvekkili şirket tarafından haklı nedenle feshedildiğini, her ne kadar davalı şirket tarafından sözleşme ile taahhüt edilmiş olan edimler yerine getirilmemiş olsa da, müvekkili şirket tarafından sözleşme ile taahhüt edilmiş olan edim olan sözleşme bedelini ödemesi yapıldığını, müvekkili şirketin, sözleşmenin tarafı olarak üzerine düşen edimi ifa etmiş olduğundan ve bununla birlikte yeni yazılım firmaları ile görüşülmesi ve teklif alınması zorunluluğu hasıl olduğundan; müvvekkili şirketin söz konusu sözleşmenin feshi nedeni ile hem maddi hem de manevi zarara uğradığı açık olduğunu, davalı şirket, 25/12/2019 tarihli sözleşme ile taahhüt etmiş bulunduğu uygulama ve modüllerden yalnızca insan kaynakları modülünün kurulumu test ortamında gerçekleştirilmiş ancak canlı ortamda kurulumu gerçekleştirilmemiş olup, geriye kalan modüllerin kurulumu ise ne test ortamında ne de canlı ortamda gerçekleştirildiğini, dolayısıyla davalı, dava konusu sözleşme ile yükümlendiği edimlerin büyük bölümünü hiç ifa etmediğini, müvekkili şirket tarafından eksikliklerin giderilmesi talep edildiğinde ise davalı şirket tarafından her bir talep ayrı ayrı geliştirme olarak değerlendirildiğini, ayrıca her bir geliştirme için de ayrıca ödeme talep edildiğini, davalının söz konusu sürekli geliştirme adı altında ek ücret talep etmesi, yazılımın kurulumunun davalının kusuru ile özellikle yapılmamış olduğunu ve kötü niyetli olarak hareket ettiğini gösterdiğini beyan etmiş, davalı aleyhine fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, davalıya ödenen ancak kurulumu yapılmayan modüllerin toplam tutarı olan 91.000 Tl + KDV sözleşme bedelinin iadesine, davalı aleyhine fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkili şirket tarafından ödemesi yapılan ve davalı tarafından kurulumu gerçekleşen modüllerin ayıplı olması sebebiyle sözleşme feshedilmiş olduğundan sözleşmenin feshi nedeni ile uğranılan zarar göz önüne alınarak 10.000 TL müspet zararın da davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin haksız ve hukuka aykırı fiilleri ile iş bu davanın açılmasına sebebiyet veren davalıdan alınarak davacı müvekkil şirkete verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; iki tüzel kişi arasında akdedilen sözleşmede yetkili mahkemenin İstabul Mahkemeleri olarak belirlendiğinden iş bu davada mahkemenin yetkisiz olduğunu, davacı nezdinde gerçekleşen çalışan sirkülasyonu ve yönetimsel problemler nedeniyle müvekkili şirket mutabık kalınandan daha fazla emek ve mesai harcamışsa da müvekkili şirkete dönüşlerin yapılmaması, sürecin her defasında başka kişilerle ilerletilmeye çalışılması nedeniyle anılan işin tam anlamıyla teslim edilmediğini, müvekkili şirkete gerektiği gibi çalışma imkanı sağlayamayan davacının kusurlu olduğunu, davacı, 24 ay süreli sözleşme boyunca hizmet alamadığını iddia etmişse de faturaları iade etmeyen, ayıp ihbar sürelerine riayet etmeyen bir tacirin sözleşmenin bitimine 6 ay kala bedel iadesi talep etmesisinin iyi niyetle bağdaşmadığını, davacının talebi gibi hem sözleşmeden vazgeçme hem de müspet zararın tazminin talep edilmesi çelişkili olup usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle iş bu davanın reddi gerektiğini, davacı ile müvekkili şirket arasında karşılıklı borç doğuran sözleşme akdedildiğini, müvekkili şirketin temel borcu Workrunner yazılımı üzerinden satın alınan sürecin modül ve uygulamaları ile ilgili kullanım lisans hakları, garanti şartları, bakım destek hizmetleri ve ek geliştirme hizmetlerine dair usul ve esasların sağlanması iken; davacının borcu ise karşı edim olarak fatura tarihinden itibaren 15 gün içinde para borcunu ifa etmesi olduğunu, müvekkili şirket tarafından sözleşme kapsamında yer alan tüm modüller davacının test ortamında kurulduğunu, davacı tarafından iddia olunan ve müvekkili şirketin edimini eksik ifa ettiği ve gereği gibi ifa etmediği iddiasının afaki olduğunu, davacının sözleşmeden dönme talebi kötü niyetli olup somut olay açısından mümkün olmadığını, tarafların ticari defterleri incelendiğinde de görüleceği üzere ilk 3 ay sonrasında davacı 15 günlük ödeme vadesine karşılık ödemelerini 45-60 günlük süreler ile gerçekleştirmeye başladığını ancak müvekkili şirket iyi niyet ve sözleşmeyi devam ettirme iradesi gereğince ticari temerrüt faizi talep etmediğini, sonrasında ise 05.10.2019 tarihinde davacının talep ettiği ek geliştirmeler paketi de mutabık kalınarak faturalandırılmış ve geliştirmeler de 2 aylık gecikme sonucunda 10.01.2020 tarihinde ödendiğini, davacı tarafından sözleşmenin feshinde usule aykırı davranıldığını, davacı tarafından sözleşmenin feshi bildirimini içeren Kadıköy … Noterliği 02.04.2021 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarname ile müvekkili şirkete keşide edildiğini, taraflar arasında feshin geçerliliği için öncelikle borcun yerine getirilmesi talebine dayanan yazılı bildirimde bulunma ön koşuluna ve işbu yükümlülüklerin yerine getirilebilmesi için karşı tarafa 15 günlük süre tanınacağı hüküm altına alındığını, ancak davacı tarafından sözleşmenin feshinden önce müvekkili şirkete herhangi bir yazılı bildirimde bulunarak yükümlülüklerini yerine getirmesi için süre verilmediğini beyan etmiş, davanın yetkisizlik nedeniyle usulden reddine, yetkili mahkeme tarafından davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosyanın incelenmesinden; davaya konu lisans satın alma sözleşmesinin 9.9. maddesinde İstanbul Çağlayan Mahkemeleri’nin yetkili olacağı taraflarca kararlaştırılmış, tarafların tacir olması nedeniyle yetki sözleşmesinin geçerli olduğu, yetki sözleşmesinde aksine bir düzenleme bulunmaması nedeniyle davanın yalnızca İstanbul Çağlayan Mahkemeleri’nde açılabileceği davalının yetki itirazında bulunması nedeniyle mahkememizin yetkisiz olduğu, İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğu sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak mahkememizin yetkisizliğine karar vermek gerektiği…” gerekçesiyle, mahkemenin yetkisizliğine, dosyanın HMK’nın 20.maddesindeki prosedür çerçevesinde yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı tarafın, taraflar arasında imzalanan “Lisans Satın Alma Sözleşmesi”nden doğan alacaklarına ilişkin olarak atçığı alacak davasında İstanbul Anadolu Mahkemelerinin yetkisiz olmadığını, TTK ve HMK’da yer alan yetki hükümlerine göre borçlu yerleşim yeri yetki alanında olan İstanbul Anadolu Mahkemelerinin yetkili olduğunu, bununla ilgili olarak aynı şekilde Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 04.04.2016 tarihli 2015/31927 Esas- 2016/9813 Karar numaralı ilamının ekli olduğunu, Ek olarak Usul ekonomisi ilkesi, HMK’da yer alan ve Yargıtay tarafından da son derece önemsenen bir ilke olup bir uyuşmazlığın en hızlı ve en ekonomik şekilde çözümünü amaçlayan muhakeme ilkesi olduğunu, hâkimin her türlü kararında bu ilkeye gözeterek karar vermesi gerektiğini, mahkemelerin iş yükü belli olup, bir dava aslında ona bakmaya yetkili olan bir mahkemedeyken başka bir mahkemeye gönderilirse açıkça bu ilkeye aykırı karar verilmiş olunacağını, hem mahkemelerin dava yükü hem de dava sürelerinin ne kadar uzayabildiği göz önünde bulundurulursa bir davanın zaten yetkili olan mahkemeden başka bir yetkili mahkemeye gönderilmesinin ne kadar yanlış olduğunun fark edileceğini, aynı şekilde bu karar hem davacı hem davalı tarafın maddi manevi yıpranmasına yol açacak olup uzayan dava süresinin iki tarafın da uyuşmazlıktan dolayı maruz kaldığı zararların telafisini zorlaştıracağını, mahkemelerin her iki tarafı zarara sokacak şekilde karar vermesinin hem hukukun genel ilkeleri hem de hakkaniyete aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu yetkisizlik kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasında akdedilen 25.12.2019 tarihli “Lisans Satın Alınma Sözleşmesi” uyarınca davalının edimlerini yerine getirmediği iddiasına dayalı olarak davalıya sözleşme bedeli olarak ödenen tutar ve müspet zararın tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğu gerekçesiyle, davalı vekilinin yetki ilk itirazının kabulü ile yetkisizlik kararı verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı vekilince, cevap dilekçesinde ve süresi içinde sözleşmedeki yetki şartı nedeniyle mahkemenin yetkisine itirazda bulunulmuş, HMK’nın 17. maddesi uyarınca geçerli yetki şartı nedeniyle ilk derece mahkemesince de davalının yetki ilk itirazı yerinde görülerek, yetkisizlik kararı verildiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin yetki itirazı nedeniyle, taraflar arasındaki sözleşmenin 9.9 maddesindeki yetki şartı düzenlemesi uyarınca verilen yetkisizlik kararı isabetli olup, davalı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde olmadığından, istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddi gerekmiştir. Davalı vekili sözleşmedeki yetki şartını gerekçe göstererek yetki itirazında bulunmuş, mahkemce yetki itirazı yerinde görülerek yetkisizlik kararı verilmiş ve dava dosyasının davalının yetkili olduğunu ileri sürdüğü mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir. Ayrıca davalı vekili ön inceleme duruşmasında yetki itirazını yinelemiş, davacı vekili de yetki itirazını benimsemiştir. Davalı vekilinin, kendisi tarafından ileri sürülen yetki ilk itirazı kapsamında yetkisizlik kararı verilmesine ve dosyanın davacının yetkili olduğunu bildirdiği mahkemeye gönderilmesine karar verilmesine rağmen, tamamen aksi yöndeki beyanlarla istinaf kanun yoluna başvurmasının kötü niyetli olduğu kanaatine varılmıştır. Bu nedenle, kötü niyetli istinaf kanun yoluna başvuran davalı vekilinin kendi şahsı hakkında HMK’nın 351. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 329. maddesi uyarınca disiplin para cezası uygulanmıştır.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4- HMK’nın 351.maddesi atfıyla aynı Kanun’un 329. maddesi uyarınca takdiren 5.000,00 TL disiplin para cezasının davalı vekili Dr. …’ dan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, kararın yerine getirilmesi işleminin ilk derece mahkemesince yapılmasına, 5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 6-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 26.05.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.c maddesi uyarınca, karar kesindir.