Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/338 E. 2022/801 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/338
KARAR NO: 2022/801
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 11/11/2021
NUMARASI: 2021/589 Esas – 2021/1000 Karar
DAVA: Kollektif Şirketin Münfesih Olduğunun Tespiti, Tasfiyesi ve Tasfiye Memuru Atanması Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda, pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davaya konu “… Şirketi … Varisleri ve … Ortaklığı” 241 hissesi halen vefat eden …’a ve kalan 9 hissesi ise davalı …’a ait 250 paydan oluşan bir kollektif şirket olduğunu, …’un 08.12.2016 tarihinde vefat etmesi sonrasında, şirket sözleşmesinde şirketin ölen ortağın mirasçılarıyla devam edeceğine ilişkin düzenleme olmadığından Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin E.1987/5553, K. 1988/703 sayılı kararında da belirtildiği üzere, kollektif şirketin ölen ortağının mirasçıları şirketin tasfiyesini isterlerse, bu hak sağ kalan ortaklara ait olduğundan doğrudan bu tür bir dava açılma yoluna gidilmemiştir. Buna karşın sağ kalan davalı ortak tarafından şirketin feshi yönünde bir hukuki işlem başlatılmadığı gibi devamı yönünde de bir eylemde bulunulmadığından İzmir … Noterliğinin 05/12/2019 gün ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile “… Kolektif Şirketi … Varisleri ve , … Ortaklığı”nın davalı tarafından fesih ve tasfiyesi istenmemiş olduğu, ortaklığın devamı yönünde bir iradesi var ise bu durumun, yok ise ortaklığın fesih ve tasfiyesinin 15 gün içerisinde istenmesi ve bildirilmesi talep olunduğunu, söz konusu ihtarnamenin 09/12/2019 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen bugüne kadar ortaklığın devamı veya ortaklığın fesih ve tasfiyesiyle ilgili olarak başvuru ve bilgilendirme yapılmadığından, Yargıtay kararları doğrultusunda şirketin münfesih olduğunun tespiti ile tasfiyesinin istenmesi hakkı doğduğunu, şirketin tüm yönetiminin davalı … tarafından yürütüldüğü, ancak davalının yönetim görevini kötüye kullanması nedeniyle şirketin zor durumda bırakıldığını, bu nedenlerle davanın şirketi temsil ve ilzam yetkisinin kaldırılmasına karar verilmesini Bakırköy 5 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1186 esas üzerinden talep ve dava edildiğini, bu mahkemede yapılan yargılama aşamasında daha önce kısıtlı olan ve vasisi aracılığı ile temsil edilen … vefat etmiş olduğundan, dosyaya sunduğumuz İzmir 6.SHM 2016/1389-1376 EK sayılı veraset ilamına göre mirasçılar yönünden yargılamaya devam olunduğunu, mahkemece, dosyaya sunulan belge ve kayıtlarla birlikte dosya bilirkişi heyeti … ile …’a tevdii edilmiş, bilirkişi heyeti düzenlemiş olduğu 17.10.2016 tarihli kök ve itiraz üzerine düzenlenen 05.10.2017 tarihli ek raporlarında “davacı…’un vesayet altına alınması sebebiyle yönetici ve temsilci eksikliğinin ortaya çıktığı böylece yönetici ortağı tanınan, diğer yönetici ortağın yapacağı iş ve işlemlere itiraz etme olanağı kalmadığı ve bu hususun da organ eksikliği benzeri bir duruma sebebiyet verdiğini; 2011-2014 yıllarında davalı …’un tek başına şirketi yönettiği ve temsil ettiği dönemde şirketin özvarlığının ekside olduğu, gerçekte mevcut olmadığı halde kasada büyük miktarda paranın görüldüğü, ortaklar tarafından çekilen paranın ortaklar cari hesabında izlenmediği, davalı … tarafından kurulmuş … Turzim Ltd Şti tarafından market hizmet ve organizasyon bedeli açıklamalı yüksek miktarda fatura kesildiği ve bu durumların davalının yönetim yetkisinin kaldırılması veya sınırlandırılması yönünde haklı sebep teşkil ettiğini, birleşen dava yönünden şirketin zararda olması nedeniyle %50 kar payı dağıtımının talebinin mümkün olmadığını, ayrıca şirket sözleşmesinde açık düzenleme bulunmadığından davacı tarafın ücret talep edemeyeceğini teknik kanaatleri olarak belirttiklerini, gelinen aşama itibariyle de şirketin münfesih olduğunun tespiti ile tasfiye işlemlerinin gerçekleştirilmesi, davalıdan ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmesi, davalıdan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmesi, verilen hesapta uyuşmazlık çıkmaz ise T.M.K.’nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle gerçekleştirilmesi, ortaklığın varsa borçları ödenmesi ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmesi amacıyla da işbu davanın açıldığını beyan ederek ortaklığın münfesih olduğunun tespiti ile tasfiye memuru atanarak tasfiye edilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; … Kolektif Şirketi’ne tasfiye memuru atanmasını ve tasfiye edilmesini ancak şirket ortaklarının talep edebileceğini, Ticaret sicil kayıtlarına göre davacıların şirkete ortak olmadıklarını, şirketin halen merhum… üzerine kayıtlı olduğunu, her ne kadar davacılar…’un mirasçıları olduğunu öne sürmüş ise de, mirasçılık sıfatı ile şirket ortağı aynı şey olmadığını, davacıların Ticaret Sicilinde ortaklık sıfatını kazanana kadar şirketin feshi için dava açamayacağını, bu nedenle davacıların ortaklığın feshini talep edemeyeceklerini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, celp edilen bilgi ve belgeler ile tüm dosya kapsamına binaen; dosyada mevcut sicil kayıtlarından ve İTO dan yapılan sorgulama neticesinde ; kollektif şirketin ortakları, müteveffa… ile davalı …’dan ibaret olduğu, ortaklardan…’un 08.12.2016 tarihinde vefat ettiği, davanın ortağın mirasçıları tarafından diğer ortak … aleyhine açıldığı anlaşılmaktadır. Şirketin ana sözleşmesinde ortaklardan birinin ölümü halinde şirketin mirasçılarla devam edeceğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Davada sıfat, tarafın, dava konusu maddi hukuk ilişkisinin süjesi olup olmamasıyla ilgilidir. Sıfat, davanın tarafı ile dava konusu hak arasında “hak ilişkisine dayalı bağ” dır. Taraf ve dava ehliyeti; davanın tarafları ile ilgili olduğu halde, sıfat, dava konusu hakka ilişkindir. Uygulamada sıfat yerine genel olarak “husumet”, davacı bakımından “aktif husumet ehliyeti”, davalı bakımından “pasif husumet ehliyeti” tabirleri kullanılmaktadır. Bakırköy 5. ATM’nin 2014/1186 esas sayılı dosyasında verilen karar ve İstanbul BAM. 12. Hukuk Dairesinin 2018/410 esas 2019/426 karar sayılı ilamı incelenmiş içeriğinde, müteveffa …’un 08.12.2016 tarihinde vefat ettiği, davacı mirasçıların ve kalan ortağın ana sözleşme değişikliği yapılarak oy birliğiyle şirketin devamına yönelik aldıkları bir kararın varlığı ileri sürülmediğinden kollektif ortaklık sona ermiş olup, bu sona erme nedeniyle davalının temsil yetkisi de kendiliğinden ortadan kalkmış bulunduğu tespit edilmiştir. Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında, davacılar her ne kadar Şirketin münfesih olduğunun tespiti ve tasfiye memuru atanarak tasfiye talebinden bulunmuş ise de; tasfiyesi istenen … Kolektif Şirketi’dir. Tüzel kişiliğe karşı dava yöneltilmeden şirketin tasfiyesi istenemez ve tasfiye memuru atanamaz. Bu tür davalarda husumetin şirketin tüzel kişiliğine yöneltilmesi gerekmektedir. Somut davada, husumetin şirkete yöneltilmediği anlaşılmakla…” gerekçesiyle, pasif husumet yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; “… Kolektif Şirketi … Varisleri ve … Ortaklığı” 241 hissesi halen vefat eden davacı …’a ve kalan 9 hissesi ise davalı …’a ait 250 paydan oluşan bir kollektif şirket olduğunu, …’un 08/12/2016 tarihinde vefat etmesi sonrasında, ortak sözleşmesinde ortaklığın ölen ortağın mirasçılarıyla devam edeceğine ilişkin düzenleme olmadığından Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin E.1987/5553, K. 1988/703 sayılı kararında da belirtildiği üzere, kollektif ortaklığın ölen ortağının mirasçıları ortaklığın tasfiyesini isterlerse, bu hak sağ kalan ortaklara ait olduğundan doğrudan bu tür bir dava açılma yoluna gidilmediğini, buna karşın sağ kalan davalı ortak tarafından ortaklığın feshi yönünde bir hukuki işlem başlatılmadığı gibi devamı yönünde de bir eylemde bulunulmadığından İzmir … Noterliğinin 05/12/2019 gün ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile “… Kolektif Şirketi … Varisleri ve , … Ortaklığı”nın davalı tarafından fesih ve tasfiyesi istenmemiş olduğu, ortaklığın devamı yönünde bir iradesi var ise bu durumun, yok ise ortaklığın fesih ve tasfiyesinin 15 gün içerisinde istenmesi ve bildirilmesi talep olunduğunu, Söz konusu ihtarnamenin 09/12/2019 tarihinde tebliğ edildiği halde bugüne kadar ortaklığın devamı veya ortaklığın fesih ve tasfiyesiyle ilgili olarak başvuru ve bilgilendirme yapılmadığından, Yargıtay kararları doğrultusunda şirketin münfesih olduğunun tespiti ile tasfiyesinin istenmesi hakkı doğduğunu, Mahkemece her ne kadar “davacı mirasçıların ve kalan ortağın ana sözleşme değişikliği yapılarak oy birliğiyle şirketin devamına yönelik aldıkları bir kararın varlığı ileri sürülmediğinden kollektif ortaklık sona ermiş olup, bu sona erme nedeniyle davalının temsil yetkisi de kendiliğinden ortadan kalkmış bulunduğu tespit edilmiştir” tespitinde bulunmuş ise de bu tespite katılma olanağı bulunmadığını, kollektif ortaklığın ortaklarının tamamının vefat etmediğini ve ortaklığın organsız kalmadığını, mirasçıları davacılar tarafından diğer ortakların aleyhine açılan tasfiye davasının aynı zamanda kollektif şirket aleyhine de açılmış sayılması gerektiğini, nitekim ortaklardan birinin ölümüyle şirketin sona ermesi halinde, tasfiyede husumetin ölen ortağın bütün mirasçılarına yöneltilmesi gerektiğini, mirasçılardan sadece birine husumet yöneltilerek davanın görülemeyeceğinin 13. HD, 17/11/1975, E. 7521654, K. 75/7113 Yalman/Taylan, s. 226-227 tarafından belirtildiğini, Gelinen bu aşama itibariyle de şirketin münfesih olduğunun tespiti ile tasfiye işlemlerinin gerçekleştirilmesi, davalıdan ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmesi, davalıdan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmesi, verilen hesapta uyuşmazlık çıkmaz ise T.M.K.’nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle gerçekleştirilmesi, ortaklığın varsa borçları ödenmesi ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmesi amacıyla da şirketin feshi ile tasfiye memuru atanması istenmesi gerekliliğinden bahisle açılan davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddine ilişkin kararın istinaf edilme zorunluğu doğduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, kollektif şirketin münfesih olduğunun tespiti, tasfiyesi ve tasfiye memuru atanması istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın pasif husumet yokluğundan usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacılar, davalı ile murislerinin dava dışı kollektif şirketin münferit yetkili ortakları olduklarını, şirket sözleşmesinde ortaklardan birinin ölümü sonucu mirasçıları ile ortaklığın devam edeceğine dair hüküm bulunmadığı, murislerinin vefatından sonra sağ kalan davalı ortağın şirketi murisin mirasçıları ile devamı konusunda irade ortaya koymadığını, bu konuda gönderilen ihtarın sonuçsuz kaldığını, bu durumda TTK’nın 243 -253 maddeleri uyarınca kollektif şirketin münfesih olduğunun tespiti ile tasfyesi için tasfiye memuru atanması gerektiği ileri sürerek, eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Yargıtay 11. HD’nin 2011/11823 E- 2012/18711 K sayılı, 20.11.2012 tarihli karar içeriğinde de işaret edildiği üzere; dava, vefat eden ortağın mirasçıları tarafından açılan kollektif şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkin olup husumetin şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesi gereklidir. Davalı ortaklara husumet düşmez. Buna göre ilk derece mahkemesince kurulan hüküm isabetli olup aksi yöndeki davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 09.06.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.