Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/314 E. 2022/266 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/314
KARAR NO: 2022/266
KARAR TARİHİ: 03/03/2022
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 30.12.2022
NUMARASI: 2021/869
DAVA: Ariyetlerin iadesi- olmadığı takdirde bedelinin tahsili
Taraflar arasındaki ariyetlerin iadesi, olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemli açılan dava içinde istenen ihtiyati tedbirin reddine dair verilen ara karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, tedbir talepli dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında yapılan bayilik sözleşmesi uyarınca davacı tarafça davalıya ariyet olarak verilen malzemelerin, bayilik ilişkisinin sona ermesi sebebiyle iadesine ilişkin davada, davalının elinde bulunan ariyet malzeme ve ekipmanların davacı ya da davacının göstereceği üçüncü kişiye teslimi yönünde ihtiyati tebdir kararı verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN İSTİNAFA KONU ARA KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 3.12.2022 tarihli ara kararıyla; “…Somut uyuşmazlıkta; dava dilekçesindeki talep sonucu ariyetlerin iade ve teslimi, ariyetlerin teslim edilmemesi halinde ise güncel piyasa bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, ihtiyati tedbir talebinin konusunu dava dilekçesinin talep sonucu teşkil etmektedir. Dolayısıyla ihtiyati tedbir istemi, hüküm sonucuna yönelik olup, işin esasını çözecek ve hüküm sonucunu elde edecek mahiyette ihtiyati tedbir kararı verilemez. Ayrıca davada ariyeten verildiği öne sürülen malzemenin davacıya iade koşullarının oluşup oluşmadığı yargılamayı gerektirmekte olup, davalıya ariyeten teslim edildiği öne sürülen malzemenin derhal davacıya teslim edilmemesi halinde hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı yahut imkansızlaşacağı yönünde endişe edilmesini gerektirir bir delil bulunmadığı…” gerekçesiyle, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalının, müvekkili şirket ile bayilik ilişkisinin sona ermiş olması sebebiyle ariyetleri teslim etmeyerek müvekkilinin ticari itibarını zedeleme ihtimalinin bulunmasının yanında, müvekkilinin logo ve amblemi altında satış yapmasının ayrıca mevzuata aykırı olup tüketiciyi de yanıltmaya sebebiyet vereceğini, bununla birlikte davalının, müvekkili şirketin ariyetlerini kullanarak başka bir dağıtıcı ile faaliyet vermesi halinde bu durum tüketiciyi yanıltmasının dışında müvekkili şirketin markasına ve ticari itibarına zarar vereceğini, Bu kapsamda, HMK’nın 390. maddesinin 3. fıkrası uyarınca yaklaşık ispat ölçüsünün ötesinde haklılıklarını somut bir şekilde ortaya koyduklarından müvekkili şirketin menfaatlerinin korunması, diğer bir deyişle müvekkili şirketin zararlarının artmasının engellenmesi adına menfaatler dengesi gözetilerek müvekkili şirketin haklılığı kabul edilerek ihtiyati tedbir talebinin kabulü gerektiğini, İhtiyati tedbir için yasada aranan tüm şartlar mevcut iken, yerel mahkemece bu şartlar gözetilmeden tedbir talebinin reddedilmesinin yasaya açıkça aykırı olduğunu, Yargıtay 15. HD’nin 06.07.2012, 4060/5172 kararına göre başlangıçta hiçbir kanaatin oluşmadığı durumlarda bile muhtemel zarar görme tehlikesine dayalı olarak ihtiyati tedbire karar verilmesi gerektiği ifade edilmiş olup somut olayda müvekkili şirketin zarara uğradığı ve ileride muhtemel zararların ortaya çıkacağının aşikar olduğunu, ayrıca Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2012/11124 E.- 2012//9822 K.sayılı emsal kararının da ekli olduğunu, Halihazırda davalı yana teslim edilmiş olan ariyetlere ilişkin teslim tesellüm belgesi ve ilgili ariyetlerin müvekkili şirkete ait olduğunu gösterir yatırım faturaları dosyaya sunulduğunu, dosyadaki mevcut delillerden de görüleceği üzere bayiye ariyet olarak teslim edilmiş olan menkullerin müvekkili şirketin mülkiyetinde olduğunu ve taraflar arasındaki tüm sözleşmeler sona ermesine rağmen müvekkili şirkete iade edilmediğini, buna ek olarak, davalı yan tarafından ilgili menkullerin müvekkili şirkete teslim edildiğine ilişkin herhangi bir delil sunulmadığını, hatta ilgili ariyetlerin müvekkili şirkete ait olmadığı ve/veya müvekkili şirkete ait olsa bile teslim edildiğine ilişkin herhangi bir iddia da öne sürülmediğini, bu noktada davalı tarafından da itiraz edilmeyen ve davalı yanın uhdesine bırakılmış ve iadesi gereken malzeme ve ekipmanların müvekkili şirkete ait ait olduğu yazılı deliller ile sübuta erdiğini, mevcut durumda müvekkili şirketin huzurdaki davayı açmaktaki haklılığı da gözler önüne serildiğini, olayımızda müvekkilinin zarara uğradığı ve davasını ispat ettiği davalı yanında kabulünde ve yazılı deliller ile açıkça ortada olup yerel mahkemenin ihtiyati tedbir talebini ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu tedbirin reddine ilişkin ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ara kararın kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, esas dava içinde HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca talep edilen ihtiyati tedbirin reddi ara kararının istinafına ilişkindir. İlk derece mahkemesince, ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ara karar verilmiş; bu ara karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. HMK’nın 389. maddesi uyarınca, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. HMK’nın 390/3. maddesi uyarınca, tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünde kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Somut olayda davacı davalı ile arasındaki bayilik ilişkisinin sona erdiğini, aralarında imzalanan bayilik sözleşmesi, protokol ve ariyet sözleşmeleri uyarınca davalıya verilen malzemelerin iadesi, olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemli dava açıldığı, easasa ilişkin açılan dava içinde ariyet olarak verilen malzemelerin tedbiren davacıya veya göstereceği üçüncü kişiye verilmesi yönünde ihtiyati tedbir talep edildiği, mahkemce yazılı gerekçe ile talebin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Dosyanın mevcut aşaması itibariyle ispat faaliyetinin devam ettiği, tedbirin koyullarının henüz bulunmadığı, kaldı ki ariyet olarak verildiği ileri sürülen malzemelerin dava sonucuna göre davalıdan teslim alınmasının mümkün olmaması halinde, davacının dava dilekçesindeki talebi doğrultusunda değerinin davalıdan tahsili de mümkün olabileceği dikkate alındığında, mahkemenin tedbir isteminin reddine ilişkin ara kararı isabetli olup, aksi yöndeki davacı vekili istinafı yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 391/3. maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir talep eden davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 03.03.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.