Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/308 E. 2022/244 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/308
KARAR NO: 2022/244
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30.12.2021 tarihli ara karar
NUMARASI: 2021/782 E.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında davacı vekili tarafından talep edilen ihtiyati tedbirin, kararda yazılı nedenlerle reddine dair ara kararının davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı … AŞ’nin %10 oranında payına sahip olduğunu davalı hakim şirket … AŞ,’nin ise müvekkilin hisse sahibi olduğu bağlı şirketin %59 payına sahip hakim ortağı olduğunu, davalı hakim şirketin TTK’nın 202.maddesine aykırı şekilde bağlı şirket ve ortaklarına zarar verecek işlemler yaptığını, bağlı şirketin ticari faaliyetini bitirme noktasına getirildiğini, şirketin tüm satış işlemlerinin davalı … AŞ üzerinden gerçekleştirilerek şirketin tasfiye aşamasına getirildiğini, şirketin isim hakkının anılan şirket adına marka olarak tescil edildiğini, satışların davalı şirket üzerinden yapılarak şirket ortaklarının zarara uğratıldığını, şirketin intemet sitesinde iletişim bilgisinin dahi, hakim şirketin kurduğu bir başka şirkete ilişkin olduğunu, bağlı şirketin internet üzerinden sattığı ürünlerin bile davalı şirket tarafından müşterilere fatura edildiğini, hakim şirketin bu şekilde bağlı şirketin tüm gelirlerini, hukuka aykırı olarak başka bir şirkete aktardığını, sunulan kanıtlarla bu durumun yaklaşık ispat ölçüsünü aşar şekilde sağlandığını, hem hakim şirketin hem bağlı şirketin hem de hakim şirketin bağlı şirketin gelirlerini aktarmak üzere kurmuş olduğu şirket olan davalı … AŞ yetkililerinin aynı kişiler olduğunu, davalıların tek elden organize eylemlerle bağlı şirketi ve müvekkili zarara uğratabildiğini, bağlı şirketle ilgi alınan kararlarla zararların telafisi imkansız hale geldiğini, bu nedenle davalıların bağlı şirketi daha fazla barç altına sokacak, şirketin malvarlığını ve gelirlerini eksiltecek işlemlerin yapılabilmesinin mahkemece atanacak kayyumun onayına bağlı tutulması gerektiğini, bağlı şirketle ilgili yapılan işlemler hakkında müvekkiline bilgi verilmediği, müvekkilince gönderilen ihtara cevap dahi verilmediğini, davalıların aynı ortak amaçla organik bağ içerisinde müvekkilini zarara uğrattıklarını ileri sürerek, şirketin uğradığı zararların belirlenerek şimdilik 10.000,00 TL’in dvalılardan alınarak şirkete ödenmesine, davacının uğradığı doğrudan zararların belirlenerek şimdilik 10.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline, davalı yönetim kurulu üyelerinin halihazırdaki yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin tedbiren sınırlandırılarak davalı şirketlere denetim kayyumı atanmasını talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi tedbir talebini değerlendirdiği 30.12.2021 tarihli ara kararında; “…Davacı talebinin yasal dayandığı olan HMK’nın 389. maddesinin 1. fıkrası ‘Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeni ile hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebi ile bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.’ hükmünü içermekte olup, HMK’nın 390. Maddesinin 3. fıkrasında ‘Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.’ hükmü bulunmaktadır. Anılan madde hükmü gereğince davacının haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi gerekmektedir. İhtiyati tedbir, geçici hukuki korumalardandır. Asıl olan şirketlerin genel kurulları uyarınca seçilmiş yöneticileri tarafından yönetilmeleridir. Davalı şirketlerde yönetim boşluğu olduğu da ileri sürülmemektedir. Ayrıca, davacı tarafın ileri sürdüğü iddialar yargılama süreci içinde ispata muhtaç iddialardır. Davalı yöneticilerin kusur ve sorumluluklarının bulunduğuna dair iddia, davada davacının sunduğu belgeler ve beyanlar ve şirketin hali hazırda organ yoksunluğunun bulunmaması da dikkate alınarak, davacının iddiaları bakımından yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığı da anlaşılmış olup, talebin yargılamayı gerektirmesi de dikkate alınarak genel kurul kararının yürütmesinin geri bırakılması ve kayyım atanmasına dair tedbir taleplerinin reddine…” gerekçesiyle davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermiştir. Bu ara karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece davalı şirketlerde organ yoksunluğu bulunmadığı gerekçesi ile tedbir talebinin reddine karar verildiğini, davada yönetim kayyımı atanmasının istenilmediğini, şirketlerin işlemlerinin denetlenmesi için denetim kayyımı atanmasının istenildiğini, bağlı şirketin malvarlığının daha da azaltmasının önüne geçilebilmesi için, davalı şirketlerin faaliyetlerinin tedbiren denetlenmesi gerektiğini, mahkeme gerekçesinin taleple uyumlu olmadığını, bir çok emsal kararda da şirketin zarara uğratılması halinde şirket yöneticilerinin işlemlerinin denetim kayyımının onayına sunulabileceğinin kabul edildiğini, mahkemece şirket içi ihtilafın mahiyetinin hatalı şekilde değerlendirilerek davalı şirketlerde yönetim boşluğu bulunmaması gerekçesiyle denetim kayyımı atanması talebinin kabul edilmediğini, denetim kayyımının yönetim boşluğu olmayan şirkettin işlemlerinin denetlenmesi ve şirketin mal varlığının korunması için atanabileceğini, sunulan belgelerle yaklaşık ispatı aşar şekilde maddi olguların kanıtlandığını, yapılan eylemlerle müvekkilinin ortağı olduğu şirketin faaliyetlerinin bitirilmesi noktasına gelindiğini, şirketin satışlarının başka şirketler üzerinden yapıldığını, şirkete ait ismin davalı şirket adına marka olarak tescil edildiğini, şirketin içinin boşaltılarak atıl hale getirildiğini, hem bağlı şirketin hem de hakim şirketin bağlı şirketin gelirlerini aktarmak üzere kurmuş olduğu davalı … AŞ şirketinin yetkililerinin aynı kişiler olduğunu ve HMK’nın 389. maddesinde belirlenen tedbir koşullarının oluştuğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının ortağı olduğu dava dışı şirketin davalılarca zarara uğratıldığı iddiasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, dava içinde, davalı şirketlerin faaliyetlerinin denetim kayyımının onayına tabi tutulmasına ilişkin ihtiyati tedbir verilmesi istenmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda tedbir talebinin reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. HMK’nın 389. maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir.”Kanun hükmü, tedbirin sadece dava konusu olan şey hakkında verilebileceğini düzenlemiştir. Davanın konusu olmayan şeyler hakkında tedbir kararı verilemez. İhtiyati tedbirde, hakkında tedbir kararı alınan şey, esasen asıl davanın konusudur. Konusu para alacağı olan bir davada, davalı şirketlere kayyım atanmasına ilişkin tedbir kararı verilemez. Ancak, para alacağına ilişkin davalarda, İİK’nın 257 vd. maddelerindeki koşullar varsa, ihtiyati haciz kararı verilebilir. Menfi tespit davasında, koşulları varsa İİK’nın 72.maddesi kapsamındaki tedbirler de talep edilebilir. Somut olayda davacı, ortağı olduğu dava dışı şirketin davalılarca yönetim hakkının kötüye kullanılarak zarara uğratıldığını ve şirketin mali kaynaklarının davalı … şirketine aktarıldığını ileri sürerek tazminat talebinde bulunmuştur. Davada, şirketlerin fesihi veya yöneticinin azli istekleri bulunmamaktadır. Konusu para alacağı olan bir davada davalı şirketlerin yönetim işlemlerinin kayyım denetiminin onayına bağlı tutulmasına karar verilemeyeceğinden ilk derece mahkemesinin ret kararı sonucu itibariyle doğru olduğundan, davacı vekilinin tüm istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 391/3. maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.03.03.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve HMK’nın 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.