Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/302 E. 2022/723 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/302
KARAR NO: 2022/723
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/11/2021
NUMARASI: 2021/408 E. – 2021/894 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında düzenlenen acentelik sözleşmesine istinaden, müvekkilinin yetkili acentesi olan davalının müvekkili şirket namına tanzim ettiği poliçelerden doğan prim bedellerini ödemediğini, ihtara rağmen borcun ödenmemesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu, taraflar arasında Beyoğlu … Noterliği 29.08.1995 tarih ve … yevmiye numaralı ve Beyoğlu … Noterliğinin 18.09.1995 tarih ve … yevmiye numarasıyla tasdikli acentelik sözleşmeleri bulunduğunu, sözleşmeler uyarınca müvekkili namına tahsil edilen primlerin en geç tahsil tarihinden itibaren ertesi haftanın son iş gününün bitimine kadar müvekkili şirkete intikal ettirmesi gerektiğini, prim tahsilatlarının intikal ettirmemesi üzerine müvekkili şirket tarafından İstanbul … Noterliğinin 22.06.2009 tarihli ihtarıyla 27.05.2009 tarihi itibariyle oluşan 446.764,19 TL borcun 5 iş günü içerisinde faizi ile birlikte ödenmesinin ihtar edildiğini, borcun ihtara rağmen ödenmemesi üzerine İstanbul … Noterliğinin 17.06.2008 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarıyla sözleşmenin feshedildiğini ileri sürerek, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yönelik itirazın iptali ile %20 oranından az olmamak üzere icra-inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini, talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle; dava konusu alacak ile bağlantılı olarak üç adet dosyanın derdest olduğunu, mahkemenin …, …, … sayılı dosyalarının birleştirilmesi gerektiğini, ayrıca bu alacaklar için daha önce de itirazın iptali davası açıldığını, itirazın iptali davası açma süresi olan 1 yıllık sürenin geçtiğini, on yıllık genel zamanaşımı süresinin dolduğunu, müvekkili şirketin, dava dilekçesinde belirtilenlerin aksine tahsil ettiği poliçe primlerini ödediğini, sigortalılardan aldığı kıymetli evrakları davacıya teslim ettiğini, davacının talep ettiği prim bedellerinin müvekkili şirket tarafından tahsil edildiğinin ispatı gerektiğini, alacağın likit olmadığını, müvekkilin davacı kayıtlarında borçlu görünmesinin nedeninin, müvekkil şirket ile davacı şirket arasında yapılan mahsuplaşmaların kayıtlarda görünmemesi ve İzmir Bölge Müdürlüğündeki hesaplarda meydana gelen usulsüzlükler olduğunu, davacı şirketin aynı iddialarla İzmir Bölge Müdürlüğündeki görevliler aleyhine yaklaşık 500.000 TL tutarındaki zararlarının tazmini amacıyla İzmir 5. İş Mahkemesinin 2009/87 Esas sayılı dosyası ile dava açtığını ve bu dosyanın halen derdest olduğunu, İzmir 5. İş Mahkemesindeki davada talep edilen miktar ile müvekkiller aleyhine başlatılan icra takiplerindeki miktarın birbirine çok yakın olduğunu, davacı şirketçe, müvekkil şirket yöneticileri hakkında yapılan şikayet hakkında İzmir 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/77 sayılı dosyanda beraat kararı verildiğini, müvekkilce yapılan tüm poliçelerin bedellerinin müvekkil tarafından tahsil edildiği yönündeki iddialarının gerçek dışı olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı tarafça, uyuşmazlığa konu İstanbul …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali için daha önce mahkememizin 2009/803 Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açıldığı, dosyanın mahkememizin 2009/802 Esas sayılı dosyası ile birleştirildiği, 2009/802 Esas üzerinden verilen kararın bozulması üzerine dosyanın mahkememizin 2019/129 Esas numarasını aldığı, bu dosyada yapılan yargılama sonucu 04.03.2021 tarihli karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Davacı vekili her ne kadar icra dosyasına yapılan itirazın taraflarına tebliğ edilmediğini iddia etmiş ise de; Mahkememizin 2009/803 Esas sayılı dosyasındaki itirazın iptali davasının 09.12.2009 tarihinde açıldığı, eldeki davanın ise 16.06.2021 tarihinde açıldığı, Yargıtay 23. HD’sinin 2016/5243 Esas sayılı kararında da belirtildiği üzere; ilk davanın açıldığı tarihte itirazın öğrenilmiş sayılması gerektiği ve eldeki dava tarihi itibariyle İİK’nın 67/1. maddesinde yazılı 1 yıllık hak düşürücü süre geçtiği anlaşıldığından, davanın reddine..” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Hak düşürücü sürenin, davalıların itirazının, taraflarına tebliğ edilmemesi sebebiyle işlemeye başlamadığını, buna rağmen mahkemece hatalı değerlendirme ile hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın reddine karar verildiğini, borçlular aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasında ilamsız takip başlatıldığını, borçlu tarafından yapılan itiraz ile birlikte takibin durduğunu, İİK’nın 67. Maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin ancak tebliğle başlayacağını, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2017/6653 E. 2019/3595 K. ve 18.04.2019 tarihli kararında da bu hususun belirlendiğini, nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2020/19-357 E. 2020/794 K. ve 20.10.2020 tarihli kararında, bu hususların belirlenerek tebliğ şartının arandığını, İİK’nın 67. maddesinde belirlenen hak düşürücü sürenin işlemeye başlaması için itirazın tebliğinin tebliğ yolunın sınırlı sayılı bir şekilde belirlendiğini ve icra dosyasında itirazın müvekkiline tebliğ edilmediğini; tarifenin ilgili hükümleri gereğince davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi halinde, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında 18.09.2005 ve 29.08.1995 tarihlerinde yazılı şekilde düzenlenmiş acentelik sözleşmeleri bulunmaktadır. Davalının tahsil ettiği primleri sigorta şirketine ödemediği iddiasıyla 08.06.2009 tarihli ihtar keşide edilmiş ve 07.06.2008 tarihli fesihname ile acentelik sözleşmeleri feshedilmiştir. Davacı tarafından alacağın tahsili amacıyla İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip başlatılmış, itiraz üzerine İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/803 Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açılmıştır. Mahkemece 16.06.2016 tarihinde bu dava yönünden itirazın kısmen iptali ile 203.770,83 TL asıl alacak 108.457,41 TL işlemiş faiz üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararın temyizi üzerine Yargıtay’ca bozulduğu ve mahkemenin 2019/129 Esas sayısına kaydedilen dosyaların takip edilmemesi nedeniyle, 04.03.2021 tarihinde İstanbul 15.ATM’nin 2009/803 Esas sayılı itirazın iptali davasının açılmamış sayılmasına karar verildiği görülmüştür. Davacı, aynı takip yönünden bu kez eldeki itirazın iptali davasını açmış olup, mahkemece yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir. İİK’nın 67.maddesi gereğince, takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Görüldüğü gibi yasa koyucunun amacı itirazın iptali davasının tebliğ tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmasıdır. İtiraz tebliğ edilmemesine rağmen alacaklı vekilince dosyada bir kısım işlemlerin yapılmış olması öğreti ve uygulamada tebliğ olarak değerlendirilmemiştir. Ancak, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 18.07.2014 tarih ve 2014/315 -13132 E.K. sayılı ilamı ile 07.03.2022 tarih ve 2020/7345 Esas, 2022/1585 Karar sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere, ” İİK’nın 67.maddesi uyarınca itirazın iptali davasının açılması için öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre borçlunun itirazının alacaklıya veya vekiline tebliğ tarihinden itibaren başlar. Somut olay bakımından alacaklının icra mahkemesinde itirazın kaldırılması isteminde bulunduğu tarih itibariyle itiraz dilekçesini tebellüğ ettiği ve borçlunun itirazını bütün unsurlarıyla öğrendiğinin kabulü gerekir. Bu durumda davanın hak düşürücü sürenin dolması nedeniyle reddi gerekirken üstelik karar yerinde bu hususa hiç değinilmeksizin davanın esasına girilmesi doğru olmamış, davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile yerel mahkeme kararının davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” Belirtilen kararlarda, borçlunun itirazı alacaklıya tebliğ edilmese dahi, alacaklının itirazdan haberdar olarak itirazın kaldırılması davası açmış olması halinde artık tebliğe gerek bulunmadığı tespit edilmiştir. Somut olayda bu durumun da ötesinde davacının itirazdan haberdar olarak İstanbul 15.Asliye Tİcaret Mahkemesinin 2009/803 Esas sayılı dosyasında 09.12.2009 tarihinde itirazın iptali davası açtığı ve bu tarih itibariyle itirazın varlığından haberdar olduğunun kabulü gerekir. Bu durumun aksinin kabulü, TMK’nın 2.maddesindeki dürüstlük kuralına aykırı olacağından ilk derece mahkemesinin karar ve gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf başvuru nedenlerinin reddi gerekir. Ancak, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan ve 24.11.2020 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren AAÜT’nin 7. maddesinde, “(1) Ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar davanın nakli, davanın açılmamış sayılması, görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi durumunda bu Tarifede yazılı ücretin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra karar verilmesi durumunda tamamına hükmolunur. Şu kadar ki, davanın görüldüğü mahkemeye göre hükmolunacak avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçemez. (2) Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur. (3) Kanunlar gereği gönderme, yeni mahkemeler kurulması, iş bölümü itirazı nedeniyle verilen tüm gönderme kararları nedeniyle görevsizlik, gönderme veya yetkisizlik kararı verilmesi durumunda avukatlık ücretine hükmedilmez.” düzenlemesi bulunmaktadır. Anılan maddenin 2. fıkrasında dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi halinde bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarı geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur düzenlemesi karşısında, karar tarihi itibariyle 4.080,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, fazla vekalet ücreti takdiri doğru görülmemiştir. Bu nedenle HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün vekalet ücreti yönünden düzeltilmek üzere kaldırılması gerekmiştir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının vekalet ücreti yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına ve davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Davanın REDDİNE, 2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu harç peşin alındığından, bu konuda ayrıca karar verilmesine yer olmadığını, 3-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-13 maddesinin “…Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır…” hükmü gereği 1.360,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydedilmesine, 4-Davalı vekili lehine karar tarihindeki AAÜT uyarınca hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine, 5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6-HMK’nın 333. maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan gider avansı bakiyesinin, kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine, 7-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafça yatırılan 162,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; paşin yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, b-Davacı tarafından harcanan 63,50 TL posta masrafı ve 162,10 TL istinaf başvuru harcı gideri toplamı olan 225,60 TL kanun yolu giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 8-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 02.06.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın davacı vekiline tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır