Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/290 E. 2022/707 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/290
KARAR NO: 2022/707
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/10/2021
NUMARASI: 2021/8 E. – 2021/775 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Rekabet Yasağı Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle mahkemenin görevsizliğine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalıların daha önce iş sözleşmesi ile davacı nezdinde çalıştıklarını, iş sözleşmesi ile rekabet etmeme konusunda anlaşma yapıldığını, anlaşma uyarınca iş sözleşmesi süresince ve sözleşmenin feshinden sonraki 1 yıllık süre boyunca davalıların, aynı konuda ve aynı işi yapan bir şirket nezdinde çalışmayacaklarını taahhüt ettiklerini, ancak davalıların bu taahhüdüne uygun hareket etmeyerek iş akdinin sonlandırılmasından sonra davacının ürettiği teknoloji aletleri üreten … Tic. Ltd. Şti.’ni kurduklarını ve aynı sektörde iş yaptıklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 375.856,00 TL cezai şartın sorumluluk oranlarına göre davalılardan faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, savunmasında özetle; İş mahkemelerinin görevli olduğunu, sözleşmede tahkim şartı bulunduğunu ve HMK 413/1 maddesi uyarınca tahkime başvurulmaması nedeniyle itiraz ettiklerini, davanın yetkisiz mahkemede açılmadığını, davalılar … ve … yönünden İstanbul Anadolu asliye ticaret mahkemelerinin yetkili olduğunu, talebin zamanaşımına uğradığını, davacının kusuru bulunması nedeniyle haksız rekabet oluşmayacağını, haksız rekabete ilişkin coğrafi sınır, konu ve süre açısında sözleşmenin geçersiz olduğunu, haksız rekabet oluşturacak bir durum olmadığını, istenen cezai şartın faiş olduğunu, davacının karşı edimde bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Mahkememizce verilen davanın usulden reddine ilişkin karar davacı vekili ve davalılar vekili tarafından İstinaf edilmiş, dosya İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 2020/1399 , 2020/1308 K. Sayılı ilamı ile ‘davanın iş akdinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin rekabet yasağına aykırılık iddialarıyla açılmış olup TTK’nın 4/1.c maddesi uyarınca görevli olduğu da gözetildiğinde tahkim ilk itirazının reddine karar vermesi gerekirken, aksi yönde davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur’ gerekçesi ile hükmün kaldırılmasına karar verilmiş ve dosya makhememize gönderilerek yukarıdaki esasa kaydedilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince mahkememizin önceki görevsizlik kararının kaldırılmasından sonra yapılan mevzuat ve içtihat değişikliği uyarınca Yargıtay 9. H.D.’nin 01/06/2021 tarihli 2021/3076 E. – 9789 ilamı ile İstanbul BAM 13. H.D’nin 2021/1283 E. 1153 K. Sayılı ilamlarında belirtildiği gibi İş Mahkemelerinin görevli olduğu, mahkememizce esasa alınan Yargıtay içtihatı uyarınca görevsizlik kararı verilmesi gerektiği, görevin kamu düzenine ilişkin olduğu, usuli kazanılmış hak doğurmayacağı ve resen değerlendirilmesi gerektiği …” gerekçesiyle göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, görevli mahkemenin İstanbul iş mahkemesi olduğunun tespitine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalılar vekili ve katılma yoluyla davacı vekili vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davanın harca esas değerinin 375.856,00TL olduğu ve 500.000,00 TL’yi geçmediğinden, eldeki davanın 5235 sayılı Kanun’un 5/3.maddesi hükmüne aykırı olarak mahkeme hâkimlerinden biri tarafından görülüp karara bağlanması yerine, mahkemenin heyet olarak teşekkül etmiş olması ile davanın TTK’nın4/2. hükmünce basit yargılama usulüne uygun olarak görülüp karara bağlanması yerine yazılı yargılama usulüne göre görülüp karara bağlanmasının hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın usulden reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, katılma yoluyla istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece içtihat değişikliğinden bahisle görevsizlik kararı verilmesine rağmen hükme esas alınan 01.06.2021 tarihli Yargıtay 9. Hukuk Dairesi kararının dava konusu olay açısından emsal kabul edilemeyeceğini, zira davanın, davalıların rekabet yasağı yükümlülüklerine aykırı davranışlarda bulunması nedeniyle cezai şart talebine ilişkin olduğunu, eylemlerin iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra gerçekleştirilmesi nedeniyle görevin asliye ticaret mahkemesine ait olduğunu, iş sözleşmesinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet yasağına aykırılık iddiasına dayalı davalara bakmakla görevli olan mahkemelerin iş mahkemelerine ait olduğunu, ancak bir çok Yargıtay kararında belirtildiği üzere iş sözleşmesinin sona ermesinden rekabet yasağı sözleşmesine aykırı eylemlerden kaynaklanan cezai şart alacağı konusunda ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun yerinde olmadığını, davanın açıldığı tarihteki dava değerine göre yazılı yargılama usulünün uygulanması gerektiğini Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra işçinin rekabet yasağını ihlal ettiği iddiasına dayalı olarak TBK’nın 446. maddesi uyarınca ceza koşulu alacağının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçelerle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş; bu karara karşı, davalılar vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra davalıların iş sözleşmesindeki rekabet yasağı maddesini ihlal etmeleri nedeniyle cezai şart alacağı talebinde bulunmuştur. Dava konusu eylemler iş akdinin sürdüğü sıradaki eylemler olmayıp, sözleşmenin sona ermesinden sonraki rekabet yasağına aykırı eylemlerdir. İlk derece mahkemesince 22.01.2020 tarihli kararla uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözülmesi gerektiği gerekçesiyle tahkim itirazının kabulüne karar verilmiş, taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine Dairemizin 27.11.2020 tarih 2020/1399 -1308 E.K. sayılı ilamıyla istinafa konu kaldırılmıştır. Dava konusu rekabet yasağı ve buna dayalı cezai şarta ilişkin olarak taraflarca hizmet sözleşmesi dışında, hizmet sözleşmesinin eki niteliğindeki rekabet etmeme ve gizlilik sözleşmesi başlıklı bir sözleşme akdedilmiştir. Bahsi geçen bu sözleşmeye işçi aleyhine rekabet yasağı öngörülmüş ve yasağın ihlali ceza koşuluna bağlanmıştır. Rekabet yasağı 6098 sayılı TBK’nın Genel Hizmet Sözleşmesi hükümleri içinde 444 ilâ 447. maddelerinde düzenlenmiştir. TBK’nın 444. maddesi uyarınca, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Öte yandan, TBK’nın 445/1. maddesi hükmüyle, rekabet yasağı kaydının işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte Kanun’un 445/2. maddesinde ise hakime, sözleşmede yer alan aşırı nitelikte rekabet yasağını kapsam ve süre yönünden sınırlayabilme yetkisi verilmiştir. İş görme ve sadakat borçları, açıkça kararlaştırılmasa bile her iş sözleşmesinde vardır. Sözleşme sona erdikten sonraki dönemde rekabet etmeme borcu ise ancak iş sözleşmesi taraflarının açıkça kararlaştırmaları halinde ortaya çıkar. İş sözleşmesi devam ederken, işçinin rekabet sayılacak davranışları ise “doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar olup” İş Kanunu’nun 25/II-e kapsamına girer ve işveren için haklı fesih nedeni oluşturur. Rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde ise işçi, zararı tazmin ile mükelleftir. Bu kapsamda, iş akdinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme iş mahkemesidir (Yargıtay 22. HD 2016/27017 E., 2020/665 K.). Ancak, somut olayda davacının ceza koşulu alacağı, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra davalının rakip ve aynı zamanda davacı şirketin iş yaptığı firmada çalışmaya başlamış olmasına dayandırılmaktadır. Yani, dava konusu eylem, davalı işçinin, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonraki rekabet yasağının ihlal ettiği iddiasıdır. Davacının talebinin, TBK’nın 444 ve devamı maddelerinde düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesine aykırı eylemler nedeniyle sözleşme ile kararlaştırılan ceza koşununun tahsili olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu yürürlüğe girdikten sonra, hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin rekabet yasağı anlaşmasına aykırılık iddiasıyla açılan davalarda iş mahkemesinin mi yoksa asliye ticaret mahkemesinin mi görevli olduğunu ortaya koymak gerekir. İlk derece mahkemesi, görevsizlik kararını 12.10.2017 tarihli, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesindeki görev düzenlemesine dayandırmaktadır. Anılan madde ile iş mahkemelerinin görev alanı düzenlenmiş ve mülga 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesinden farklı olarak, İş Kanunu kapsamında kalmayan ve sadece TBK’nın hizmet sözleşmesi hükümlerine tabi hizmet sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar da iş mahkemelerinin görev alanına alınmıştır. Yani, mülga 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesi, “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.” şeklinde bir düzenleme getirmiş iken 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde, “(1) İş mahkemeleri; a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına, b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara, c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” düzenlemesi getirilmiştir (Basın İş Kanunu ve Deniz İş Kanunu kapsamındaki uyuşmazlıklar, eski Kanun döneminde de iş mahkemelerinin görev alanı içinde kalmaktaydı). Görüldüğü üzere, iş mahkemelerinin görev alanını düzenleyen her iki kanun da iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına bakma görevini iş mahkemelerine vermiştir. Aralarındaki fark ise, İş Kanunu kapsamında kalmayıp sadece TBK’nın hizmet sözleşmesine ilişkin hükümlerine tabi olan sözleşmelerden kaynaklı hukuk uyuşmazlıklarının da iş mahkemesinin görev alınına alınmasından ibarettir. Bu husus, 7036 sayılı Kanun’un 5. Maddesinin gerekçesinde gerekçesinde; “Maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yapılan düzenleme ile, iş mahkemelerinin görev alanı genişletilerek 5521 sayılı Kanunda düzenlenen uyuşmazlıkların yanı sıra 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısım Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerinden (genel hizmet sözleşmesi, pazarlamacılık sözleşmesi ve evde hizmet sözleşmesi) kaynaklanan işçi ve işveren uyuşmazlıkları da kapsama alınmaktadır. Ayrıca sadece 4857 sayılı İş Kanununa tabi işçiler değil 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun kapsamındaki gazeteciler ile 854 sayılı Deniz İş Kanunu kapsamındaki gemiadamları da kapsama alınmakta ve bunlar ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinin bakacağı kabul edilmektedir. Bu düzenlemeler 5953 sayılı Kanunun ek 4 üncü maddesi ve 854 sayılı Kanunun 46 ncı maddesiyle de uyumludur. Böylece iş mahkemeleri, işçi ve işveren arasındaki tüm ihtilafları çözmekle görevlendirilerek tam bir ihtisas mahkemesi olarak kabul edilmektedir. Bu yaklaşımla, işçi ve işveren arasında iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda istikrarlı kararların verilmesi sağlanacak, uzmanlık sebebiyle kısa sürede daha güvenilir sonuçlar elde edilecek ve yargı yoluna başvuranların hakları daha iyi korunacaktır” şeklinde ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere, Kanun gerekçesinde, TTK’nın 4/1-c maddesinin yürürlükten kaldırıldığına dair bir iradenin varlığından bahsedilmemiştir. 7036 sayılı Kanun’un genel gerekçesi ve 5. maddesinin gerekçesi göz önünde bulundurulduğunda, bu düzenleme ile kanun koyucunun TTK’nın 4/1-c ve dolayısıyla aynı Kanun’un 5. maddesindeki düzenlemeyi bertaraf etmek gibi bir arzu ve iradesinin bulunmadığı, aksine TTK’nın anılan hükümlerinin 1956 tarihli eTTK’dan bu yana hiç değişmeden gelmesinin kanun koyucunun bu uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde görülmesi yönündeki iradesinin ne derece güçlü olduğunu gösterdiği, sonuçta 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile TTK arasında üstünlüğün TTK’ya tanınması gerektiği ve TBK’nın 444 vd. maddelerinde düzenlenen rekabet yasağı anlaşmasından doğan uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu kabul edilmelidir (İbrahim Çağrı Zengin, “Pazarlamacının -ve İşçinin- Taraf Olduğu Rekabet Yasağı Sözleşmesinden Doğan Uyuşmazlıkların Çözümünde Görevli Mahkeme- 7036 Sayılı (Yeni) İş Mahkemeleri Kanunu Bakımından Değerlendirme”, İÜHFM, C: LXXV, S: 2, 2017, s.809). Ticari davaları düzenleyen TTK’nın 4/1-c maddesi gereğince, işçinin rekabet yasağına ilişkin TBK’nın 444 ilâ 447. maddelerinde düzenlenen uyuşmazlıklar mutlak ticari dava olup, bu tür dava ve uyuşmazlıklara ticaret mahkemelerince bakılması gerekir (Yargıtay 9. HD’nin 2015/33389 E- 2019/2979 K sayılı, 07.02.2019 tarihli kararı. Yargıtay 11. HD’nin yerleşik içtihadı da bu yöndedir: Yüksek 11. HD’nin 2014/19137 E- 2015/1379 K sayılı, 06.02.2015 tarihli kararı; aynı Dairenin 2015/4187 E- 2015/5893 K sayılı, 27.04.2015 tarihli kararı; aynı Dairenin 2016/11603 E- 2018/3697 K sayılı, 17.05.2018 tarihli kararı; Yargıtay HGK’nun 29.02.2012 tarih ve 2011/11-781 Esas, 2012/109 karar sayılı kararı). Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde yapılan düzenlemenin, TTK’nın 4/1.c maddesini ortadan kaldırdığından söz edilemez. O halde, Dairemizin yerleşik kararları ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Dairelerinin kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine ilişkin 03.12.2021 tarih ve 2021/1534 – 6811 E- K.sayılı ilamı gereğince mutlak ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığa ticaret mahkemesince bakılması gerekirken, göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Yargılama usulü ile mahkemenin oluşumuna ilişkin başvuru nedenleri, yeniden yapılacak yargılamada değerlendirileceğinden, kararımızın içeriğine göre inceleme konusu yapılmamıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Görevsizlik kararı veren mahkemenin görevli olduğu anlaşıldığından, HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Taraflarca istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hakkındaki kararla birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 02.06.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.